25 Şub 2010

,

Galatasaray 1-2 Atletico Madrid


Maçın 15. dakikasında Uğur'un sağdan solla kestiği topa Elano'nun vurduğu kafayla başlayan, 5 dakika sonra sağdan kesilen topa hareketlenen Arda ve sonrasında Caner Erkin'le devam eden ve 35. dakikada Keita'nın yerden ortasına Arda'nın yukarı diktiği topla nihayete eren bir gerçek vardı sahada.. Sorunlu Atletico geri dörtlüsü çabuk ve zinde bir Baros'la çok rahat ekarte edilebilirdi.. İlk maçın ikinci yarısında şaha kalkan Keita karşısında ağır kalan Ujfalusi'yi tandeme çekip sol beki tekrar Antonio Lopez'e veren Flores onun arkasını da ilk maçın Keitazedelerinden Çek oyuncuyla süpürmeye çalıştı.. Performans yönünden başarılı olsalar da Keita'nın golünü yazmasını engelleyemediler.. Toplamda görevlerini yapmış sayılacaklardır tabii özellikle bu sonuçtan sonra..

Galatasaray oyuna yine beklendiği gibi çok kontrollü ve defansif başladı ama topu her aldığında oyunu kenarlara yayarak ileri gitmeye de çalıştı.. Elano çok uzun zamandır merkeze yerleşti fakat gerek biçilen rol, gerekse oyundaki efektifliği yönünden geçen seneki Lincoln'le alakası olmadığı artık ortada.. Bu da son günlerde yine onu sol içe atan ve yanındaki partneri değiştiren düzende ortadaki oyun kurucu terimini geriye atıp 4-3-3 gereği oyunu düzenli bir şekilde açıklara yaymayı zorunlu kılıyor.. 4'lü defansla başlayan futbol sistemleri kronolojisinde yaklaşık 30 yıl önce ortaya çıkıp bir süreliğine kontrolü ele alan ve daha sonra bunu tekrar eski sahibine iade eden 3'lü defansın gelişiminde ve bir anda köhne bir hale dönüşünde 4'lünün bekleri en önemli, hatta tek önemli yere sahiptir.. Şu anda bütün dünyada bu konuda bir ortak anlayış varsa bu da savunmanın çizgisindeki oyuncular vasıtasıyla olur.. Böyle bir ortamda bir taraf Hakan Balta'yken diğer oyuncunun da sakatlıktan döndüğünden beri zaten yeterli olmayan hücumundan oldukça verdiği görülen Uğur Uçar olunca, hem forvetsiz, hem de merkezi arızalı bir takım olma nedeniyle tutulamayan top ileri organize bir şekilde gidememeye de neden oluyor.. Bu iki ana sorunun yanında ilk yarının belki de en iyisi Sabri Sarıoğlu'nun yokluğu ise sağlam bir şekilde yükselmeye devam ediyor..

Madrid'deki ilk maçta 90 dakika boyunca bekleri geride tutup Barcelona karşısındaki oyundan sonra çok etkisiz bir maça, belki de defansif önlemler sebebiyle neden olan Flores, bu maçın ilk yarısında da aynı düzene devam etti.. İlk yarının sonlarında Servet'in bence kesinlikle bilinçsiz attığı tekmeyle suratı dağılan Agüero yerine Forlan'ın girişi de savunmanın hem enerjisini, hem de ilgisini çeken yapısıyla muhakkak etkilidir ama ikinci yarıyla birlikte iki bekini de sürekli bir şekilde oyuna sürmeye başlayan Atletico'nun ele geçirdiği ani üstünlükte bu hamle bence daha önemli yere sahip.. Dolayısıyla Galatasaray'ın Sabri'siz günlerinde çektiği sıkıntıları da oyuna katılan beklere sahip Atletico'nun oyunundaki farkla belki daha başka değerlendirmek gerek..

İlk yarıda tutulan oyunun ikinci yarıda Atletico'ya kaymasında bir etken daha var, o da Elano'nun sakatlığı.. Perea'dan aldığı darbeden sonra ben sahaya dönmesini beklemiyordum, muhtemelen oyundan çıkışı da sağ bileğine gelen o darbe nedeniyle oldu.. Elano'lu merkezde bile Galatasaray'ın top tutma sorunu varken onun yerine giren Ayhan'la oyunun iyice bizim yarı sahamıza yıkılacağı kesindi.. Burada farklı bir hamle olarak oyuna Gio'nun sürülüp Arda'yı iki defansif orta sahanın önünde supporter rolünde düşünerek hem rakip sahada bir tehdit yaratma, hem iyi günündeki Arda'yı daha efektif kullanma, hem de içte daha rahat top tutma şansını düşünebilirdi Rijkaard ama 140 dakika boyunca devam eden ve sonuç veren kontrol futbolunu riske edebilecek bir değişim içine girmek istememiş olması anormal değil.. Ayhan'ın girişiyle geriye yaslanan takımın golü de yemesiyle bence Sarp/Topal - Gio değişikliği bariz olmuştu ama hemen gelen cevap sayesinde işler yine normale döndü.. Bu değişikliğin 1-1'den sonra gelmemesi sahadaki futbol devamlı geriye giderken bir eleştiri konusu olabilir..

Futbolda ne yaşarsan yaşa akılsızlık yapmayacaksın, genelgeçer kurallarından biridir her spor dalının.. 2 dakika arayla 2 tane aptal sarı kartın sonuncusunda verilmeyen penaltı hiçbir şekilde kurtarmayacak Caner'i.. İlk maçtan sonra bu maçta da takımı yakan oyuncu oldu.. Opsiyonu artık kullanılmaz düşüncesine ise katiyen gerek yok.. Nasıl ki sözleşmeli oyuncun büyük hata yaptığında bonservisini eline verip göndermiyor ya da satmıyorsan, böyle bir hata nedeniyle Caner'i de harcamanın anlamı yok.. Mental açıdan zayıf olduğu artık Allah'ın emri.. Sağlam bir kesiği de yiyecek Rijkaard'dan bu maçtan sonra.. Kendisini yeniden kanıtlarsa kalmaması için bir sebep yok.. Bundan sonra gerisi teknik kadronun işidir.. Fakat üzücü olmuştur neden oldukları..

Jo transferinin Avrupa'daki yokluğunun sakıncaları geldiği gün sıkça konuşuldu.. Bu maçtan sonra tekrar önüne gelecektir takımın.. Keza şu an için bekleneni vermekten tamamen uzak olan Gio'nun yerine, merkez topla bu kadar acı çekerken neden bir iç oyuncusu alınmadığı da.. Kupadan sonra Avrupa da gitti.. Elde kalan lig var artık.. Kalan 10 küsur maçın son 4-5'ine elde Kewell, Baros, Jo, Arda, Elano ve Caner rotasyonuyla gireceğiz.. Takımdaki sorunlarla çok ileriye gitmek zaten mümkün değildi ama öbür tura iyileşecek olan bir Baros bazı şeyleri değiştirebilirdi.. O şansı kaçırıyor olmak üzücü.. Onun dışında verilmeyen penaltıya rağmen hak edilmiş bir Atletico galibiyetidir bu maç.. Servet'in ikinci golde Forlan'a verdiği garip ve yavaş tepkiler ise yine sakatlanıp maç kadrosunda olmayan Emre Güngör'le hangi noktaya gelecek onu şu an kestiremiyorum..

17 YORUM:

cortez85 dedi ki...

grande forlan que grande

Es un penalti como una catedral PERO bien que ha seguido la jugada al verse favorecido y ha tirado tan convencido. De hecho se queda esperando a ver si entra y si lo llega a hacer te digo yo que iba a pedir penalti rita la cantaora... Así que a mí no me parece penalti desde el momento en que el otro sigue la jugada porque se ve favorecido. El reglamento probablemente diga otra cosa, pero la ley del colegio a mí me vale: "la has seguido"

cortez85 dedi ki...

goool de kewell paso de milan baros xD:))

ugur senel dedi ki...

gionun oyuna sürülmesinden falan bahis etmişsiniz ama bu ancak komedi olurdu ama esas komediler zaten sarpın 90 dakika sahada dolanması ile olmuşdur ,kırmızı kart gören canerde herhalde sahada en cok emek ,caba sarf eden vede iyi oynayan oyuncu idi..

mrt34 dedi ki...

Maçın ardından bu kadar konu kalabalığı içerisinde, değinilmeyen hiç bir şey kalmadan bu kadar güzel olabilirdi bir yazı. Tebrikler & elinize sağlık.
Ali Sami Yen'de çok maç izledim senelerdir. Çok takım eledik, çok takıma elendik. İçlerinde 5 yenen Trabzon, Kocaeli ve Chelsea maçları da vardı. Tromso'ye Hamburg'a verilen turlarda. Ama ben bu kadar mahkum, bu kadar ezilen bir GS görmedim. Bu kadar Avrupa Kupası maçı içinde bu kadar hakkıyla turu atlayan, futbol dersi veren bir rakip var mıydı emin değilim.
Geçen sene Hamburg'a elenirken nefesimizin yettiği derecede top oynamıştık en azından.
Rijkaard'ın takımı/taktiği bu mudur diye sormadan edemiyor insan. Defansif anlayışından dolayı eleştirilen Lucescu ile bile bu derece kişiliksiz bir maçımız olmamıştı. Kredisi çoktur Rijkaard'ın ama sonsuz değildir. Şu anda olmasa bile bu performansı ile tartışılır duruma gelmesi çok sürmeyecek.
Turun bence de anahtarı Baros'tu %100 katılıyorum. Aslında, Baros değil, Baros'un yerine bir şey koyamamanızdı mesele; Atletico Aguero'nun yerine Forlan'ı sahaya sürebilirken. Hiç değilse, Aguero-Forlan gibi olmasa da Baros-Nonda opsiyonunuz vardı. Hiç uğruna onu da harcadınız ara transferde.
Çeyrek finale Sporting engeli vardı önünüzde sadece. Yine de belki, hayırlı olmuştur lig açısından. Adnan Polat'ın da üzerinde durduğu gibi finansal açıdan çok önemli lig şampiyonluğu bu sene. Ama yine de gazozuna maç bile olsa başkadır GS için Avrupa maçları. O yüzden kayıptır bu akşam ne olursa olsun. Maçın hakemi ile birlikte Rijkaard, Servet, Caner ve Leo Franco, kaybedenleri olmuştur düşler sahnesindeki son gecemizin.

Adsız dedi ki...

@tardini

ispanyol arkadaş ilk yorumunda penaltının katedral gibi penaltı olduğunu demiş. herhalde adamlarda bir tabir kabak gibi der gibi.

ama 2. yorumda gol kewell pas baros diye dalga geçiyor.

goggle translate ten bakmadan mı yayınlıyorsun ?

vt dedi ki...

her zamanki standardınızda, güzel bir yazı.

caner konusunda şahsen ben de biletinin kesilmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. benzer atılma vakaları bir çırpıda geliyor akla yarı finalde atıla emre b. ve finalde atılan hagi gibi.

ama bir de alparslan örneği var ki ön elemede atıldığı için gözden düşen, merak ediyorum aynı muameleyi mi görecek caner yoksa bu defa çifte standardına mı şahit olacağız rijkaard'ın.

Parma Maniac dedi ki...

Adsız pek translate'çi değilim, zaten olsam da şu maçtan sonra bakmam yani gidip.. Takılsın işte, İspanyolca bilen bi cevap veren çıkar belki..

ali dedi ki...

Striker almamamizda, gio transferinin etkili oldugunu dusunmuyorum, eger isteselerdi o bolgeye alinabilecek tecrubeli yerli oyuncular, uyum saglamasi zaman alacak yabanci forvetlerden daha yararli olurdu. Onu bile dusunmediler cunku Rijkaard forvete ihtiyaci oldugunu dusunmuyor...

Seatue dedi ki...

Ben açıkcası Rijkaard'ın M.Sarp'a 90 dakika nasıl dayanabildiğini ve Elano'nun yerine niye Barış'ı değilde futbolu unutmuş Ayhan'ı aldığını çözebilmiş değilim...Ellerine sağlık bu arada...

sunshine dedi ki...

Sene başında necati'yi yada ümit karan'ı kadroda tutsaydık bu turu yüzde doksan geçerdik.Ama meraklıyız hemen birilerinin biletini kesmeye.

Adsız dedi ki...

Hicbir sey olmuyorsa kiradaki Ozgurcan geri cagrilabilirdi. Gercekten Galatasaray Gio- Nonda isinde buyuk hata etti, bile bile lades dedi. simitci

Destek dedi ki...

Yazı güzel olmuş tardini eline sağlık ben üstüne sadece farklı bir pencereden soru soracağım. Sen varya sen "tezahuratı"nın takıma katkısı nedir biri bana açıklayabilir mi? Gerçekten anlayamıyorum gözlemleyemiyorum benim eksikliğim galiba.

mirmak dedi ki...

Ben birçoğundan farklı düşünüyorum.Kör ölür badem gözlü olur Nonda ya da Baros bile olsa biz bu turu kaybederdik.Bu kadar mahkum oynayan ve mücadele etmeyen basmayan,bozmayan orta saha ile kaybetmeye mahkumdur.Zaten Nonda hiç bir topu tutamazdı yeterince formsuzdu.Alırım maaşımı bakarım keyfime havalarında idi.Açıklamaları vardı.Fransa'dan istiyorlar beni diye sırf piyasasını artırmak için.GÖrücez önümüzdeki sene Nonda neler yapacak.Sırf bu yüzden ''Badem Gözlü Nonda''yı takip edicem.

Asıl sorun orta sahamızda. üstümüze gelen basan pres yapan orta sahalara karşı mahkum oynuyoruz.Forvet olsa Arda, daha etki olurdu belki kenarda ama Caner kadar da mücadele etmezdi Arda.Caner'e kimse kızmasın darılmasın.Eğer ona kızıyorsak Hagi'ye kızmalı.Eğer Caner profesyonel değilse hagi de bir çaylaktır.Final maçında yalnız bıraktı takımı unutmayalım.Hagi gibi yılların tecrübesi bunu yaparken ne kadar kızdıysak daha fazlasını haketmiyor Caner.Rijkaard gereken Cezayı verir.Biz gidip yine alkışlayalım yeter.

mrt34 dedi ki...

Destek,
bence çok doğru bir noktaya dikkat çekmişsin. Sadece "sen var ya sen" ile sınırlı değil bu, "cimbombomum benim biricik sevgilim" de bu gruba dahildir, "dört sene üstüste şampiyon olduk" ta. Bunlar, kendin çal kendin söyledir bana göre, ister maç öncesi, ister devre arası, ister sonrası yapılır, yeri orasıdır. Bunlar ile takımınızı, rakibinizi, hatta hakemi istediğiniz yönde etkileme şansınız 0'dır.
90 dakika süresince, oynanan oyunu yaşamanız gerekir. Tempo düşmüş, takım durmuş, Arda bitmiş. Başlarsın rerere rarara diye inletirsin, yıkarsın ortalığı...
Rakip yıkmış oyunu sahana, sağlı sollu bastırıyor. Islık çal, bağır-çağır, yuhala, kıyameti kopart...
Keita düşmüş oyundan, geziyor 5 dakikadır, başlarsın bi "lalaylalaylaylaaay Abdelkader Keita'ya", kendine gelir eleman. Yok, hiçbiri yok malesef. Becerdiğimiz iş, Serveeeet Serveeeet. Ne zaman peki? Aguero'nun suratı dağılınca. Üstelik, son adamdır Servet kasıtlı olarak böyle bir şey yapacak, belki de çok üzülmüştür, sebep olduğu için.
Cehennem falan diyip komik oluyoruz artık, eskidendi bu hikayeler. Artık, her gün her ligden maç var tvde. İzliyoruz, görüyoruz tribünleri. Tavsiye ederim, spormax'teki maçları ingilizce ses ile izleyin. Ne dediğimi daha iyi anlayacaksınız. Adam haftasonu, oynamış orada. Taç çizgisine 1-2 metre mesafede tribünler önünde. Biz hala cennet-cehennem muhabbetindeyiz. Atletico Madrid, Hamburg, Metalist, Steaua Bükreş, Leverkusen, Helsingborg, PSV, Tromso... Son 5 senenin maçları bunlar. Ya turu vermişiz, ya 3 puanı, ya da ilk maçtan avantajlı skoru. Kandırmayalım kendimizi artık. Bu tribün kültürümüz ile biraz zor işimiz.
Son olarak, hakkını teslim etmek gerekir. Eski açıktaki koreorgafi muhteşemdi. Sahaya çıkıyorsunuz, karşınızda bu manzara, müthiş. Ama devamı yok malesef işte.

Destek dedi ki...

mrt34 aynen katılıyorum dediklerine. Takımı ateşlemek yerine neden hala şarkı türkü söyleniyo anlamıyorum. Ki bence bu maça her nekadar kötü oynasakta tribün baskısıyla bile çevirebilirdik. Yazık oluyor gerçekten. İşin kötüsü bu tezahuratları yapanlar efektif olduğunu düşünüyor bunun. Umarım ben yanılıyorumdur dicem ama hiç öyle gözükmüyor.

Destek dedi ki...

mrt34 aynen katılıyorum dediklerine. Takımı ateşlemek yerine neden hala şarkı türkü söyleniyo anlamıyorum. Ki bence bu maça her nekadar kötü oynasakta tribün baskısıyla bile çevirebilirdik. Yazık oluyor gerçekten. İşin kötüsü bu tezahuratları yapanlar efektif olduğunu düşünüyor bunun. Umarım ben yanılıyorumdur dicem ama hiç öyle gözükmüyor.

zachpaulsen dedi ki...

servet, topal, sarp, ayhan, barış, uğur, .... bu adamların yerine hızlı, teknik ve en önemlisi akıllı adamlar gelmediği sürece total futbol hikaye. rijkaardın bu seneki tek hatası devre arasında nondayı gönderip gioyu getirmesi. aslında sezon sonu da alınabilirdi gio. nonda gidecekse bu takımın ihtiyacı orta sahaya bir oyuncu alınmasıydı. sarp/topal/ayhan yan pas geri pas ızdırabından bu takımı kurtarıp topu ileriye atabilecek bir adam. ama olmadı.

bu sezon ligi almak gelecek yıllar için önemli. eğer ligi alırsak şampiyonlar ligine direk gideceğiz. o zaman yapılacak 3-4 ilave ile seneye farklı bir takım oluruz.

hit counter
Blogger tarafından desteklenmektedir.