30 Haz 2008

Deco


Haziran ortasında biten bir transferdi ama Euro 2008 nedeniyle turnuvada oynayan oyuncuların transferlerinin resmileşmesi turnuva sonrasına kalıyor tabii.. Chelsea imzayı attırdı Portekizli'ye.. Ödeyecekleri bonservis 8 milyon pound.. Yaş 31 tabii ama iyi kapatmışlar yine de.. Bu arada bir oyuncunun 30 yaşından sonra major bir kulübe gidemeyeceği tezi bir kez daha yalanlandı..

Dün finali izleyemedim, şaka gibi ama gerçek.. Bölük pörçük tekrarını izledim, o nedenle yazmadım bir şey.. Ballack bu sezon 2. finalini kaybetti.. Deco'nun gelişi onun Chelsea'deki durumu için de belirleyici olabilir.. İkisinin bir arada kullanılacağını zannetmiyorum ben ama Scolari olunca hoca temkinli yaklaşmakta fayda var.. Yine de Deco transferi sonrası bir Ballack transferi beklemeye koyuldum ben kendi çapımda.. Ballack'ın da bunca hüzün ve gözyaşından sonra ihtiyacı var sanki bir değişikliğe..

28 Haz 2008

Jo City'de..?


Resmi açıklama yok ama anladığım kadarıyla iş bitmiş.. Patlama ihtimali var ama ben yine de vereyim burada.. Fiyat 19 milyon pound.. Çocuğun potansiyeli ve stilinin EPL'ye uygunluğuyla City'nin uzun zamandır çektiği forvet sıkıntısını bir arada düşününce Manchester'dan gelen cuk sesleri buralarda yankılanıyor.. Olursa sevinirim, güzel olur Premier League'de.. İddialı bir takıma gitmesi de ayrıca güzel olacak..

Artur Boruc


Euro 2008'de kariyeri cilalayan elemanlardan biri Boruc.. Daha öncesi de varmış, çok izlemedim bilmiyorum.. Kime sorsan dünyanın en iyi kalecileri arasında gösteriyor şu anda bu Polonyalı'yı.. Böyle olunca da Celtic bonservise 15 milyon pound'u yazmış.. Boruc klas çocukmuş.. Bir şey demiyor, Celtic'te oynamak gururdur, çok mutluyum diye yapıştırmış.. Ama hiçbir iyi kulüp bir kaleciye 15 milyon pound vermez, dışarı gitme şansım pek yok diye eklemekten de geri kalmamış.. Major kulüplerin 15 milyonu sadece forvetlere vereceğini söylemiş.. Bence yanılıyor ama yerinde olsam ben de karamsar olurdum.. Parayı bayılan bir cengaver çıkacak mı göreceğiz ileride..

Johan Elmander Bolton'da


Yaklaşık 4-5 aydır istiyordu Bolton Elmander'i.. Nicolas Anelka gittikten sonra boş kalmıştı forvet, en sonunda bitirmişler.. Resmi fiyat açıklanmamış, her yerde farklı fiyat var.. Ben 12 milyon pound okudum bir yerde.. Başka bir yer 10 milyon pound diyor.. Sonuçta iyi para.. Anelka'dan gelen 15 milyon pound'un tamamına yakınının böyle tek bir adama harcanacağını düşünmemiştim Bolton'da, ki transfer rekorunu kırdılar Elmander'le.. Çok güçlü, driplingi fena olmayan, havadan çok etkili bir adam ama çok yüksek kapasite mi? Bence değil.. Bu paraları eder mi? Bence etmez.. Anelka'dan gelen paranın %80'inin bu şekilde tek adama verilmesi bana fazla mantıklı gelmedi.. Anelka'nın Bolton etkisini yaratmasını da zor görüyorum Bolton'da..

İsveç'te neden sağ çizgide oynadı onu da hala anlayabilmiş değilim ayrıca..

27 Haz 2008

NBA Draft 2008


Round 1

1 Chicago - Derrick Rose
2 Miami - Michael Beasley
3 Minnesota - O.J. Mayo
4 Seattle - Russell Westbrook
5 Memphis - Kevin Love
6 New York - Danilo Gallinari
7 LA Clippers - Eric Gordon
8 Milwaukee - Joe Alexander
9 Charlotte - D.J. Augustin
10 New Jersey - Brook Lopez
11 Indiana - Jerryd Bayless
12 Sacramento - Jason Thompson
13 Portland - Brandon Rush
14 Golden State - Anthony Randolph
15 Phoenix - Robin Lopez
16 Philadelphia - Marreese Speights
17 Toronto - Roy Hibbert
18 Washington - JaVale McGee
19 Cleveland - J.J. Hickson
20 Charlotte - Alexis Ajinca
21 New Jersey - Ryan Anderson
22 Orlando - Courtney Lee
23 Utah - Kosta Koufos
24 Seattle - Serge Ibaka
25 Houston - Nicolas Batum
26 San Antonio - George Hill
27 New Orleans - Darrell Arthur
28 Memphis - Donte Greene
29 Detroit - D.J. White
30 Boston - J.R. Giddens

Round 2

1 Minnesota - Nikola Pekovic
2 Seattle - Walter Sharpe
3 Portland - Joey Dorsey
4 Minnesota - Mario Chalmers
5 LA Clippers - DeAndre Jordan
6 Portland - Omer Asik
7 Miami - Luc Richard Mbah a Moute
8 Charlotte - Kyle Weaver
9 Chicago - Sonny Weems
10 New Jersey - Chris Douglas-Roberts
11 Indiana - Nathan Jawai
12 Sacramento - Sean Singletary
13 Sacramento - Patrick Ewing Jr.
14 Utah - Ante Tomic
15 San Antonio - Goran Dragic
16 Seattle - Trent Plaisted
17 Washington - Bill Walker
18 Phoenix - Malik Hairston
19 Golden State - Richard Hendrix
20 Seattle - DeVon Hardin
21 Dallas - Shan Foster
22 Miami - Darnell Jackson
23 Utah - Tadija Dragicevic
24 Houston - Maarty Leunen
25 Portland - Mike Taylor
26 Seattle - Sasha Kaun
27 San Antonio - James Gist
28 LA Lakers - Joe Crawford
29 Detroit - Deron Washington
30 Boston - Semih Erden

Jefferson for Yi + Simmons


Şaka mıdır nedir kardeşim bu? Hadi Toronto - Indiana takasının kendi içinde bir mantığı vardı, bunun mantığı ne ki? Milwaukee, Richard Jefferson'ı kadroya katıp New Jersey Nets'e Yi Jianlian, Bobby Simmons ve de bir adet bacak göndermiş.. Kiki Wandeweghe istediği yere monte etsin o bacağı..

Ne salary, ne oyuncu dengesi.. Akıl alır gibi değil.. 3 senelik sağlam bir kontratı var Jefferson'ın, ederi mi o paranın tartışılır evet.. Takas da Simmons değil, Yi için yapılıyor eywallah.. Ama overpaid'in kralı Simmons'ın 2 yıllık ve 20 milyonluk kontratını da çakıyorlar Nets'e.. Mo, Redd ve Jefferson'dan oluşan arka alan güzel oldu Milwaukee'de.. Birazdan başlayacak draft'te front court'a kasıp Bogut'la bir şeyler yapmaya çalışacaklar.. Nets gibi takımlar olmasa ne yapacak diğer takımlar ben bilmiyorum..

Pau Gasol takasına konuşanlar buna da konuşsun..

26 Haz 2008

Jermaine Toronto'ya


Off-Season'ın ilk takas bombası Pacers ve Raptors arasında patladı.. Jermaine O'Neal, TJ Ford + Rasho Nesterovic + 17th pick karşılığı Toronto'ya gidiyor.. Jermaine'in son yıllardaki sakatlıkları ve maaş bordrosu düşünüldüğünde bir tarafın diğer tarafa soktuğu bir kazık yok ama özellikle Toronto açısından güzel bir alışveriş olacak.. Jermaine yıllık 22 milyon dolar alıyor ve 2 yıllık kontratı var daha.. Indiana bundan ve uzun süredir yararlanamadığı bir uzundan kurtulmuş oluyor.. Jermaine'den artık hayır gelmeyeceğine inandılarsa fazla sorun yok, adamla beraber yaşayan onlar.. Ama cap space için yapılan bir hamleyse bu beyhude.. Sadece 1 yıl için fazla gereksiz duruyor takas bu açıdan zira..

Jermaine hakikaten dizleri paraladı son yıllarda.. Ne kadar iyi olacak sağlığı bilmiyorum ama Bosh'un yanında çok iyi duracak savunmada.. İki oyuncu da yüzü potaya dönük oynamayı seviyor ama Bosh'ın Jermaine'den driplingçi olarak farkı var, büyük sorun olacağını zannetmiyorum bu konunun.. Jermaine sağlam kaldığı sürece Toronto hem savunmada çağ atlayacak hem de kaybettiği TJ Ford'dan bir eksi almayacaklar zira Calderon ellerinde duruyor..

Indiana zaten Jim O'Brien'la birlikte savunma basketbolunu tamamen bırakıp tempoyu forse ederek hızlı oynayan bir ekip olmuştu.. Bu yapı için TJ Ford'dan daha iyisi bulunmaz.. Ama savunma? Ön alandan Jermaine gibi bir bir savunma adamının gidip arka alana TJ gibi fazlasıyla yumuşak bir elemanın gelmesi zayıflayan savunmalarını iyice evlere şenlik hale getirecek.. Hücumla bunu ne derece kapatırlar onu sezonda göreceğiz..

Toronto Jermaine sağlıklı kaldığı sürece bomba gibi bir takas yaptı.. Elindeki fazlalık PG'ı vererek daha iyisini bulamazlardı Jermaine'den.. Indiana'da şüphelerim var ama ellerindeki yapı için o da çok uygunsuz kaçmıyor şu aşamada..

9 Temmuz'da resmileşecek takas..

, ,

Türkiye 2-3 Almanya


Şu maçtan sonra ne yazabiliriz ki? Söyleyeceğimiz ne anlamlı olur? Sabri'sinden Uğur'una, Gökhan Zan'ından Semih'ine hepsine helal olsun demekten başka ne çıkabilir ki ağzımızdan.. Bu kadar eksikle, 14 oyuncuya düşmüş bir rotasyondan turnuvanın en fizikli takımını oyun olarak bu kadar ezen takım için hangi övgüleri yazmak lazım ki? 2 golü bireysel hatadan yemişiz yine, adamlar doğru dürüst kalemize gelememiş.. Üzer normalde böyle kaybedilen bir maç, hele dakika 90'da.. En ufak bir üzüntü yok yahu içimde.. Uzun zamandır bir Türk takımıyla böylesine gurur duymuyorum ben.. Müthiş bir 20 gün yaşattılar bize, haklı başarılarıyla ülkeye dönecekler..

Bir söz de Terim için yazmak lazım.. Türkiye Avrupa'da "Comeback Kings" olarak geçti İsviçre maçıyla başlayan süreçte, bir süre daha da gidecek bu güzel ünvan.. Ama comeback'in kralını yapan tek bir adam vardır Euro 2008'de, Terim'dir o da.. Sınırsız sevgiyle bağlı olduğum bu adam Milan macerasından sonra o kadar çok yanlış yapmıştı, o kadar çok düşüşe geçmişti ki.. Var olan sevgimde bile erozyon oluşmuştu.. Ama bir adam için 20 günde bu kadar mı değişir her şey? Şu anda Guus Hiddink'le birlikte tartışmasız en önemli hocası turnuvanın.. Varsın Mehmet Demirkol saçma sapan yazılarla bütün övgüleri futbolculara versin, Şenol Güneş'i özlesin.. Fatih Terim İsviçre maçıyla birlikte, biraz da şansın yardımıyla müthiş bir iş başarmıştır.. Şu maçtaki futbolcularla şu sistemi (İster 4-1-4-1, ister 4-3-3, ister 4-5-1 deyin) ortaya koyup böylesine izbandutlardan oluşan bir rakibi futbol olarak paçavraya çevirmeyi başaran hocaya şapka çıkartılır sadece.. Fatih Terim tekrar İmparator'dur, isteyen istediğini özlesin, istediği payeyi istediğine versin.. Bu Avrupa'nın da, dünyanın geri kalanının gözünde de öyle.. Öylesine bir maçtı ki bu yarı final, inanılmaz işlerin gerçekleştiği 3 maçtan daha büyük etki yarattı futbol adına, bence..

2010'da devam etmek üzere.. Allahınıza kurban..

25 Haz 2008

,

Türkiye - Almanya Preview


Aslında fazla yazacak şey yok, en büyük merak hangi takımla çıkacağımız.. Zaten topu topu 14 oyuncumuz var ve buna rağmen Türkiye Milli Takımı'nın 11'ini kestiremiyor kimse.. Terim'in yarattığı bu karmaşa ortamının avantaja döneceğini kimse tahmin etmezdi heralde..

Stoperde kimin oynayacağı hala belli değil.. Bir Topal, bir Balta sesi çıkıyor.. Mantıklı olan Balta'nın oynaması bence.. Zaten 4'lü defansın solunda da stoper bek görevi yapan bir oyuncunun stoper mevkiine geçmesi daha mantıklı geliyor bana.. Topal'dan daha iyi sonuç verir gibi geliyor bana.. Bu durumda sol bekte Uğur Boral çıkacak ve kenarlardan iyi gelebilen Almanlara karşı sorun yaratabilir bu.. Uğur'un oynasa da fazla bindirmelere kasacağını düşünmüyorum o nedenle..

Colin Kazım büyük ihtimalle Semih'in yanında ikincil forvet olarak oynayacak.. Oynayabileceği en iyi mevkii aynı şekilde, daha önce de yazdığım gibi.. Ayhan'ın oynayacağı söyleniyor yine ama Topal ve Aurelio'yu düşününce, sağdan gelecek bir Hamit'le birlikte nerede oynayacak bilmiyorum.. Sol açık olabilir, çok da yatkın ama kenarda Gökdeniz'i tercih etmek daha mantıklı geliyor bana.. Ayhan-Aurelio-Topal-Hamit'ten oluşan bir orta saha çok dirençli ve işin savunma yönünde harika olur ama ileriye top taşıyabilir miyiz bilmiyorum..

Topu yere indirelim, Mertesacker'in üzerine oynayalım.. Bunun dışında yazacak bir şey bulamıyorum ben.. Çok rahat izleyeceğim maçı, fazla da umudum yok ama bu heyecanımı değiştirmiyor.. 2-0 öne geçecek olsalar bile adamları endişe içinde göreceğiz, bu bile zevk verecek belki.. Her ne olursa olsun 90 dakika maçın içinde olacağız bugün.. Gerisi de pek önemli değil şu aşamada..

Edit: Kadro belli olmuş.. Topal stoper.. Hayırlısı olsun..

Luis Aragones Fenerbahçe'de


Fenerbahçe resmi sitesi en sonunda geçmiş haberi.. Aragones imzayı basmış gerçekten.. Zaten yalanlama gelmemesiyle iyice belli olmuştu, nihayete erdi sonunda..

Bence çok çok vasat bir hoca ama asıl önemli olan hocalık durumu değil, Fenerbahçe içindeki ilişkileri olacak Aragones'in sanıyorum.. Alex'le ilişkisi, siyahi oyuncularla olan ilişkisi, özellikle Aziz Yıldırım'la olan ilişkisi vs. vs. Adam hocalığının yanında son derece huysuz ve Zico'yla birlikte bir huzur ortamı oluşan Fenerbahçe'de oynanan futbol dışında da sorunlar yaratabilir bu.. İyi bir seçim olduğuna inanmıyorum.. Güiza'yı da yanında getirişiyle Kezman-Güiza ikilisiyle Alex'i nasıl oynatacak, nerede oynatacak, ne tip sistem arızaları oluşacak ve bunları nasıl çözecek bunlar ilk 5 haftadan sonra konuşulur.. Ama dediğim gibi, Fenerbahçe camiasının yıllardır görmediği bu huzur ortamını riske atmak pek mantıklı gelmedi bana..

Galatasaray Telekom Birleşmesi


Bu haberin medyaya düşüşü 1 hafta önce oldu, gelişme var mı bilmiyorum da.. En son Galatasaray'ın Ülker anlaşması nedeniyle en azından şu anda gerçekleşemeyeceğini okumuştuk.. Söylemek istediğim de zaten Galatasaray-Telekom özeli değil, daha genel..

Müessese takımlarını sevmem ben, hiçbir zaman sevmedim, sanıyorum hiçbir zaman da sevmeyeceğim.. Onların Türk basketboluna yaptıkları yatırımı ve getirdikleri faydayı inkar edecek değilim.. Avrupa'da da her zaman sevindik Efes Pilsen'le, Ülker'le.. Ama mesela Türkiye'de hiçbir kulüp takımına karşı desteklemedim bu takımları.. Efes Pilsen Fenerbahçe'yle ya da Beşiktaş'la oynadığında hep kulüp takımlarını destekleyen taraftım ben Galatasaraylı olmama rağmen.. Müessese takımlarına inanmıyorum çünkü.. Çok şey getirdiler Türk basketboluna evet ama ya götürdükleri? Daha önemlisi çok daha fazlasını getirmeleri mümkün değil miydi? Bu durumda yaptıkları yatırım biraz atıl oluyor benim gözümde..

Efes Pilsen'in ve Ülker'in en başından beri akıttıkları bu parayı bir kulüp takımını finanse ederek basketbola katkı yaptıklarını düşünün.. Ülker en başından beri Fenerbahçe'ye, Efes Pilsen de Beşiktaş'a aktarsa bu paraları kendi isimleriyle beraber çok daha büyük başarılar kazanılmaz mıydı Avrupa'da.. Çıkılan Final Four'lar şu anda başarı olarak görünürken en büyük kupa gelmez miydi Türkiye'ye.. Yıllarca Efes Pilsen hükmetti Türkiye'de basketbola.. Bunu yaparken taraftarı var mıydı? Türkiye'de yok, Avrupa'da kerhen giden basketbol sevdalıları.. Efes Pilsen maçlarında yapılan doğru düzgün bir tezahürat biliyor musunuz? Yıllarca Türkiye'de basketbolun standartlarını belirlerken Efes, taraftarı ne yapıyordu tribünde? Şak şak şak Efeeeesss, şak şak şak Efeeeeesss.. Yıllarca taraftarsız oynadılar.. Avrupa'da tribünler doldu, güzel ortamlar da oluştu ama gerçek taraftar mıydı onlar? Gerçek basketbol izleyicisi olabilirler ama taraftar farklı bir kavramdır benim gözümde, takımın başarısını da %20-30-50 oranında arttıranlar da izleyiciler değil taraftarlardır.. Efes'in Beşiktaş'ın Akatlar'daki efsane seyircisini arkaya alarak yıllarca Türkiye'de oynadığını düşünün geçmişte? Neler olurdu Avrupa'da ve Türkiye'de?

Fenerbahçe Ülker birleşmesi bu açıdan çok olumlu bir gelişmedir.. Galatasaraylılar ve Beşiktaşlılar doğal olarak köpürdüler buna ama sinirlenmeleri de normaldi.. Birleşme gerçekleştiği gün Efes'in bitişidir bu demiştim, hala da arkasındayım bu söylediğimin.. Efes Pilsen istediği yatırımı yapsın, Türkiye'de Fenerbahçe'nin taraftarıyla baş etmesi mümkün değildir.. Efeeeesss şak şak şak'la maçı kazanamazsınız Fenerbahçe'ye karşı.. Zaten Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülker maçlarında bile taraftar getiremezsiniz salonlara, her maçta Fenerbahçe baskın olan taraf olur..


Bu durumda diğer müessese kulüplerinin izlemesi gereken yol çok açık.. Onlar da diğer kulüp takımlarıyla birleşecekler ve özellikle İtalya ve İspanya'daki sisteme geçilecek.. Ne Galatasaray ve Beşiktaş bu mali güçleriyle, ne de Telekom ve Efes Pilsen vasatın altındaki taraftar yapısıyla Fenerbahçe Ülker'in önüne geçemezler..

Tuncay Özilhan iyi bir Beşiktaşlı, Beşiktaş birleşmesi bu açıdan mantıklı duruyor.. Ama Özilhan'ın Efes Pilsen ve Türk basketboluna yatırım yaparkenki asıl derdi basketbolun iyiliği değil, Türkiye'deki anlamsız reklam yasağı yüzünden markasının Türkiye'de ve Avrupa'daki imajını geliştirmek, reklamını yapmak.. İş yönünden çok doğru bir yol izliyor ama bu halleriyle bir daha eski Efes'i yakalayamayacaklar.. Bunun değerlendirmesini iyi yapmalı Tuncay Özilhan bu açıdan.. Galatasaray'ın da benzer şekilde Telekom'u arkasına alması bence çok mantıklı.. Fenerbahçe Ülker, Beşiktaş Efes ve Galatasaray Telekom'la Türkiye'deki basketbol kalitesi çok daha yukarıya çıkar.. Birleşmelerde gelen başarı diğer müesseseleri de Karşıyaka, Kolej gibi basketbol kültürlerine sponsor olmaya iter.. Çok daha güçlü kulüp takımlarıyla çok daha büyük başarılar gelir..

Galatasaray Telekom özelinde işin tek kötü yanı Telekom'un İstanbul'a taşınması olur.. Bu Ankara basketbolu için pek hoş bir gelişme olmaz açıkçası ama Telekom'a verecekleri desteği TED Koleji ve Büyük Kolej'e verirse Ankara seyircisi belki bunu bile avantaja çevirebilirler kendi içlerinde.. Kim bilir?

24 Haz 2008

Rigobert Song Trabzonspor'da


İlk defa dün gazetelerde gördüm bu haberi, güldüm geçtim.. Bugün gerçek olmuş.. Song 2 yıllık imzayı basmış Trabzonspor'a.. Daha çok şaşırtacak bir şey olmazdı heralde beni.. Adnan Polat ve ekibinin şampiyonluk sonrası Hakan Sukur ve teknik direktör konusundaki icraatlarından sonra Song'un gidişi de fazla şaşırtmadı bizi.. Niye gitti Song? Fazla para istiyormuş.. Peki Trabzonspor'dan kaç bin dolar alacak ki Song? Trabzon'un verdiği parayı veremeyecek kulüp mü Galatasaray? 4 yıldır çatır çatır top oynayıp bu 4 senelik toplamda açık ara en büyük katkıyı vermiş topçuyu birkaç bin dolar uğruna göndermenin anlamı nedir? Emre Güngör müthiş çıktı eyvallah da 2 ay yok.. Servet sakat, ne zaman düzeleceği belli değil.. Bu durumda elinde müthiş bir stoper varken neye dayanarak gönderiyorsun, kaptırıyorsun Trabzonspor'a.. Onu bırak, Song gibi elemanı bırakıp Dario Simic'lerin, Jonathan Zebina'ların peşinde koşmak nasıl bir vizyonsuzluk örneğidir yahu.. Denenmiş mükemmeli varken elinde aranan bu macera nedir? Simic ya da Zebina kaç bin dolara oynayacaktır Galatasaray'da? Fena çuvallıyor yine yönetim..

Trabzonspor bir mükemmel transfer daha yaptı.. Ersun Yanal çok çok sağlam bir takım kuruyor.. 4-5 sene öncesinin Ersun'u olsa direk şampiyonluk adayı derdim bu Trabzon için ama onda da var bazı değişimler.. Yine de ilk 2'ye oynatacak gibi duruyor takımı.. Büyük renk olacaklar seneye..

Nasri


Tam bir ay önce transferin gerçekleştiğini yazmıştım burada ama resmi imza bir türlü gelmemişti.. Marsilya'nın daha kararımızı vermedik, diğer teklifleri de değerlendiriyoruz açıklamaları kafaları biraz karıştırsa da Arsene Wenger'in bir oyuncunun kafasına girdikten sonra o işin geri dönüşü olmadığını yine gördük Aaron Ramsey'den sonra..

15 milyon pound olarak açıklanmış resmi rakam.. Çok iyi para bir Arsenal transferi için.. Elemanın şu anki yapısı EPL'ye zerre uymuyor ama bir Wenger transferine ne olacağı muamma demek zor.. Şu andaki fiziğiyle sahada dayak yer Nasri, o dayağı yememesi için de en az 1 yılı var bence.. Bu sezon fazla bir şey beklememek lazım.. Normal şartlarda yaşını göz önünde bulundurunca 2. senesinde de tam anlamıyla olur demek zor olur ama 15 milyon pound ve Arsenal'i bir arada düşününce o süreyi en aşağıya çekmek için elinden geleni yapar kulüp.. Nerede oynayacak en çok onu merak ediyorum ben, bir bomba gelebilir Wenger'den..

22 Haz 2008

Türkiye!


Hırvatistan maçı öncesinde Köln'den bir Türk manzarası..

Fotoğraf Tolga Saraç'tan..

, ,

Hollanda 1-3 Rusya


Maç öncesindeki konuşmalar biraz gösteriyordu aslında gidişatı.. Zira ne Hollanda o kadar iyi bir takımdı, ne de Rusya şu maç için gösterildiği kadar çömez duruyordu.. Rusya bu maçtan önce de gruplardaki oyunuyla İspanya maçındaki kötü oyunlarına rağmen en beğendiğim takımdı, bu maçtan sonra daha da büyüdüler gözümde.. Andrei Arshavin de turnuvanın en büyük yıldızıdır şu anda.. Sadece 210 dakikayla.. Yunanistan maçında da çok iyiydiler ama bir futbolcu takıma girişiyle bu kadar etki eder heralde.. Driplingi PES'te topun ayağına yapıştığı ultra teknik ve hızlı futbolcuların oyundaki driplingi gibi.. Bir de bunun yanına oyun zekası girince abartı bir profil sunuyor futbolseverlere.. 20 milyon euroluk bir transferi garantiledi şu dakika.. Hangi şanslı takım sahip olacak Arshavin'e önemli olan o şu anda bence.. 90 dakikanın sonunda Hollanda'nın attığı şut daha fazlaydı ve de ilginç bir şekilde çok daha fazla başarılı pas yapmışlardı.. Maçı izleyen birinin şaşıracağı şekilde fark vardı arada.. İstatistikleri gören oyunda bir Hollanda dominasyonu olduğunu zannedebilir.. Bence tam tersiydi.. Maçın başından sonuna kadar Rusya daha hakimdi oyuna..

Van Basten daha önce dediğim gibi vasatın çok altında bir hoca.. Milan'ı falan da rüyasında görür şu aşamada.. Önce bir futbol felsefesine sahip olması gerekiyor hoca olabilmesi için.. 2006 Dünya Kupası'ndan sonra 2 yıl içinde oyun stilinde bu denli değişim göstermesi bir hocanın hayra alamet değil.. 2006'da Hollanda'nın ekolüne ihanet etmişti.. Bu turnuvada daha çok Hollanda gibi oynadılar ama savunma performansı yine yetersiz.. Hücum da her takıma sökmüyor işte.. Gruplarda takılacaklarını düşünüyordum ben, Fransa ve İtalya maçlarında hücum performansları müthişti ama totalde fazla abartıldılar.. Fizik olarak da iyi durumda olmadıkları ortaya çıktı bu akşam.. Dünkü Türkiye performansından sonra bugün de Rusya'ya karşı fizik yönünden ezilmeleri hoş görünmedi.. Özellikle ikinci uzatma devresindeki mücadele gücü farkı her hattıyla belli oluyordu iki takım arasında.. Rusya'nın çok genç ve dinamik bir takım olması ve Van Basten'in 60 civarında bütün değişiklikleri harcaması da etkendir bunda muhtemelen ama maçın genelinde de bir fizik kalite farkı görünüyordu iki takım arasında..

Rusya bundan sonra sonuna kadar gidebilir.. Her pozisyonuyla gerçekten müthiş duruyorlar.. Başlarında da turnuvanın açık ara en iyi hocası var.. İspanya-İtalya'dan gelen takımı rahatlıkla eleyip finali de alabilecek potansiyelleri var.. Euro 2008'in en büyük yıldızı bizsek, en iyi top oynayan ve futbolu futbol yönünden sevdiren takımı da Rusya'dır.. Kulüp takımlarında bile bu koordinasyonu sağlamak zorken bu topu bir milli takımdan görmek Hiddink'e ve oyunculara gösterilmesi gereken saygıyı maksimuma ulaştırıyor kanımca..

21 Haz 2008

, ,

Manyaklık! Türkiye 1-1 Hırvatistan (4-2)


Üç maçtır gerçekleşen şeyleri açıklayacak bir kelime var mıdır? Delilik, manyaklık, mucize, inanılmaz... Belki tek tek maçlar için doğru kelimeler olabilir bunlar.. Peki bütün bu 3 maçın toplamına ne diyeceğiz? Var mıdır açıklayan bir kelime ya da kavram.. Nedir bu sahada olanlar? Açıklaması nedir? Başka örneği var mıdır dünyada? Olabilir mi zaten ya.. Bu kadar fazla mucize bu kadar kısa sürede, birbiri ardına gerçekleşebilir mi bu şekilde? 5 sene sonra 2008'de bir Türkiye vardı dediğinde bir yabancı hangi kelimeyi kullanacak bunları hatırlatmak için.. Akılda çok şey var gecenin bu saatinde..

Terim yine Colin Kazım odaklı yanlış bir kadro çıkardı bana kalırsa.. Semih'in girişiyle Topal'ın oyundan çıkışıysa ondan büyük hataydı.. O değişiklikten sonra 90 dakika bitene kadar neler oldu gördük zaten düşen orta sahada.. Colin Kazım kötü topçu değil bence, gamsızlığı da milli maçlarda dikkat çekiyor olsa da büyük sorun değil.. Kumaşı, kalitesi de belli.. Ama dörtlü orta sahada sağ çizgide oynayacak adam değil.. Fenerbahçe'de kanatta bazı maçlarda gösterdiği parlamaların önemi yok benim için.. Ne fizik, ne mücadele gücü, ne savunma bilgisi, ve hatta ne de hücum yönünde işin Colin Kazım'dan klasik bir çizgi oyuncusu olmaz.. 4-3-3'ün sağ forveti olabilir mi? Belki ama bu geceki gibi bir sistemde değil..


Arda'nın sol çizgide Hırvatistan tarafından kilitlenmesiyle birlikte Uğur Boral'ın Colin Kazım yerine girip Arda'nın sağa geçmesi hem anlaşılır, hem mantıklı, hem de olması gereken değişikliklerden biriydi.. Sahadaki her topçu için bir şey söylenebilir ama Tuncay için çok ayrı bir parantez açmak gerek.. Terim'in maçın başında yaptığı riskli hareketlerden biriydi onu serbest bir şekilde, resmen bir play maker gibi kullanmak.. Ama şaşırtıcı bir şekilde başarılı oldu Tuncay.. Her pozisyonun içinde vardı, inanılmaz koştu, serbestliğini sahanın her yerini kat etmede inanılmaz kullandı.. Bu özel görevli Tuncay nedeniyle görünüşte klasik 4-4-2 olan sistem de kaotik bir yapı gösterdi 90 dakika boyunca.. 3 maçtır ortada yoktu Tuncay, bugün 360 dakikalık oynadı resmen.. Semih yine kenardan girip her zaman yaptığı işi yaptı.. Bu çocuğun bu özel motivasyonu hakikaten inanılmaz.. Yavaş yavaş Ole Gunnar Solskjaer'i hatırlatmaya başlıyor bana.. Ne Fenerbahçe taraftarı, ne de milli takımdaki durumu nedeniyle vatandaşlar yedek kalmasına kızmasın bu çocuğun.. Durumu çok özel çünkü.. Nihat yine yoktu maç boyunca, Hamit Çek maçının gerisindeydi ama orta sahada kullanılan olumlu topların hepsinin içinde vardı.. Emre-Gökhan tandemi beklediğimiz kadar rezil etmedi işi ama hep bir çekingenlik vardı, savunmanın üstüne basan takımlara karşı çok zorluk çekebiliriz ki Almanya böyle bir takım..


Çok karman çorman olacak yine yazı, bu adrenalinle, bu seratoninle farklı olması da zor zaten.. Avrupa'nın son dördündeyiz işte.. Daha ötesi ne olacak.. Efendim yarı finalde tek stoperle kaldık, Arda yok, Tuncay yok.. Nihat'ın durumu belli değil.. O yok, şu yok.. 5 yesek ne olur? Euro 2008'in en büyük rengi olduğumuz gerçeği değişir mi? Almanya paramparça edip evimize yollarsa üzülen bir Türk çıkar mı bu saatten sonra? O zaman önemi yok.. Artık baskı 0.. Stoper işini hallettikten sonra ki Topal ya da Balta'yla halledilecek bir şekilde, Emre Aşık'tan kötü oynamaz bu çocuklar da, çıkaracak kadromuz var Almanya'ya da.. Sonuçta Marco Aurelio dönüyor yahu.. Şu maçtaki takımın gücünün en az %25 artması demek bu.. Üçlü bir orta saha şart gibi görünüyor Panzerlere karşı ama bunları konuşmak için çok erken yine.. Zamanı gelince ona da çakarız bir preview, gün sevinme günüdür..

Bacaklarınıza sağlık çocuklar..

20 Haz 2008

,

Ayhan nerede hoca?


Defansta Servet, orta sahada Aurelio yok, Emre Aşık ve Gökhan Zan gibi halı sahada takım kursam tercih etmeyeceğim adamlar mecburiyetten tandemde oynayacak.. Hoş bunlardan biri Terim'in Türkiye Milli Takımı 11 oyuncusu, diğeri ilk yedeği.. Orta sahayı olabildiğince sağlam tutmak lazım değil mi? Son antrenmanlardan gelen haberler Fatih hocanın öyle düşünmediğini gösteriyor.. Ortada Topal ve Hamit'e yer verip kanatlarda Arda'yla Colin Kazım'ı oynatacakmış hoca.. Şu Colin Kazım'ın bu turnuvada ne yaptığını ben anlayabilmiş değilim daha.. Süper oynadı dedikleri ilk Portekiz maçı dahil bence takımın en kötülerinden.. Ama biraz bileklerine hakim olup 2 çalım bastın mı kralsın Türkiye'de.. Kral olanlar da onu yapamadıkları için şaban.. Hamit'i sağ çizgiye çekip ortanın ortasını Aurelio gibi süper bir adamın yokluğunda Topal ve Ayhan'dan oluşturmak gerekmez mi? Bence gerekir.. Hırvatlar yine çok kalabalık orta sahayla çıkacaklar maça.. Umarım ezilmeyiz.. Biraz fazla eksik kalacağız gibi geliyor bana..

Kaldı 4 saat.. Elensek de başarılıyız.. Bunun rahatlığıyla oynasınlar, yeter..

19 Haz 2008

Sözler boş


Yaklaşık bir gün oldu şampiyonluğun ilan edildiği.. 40 sayılık bir maçla, ultra onur kırıcı bir mağlubiyetle saf dışı kaldı Lakers.. Seri kritiği, maç kritiği yapmak istemiyorum.. Pas geçme hakkımı kullanmak istiyorum.. İsteyen taraf kazandı, istemeyen, sertliği görünce sinen taraf kaybetti.. Bu kadar açık.. Phil Jackson seri içindeki hareket kabiliyeti konusunda biraz daha hayal kırıklığına uğrattı beni.. Doc Rivers'ın 4. maçta tamamen mecburiyetten döndüğü 4 kısanın tutması gereksiz övüldü her yerde, faul problemi olmasa yapacağını zannetmiyorum zira.. Kobe Michael Jordan'a karşı kendisini ezmek isteyenlerin eline bir koz daha verdi ki kendi iş bilmezliği..

Sonuç olarak Boston hak ettiği bir şampiyonluğa imza attı.. Lakers için bu sene başarılıdır bence.. Sene başında bu kadronun buraya geleceğini söylese biri muhtemelen dalga geçilirdi kendisiyle.. Gasol geldi sezon ortasında evet ama aynı şekilde Bynum'u kaybetti bu takım.. Bynum'la çok daha iyi savunma yapabilen ama hücumda bu kadar etkileyici oynayamayan bir takımdı Lakers.. İyi hücumun fazla önemli olmadığı da yıllardır gördüğümüz bir olgu NBA'de.. Yani? Bynum'lu bir takımı tercih edebilirdim bu Gasol'ü görünce.. Lamar ve Gasol front court'uyla bu işin gitmeyeceği play-off'lar başlamadan belliydi.. Bynum'un geri dönüşüyle yeni bir plan yapması gerekecek Phil babanın..

Beni bir diğer üzen konu tam doğum günümde, 4. maçta, LakersTR üyeleriyle düzenlenen muhteşem gecede kaybetmemiz oldu.. O günkü hayal kırıklığını bir taraftar olarak uzun süre unutmayacağım heralde.. 24 sayıdan 35 Lakerslıyla izlenen bir maçın elden kayıp gidişini izlemek berbat bir duyguydu.. Ama nihayet geri döndü Lakers.. O geceler bir 4-5 sene boyunca her yıl tekrarlanacak gibi artık..

Yaşlı bir kadro olan Boston Celtics'in seneye 1 yıl daha yaşlı bir takım olarak şampiyonluğu koruma çabası da 2008/2009 için takip etmesi en zevkli konulardan biri olacak..

, ,

Rusya 2-0 İsveç


Rusya'nın bu gece oynadığı topu tanımlayabilecek bir kelime bilmiyorum ben.. Olsa olsa dominasyon ya da şov denir şu oyuna.. Yunanistan maçında da harika oynamışlardı.. Bugün şiir yazdılar..

Arshavin'in takıma girmesinin yarattığı fark ortada ama Yunan maçında da bu performansın sinyallerini vermişti Ruslar.. Pavlyuchenko biraz Hakan Sukur gibi ama çok faydalı adam aynı şekilde.. Biraz fırsatçı olsa belki de gol krallığını ilan etmişti şimdiden.. Arshavin'i, Zhirkov'u, Zyryanov'u, Semak'ı, hakikaten müthiş bir takımlar.. Arshavin'in dışında Zhirkov'a da özel parantez açmak gerek.. CSKA'da 3-5-2'nin solunda çok iyi bir performanstan sonra sol bekteki başarısını görünce sol çizgideki oyunu neden bu kadar underrated kalır anlamak zor.. Daha yaş 25 gerçi.. Yolunu bulur bu performansla..

Guus Hiddink için her turnuva ve her takımında tekrarlanan övgülerin üzerine daha ne eklemek gerek bilmiyorum.. Bu adama yapılacak övgüler bitti.. Yeni şeyler bulmak gerek.. Hollanda hiç istemeyeceği türden bir rakiple oynayacak çeyrek finalde.. Allah kolaylık versin diyorum ben şu son iki Rusya maçından sonra..

17 Haz 2008

, ,

Fransa 0-2 İtalya


Çok komik adammış hakikaten bu Domenech.. 1 puanla evine döndü Fransa.. Özel tebrik lazım.. Grubun iki kaybedeni küçük çaplı finalde karşı karşıya geldiler 2006'daki büyük finalden sonra.. Kazanan yine İtalya oldu..

Domenech bu sefer Toulalan ve Makelele'yi ortada bırakıp forvette Benzema ve Henry, kanatlarda da Ribery ve Govou'yla fazlasıyla hücumcu çıkmış maça.. Ribery sakatlanmasa da oynamaları zordu da, peki Eric Abidal'ın tandeme geçmesine ne demeli? Stoper olarak oynadığı maç var mı Abidal'ın geçmişte? Ben hatırlamıyorum.. Abidal'li defansta dünyanın en ağır forvetlerinden Toni defansın arkasına kaçma rekoru kırıyordu neredeyse.. Yanlış görmediysem ilk sektirip Toni'yi Coupet'yle karşı karşıya bırakan Abidal'dı.. Bu arada o pozisyonda daha Toni vurmadan Allah belanı vermesin Toni dedim.. O kadar barizdi zira kaçıracağı vücut hareketlerinden.. 3 metre daha sürüp plaseyi bırakabilecekken niye asıldı önüne aldığı gibi anlamadım.. O pozisyondan sonra yine sarktı arkaya Toni, Abidal hem penaltıyı yaptı, hem de 10 kişi bıraktı takımı.. Maçın bittiği an da o andı zaten.. De Rossi, Pirlo ve Gattuso zaten ağır gelmişti Makelele ve Toulalan ikilisine.. Bir de 10 kişi kalınca Fransa iyice rahat bir maç oldu İtalya için.. Henry ve Benzema'nın kişisel gayretleriyle de anca bir yere kadar gidilebiliyor böyle organize defansların üstüne..

Hollanda-Romanya beklediğim gibi geçmiş.. İzlemedim ama çok gol kaçırdığını söylüyorlar Hollanda'nın.. O takım bile fazlaydı Romanya'ya.. İtalya'nın İspanya'yı hırpalamasını bekleyerek çok doğru yaptı bence Portakallar.. Peki İtalya yine böyle garip bir çıkıştan sonra finale kadar yürürler mi? Donadoni'yle o da zor görünüyor ama söz konusu İtalya olunca gerisi teferruattır diyebilirim rahatlıkla.. Her şeyi yapabilir bu adamlar..

De Rossi de ne güzel topçudur yahu..

Zdenek Zeman


4-3-3'ün son 1 yılda çok moda hale gelmesinden midir nedir bilmiyorum, son Lecce kepazeliğinden sonra 2 yıldır hocalığa ara veren Zdenek Zeman Kızılyıldız'ın yeni hocası olmuş.. Favori sistemi bu aralar bu kadar revaçtayken yönetimleri etkilemek kolay olmuştur heralde.. Atılan imza 2 yıllık.. Kalacağı süre maksimum 8 ay olur sanırım..

,

Hollanda-Romanya


Hollanda maça 9 yedekle çıkıyor as kadrosuna göre.. Çıkan kadro Romanya'ya yetmez mi peki? Kökünü bile kurutur.. Oyuncuları dinlendirmesinde sorun yok Van Basten'in, gayet normal bir şey bu.. Önemli olan mantalite.. Bir haftadır her yerde Hollanda maçı Romanya'ya satacak, İtalya ve Fransa'yı istemez diyorlar önlerinde.. İyi de Fransa ya da İtalya çeyrek finale çıkarsa kimle oynayacak? İspanya'yla.. Hollanda şu an için bu iki takımdan çok daha güçlü görünen İspanya'nın kolay geçecek bir Romanya maçıyla mı karşısına çıkmasını ister, yoksa Fransa ya da İtalya'yı İspanya'yla birbirlerine kırdırarak İspanya'nın yoluna taş koymayı, olası bir İtalya/Fransa galibiyetiyle gruplarda farklı yenerek büyük psikolojik avantaj sağladığı rakiplerini bir kez daha yenmeyi mi düşünür? Bence ikincisi Hollanda için daha büyük avantajdır.. Bugün yenilebilirler Romanya'ya yedek kadroyla.. Ama bunu bilerek yapacaklarını sanmıyorum ben.. Kaldı 15 dakika maça.. İzleyeceğiz bakalım..

16 Haz 2008

, ,

Delilik! Türkiye 3-2 Çek Cumhuriyeti


Böyle anormal maçlardan sonra kritik yapma taraftarı olan bir insan değilim.. Çünkü bu tip maçların fazla teknik, taktik açıklaması olmaz.. Elbette olur da, 75. dakikaya 2-0 geride girip çeyrek finale çıkma maçında son 15 dakikada 3, son 3 dakikada 2 gol buluyorsa bir takım bunu teknik ve taktikten çok yürek, inanç, motivasyon, azim vb. şeylerle açıklama taraftarıyım ben..

İsviçre maçından sonra Çeklerin fiziğine karşı koyabilmek için orta bölümde Emre Güngör-Servet/Topal-Aurelio/Nihat-Semih şeklinde oynanması gerektiğini yazmıştım kendi fikrimce.. Terim de bugün öyle çıkmış.. Semih'in 11 başlaması gerektiğinden bahsetmeme rağmen yedekten girme motivasyonuna da dikkat çekmek istemiştim, bence geçerli oldu o bugün.. İlk yarıda ne oynadık ki Semih etkili olacaktı ki diyebilir insanlar ama fiziksel özellikleri nedeniyle topla çok buluşamasa bile o tarz bir forvetten topsuz oyunda beklenen bazı şeyler vardı, onu yapamadı Semih.. Sanıyorum bundan sonra yedek statüsüne geri dönecektir.. Son yarım saatlerdeki Semih'i şahsen daha çok seviyorum evet, bu maçtan sonra karar verdim buna..

Maçı çeviren bir hareket varsa da kesinlikle Semih'in çıkıp Sabri'nin girmesidir.. Sabri'nin sağa getirdiği enerji yine anormal boyutlardaydı.. Maçın direkt yıldızlarından biridir Arda Turan ve Nihat Kahveci'den sonra.. Nihat yine paspastı 87 dakika boyunca ama ona rağmen 3 dakikada çıkıp o 2 golü atıyorsa denecek bir şey olmaz.. Man of the match seçilmiş, hakkıdır şu efsane Arda'ya rağmen..

Bir Türk takımının böyle bir finalde 2-0 geriye düştükten sonra geri dönmesi Türk futbolcularının psikolojisini düşününce pek alışıldık bir durum değildir.. Burada Fatih Terim'in devreye girdiğini kabul etmek gerek.. Durum 2-0'ken ve umutlar tamamen bitmişken yardımcı hakemin bayrağını değiştirmek için 60 metre depar atan Tuncay'ın hırsı, azmi ve isteğidir bugünkü geri dönüşün nüvelerini oluşturan.. Koca bir helal olsun demekten başka yapacak bir şey yok bu keyifle.. Sisteme, taktiğe, ota, bitkiye fazla karışmadan da keyfini çıkarmak lazım bu gecenin..

Sonuç olarak ne demiştik A grubunun preview'ında.. Portekiz 1. olur.. Biz? Çıkarız.. Çıktık da.. Ayaklarınıza sağlık çocuklar..

Edit: Tuncay sanıyorum cezalıymış.. Bu Semih'in Hırvatistan maçında da 11 çıkacağını gösteriyor büyük ihtimalle.. Maç içi opsiyonlar için pek hayırlı bir haber değil bu.. Balta'yla Aurelio da cezalı duruma düştü.. Balta'nın yerine Uğur Boral girecek muhtemelen.. Arda'yla nasıl savunacaklar solu bilmiyorum.. Aurelio da takımın son 1-2 yıl içindeki en iyi ve istikrarlı oyuncusu olarak büyük kayıp olacak.. Volkan'ı Rüştü yedekler.. Aurelio'nun yerine de Ayhan girer.. Bundan sonra bunları kafaya takmadan eldeki oyuncularla en iyisini yapmak lazım.. Hırvatistan bence şanstır çeyrek final için.. Portekiz'le Almanya birbirini kırsınlar bakalım..

Edit 2: Şansal'ın gazına geldim sanırım o adrenalinle.. Tuncay'la Balta kart görmemiş ki yahu, pes..

15 Haz 2008

Villa ve Silva


Euro 2008'de İspanya'da ilk 2 maç sonunda göze çarpan 2 oyuncu say deseler direk Silva ve Villa der sanıyorum herkes.. David Villa zaten rüştünü ispat edeli yıllar olmuş, çoğu açıdan olmuş bir adam.. Fast forward'ların krallarından dünyada.. David Silva ise yeni yeni çıkış yapıyor.. Turnuvada oynadığı oyun ve yeteneği hakikaten etkileyici.. Bu 2 oyuncunun ortak noktaları sadece adlarının David olması değil.. Valencia'da da beraber oynuyorlar ve bu çıkışlarının Valencia için iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilmiyorum daha.. Takımın yeni patronu Unai Emery kötü olduğunu düşünüyor olacak ki bu ikisini hiçbir yere bırakmayız kardeşim diye açıklama yapmış.. Almeria'dan sonra büyük bir takımda da bi şeyler başarmak istiyorsa David'lere çok ihtiyacı olacak zira.. Agustin Morera Emery'yle aynı mı düşünüyor orasını bilemem ama..

Kilit maç


İlk maçlar sonunda grubun bunlardan sonraki kilit maçı Rusya-İsveç olur demiştim.. Bunun için muazzam bir öngörüye gerek yok tabii ki, bağıra bağıra kendini gösteren bir şeydi.. İspanya son dakika galibiyetiyle liderliği garantiledi sadece, İsveç'inse kaybettiği bir şey olmadı Villa'dan yediği golle.. En az beraberlik gerekiyordu 4 puanla olsa bile.. Şimdi yine beraberlik yetiyor İsveç'e Rusya karşısında..

Elmander niye sağ çizgide başladı, Zlatan neden devrede çıktı anlamadım.. 3 forvetvari bir 4-4-2'yle daha çok zorlanacağını düşünmüştüm İsveç'in.. İspanya daha iyi olmasına rağmen o kadar baskın değildi ama maçta.. Aragones 4-1 kazanılan Rusya maçının 11'yle çıkmış maça, ki doğaldı.. Çıkan oyuncuların üçünün de Katalan olması nedeniyle (Puyol, Xavi, Iniesta) Aragones'e giydirmeye çalışmışlar bazı yerlerde.. Günahım kadar sevmem o ırkçıyı ama burdan sallamaya çalışmak da fazla mantıklı gelmiyor bana..


Yunanistan-Rusya maçı adından beklenmeyecek kadar çekişmeli ve bol pozisyonlu geçti.. Yunanlar ilk maçı farklı kaybetmeleri nedeniyle bu maça biraz daha açık başladı ki ilk yarım saati de hareketliydi maçı normal bir Yunanistan maçına göre.. Hemen arkasından gelen golle kabak gibi açılınca Ruslar tarihi bir fırsatı kaçırdılar..

İsveç'i yenmek zorundalar son maçta.. 2 skor İsveç'e yarıyor ama ilk 2 maça bakınca İspanya maçındaki bozguna ve savunma hatalarına rağmen ben Rusya'yı çeyrek finale daha yakın görüyorum.. Guus Hiddink'in sadece adı bunda etken midir bilmiyorum ama Yunanistan karşısındaki Rusya etkilemeyi başardı beni.. Andrey Arshavin de İsveç maçında dönüyor.. Ruslar için gerekli her şart sağlanmış gibi..

14 Haz 2008

,

The Incredible Hulk


Film güzel.. Ne daha fazlası, ne daha azı.. Bazı beklentilerimi ve endişelerimi boşa çıkardı.. Ama toplamı yine bir Marvel Studios ürünü olarak tatmin edici..

Başlangıç güzeldi.. Yeniden orijini ve Bruce Banner'ın Hulk'a dönüşüne neden olan deneyleri vermemek daha 5 yıl önce aynılarını izlemiş seyirciler için mantıklı bir hareketti.. O bölümleri jenerikte akıcı bir şekilde vererek bence doğru bir iş yapmışlar.. Filmin Brezilya'da başlaması, Bruce Banner'ın daha ilk dakikadan itibaren bir kaçak olması (ki keşke daha uzun tutulsaydı bu sahneler, zira Hulk'ın çizgi roman olarak en çekici yönü çift kişiliğin dışında yaşadığı bu maceralı kaçak hayatıdır) güzel şeylerdi.. Hulk'ın yeşilini ve tipini fazla beğenmedim.. Çok daha canlı bir yeşile ve mora sahip olan ilk Hulk daha şekilliydi ama işin içine Hulk öfkesi girince perdede bu Hulk'ın çok daha iyi ve sert durduğunu kabul etmek gerek.. Bazı yerlerde ulan dönüşmesin görmeyelim dedim ki sanırım bu yansımanın başarılı olduğuna delalet ediyor..

Senaryo vasatın fazlasıyla altında, Louis Leterrier aksiyon sahneleri dışında pek bir iş yapamamış, hikaye çok klasik ama ilk filme göre daha sadıktı çizgi romana.. Aksiyon sahneleri ve efektler bence anormal başarılıydı.. Böylesine iki tane dev CGI karakteri kapıştırıp gerçekçilikten fazla ödün vermemek önemli bir başarı.. Burada neden pastel renklerin seçildiğine geliyoruz.. İlk filmdeki yeşile sahip bir Hulk ve belki de Abomination'ın kapışmaları çok göze batabilirdi.. Daha sarımsı bir filtrede daha pastel renkler bu açıdan fayda getirmiş film ekibine, o açıdan bu seçimi fazla yargılamamak gerek sanırım..


Edward Norton Bruce Banner'lıkta fark atıyor Eric Bana'ya.. Liv Tyler - Jennifer Connelly için yorum yapmak istemem, ikisini de beğendim.. Leterrier özellikle filmin son 20 dakikasındaki büyük aksiyonda sağlam iş çıkarmış.. Keşke hikaye oluşumuna ve senaryoya biraz daha fazla özen gösterilseymiş.. O zaman gerçekten Iron Man seviyesinde bir Marvel filmi daha diyebilirdim.. Yine de kötü değil, belli bir seviyenin üstünde film.. Ki Iron Man'den sonra ikinci Marvel Studios ürünü olan bu filmden sonra artık Marvelcıların kötü film yapmayacaklarına kanaat getirdim..

Iron Man'in bitiminden ve yazılardan sonra çıkan Nick Fury'den sonra bu filmin son sahnesindeki Tony Stark'la artık film tamamen göz kırpıyor Avengers'a.. Robert Downey Jr. sadece 1 dakikayla filmin en sağlam oyunculuklarından birini çıkarmış.. Saf yetenek böyle bir şey olsa gerek.. S.H.I.E.L.D. ve Avengers vurguları fena halde kan kaynatıyor.. Captain America ve Thor'un gelmesinden sonra çekilecek Avengers filmiyle ortalık şenlik alanına dönecek..

Son olarak şunu demek isterim filmle ilgili.. Ang Lee'nin The Hulk'ına gidip aradığını bulamayan insanlar bu filmden istediklerini alacaklar.. Ama bana birini seç deseniz banko Ang Lee'nin filmi derim.. 5 yıl arayla gelen yeniden çevrim bir orijin yüzünden filmin anormal promosyonu yapıldı.. Fragmanlar ve TV Spotlarla önemli bölümü gösterildi filmin.. Bunun da olumsuzluklarını yaşadım filmde ama kendi tercihimdi her şeyi izlemek.. İzleyecek olanlar için bu uyarıyı da yapayım buradan, ne kadar az şey bilinerek gidilirse o kadar iyi olur.. Yoksa o kadar çok spot ve fragman izledim ki daha filme girmeden bütün işleyişin nasıl olacağını biliyordum.. Yine de güzel deneyimdi, eline sağlık Marvel Studios'un..

Deco Chelsea'de


Luis Feipe Scolari'nin Chelsea'ye imzasından hemen sonra gerçekleşen br transfer fazla şaşırtmadı sanıyorum kimseyi.. Barcelona'da sezon boyunca sahaya patır patır pisleyen Deco'nun sezonun mental ve fiziksel yorgunluğuna rağmen şu turnuvada oynadığı top Scolari'nin onun dilinden nasıl anladığını bir kanıtıdır kanımca.. Türkiye'ye karşı inanılmazdı Deco ama bizim o günkü sistemimize karşı iyi oynamayanı döverler zaten ama Çeklere karşı da iyiydi Deco.. Stili EPL'ye yatkın, Chelsea gibi inanılmaz güçlü orta sahaları olan bir takımda ve Scolari'yle birlikte.. Sanırım iyi bir transfer oldu.. 3 sene sonra Türkiye'ye gelir mi peki? Bence gelir..

, ,

Hollanda 4-1 Fransa


Çok fena bir patlaktır bu Hollanda turnuva öncesi yorumlarında ama futbol böyle bir şey işte.. Önce İtalya'yı 3'lük yapıp arkasında Fransa'ya da 4 çekince piyasanın kralı oluyorsunuz.. İşin hücum boyutunda Hollanda'nın çoğu övgüyü hak ettiği bir gerçek.. Ama savunmalarında büyük sorunlar var.. Turnuva öncesinde 2006 Dünya Kupası'ndaki Hollanda'ya göre bunun tam tersi bir görüntü beklerdim ama Hollanda o eski imajını ve ekolünü yakalamış görünüyor şu anda.. Van Basten'e 2006'da yaptığım en büyük eleştiri geçmişi yıllara dayanan bir ekolü değiştirme çabası ve defansif futbolu ön plana almasıydı.. Bunun yanlışlığı da ortadaydı.. Euro 2008 elemelerinde de aynı futbol ve tarz devam edince böyle bir takımla karşılacağımızı tahmin etmemiştim.. Yine ön alandaki bildiğimiz Hollanda ortaya çıktı ama bu turnuvada..

İki maçtaki futbol ve 2 dev takıma atılan 7 gol anormal şeyler tabii ama 7 gol de yiyebilirdi bu 2 maçta Hollanda.. Savunmaya yüklenince hücumdan, hücuma yüklenince de savunmadan vermek futbolun doğasında olan bir şey.. Van Basten'in şu anda bu dengeyi iyi tutturduğunu söyleyemiyorum.. Ve yine çok iyi oynadıkları bir turnuvada tipik bir Hollanda olarak gruplardan hemen sonra elenmeleri çok şaşırtıcı olmayacak bence..

Engelaar'ın yerine 46. dakikada giren Robben sistem açısından yanlış bir değişiklikti bana kalırsa.. Ama gelen kolay kontralar bu yanlışın fazla ortaya çıkmamasına neden oldu.. Robben'in çok güzel asisti ve harika golü de aynı şekilde.. Ama skora yansımasına rağmen hala doğru olmadığını düşünüyorum o değişikliğin..

Hollanda-Romanya maçı çok ilginç bi hal aldı Romanya-İtalya maçının berabere bitmesiyle.. Hollanda şu anda liderliği garantiledi.. Romanya Hollanda'yı yendiği anda 2. olarak gruptan çıkıyor.. Bu akıllara direkt olarak Hollanda maçı satar mı sorularını getirir.. Ben pek sanmıyorum ama eğer gerçekleşirse de fazla şaşırmam açıkçası.. Etik midir değil midir bu hareketler bunlar muallakta olan şeyler ama maç öncesi yapılan açıklamalar hep büyük tarafı motive eder.. Romanya'nın istediğini alması baya zor olur sanıyorum o maçtan..

12 Haz 2008

, ,

İsviçre 1-2 Türkiye


Bu maçtan sonra her yer Arda varken nasıl kullanılmaz, en uçta oynayacak adam Semih'tir, bu Tümer'in bu milli takımda işi olmaz, bu Emre Aşık'la nereye kadar cümleleriyle dolacak.. Bunların çoğu da doğru, belki hepsi doğru..

En geriden başlamak gerek.. Yediğimiz gol tamamen bir Emre Aşık ürünü.. Önce ofsaytı bozdu, sonra Hakan Yakın'a gitmesi gerekirken ortada davar gibi bekledi.. Bu gol belki de turnuvaya mal olacaktı.. Terim'in Emre Güngör kenardayken yaptığı bu seçimler tamamen bir kompleks ürünüdür.. Ankaraspor'un 36'lık Emre'si oynarken genç, hızlı, çevik, transfer olduğu andan itibaren Galatasaray'da inanılmaz bir performans göstererek Song'u taraftara unutturan Emre Güngör'ü oynatmamak baştan yapılan yanlış seçimden sonra geri adım atmama isteğinin bir yansımasıdır.. Terim'in ruhsal yapısına da cuk oturan bir davranıştır..

Nihat'ın en uçta büyük hayal kırıklığı olacağını hissettiğimi daha önce söylemiştim.. Semih'in de girdiği her maçta yaptığı şeylerin farkındayım.. Ama Fenerbahçe'deki gibi, ilk 11 başladığında da bunu gösterebilecek mi emin değilim.. Jokerliğe fazla alıştı çünkü.. Bundan büyük güç alıyor Semih ve sonradan girdiği maçlarda daha motive oynuyor sanki.. Nihat'ın 4-3-3'teki tek forvet olarak olmayacağı çok belliydi ama EPL'de sene boyunca forvet oynayıp iyi performans gösteren Tuncay'la beraber olmaması için de bir neden yok.. Bugün iyi koştular, ilk golde de harika bir orta yaptı Nihat ama benim beklediğim, Türk halkının La Liga'daki performanstan sonra beklediği Nihat bu değil.. Yine de Çek maçında Semih'le birlikte oynaması en makul seçim olarak duruyor şu anda.. Özellikle de toplu oyundaki berbat Tuncay'ı 180 dakika izledikten sonra..

Tümer'le bu iş olmayacak.. Emre yoksa Aurelio'nun yanında Topal ya da Ayhan'dan birinin girmesi elzem.. Özellikle İsviçre'den çok daha fizikli ve mücadeleci oynculardan kurulu Çek Cumhuriyet'ine karşı.. Bunun dışındaki seçimler Terim'i bağlar, pek de iyi olmaz sonuç bana kalırsa..

İlk yarıda göle dönmüş sahadan çok etkilendik.. 40. dakikadan sonra duran yağmurun devre arasında sahadaya olumlu yansımasıyla ikinci yarı çok etkili oynadık.. Arda bu takımda Aurelio'dan sonra Servet'le birlikte tahtaya yazılacak ilk isimdir.. Çek maçında beraberlik penaltılara götürüyor hadiseyi.. Bu avantajı iyi kullanmak gerek..Daha kaliteliyiz oyuncu bazında ama takımca yaşayacağımız fizik dezavantajını en düşük seviyeye indirecek bir takımla çıkmak şart.. Bu yetenek avantajımızdan ödün vermek demek olacaksa varsın öyle olsun, Terim'in bu tek maç için yetenek-fizik dengesini iyi kurması gerek.. Bunun için de tandeme Servet-Emre Güngör, orta alana Topal-Aurelio ve forvete Semih şart derim..

11 Haz 2008

,

İsveç 2-0 Yunanistan


Otto Rehhagel'i çok severim, çok özel adamlardan biridir bana göre Dünya futbolu adına.. Savunma futbolu hiçbir zaman hoşlanmadığım bir oyun stili olmasına rağmen Avrupa Şampiyonası'nda Yunanistan'a yaptırdıklarını da büyük bir hayranlıkla ve zevkle izlemiştim.. Bazı şeyleri gösterme adına süper bir performanstı o şampiyona, vasat ve vasat üstü oyuncularla savunmaya dayalı bir futbol kullanarak başarıya ulaşılması mümkün değildir tezinin anti tezi olmayı da başarmıştır Rehhagel.. Ki ben de o teze katılan insanlardan biriydim..

Ama her şeyin bir yeri var.. İyiydi, güzeldi, mükemmeldi o turnuva ama o futbolu daha da katılaştırarak artık bu takımın bir şeyler kazanması benim hoşuma gitmiyor.. Bir kere ödüllendirildi, devamı olmasın mümkünse.. Fransa-Romanya maçından bile daha sıkıcı bir futbol vardı bugün sahada.. Sürekli bilgisayara çevirdim maçın bazı anlarında kafamı.. Sıkıldım çünkü.. Açıkların resmen bek gibi oynadığı katı bir 5'li defans, Basinas başta olmak üzere savunmanın içine yığılan 2 tane defansif orta saha ve Karagounis'i de hücumcu sayarsak 3 tane hücumcuyla orta boşluğu tamamen rakiplere bırakıp bir şeyler üretmeye çalışan bir takım.. Şu takımın bir final daha görmesini istemem.. Grup incelemelerinde dediğim gibi zaten artık devirleri geçti ama yine de muazzam Rehhagel sisteminin artıklarıyla hala bu turnuvalar düzeyinde bir şeyler yapabilen bir takım Yunanistan..

İsveç klasik 4-4-2'ye yakın bir sistemle geriyi çok boşaltmadan Yunanistan orta sahasındaki boşluğu kullanarak ve yavaş yavaş yüklenerek sabırlı bir şekilde oynadı.. Zlatan'ın yine kendisine has gollerinden biriyle kilidi açtılar.. İsveç'in de 1 puanı garantiye almalıyım düşüncesinin bugünkü sıkıcı futbolda etkisi büyüktür ama Yunanistan'a karşı başka türlü oynamanın da iyi sonuçlar vermediğini geçmişten biliyoruz..

İsveç ve İspanya çok büyük avantaj sağladılar D Grubu'nda.. İspanya bu Yunanistan'ı pas manyağı yaparak rahat alt eder benim görüşüme göre.. Grubun bundan sonraki kilit maçıysa İsveç-Rusya olur diye düşünüyorum..

,

İspanya 4-1 Rusya


İspanya her zamanki gibi iyi başladı turnuvaya.. Devamı ne kadar gelecek orası muamma fakat oynadıkları top hakikaten iyiydi bugün.. Aragones 4-4-2'ye benzer bir şekilde, defansın önündeki Senna'yla çıkarmış takımı sahaya.. Fabregas'ın yedek olması şaşırtıcı değildi desem yalan olur.. Aradılar mı peki? Bu Xavi ve Iniesta'yla evet demek zor fazlasıyla.. Iniesta'nın sağ çizgiye yakın oynatılması Frank Rijkaard'ın çıkardığı bir şeydi ama Aragones de benzer bir şekilde oynattı Iniesta'yı.. Ama adam o kadar yetenekli ki her şeyi kıvırıyor.. Xavi ve Iniesta'nın orta sahadaki bu hem basan hem de tekniğe dayalı oyunları Barcelona'nın zamanında çok sayıda hücumcuyla nasıl baskılı ve rakibi kaleye getirmeyen bir oyun oynadığının da kanıtıdır zaten.. Cesc'in Senna'nın yerine Xavi'nin kaymasıyla birlikte orta sahaya yerleşebilme durumu var ama Senna orta sahadaki fiziksel fazlalığı yaratan tek oyuncu İspanya'da, kesilmesi kolay değil.. Öbür türlü Cesc'in bu Iniesta ve Xavi'yle beraber oynaması için sistemin 4-3-3'e (ya da 4-5-1'e) dönmesi gerek ki forvetleri David Villa ve Fernando Torres olan bir takım için yapılamayacak bir şey bu..

Rusya'da Arshavin'in oynayamaması büyük bir handikaptı daha önce söylediğim gibi.. Hücuma çıkışlarda çok aradılar bugün onu.. İspanya'nın pasa dayalı futboluyla savunmada da kötü göründüler bugün ama İspanya etkisi böyle bir şey.. Rusya için daha kesin konuşmak için Yunanistan ve İsveç maçlarını beklemek gerek.. Hiddink'in kafasında bir şey vardır mutlaka, bugün de zaten ikinci yarı maçtan tamamen kopmuş, diğer maçları düşünür gibi bakışları vardı abinin..

David Villa hakikaten iyi topçu.. Hele El Nino'yla beraber düşününce nasıl bir şanstır bir milli takım için, aklı almıyor insanın..

10 Haz 2008

,

Ölüm gibi


Hakikaten ölüm grubuymuş bu..

Fransa-Romanya maçının ilk yarısının yarım saatini izleyemedim, 30-45 arasında hiçbir şey kaçırmadığımı anladım.. Romanya'nın çelme taktığı takımlar direk dezavantaja düşecek bu grupta, favorim Fransa'nın sonu hayrolsun.. Raymond Domenech'i de Allah bildiği gibi yapsın.. Yıllardır bunu diyorum ama ağır aksak bir şekilde ilerletiyor takımı.. Şu kadronun oynadığı top bu olmamalı yahu..

Romanya defans açısından çok sağlam göründü ama Romanya iyi takım derken grup incelemelerinde kastettiğim bu değildi.. 4'lü defansın önüne konan Radoi, tek forvet Niculae'ye soldan destek veren Mutu'yla hücuma çıkmaya çalıştılar.. Domenech tarafından memur takımı haline sokulan Fransa'nın savunmaya kasışından dolayı fazla etkili olamadılar.. Sanırım ilk tur maçları içinde en berbat futbol bu müsabakadaydı.. Fransa klasik 4-4-2 kasmaya çalışmış.. Zidane sonrası Henry takımı olan takımın onun varlığını aramadığını iddia etmek komik olur.. Anelka etkisizdi ama Fransa'da fazlalık gibi görünen iki oyuncu vardı.. Biri Malouda, biri Benzema.. Ribery de gereksiz sıkıştı sağ kanada.. Tek kazancı şu oldu bu maçın benim adıma.. Çok övülen Toulalan gerçekten övgüleri haklı çıkaracak bir oyun oynadı.. Güzel olacak turnuvanın devamında onu izlemek..


Hollanda-İtalya maçı benim öngörümü tek kalemde çizen bir 90 dakikaydı.. Van Basten ve Hollanda için çok ağır konuştum, 3 golle cevap verdiler.. Cannavaro'nun yokluğu çok büyük etken elbette, özellikle İtalya defansı ve kalecisi böyle bireysel hatalar yaparken.. Canna olsa olur muydu o hatalar emin değilim.. Sakatlığını duymamdan sonra acaba demiştim ama açıkçası yokluğuna rağmen İtalya'nın Hollanda karşısında bu kadar madara olacağını tahmin etmezdim.. Önemli pozisyonları var maç dengedeyken ama bariz bir üstünlüğü vardı Hollanda'nın.. Robben'in yokluğu kazançtır Hollanda'nın takım oyunu için.. Babel için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama.. Babel, Robben yokken, Van Persie de sakatken Hollanda'nın kanatsız bu kadar etkili olabileceğini en fanatik turunculu bile tahmin etmezdi heralde.. Hollanda hem İtalya galibiyetiyle, hem de Romanya-Fransa maçının berabere bitişiyle inanılmaz rahatladı.. Romanya'yı yenip gruptan çıkmak ellerinde.. Tepmezler sanıyorum bundan sonra.. Sneijder'in gelişimini izlemek de gerçekten çok zevkli.. Van Der Vaart'la ortada inanılmaz işler yaptılar bugün.. 1.97'lik Engelaar da De Jong'la birlikte modern bir defansif orta sahanın yapması gereken her şeyi yaptı bugün.. Turnuvanın yıldızlarından olabilir bu seviyeyi korursa..

İtalya'ya yıllardır gönülden bağlı bir insan olarak Domenech benzeri bir şekilde Allah belanı vermesin Donadoni demekten kendimi alamadım maçı izlerken.. Bu kadar iyi kadrolar bu kadar kötü hocaların elinde olmamalı ya.. Nasıl federasyonlardır bunlar anlayamıyorum..

9 Haz 2008

Premier League'den (09.06.2008)


Sağlam dedikodular var EPL'de, kısa kısa geçmek lazım..

-Ronaldinho ve City görüşmeleri oldukça hızlanmış.. Yeni hoca Mark Hughes de onayı vermiş (çok da gerek var ya onaya), her an City'li olabileceği konuşuluyor Roni'nin.. Çok ilginç olur bence.. İşin ilginç tarafı eğer Roni imzalarsa City'ye haftalık 200 bin sterlin alacakmış.. Yanılmıyorsam ne EPL'de, ne de dünyada kulübünden bu kadar kazanan başka bir adam yok.. (Beckham kardeşi meclis dışında tutuyorum) Fena hakikaten..

-Jose Mourinho Chelsea'den Michael Essien'i istemiş, Essien İngiltere'de mutluyum ayağı çekmiş, reddetmiş eski hocasını.. Mourinho'nun Moratti'den baba transfer olarak tek isteği de Steven Gerrard'mış.. Orada da Liverpool çarpar suratına tokadı, aklı başına gelir Jose'nin..

-Chelsea'nin boş olan hoca koltuğu için şu anda en önemli aday Luis Felipe Scolari'ymiş.. Ben nedense Scolari'nin Fenerbahçe'yle anlaştığını düşünüyorum hep birkaç haftadır.. Chelsea'nin kadrosu için de, adamın sistemi gereği de cuk oturur oraya ama bilmiyorum, bilemiyorum..

-Jose Mourinho'nun listesindeki bir diğer isim David Bentley'ymiş.. Ne zamandır özel postu hak eden bir çocuk bu, imzalarsa yazarız bir şeyler.. Bu transfer gerçekleşirse Milano'dan da cuk cuk sesleri gelir..

-Newcastle Spurs'ün Anthony Gardner'ıyla çok ciddi ilgileniyor..

-Son 1-2 yıldır Liverpool'daki konumu sarsılan John Arne Riise'ye Roma talipmiş.. 3.5 milyonluk teklif reddedilmiş Pool tarafından.. Çekilen fiyat 5 milyon sterlin'miş..

-Arsenal'in genç savunmacısı Alexandre Song'un WBA'e kiralık gitmesi gündemde..

-Adamım Jason Roberts Blackburn'de kalacağını açıklamış..

-Macarların en büyük yıldızı konumundaki Zoltan Gera Fulham'la anlaştı.. 2-3 güne bitiyor transfer..

-Chelsea güya Bayern'e Franck Ribery için 20 milyon sterlin önermiş.. Kokusu çıkar bir haftaya..

-Alex Ferguson RoQue Santa Cruz'u ciddi ciddi istiyor.. Blackburn ne fiyat çekecek bilmiyorum ama gerçekleşirse güzel kar edecekler.. Ferguson'ın bir diğer favorisi bilindiği gibi Dimitar Berbatov..

-Gareth Barry'nin bir süredir Liverpool'a transferi konuşuluyor adada.. Bu transferin gerçekleşmesi durumunda Martin O'Neill transfere Steve Finnan'ın eklenmesini istemiş anladığım kadarıyla.. Finnan ne der bilmem..

-Portsmouth'un afacanı Sulley Muntari için Juventus 10 milyon sterlin ödemeye hazırmış..

-Alan Shearer her an Blackburn hocası olabilir..

8 Haz 2008

Güneş Battı


Steve Kerr'ün Phoenix Suns'ın altını dinamitleme çabalarının sonuncusu D'Antoni'nin gönderilip Terry Porter'ın takımın başına gelmesi oldu.. Ruhuna el fatiha okunabilir Phoenix'in.. İyi işleyen bir sistem ve takım iki hamleyle ancak bu kadar mahvedilebilirdi.. Önce Marion-ShaQ takası, arkasından yavaş temponun yüksek tempoya tercih edileceğini gösteren Porter hamlesi.. Müthiş gerçekten, Steve Kerr'ün zekasına hayranlık duymamak mümkün değil.. Arka alanda Steve Nash'le, ön alanda Amare-ShaQ ikilisiyle müthiş savunma yapacak bu takım.. Ülkenin doğu yakasındaki D'Antoni de Knicks'te kıs kıs gülecek Phoenix'in haline..

Efsane bitmiştir, geçmiş olsun..

, ,

Portekiz 2-0 Türkiye


İlginç bir şey hakikaten, turnuva öncesi sisteminden bahset, 4-3-3 oynayacağız de, hazırlık maçlarında her maça farklı 11'le çık, ama 4-3-3'ü bozma.. Portekiz maçı gelince klasik 4-4-2 bozması bir 4-2-4'le sahaya çık.. Neden? Cevap yok.. En azından benim kendi mantığım dahilinde bir cevabı yok bunun..

Hazırlık maçlarında çok iyi oynamış bir Sabri var elde, turnuva öncesi röportajlarda işler kötü mü gidiyor diye soran gazetecilere, yorumculara benim Emre-Aurelio-Hamit'li orta saham dünyanın hiçbir takımında yok diye verilen Terim cevapları var.. Portekiz gibi teknik, top yapan bir orta sahaya Emre-Aurelio'yla çıkılan bir maç var sonra.. Mevlüt-Nihat'tan oluşan çift forvet, solda forvet özellikli Tuncay, sağda yine forvet özellikli Colin Kazım'la bu takım sıradan bir Avrupa takımına bile top yapamaz ama Portekiz gibi ultra teknik bir takıma çıktığı 11 bu Terim'in..

Rakibin orta sahası Simao, Ronaldo, Deco, Moutinho ve Petit'ten oluşuyor.. 5 tane top yapan, teknik oyuncu.. Türkiye'nin bunlara karşı sahaya sürdüğü orta saha Emre ve Aurelio.. Tuncay'ın zaten tekniği olabildiğince kısıtlı.. Colin Kazım o konuda iyi ama hem gamsız, hem de önünde koridor olmadıkça asla oynayamayan bir adam.. Sonra 5'e 2'yle çıkılan maçta oyuna hakimiyet bekle.. Olmaz tabii.. Son maçta sağ çizgide Sabri, Hamit, Mevlüt üçlüsü süper iş yapmış, rakibin sol kanadını felç etmiş ki son hazırlık maçın bu senin.. Rakibin kanat oyuncuları gayet iyi, 4-3-3 düzeniyle kanatlar çok daha iyi savunulabiliyor.. Ama birden sağ açık gibi oynayan Mevlüt sol forvet, orta sahada oynayan Hamit sağ bek, bekteki Sabri de kulübeye gidiyor..

Televizyon açık şu anda, yok Hamit'ten sağ bek olur mu, Emre Belözoğlu'nun daha çok inisiyatif alması gerek vs. diye sallıyorlar.. Bu saçma 4-4-2 çakması nedir, 4-3-3'e ne oldu diyen birini görmedim.. Yarın yazan çıkar mutlaka..

Emre Güngör kenardayken şu Gökhan Zan'ın yerine bu Emre Aşık giriyorsa oyuncu özelinde de endişe duymak gerekir gerçi ama, bir de oraya girmemek lazım..

5 Haz 2008

NBA Finals 2008


Los Angeles Lakers - Boston Celtics

Tahmin: 4-2 Lakers

Yaptığım tahminin yazacaklarımla fazla ilgisi olmayacak.. Boston'u genel olarak kupaya daha yakın görmek mümkün ama iki takımın şu ana kadarki performanslarına ve Lakers'ın özeldeki başarısına bakınca biraz da subjektif bir şekilde Lakers'ın bu finali kaybedeceğini tahmin etmem mümkün olmadı..

Aslında 2-3-2 sistemi nedeniyle Lakers'ın normal olarak ilk 2 maçta 1-1'i yakaladıktan sonra Staples Center'daki 3 maçı alarak seriyi 4-1 sonlandırması şampiyonluğu için en uygun skor.. Ama deplasmanda 1 maç alınsa bile Los Angeles'ta Boston'a maç vermeden 3 maç kazanmanın mümkün olmadığını düşünüyorum ben.. Seri tekrar Boston'a döndükten sonra şampiyonluğu çalmak pek kolay değil ama 6. maç Lakers'ın seriyi alması için en uygun fırsat..

Kadrolar incelendiği vakit genel anlamda iki takımın birbirine gösterdiği net bir üstünlük yok.. PG'de Rondo-Fisher çekişmesi en ilginç geçecek mücadelelerden birisi.. Rondo çok iyi savunmacı, çok daha iyi penetreci ve oyun kurucu özelliklerine sahip ama şut atamıyor.. Fisher ise tecrübe yumağı ve çok daha iyi şut atabiliyor Rondo'ya göre ama kötü savunmacı.. Bu bağlamda maçların ilk bölümlerinde Rondo'nun daha etkili, sonlara doğru da Fisher'ın tecrübesiyle kendi takımına bir takım faydalar getireceğini düşünmek mümkün.. Ellerin titrediği son periyotlarda Fisher farkını yaratmaya çalışacak ama onun dışında Fisher'ın iyi şut atamadığı sürece Rondo'ya seri boyunca üstünlük kurma şansı pek yok.. Fisher gibi 25-30 dakika süre alan bir veterandan tek beklenen boşları affetmemesidir.. Fisher'ın serideki başarısı da bu konu etrafında şekillenecek.. Rondo'nun ise yapabileceği çok daha fazla şey var Fisher'a göre ama tecrübesizlik ve şut konusundaki zayıflığı önündeki en büyük engel sanırım..

2 numaralarda bir tarafta Kobe bir tarafta neredeyse play-off boyunca paspasa dönen Ray Allen var.. Fazla konuşmaya gerek yok bu kısımda.. Ama işin içine 3 numaralar girince topluca bir değerlendirme yapılabilir.. Radmanovic ve Pierce'ın açıkçası fazla eşleşeceğini düşünmüyorum ben savunmada.. Özellikle Lakers savunmadayken.. Daha çok şuta yönelik oynayan Ray Allen'a Radmanovic'i verip topla birlikte çok daha fazla şey yapabilen Pierce'a Kobe'yi vermek daha mantıklı.. Radmanovic-Allen da fazlasıyla problem yaratacağı için Radmanovic'in kısıtlı dakikalarının daha da azalacağını düşünüyorum ben bu seride.. İyi süre alabilmek için çok iyi bir şut performansına sahip olması gerekiyor..


Lamar Odom ve Kevin Garnett birbirlerini tutacaklar savunmada.. KG artık iyice tek boyutlu hücum eden, orta mesafe şutu ve fade away'i dışında silahı olmayan bir oyuncu.. Bu yüzden front court savunması vasatın altında olan Lamar'ın büyük sorun yaşayacağını düşünmüyorum.. KG müthiş performans gösterip 30 sayı ortalaması tutturabilir mi? Mükemmel oynarsa evet.. Ama bu Lamar kötü savunma yaptığı için olmayacak, KG harika oynadığı için olacak.. Tek boyutlu hücum etmesine rağmen özellikle fade away'lerini durdurmanın bir yolu yok çünkü.. Lamar kulaç uzunluğu ve iyi timing'iyle bu şutları rahatsız edebilecek bir oyuncu.. Yani? Gerisi Kevin Garnett'e kalıyor bu konuda..

Diğer pota altı eşleşmesi de Gasol-Perkins olacak.. Gasol'ün Perkins savunmasında çok etkisiz kalacağı söyleniyor, pek katılmıyorum.. Gerçekten savunmada yetenekli ve azimli bir eleman Perkins ama asla bir Tim Duncan değil.. Spurs serisinde Tim Duncan Pau Gasol'u hayatımda hiç görmediğim derecede paraladı.. Gasol çok iyi maçlar çıkardı, özellikle savunmada Duncan'ın müthiş savunmasına aynı güzellikte savunmayla cevap verip son maçların alınmasında büyük rol oynadı ama genel olarak hücumda Duncan tarafından paspasa çevrildiği gerçeğini değiştirmiyor bu.. Ki konuyla alakasız bir şekilde Tim Duncan'ın gerçekten ne kadar büyük bir oyuncu olduğunun kanıtıdır o 5 maç.. Gasol'un Spurs serisindeki istatistikleri %44.6 iç saha yüzdesiyle birlikte 13.2 sayı ve 9.6 rebo'ydu.. İyi değil ama Kobe'nin olduğu bir takımda çok da yetersiz denemez.. Perkins'in Gasol'u bu rakamlar civarında tutabileceğini sanmıyorum.. Duncan'a göre hem çok daha tecrübesiz, hem de daha ağır ki Gasol'un tam da isteyeceği şey bu.. Ek olarak Spurs serisinde hücumun yanında bir de savunmada Duncan'ı tutmaya çalışarak limitlerini çok zorlayan Gasol Perkins'i savunurken dinlenme fırsatı da bulacak..


Bench ve coach'ta Lakers üstünlüğü göze çarpıyor.. İsim bazında olmasa da biçilen roller ve oyuncuların sistemli bir şekilde verdiği katkılar göz önünde bulundurulursa Lakers'ın Vujacic, Turiaf, Farmar ve Walton'la daha iyi bir bench katkısı verdiğini görebiliyoruz.. Sezon boyunca da, play-off'larda da bench'in öne çıktığı rotasyonlarda çok iyi işler yaptı bu oyuncular.. İsimlerin, aştılar çoğu zaman.. Boston'daysa bu konuda bir belirsizlik var.. James Posey, Leon Powe, Sam Cassell, PJ Brown gibi isimler çok önemli ama özellikle bazı oyuncuların hangi maçta ne kadar dakika alacağı kestirilemiyor Boston'da.. Lakers'ta çok daha düzenli gidiyor bu işler.. Coach konusunda Phil Jackson Doc Rivers'a göre çok ağır basıyor.. 2-3 yıl öncesine kadar play-off serilerinde P-Jax'in büyük avantaj olduğunu düşünüyordum ben de ama dikkat edilecek konu şu Phil'le ilgili.. Hiçbir zaman maç içi taktiksel oynamalarıyla ün yapan bir adam olmadı Jackson.. Hatta ufak hinlikler ve oynamalarla kazanılmış büyük maçlarını hatırlamıyorum ben.. Daha çok sene boyunca sürdürdüğü sistemine dayanarak oyuncularını ve takımını performans olarak olduğundan çok ötesine taşıyan bir adam.. Bu bir takım için büyük bir nimet kuşkusuz ama maçların özelinde de sistemine bağlı kalıp orijinal şeyler denemeden devam etmesi tecrübesinin getireceği avantajları nötr hale getiriyor Lakers açısından.. 3-1 öne geçilip 4-3 kaybedilen Phoenix serisinde Jackson'ın D'Antoni'ye büyük üstünlük kuracağını düşünüp 3-1'den sonra D'Antoni'nin ikili oyunlar üzerinden yarattığı mismatchup avantajlarına bir türlü çare bulamayan, hatta bunun için kasmayan Phil Jackson'ı gördüğümden beri P-Jax takımlarının bu anlamda bir avantajı olmadığını düşünür oldum.. Bu büyük bir kayıp mıdır? Diğer getirileri düşünüldüğünde asla.. Ama küçük avantajlardan mahrum bırakıyor Lakers'ı..

Çok dengede görünüyor seri.. Ve müthiş maçlara da sahne olacak bundan eminim.. Bu kadar dengedeyken işler takımlara avantaj getirecek olan şey nedir? Takım savunması ve sertlik.. Bu konuda Boston Celtics çok daha üstün bir takım Lakers'tan ve bu konu işlerin Boston lehine dönmesini sağlıyor biraz.. Ama bu seneki delirmiş hücum performansıyla savunmasında arızalar görünen Lakers'ın play-off boyunca 2-3 maç dışında düzenli olarak vasatın üstünde savunma yapması fazla umutsuz olmamak için önemli bir neden.. Kobe ve Celtics'in onun üzerinde yapacağı savunmaya hiç girmedim, girmek istemedim.. Çok şey değiştireceğini düşünmüyorum zira.. Kobe standartını tutturur, şutu olmayan LeBron'un Boston savunmasında yaşadığı zorluklar da Kobe için bir done olamaz.. Kobe yine maçlar alacaktır tek başına ama sene boyunca süregelen Lakers performansı gibi eğer şampiyonluk gelirse bu asla sadece Kobe üzerinden olmayacak..

,

Raul'un ahı


31 Mayıs gecesi Peru'ya karşı oynadıkları hazırlık maçında sağ bileğine aldığı darbeyle sakatlanan Torres'in en son pazartesi günü çıkamadığı antrenmandan sonra bu sefer de antrenmanda David Villa sakatlanmış.. Yine ayak bileği arıza çıkartan bölge.. Raul tartışması alevini yeni yeni kaybederken gelen bu sakatlıklar turnuvaya 2 gün kala yeni tartışmalara neden olacak sanırım.. İspanya ileri ucundaki gelişmeler pek hoş değil açıkçası..

Barça Barça


Star tarzı başlık atma ekolünden ben de nasibimi almak istedim.. Barca'nın demirbaşlarının nereye gideceğine dair yapılmış güzel bir fotoşop çalışması.. En az 2/3 tutar bu..

Mark Hughes City'de


Blackburn Rovers'ta çok başarılı ve beklenmedik başarılar içeren 4 sezondan sonra Thaksin Shinawatra amcanın City'deki yeni hocası Mark Hughes oldu.. Beklemediğim bir seçimdi ama fazlasıyla mantıklı olduğunu kabul etmemiz gerek.. Hughes adanın en yetenekli menajerlerinden biri bana kalırsa.. Blackburn'deki tek başarısı da takımı UEFA Kupası'na kadar taşıması ve EPL'de iyi sıralar tutturması değildi.. Hughes Benni McCarthy ve de özellikle David Bentley'yi toplam 5 milyon dolara Blackburn'e getiren adam ve sadece bu iki transfer Blackburn'ün kaderini önemli ölçüde değiştirdi son yıllarda..

Mark Hughes'ün ani imzasıyla Zico'nun durumu ne olacak asıl merak konusu o oldu bende..

hit counter
Blogger tarafından desteklenmektedir.