Çoğu kişinin dilinden düşmeyen, bizim ülkede yavaş yavaş klişe haline gelmeye başlayan "sistem" kavramı nedir? En basit tanımıyla bir futbol mantalitesinin rolleri doğru makaslanarak iyi biçilmiş oyuncu topluluğuyla birlikte uzun süreli ilişkisi sonucunda ortaya çıkan bir genel olgunluktur.. Bugün Galatasaray'ın oynadığı maç o kadar moral bozucuydu ki bu kelimenin ucundan, kıyısından biraz geçmek gerekiyor.. Mantalite sorunu bir süredir yok Galatasaray'da fakat biçilmiş doğru roller ve o rollerin içindeki topçuların uzun süreli birlikte kullanımında büyük sıkıntılar var.. Geçtiğimiz seneleri, çok tuttuğum Skibbe'nin dönemini geride bırakalım ve bu seneye bakalım.. Sezon başında lige fırtına gibi giren takımın gücünü aldığı düzen neydi? Geçtiğimiz senenin tek sistemi haline gelen 4-4-1-1.. İki tane defansif orta saha, önünde bir supporter, iki tane açık/forvet ve bir ileri iç oyuncusu.. Geçen seneye göre gelen Kader Keita eklemesi farklılık yaratan en büyük oyuncuydu.. Arkasında Rijkaard'la büyük kademe atlayan Sabri'yle birlikte sağa işlerlik kazandıran ve takımı oradan iten Keita, forvet arkasına geçip 3 senede yapamadığı etkiyi 6-7 maçta başaran Arda ve geçen sene birbirinin üstlerine oynadıkları için etkisi çok düşen Kewell'ın soldaki etkisi.. Keita'nın çizgiye yaklaştığı ve takımın motoru ünvanını aldığı düzende sol açık Kewell Baros'un yanına sokulup forveti çiftledi ve sağdan gelen çapraz oyunlarla Galatasaray oyununu kabul ettirdi.. Düzene baktığınız zaman etkiyi yaratan 4 tane hücum oyuncusu var.. Baros, Kewell, Keita ve Arda.. Bunların üçü uzun bir süredir takımda yok.. İkisinin sakatlık durumları malum.. Oynayan tek Arda ve o da sezonun ilk yarısından sonra ortada yok.. İlk devrenin ortasında Elano geldi ve taşlar biraz oynadı.. Daha sonra Baros sakatlandı ve yedek forvetin futbolu kafasında bitirmiş olması nedeniyle sol açıktaki Kewell forvete geçti ve çok büyük bir değişim burda yaşandı.. Ortadaki Arda sola geçti.. Keita önce Fenerbahçe maçında yediği kırmızı sonrası ceza aldı, daha sonra ikinci ceza teknik kadro tarafından kendisine kesildi.. Dönüp tekrar ipleri eline alana kadar uzun süre geçti ve ondan kısa bir süre sonra da Afrika Kupası için milli takımına gitti.. Bu arada Baros'un sakatlığı uzadı ve ikinci devrenin ortasında hazır olacağı söylendi.. Üstüne belki sağlık ekibinin hatası, belki şanssızlık yer değiştirmesine rağmen istatistik katkı vererek takıma can veren Kewell sakatlandı ve onun da uzun süre oynayamayacağı açıklandı.. Forvet arayışları başladı, Avrupa'da oynayamayacak Jo transfer edildi.. Onun Avrupa sorunu belki de yapılacak diğer yabancı transferin de forvet özellikli olması gerekliliğini doğurdu içteki eksikliğe rağmen.. Rijkaard'ın özel siparişiyle Gio geldi.. İkinci devre başladı, sistem kağıt üzerinde aynıydı ama bu sefer de rol değişimi geldi.. Arka ikiliden defansif ödün verilerek sistem farklılaştırıldı.. Zaten yeni transferler sonrası olması gereken de buydu ama ondaki şüpheler de ilk 2 maçta ortaya çıktı.. Sonuç ne? Ben bunları neden yazıyorum? Bütün bunları alt alta okuyunca akla gelen birçok şeyin içinde planlama hatası da göze çarpan kavramlardan biridir ama benim derdim bu değil.. İlk maçlardaki etkileyici başlangıçtaki dörtlüden sonra Galatasaray hücumunun hangi kimliğe kavuştuğudur anlatmaya çalıştığım.. O dörtlüden sahada bir tek Arda var ve o Arda aynı değil.. Bugün sahada iki bekinin yerine yedeğin yedeği beklerle sahaya çıkan, tandeminde yine çok yeni transferle oynayan, 2 tane çok yeni hücum oyuncusu oynatan ve ileri hatta eski oyuncuların bile tamamen farklı rollerde olduğu bir takım vardı.. Böyle bir ortamda ne kadar iyi oyun bekleyebilirsiniz? Antalyaspor gibi ligin iyi takımlarından birine karşı deplasmanda oldukça aciz bir takım ortaya çıkabiliyor bu akşamki gibi.. Zira bizim lig işte tam olarak böyle bir durumdadır..
İşin daha çok moral bozan tarafı bir kupa maçı olsa da hem oyuncular, hem de teknik adamın seçimleriyle gayet önem verildiğini gördüğümüz ve Jo'nun sakatlığı sonrasında yapılan değişiklikle Avrupa'da bir eksik, iki fazla benzer bir takımla mücadele edilecek bir ortamda gelmesidir bu kötü futbolun.. Jo ve Gio transferlerine sistem ve pozisyon anlamında çok da abartılı yaklaşmamamın nedeni de tam olarak budur.. Galatasaray devrede yaptığı 3 transfer ve bunun sonucunda sistemde oynayacak taşlar sonrasında yeni bir yola girmiştir.. Bu yola da sezon sonundaki başarılar değil, gelecek sene odağında bakılması takım ve taraftar için hayırlı olacaktır.. Bu maçın fazla büyütülmemesi gerekir ama Denizli maçıyla bileşimi de çok net bir uyarıdır.. Yapılan bu transferlerle bir anda uzay futbolu isteyenler bu beklentilerini aşağı çekmeleri takım üzerindeki baskı yönünden bence hayırlı olur.. Bu sene şampiyonluk sonuna kadar zorlanabilir ama bu fikstür dezavantajı ve bu sorunlarla ana hedef mutlaka şampiyonlar ligi olarak çizilmelidir..
Elano önemli oyuncu.. Varlığı merkezi zayıflatan arka taraftaki rolüyle zarar, yokluğu sezon başından beri devam eden iç problemleriyle takım ve taraftar için büyük azap.. Arda ve Elano'yla birlikte sahada olması önümüzdeki deplasmanlar Kayseri ve Beşiktaş karşısında takımı çok zor durumda bırakır.. Ama reçetenin kenarda oturması olduğunu da kesinlikle sanmıyorum.. Rijkaard'ın da böyle düşündüğünü sanmıyorum zaten ama kupa maçında daha dirençli merkezi görmeye çalıştı.. Maçın başında skor avantajıyla birlikte burada belirli bir hattı da oluşturdu takım.. Yenen iki gol de geri dörtlünün hatası ve genel takım savunmasını suçlamak çok doğru değil.. İlk golde Servet hata yaptı, ikinci golde ise Neill inanılmaz bir şekilde açtı Necati'nin önünü.. Rijkaard'ın önündeki en büyük problem orta sahadaki futbol nüvesini nasıl oluşturacağıdır benim gözümde.. Elano'yu geriye atmazsa Caner, Gio, Arda ve Keita dörtlüsünden ikisinin yedek kaldığı bir düzen takımı mutlu etmez.. Bir ay sonra takıma döneceği açıklanan Kewell'la beraber bu rakam 3 olacak.. Oynaması durumunda genel savunma büyük arıza görüyor ve böyle bir düzende bile Kewell'ın dönüşüyle takımda rotasyon sıkıntısı oluşabilir.. Giovani Dos Santos'a gelebilir miyiz buradan? Meksikalının potansiyeline uygun bir çıkış yaparak bizi oraya hiçbir zaman getirtmemesi en büyük dileğimdir..
Bu 90 dakika Atletico karşısındaki şansı iyice azalttı.. Ligde ise önümüzdeki 3 hafta işin ne yönde gelişeceğine dair büyük sinyaller verecek.. Kayseri maçı ilk kilittir sezonun geri kalanı için.. Elde 6-7 anahtarlı bir anahtarlık ve en fazla 2 taneyi deneyebileceğimiz bir süremiz var.. Doğruyu bulabilecek miyiz? Cumartesi günü cevabını alacağız..
Kader Keita şart..
14 YORUM:
çok doğru demişsin tardini ama bizde sabır yok
Kewell ve Baros'un olmadığı hücun hattında bizi bu sürede kabul edilebilir seviyede ayakta tutacak tek adam Keita. O yoksa hücumda da olamayacağımızdan hem Gio hem Jo yalan olur, yeterli seviyede takıma uyum sağlayamazlar ve kendilerini gösteremezler.
Son olarak da Gio ve Jo sahaya daha çıkmadan da kafamda çok net olan şey:
Baros > Jo ve Kewell > Gio idi, görmüş olduk. İnsanlar nedense pek farkında değil gibi bu durumun.
Belk
Denizli maçı ile birleşince gerçekten kötü bir tablo ortaya çıktı,Elano-Sarp merkezli takım fazla dirençsiz kalınca bu defa orada Ayhan değişikliğine gidildi fakat bu oyuncunun inanılmaz formsuzluğu takımın iskeletinide kopardı ve pas trafiğini alt-üst etti.
Kaybedilen Fenerbahçe ve Bursaspor maçlarında bile bu kadar kötü futbol sergilenmemişti ama bunun geleceği Denizli maçında kendini belli etmişti.Topla oynama yüzdesi her maç 60 ı bulan Galatasaray bu defa topa hakim olamadı ve beni asıl korkutan işte bu Korhan-Jedinak-Sedat ve biraz Tita yardımlı orta saha inanılmaz üstünlük kurdu, tabi ayrıca 1.bölgede bize yaptıkları preste takımı caydırdı.
Neyseki kupa maçı olduğundan telafi edilebilir gibi gözükse de bu futbol ileri ki haftalara yansırsa işte sıkıntı o zaman doğar ki Madrid maçlarına çok az kala bu formsuzluk beni çok endişelendiriyor.
Ayrıca Emre Güngör tercihi bence yanlış Serkan ya da Uğur oraya çekilmeli.Çünkü sol tarafta kalan Uğur'un da performasını inanılmaz etkiliyor.Keita'dan çok ben Balta-Sabri'nin dönüşünü bekliyorum o zaman belki takım kendine gelebilir.
balta,sabri,keita donunce elano da 11 de olunca eski haline doner takim.bir de servetin kendine gelmesi lazim.kendi basina ofsayt taktigi yapmayi birakip,uzun pas vermeyi kesmesi lazim.
jo o kadar kotu degil de gio bence 4 ay sonra doner gibi.goze girmek icin cok top eziyor digerlerinin pozisyonunu bile bozuyor.bu kritik donemde rijkaard pek sans vermez bu haliyle ona.hem caner de formda zaten.
Rijkaard'ın kafasını karıştıran bana göre defansif zaaflar. Sezon başındaki başarılı hücum oyununu geliştirmek, defansif aksiyomları da bu kurgu üzerinden ilerletmek yerine kenar oyuncuları biraz arkaya çekip kanatlara düğüm atıp blok bir alan oyununa dönmeye başladı. Ama oyunun ana problemi bana göre bu değil; hem hücum hem savunma anlamında, oyunu sıkıştırmadığı sürece sıkıntı devam edecek sistem ne olursa olsun. Çok geniş alanda oynuyor takım. Zaten bu sıkıntıyı giderecek oyuncu iç oyuncusu olacaktı ama tercih bu yönde kullanılmadı.
Şimdi bu noktada takımın oynadığı oyuna bakmak lazım. İlk devrede kullanılan ikinci takımlar dahi bir oyunu ortaya koyarken, geride kalan 4 maçta takımın bildiğimiz oyunun yarısını bile oynayamamış olması düşündürücü. Taşlarla fazla oynamaya başladı Rijkaard. Tüm hücum oyuncularını bir arada kullanmaya çalışıyor eldeki zenginlikte; bu da dediğin yanlış politikanın getirisi gibi.
Çözüm nasıl olacak peki? Keita'nın kadroya katıldığını da göz önüne alırsak, eski sisteme dönebilir. Ya da Elano ve Arda'yı içte kullanan Denizli maçındaki sistemi zorlayabilir. Sabri ve Hakan mevkilerine dönmedikçe problem devam edecektir; zira 4'lü defansın mucizesi beklerdir. Oyunu başlatırken de, ataklarda da, defansif aksiyomlarda da birincil derecede etkililer. Galatasaray'ın bekleri hücum anlamında takıma hiçbir şey vermiyor iki maçtır. Oyun sıkışıyor haliyle. Zaten hareketli oyun oynamayı becerebilsek, sene başından beri pas koordinasyonunda sıkıntı yaşamazdık.
Hafta sonu öncesinde sıkıntılar büyük. Bana göre Uğur'u sol bekte oynatma kumarına devam etmemeli Rijkaard. Belirleyici bir maç olacağını zannetmiyorum; böyle maçlarda garip sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Futbolun rezil olduğu ve acilen düzelmesi gerektiği ise tek gerçek şu anda.
evet çok adamımız eksik, pozizyonlar görevler durmadan değişiyor. kısacası takımın performansınıolumsuz yönde etkileyen birsürü madde sıralayabiliriz. ancak artık bence şu artık bir gerçek ki galatasaray'ın en önemli oyuncusu milan baros'tur.. bunu dememde de son vuruşların etkisi falan yok kesinlikle. öyle ki kendisinin geçen sene attığı lig avrupa dahil 20+ golün 2-3 kat fazlasını çok net pozisyonlarda harcadığını biliyoruz.
baros'un en önemli özelliği hırsı bence. ve bu hırsı takım adına o kadar faydalı yönlerde kullanıyor ki tüm takıma yansıtıyor bu özelliğini.
bizim insanımız tek forvet denildiğinde sadece pivot santrfor anlar. hakan şükür işte. top indirsin o kadar. baros bu kavramı yıkan çok önemli bir isimdir. tek başına türkiye liglerinin kasap stoper çiftleriyle deli gibi mücadele eder ve onlara göz açtırmaz. bugünlerde bu sorunu çekmiyor muyuz biz? rakipler iki pasta müthiş bir tempoyla defansımızın önüne geliyor hiçbir baskıya uğramadan. baros kendi çabasıyla ve takımdakileri de ateşlemesiyle büyük ölçüde kırıyordu bu tempoyu. geçen sene trabzon maçında rakip oyuncuyu en ileri uçtan kendi sahamızın en iç kısımlarına kadar yakapaça takip etmesi ve sonrasında bu dribblingi engellemesi hala gözümün önündedir.
günümüz futbolunda rakip alanda topa sahip olmak artık sadece semih şentürk stiliyle adlandırılır oldu. çok yanlış bu. baros bunun kanatlara doğru müthiş bir süratle ilerleyip yapıyor.peşine taktığı stoper ve bekle beraber rahat bir 20 30 metre gidince hem baskı anlarına defansın ve ortasahanın rahatlamasını, hem de rakip defansın ayarını bozmasıyla takım arkadaşlarının boşluklara dağılığ tehlike yaratmasnı sağlıyor.nadir bulunabilecke bir özellik bu.mesela sercan yıldırım'da da var bu biraz.kendisini geliştirirse ve ayaklarına, aklına hükmedebilirse çok iyi işler yapacaktır.
galatasaray'ın oturtmaya çalıştığı pas anlaıyşı va rmalum.ama bunu ne yazık ki mevcut ortasahamızla yapmamız çok güç.ne servet elano'ya pas çıkarıyor, ne de takım buna genel olarak alışabilmiş değil.işte bu noktada kanatlardan oyunu kurmak istediğimizde, rakip takım kısa pas trafiğimizi kilitlediğinde baros'un kanatlara gelip bir anda içeri hareketlenmesi çok kez kilidi açmıştır.maçları ali sami yen'de çıplak gözle izleyenler baros'un bu koşularını sayısız kez görebilirler.
evet baros'u biraz fazla anlattım ama bu takımın belkemiğidir bence baros.nonda 60. dakika sonrası golleri nasıl atmıştır bunlar iyi sorgulanmalıdır bence.baros'un kötü oynamış olarak addedildiği fakat benim gözümde rakip defansı mahvettiği, yorduğu maçlarda bu bitmiş defanslara karşı keita'nın da müthiş performansıyla gelmiştir bu goller.kewell sonraları müthiş çabasıyla baros'un eksikliğini biraz olsun kapatabilmiştir ama o da sakatlanınca, ikinci ateşleyici keita'nın da takımda olmamasıyla, caner'in de basit ama yeterli hakan balta desteğini görememesiyle böyle silik ve dirençsiz bir galatasaray ortaya çıkıyor işte.
servet geliyor defalarca top kaybı yapıyor oyun kurmaya çalışırken, jo ve giovani daha çok yeniyken, arda'dan süpermen gibi kanatlanıp uçması beklenirken, ayhan'a tahammül etmek zorunda bırakılıyorken bu oyun normal.ve teknik ekip bunları görüyor kesinlikle.elbette ki mutsuzuz an itibarıyla.ama sabretmek lazım.keita dönünce, sistem adına pek bir şey kazanamasak da bu sistem hedefine ulaşana kadar ki sancılı süreci en zararla atlatacağız gibime geliyor.e sonra zaten arda oyununa bakınca, elano yeterli pas sayısıyla beslenince, jo yeterli yırtıcılığı kazanınca, gio her maç ortalama 10 tane dikine tehlikeli topla dribblingi yapınca, defans iyice yerleşince önümüz açık.
normalde ligde 2.lik, kupada final, uefa'da çeyrek finali yeterli görecek sabrım olsa da bir kısım liselilerin savaş baltalarını çıkarmış ve polat'ı koltuğundan indirip galatasaray'ı hastalıklı zihinlerine mahkum etme planları yapıyor olmaları bu derecelerden çok daha fazlasını istememe neden oluyor.
eh böyle karman çorman bir analiz oldu ama ilk postu tek cümleyle geçmek istemedim.
Bundan birkaç ay önce bu takımın Sabri ve Hakan Balta'yı arayacağını söyleseler güler geçerdik hepimiz.Malesef dün gece gördük ki takım bu iki oyuncuyu fazlasıyla arıyor. Sabri bunu sene başından beri gösterdiği performansıyla hakediyor sonuna kadar. Hakan Balta ise malesef şu an için alternatifsiz.Evet Balta düşündüğümüz ölçülerde çok hücumcu bir bek değil ama vasat bir performansla bile dün geceki Uğur'dan çok daha fazla hücuma taşıyabilirdi takımı.Uğur ve Emre Güngör'ü suçlamamak lazım çünkü farklı pozisyonda oynama eksikliklerini ellerinden geldiğince mücadele ile kapatmaya çalıştılar. Rijkaard,Servet-Neill uyumunun bir an önce yakalanabilmesini istiyor. Keza Caner'in sol ön performansından memnun. Bu sebeplerdir bence Rijkaard'ın dün geceki bek tercihlerinin sebebi.
Mustafa Sarp sezon başından beri ilk kez bu seneki çizgisinin altındaydı dün gece.Elbette sezon başından beri gösterdiği grafik göz önüne alınırsa ara sıra böyle oynama kredisi mevcut.
Arda sanki sezon başındaki coşkulu takımı arıyor gibi.Takımın bu tür kötü performanslarında isyan edip takımı ayağa kaldırması gereken oyunculardan birisi aslında. Ve dün sahadaki oyuncular içinde bunu yapabilecek sadace o vardı.
Gio biran önce birşeyler yapıp kendini gösterme telaşında. Elano'nun cezasahasına girip kaleyi karşısına aldığı pozisyonu bozması bunun en belirgin göstergesi.
galatasaray yönetimi, başkanı, teknik direktörü bir allahın kulu bu sağlık kuruluna sormuyor mu? 3 yıldır galatasaray ortalama 7-8 sakatla oynuyor. Giden futbolcuların sağlık kurulu hakkında söyledikleri yenilir yutulur şeyler değil. Baros'un durumu, kewell.. Sabri'ye ne oldu. 2 aydır yok. Hakan balta nerde. bu kadar sakatlık yaşayan bir takım için ne sistemi ne taktiğinde bahsedebilriz. Tardini senin de dediğin gibi sezon başında ileride keita - baros - kewell vardı şimdi bu adamlar nerede.
abi evvela bu sakatlık işini çözmemiz lazım. yoksa takik, sistem falan hak getire
parma noolursa olsun bu takım üçlü orta saha oynamalı ve bu üçlü de sarp-barış-elano olmalıdır. bu 3lü oynadığı maçlarda çok iyi bir uyum yakalamıştı. pana maçı bunu ilk denediğimiz maçtı ve gayet iyiydik. ileri üçlüyü bilemiyorum ama orta şu şekilde olmalı ve kesinlikle 4-3-3'e geri dönülmeli. barış'ın oynayabileceği en ileri yer orta sahadır, aksi taktirde kanser sebebidir.. niye 4-4-1-1 gibi bir düzene döndük, hala çözebilmiş değilim..
peki hocam keita gelince belki maçı alacak ama orta sahadaki sorun nasıl çözülcek. felaket bir orta saha var ne hucümda varlar ne savunmada.
gica olay zaten en başından beri o ama gelen transferler çok bozuyor o yapıyı.. Elde bu kadar yetenekli adam varken onları yedek bırakmak çok zor böyle bir orta sahayı kurmak adına..
Adsız sezon başından beri en büyük sorun orasıydı zaten, öyle de olmaya devam ediyor.. İlla ki bir şeyler vardır bizim teknik kadronun aklında bu transferler yapılırken.. Dediğim gibi 2-3 maç daha beklemek gerek ama bu 2-3 maçın Kayseri, Beşiktaş, Atletico deplasmanları olması büyük şanssızlık şu anda..
Bu arada kaliteli ve özenli yorumlar için teşekkür ediyorum herkese..
abi böyle şey olurmu ya jo 3 hafta yokmuş.forvet kim oynıcak sol bek kim oynıcak.1 ay içinde dönseler ne olcak zaten kaderimiz 2-3 maç içinde çizilecek.takım reaksiyon göstermezse bu 1 ay içinde bütün hedeflerden uzaklaşırız.marttada seçim var.2 sezondur yaşadığımız kabus bitsin,şansızlıkla açıklıyamıyorum artık...
mert
Bence bu maçla ilgili üzerinde durulması gereken takımdaki rol dağılımı, sistemin bir türlü oturmaması gibi faktörler değil. Antalyaspor'un sertliğin ve 'mücadele'nin dozunu kaçırması. İster istemez hakemi de anmak gerekiyor çünkü olayın bu noktaya gelmesini de verilen kararlar sağlıyor. Böyle maçlarda olan sakat listesinin çoğalması oluyor. Ve işte Jo 3 hafta sakat. Bunun üzerine Nonda'ydı, Gio transferiydi tekrar tekrar tartışılsın. Bir gerçek var. Türkiye'de inanılmaz sert(Premier Lig geyiğiyle üstü örtülmeye hatta arttırılmaya çalışılan) ve bıktırıcı bir futbol oynanıyor. Biz yıllardır yaşanan sakatlar, transferler ikilemine sistem,tercihler,roller ekseninde bakıyoruz. Gerçekse oynanan kötü futboldan bağımsız olarak önümüzde duruyor. Teşekkür ediyorum.
adsız yorumuna katılıyorum adamlar kendini kanıtlamak için mi yoksa başka bir nedenden mi bodoslama dalıyor futbolculara emre barosu sakatladı kart bile görmedi baros hala yok eğer baros sakatlanmasaydı bu kadar cuvallamazdık suan sezon basındaki performansımız devam eder ve puan farkını açardık şimdi bu kadar derin kadroda tek adama mı kaldık diyebilirsiniz ama baros gibi yırtıcı forvet yok defans oyuncuları bozan bir futbolcu ben bu sene şampiyon olmasakta olur diyorum yeterki su sistem otursun ama adnan polata baskı yapılmasından korkuyorum ama 6 sene canaydına sabreden kongre bu kadar basarılı adnan polata neden sabredemezsin kim ne derse desin canaydının 6 senesi kayıp senedir adnan polatın 1.sezonunda yasanan sakatlıklar şampiyonluk kaybettirmiştir bu senede aynısının olmasını istemiyorum ama gene revire döndük tekrar söylüyorum suan fenerbahçenin futbolu güzel gibi gözüksede bu ligde şampiyonluğu hakeden takım değildir ama şampiyon olabilirler benim isteğim takım farkı varyasyonlarda farklı rotasyonlarda oynayabilicek hale gelsin 2 takım bile kursa rijkaard bu iki takımın özellikleri birbirine benzer olsun rijkaard bunu yapıcak biraz sabır ama herkes sabredemiyor işte
Yorum Gönder