30 Oca 2009

NBA All-Star 2009


Oylamalarla belirlenen ilk 5'lerden sonra coach'ların seçimiyle yedekler de belli oldu..

BATI:

İlk 5: Chris Paul (New Orleans Hornets), Kobe Bryant (Los Angeles Lakers), Amare Stoudemire (Phoenix Suns), Tim Duncan (San Antonio Spurs), Yao Ming (Houston Rockets)

Yedekler:
Chauncey Billups (Denver Nuggets), Pau Gasol (Los Angeles Lakers), Dirk Nowitzki (Dallas Mavericks), ShaQuille O'Neal (Phoenix Suns), Tony Parker (San Antonio Spurs), Brandon Roy (Portland Trail Blazers), David West (New Orleans Hornets)

DOĞU:

İlk 5:
Allen Iverson (Detroit Pistons), Dwyane Wade (Miami Heat), LeBron James (Cleveland Cavaliers), Kevin Garnett (Boston Celtics), Dwight Howard (Orlando Magic)

Yedekler:
Chris Bosh (Toronto Raptors), Danny Granger (Indiana Pacers), Devin Harris (New Jersey Nets), Joe Johnson (Atlanta Hawks), Rashard Lewis (Orlando Magic), Jameer Nelson (Orlando Magic), Paul Pierce (Boston Celtics)

Seçimlerde büyük bir sürpriz yok.. İlk dikkat çeken 2 oyuncu seçileceği tahmin edilen Orlando'dan 3 oyuncunun seçilmesi.. Geçen sene Hidayet'in süper geçirdiği sezonda All-Star olamayıp bu sene takımın patlamasıyla 3 oyuncunun seçildiği ortamda o 3 oyuncu içine girememesi kaderin cilvesi.. %40'ı zor bulan şut yüzdesiyle maalesef hak etmedi bu sene ama bu seneki durumu, sapına kadar hak ettiği geçen seneyi düşününce daha çok üzüyor insanı.. Jameer'in girmesi çok tepki çekecek bazı yerlerde ama iyi oynuyor adam bu sene.. Doğuda yapılacak tek eleştiri Jameer üzerinden geçen senenin şampiyonu Boston Celtics'in Big Three'sini bu seneki All-Star'da ödüllendirmemek olur.. Jameer yerine Ray Allen girebilirdi kadroya.. Onun dışında sanmıyorum ki biri herhangi bir oyuncu için hak etmedi desin doğuda..

Batı'da Gasol'ün seçilmesi sevindirdi, ki hak etti o da.. Dirk'ün takımı kötü ama istatistikler All-Star.. Roy, ShaQ, Billups ve Parker isim ve performans bazında hak ediyorlar.. David West üzerinden Al Jefferson merkezli bir tartışma çıkabilir ama ona da helaldir bence.. Genel olarak seçimleri mantıklı buldum.. İlk 5'lerde Doğu çok ağır basıyor ama Iverson orada dengeler olayı.. Yedeklerde Batı daha üstün.. Yine boktan bir All-Star maçı olacak, yine izleyeceğiz, muhtemelen yine bir şey kazanmadan yataklara gömüleceğiz..

Trajan Langdon


Mete Ağabey NBA Türkiye'de ayda bir, hatta bazen 2-3 ayda bir yaptığı müthiş kalite röportajlarını TBL için haftalık periyotlara çekti.. Buna da en çok basketbolseverler seviniyordur heralde.. Fenerbahçe Ülker'le karşılaşmak için Türkiye'ye gelen CSKA Moskova'nın önemli topçusu Trajan Langdon'la yine süper bir röportaj patlatmış..

Jose Manuel Pinto


Bu elemanın neden Victor Valdes'in arkasında yedek beklediği ortaya çıktı bu gece.. İlk golde çok suçlanamaz ama ikinci gol güzel vuruşa rağmen 10 numara kaleci hatası, topa buyur gel abi deme ekolü.. Valdes'in arkasında nasıl kaleciler bekler merak ettiğim sorulardan biriydi benim, bugün bir cevap aldık.. Tip de tam kazma kaleci tipi..

Espanyol 3-0'dan 3-2'yi bulunca aldı gazı ama yetmedi.. Eğer dönüş olsa 1 yıl boyunca dalgalarını geçerlerdi heralde rakipleriyle.. 5000. gol Bojan Krkic'e nasip oldu.. Nou Camp'ın çok üzgün olduğunu sanmıyorum bu nedenle.. (Edit: Ligmiş lig.. Dağılın..)

29 Oca 2009

David Beckham


Daha önce fikirlerimi belirtmiştim "Gunner Beckham" başlığı altında.. Aynı Beckham, standart üstü liglerden uzun süre ayrı kaldıktan sonra transfer olup hemen üzerine geçirdiği Milan formasıyla da büyük saygı uyandırmaya devam ediyor.. Açıktan iç oyuncusuna doğru geçişi ve gelişimi müthiş takdir edilmesi gereken konulardan biri.. Dün Genoa'ya attığı frikik golünü zaten atabilecek adam bir elin parmaklarını geçmiyor gezegende ama 30 yaşından sonra futbol sahasının hamallığını yapıyor olması çok enteresan bu popülerlikle.. Manchester'da, Real'in en paspas yıllarında kötü oynadığı maç çok azdır bu adamın.. Her 50 milyonluk transferden Ronaldinho çalımları bekleyenleri muhakkak mutlu edemedi hiçbir zaman ama şu alemde kendisinden daha çok saygı duyduğum futbolcu çok azdır bu piyasada.. Yakışıklılık ve büyük şöhret, para, hatunlar üçgeninde geçen bir hayat ve buna rağmen sahada asla burnu büyüklük yapmayan, verilen her görevi üstlenen, takımların en dibe vurduğu dönemlerde bile sahada bazı şeyleri inkar eden bir adam bu.. David Beckham futbolun turnusol kağıtlarından biridir, nerde ve ne zaman bu adamla dalga geçmeye çalışan ve futbolcu olmadığını söyleyen biriyle karşılaşırsanız, koşar adım uzaklaşın o ortamdan..

Artık son yıllarında LA Galaxy'lerle uğraşmaması gerek kendisinin.. Milan güzel bir kariyer sonu olacak eğer ikna edebilirlerse..

28 Oca 2009

,

Reklam kokan hareketler


Ligin daha yarısı oynanmamışken Barcelona kazanan ilan edilmeye başlandı bahis şirketleri tarafından.. Sezon başında oynanan şampiyonluk bahislerinde bazı şirketler tahtaları kapatmış ve Barcelona'yı şampiyon ilan edip ödemelere başlamış.. Fotoğraftaki örnek bahis aleminin en popüler ve en sağlam sitelerinden biri olan Expekt'ten.. Bahis şirketlerinin kolay kolay yapacakları bir iş değildir bu ama Barca o kadar inandırıcı oynuyor ki bunu muhtemelen avantaja çevirmeye çalışıyorlar.. Bu işi yaparak oyunculara sezonun yarısı dururken ödeme yapan şirket hem güven tazeler, hem de oynamayanlarca da takdir edilir.. Barca'yı ranta çevirmeye çalışıyorlar.. Eğer Barca şampiyon çıkarsa bu ödemeleri yapan şirketler bu işten kar edecekler bu reklamla.. Olur da ters bir durum gerçekleşirse... Onun da hesabını yapmışlardır muhtemelen.. Expekt'e yakıştıramadım ben bu hareketleri.. Ama oynayanlar paralarını erken kazandıkları için hayli mutludurlar, orası ayrı.. Hizmet her türlü hizmettir.. Barca sağolsun..

27 Oca 2009

İntikam Yok


Normalde kupa maçları buraya taşımayı tercih ettiğim müsabakalar değil.. Hem takımların kupaya gereken değeri vermemeleri, hem yapılan rotasyonlar, hem de çoğu takımın normal düzenlerinin dışına çıktığı bu maçlar konuşulmasa da fark etmeyecek durumlar oluşturuyor.. Bugün bozuyorum kuralı, zira özellikle hafta sonundaki lig maçından sonra en az onun kadar zor geçecek, atmosferi belki herhangi bir lig haftasından daha sağlam olacak bir maç olarak görüyordum bu geceki oyunu.. Ülkenin çoğunluğu böyle görüyordu zaten, eh fazla da yanılmadık..

Galatasaray'ın sahaya çıktığı düzen, takımı Lincoln-Ayhan değişikliğiyle sistemler hiyerarşisinin en tepesindeki "üst sistem" 4-3-3'e iyice yakınsayan bir yapıydı.. Ayhan'ın hangi bölgede olduğunun önemi yok, ortadaki iki için ortasına ya da önüne savaşan bir oyuncu daha geldiğinde o düzen günün modası 4-3-3'ün klasiğine yaklaşır, yaklaştı da.. Yoksa Lampard ve Gerrard da 90 dakika boyunca orta yuvarlak çevresinde oynamıyor bu oyunu..

Ortadaki 3 adamla ilk yarı ortaya çıkan yarı saha oyununda Bülent Uygun'un Yıldız - Tum ikilisiyle Sami Yen'e çıkmasının payı da çok büyük.. Sivasspor'un Mehmet Yıldız üzerine ona yakın kalitede Herve Tum'u transfer edip özellikle iç sahada kendilerinden güçsüz takımlara karşı bu ikiliyle sahaya çıkıp oyunlarını kabul ettirmeye çalışmaları takdir edilmesi gereken konulardan biri ama kendine güvenin fazlası da zarar.. Rakibin stoperinde Emre Aşık ve Meira varken Balili'nin orada düşünülmemesi 45 dakika kaybettirdi Sivas'a, Galatasaray'ın da inanılmaz bir baskı kurmasını sağladı.. Ayhan'ın iki için ortasına atılması suretiyle açıkların iyice Baros'a yaklaşarak forvet özelliği kazanmalarını bekledik, ama hücumdaki çoğalımı ve pozisyon zenginliğini direk etkileyen bu arıza devam etti Galatasaray'da.. İlk yarı bir ara %70'lere çıkan topa sahip olma (ki sanırım 70-75 arasından da az bitmemiştir devre) ile birlikte oluşan ağır baskıdan pozisyon zenginliği çıkaramıyor Galatasaray.. Sivasspor gibi sağlam takımlara karşı bunu başardığı zaman zaten önünde sistem ve taktik arızasıyla ilgili, hücum anlamında konuları kalmayacak.. Lincoln ve Kewell'ın yokluğu son noktaya kadar iyi gelen Galatasaray'ın buradan sonraki sıkıntıları üzerinde birinci dereceden etkili.. Ama onların takıma girişiyle ligin en sert takımlarından biri olan Sivas önünde bu şekilde bir baskı kurmak da zorlaşıyor.. Futbolda denge her konuda gösteriyor kendisini.. Bu tarz ikilemlerden çıkarabildiğiniz denge ölçüsünde cilalıyorsunuz futbolunuzu..

İkinci yarı Balili ve Onur Tuncer'in oyuna girmesi ve Sivasspor'un da sistemi Galatasaray'a yakın bir konuma getirmesi sonrasında Galatasaray üçlüsüne başka bir üçlüyle cevap verdiler.. 5. dakikada belli etti Balili maçın başında yapılan hatayı.. Ondan sonrası Sivasspor'un iki yıldır ortaya koymaya çalıştığı işler düzenin yarım saat boyunca Galatasaray üzerindeki etkisi.. İyi top oynadılar, golü attılar, geriye yaslandılar.. 92'de gelen gol sadece bir skor değişikliği.. Hafta sonundan sonra taraftarın Galatasaray'dan beklediği rahat galibiyetin gelmemesi bu beraberliği bir futbol mağlubiyetine çeviriyor benim gözümde.. Onun dışında deplasmandaki maça kadar Sivas konusunda bir eksiklik çekmeye devam edecek takım.. 0-0'lık beraberlikte Galatasaray'ı avantajlı görmeye devam edebilirdim ama 1-1'le ipleri tamamen rakibine verdi Galatasaray.. Kupaya devam etmenin hiçbir değeri yok şu andaki statü ortadayken ve bu Avrupa'nın çoğu ülkesinde böyle.. Fakat bu geceki maç sıradan bir kupa mücadelesinden fazlasıydı.. Sivasspor geceden sağlam çıktı..

Pek Yakında?

Haftanın oyuncusu: Andrew Bynum


Derece 4-0, istatistikler 23.5 sayı, 11.5 rebo, 2.25 blok.. Dün gece Tim Duncan'ı denize döküş.. Dev adımlarla geliyor Andrew oğlan..

Kareem Abdul Jabbar çok büyük bir şans oldu onun için, Lakers tarafından seçilmesi bu bağlamda kariyerini ve geleceğini değiştirmiştir bence.. Kareem'siz şu andaki halinden en az %30 civarında geride olurdu potansiyeli.. Bazı hareketleri o kadar andırıyor ki Kareem'i, bilmesek çalıştırıldığını sabahtan akşama Kareem izliyor derdim heralde.. Olmayan şeyi çok ama yaşına göre gelişimi inanılmaz.. Atletizm yerine güç yapmaya ve bulk olmaya kasarsa bence kişisel gelişimi için daha doğru bir yol olacak.. Lakers taraftarının, camiasının geleceğe dair tek umudu şu anda takım içinden.. Çevresinde takım yaratılabilecek bir çocuk olarak görüyorum ben Bynum'u.. Ayın oyuncusu ödüllerinin izlemesi yakındır bu ödülü..

25 Oca 2009

Alanzinho


Gündemi dışarıdan takip etmenin sonucu.. Yabancı bir sitede görüp neymiş bu yahu deyip araştırınca Türkiye kaynaklı haberlere ulaşma şansına sahip oldum.. İsmini ilk defa duydum, eminim Türkiye'deki çoğu insan da böyledir.. Dışarıda çıkan haberler kesin ve net fakat.. Ki Stabaek'in resmi sitesine kadar girmiş teklif.. Trabzonspor sessiz sedasız bu Brezilyalı sol açık/supporter'a talip olup 3.5 milyon pound önermiş.. Reddetmişler.. Trabzonspor 4'e çıkmış.. Şu anda görüşecekleri rakam bu.. Eleman 83'lü, para büyük.. Kimsenin ismini bilmediği şu ortamda tamamen bir Ersun Yanal tasarrufu olduğunu kestirmek zor değil.. Bu kadar büyük bonservisler gözden çıkarıldıysa Yanal genelde karavana atmaz, vardır bildiği bir şeyler.. Kuzey Avrupa bağlantıları çok güçlü Yanal'ın, o bölgeleri ve ligleri iyi takip ettiği bilinen bir gerçek zaten buralarda da.. Stabaek'in hocası cevabın hemen verilemeyeceğini ve süreye ihtiyaçları olduğunu söylemiş.. Alanzinho kokuyu alınca 4 milyon pound çok iyi rakam, satın diye işlemeye başlamış yönetimi.. Vasatın hayli altındaki Tippeligaen'den TSL'ye geçip Kewell, Roberto Carlos, Baros gibi adamlarla aynı ligde forma giyecek olmak önemli bir kariyer yükselişi.. Son teklife verilen cevap yok ama takımın sportif direktörü Lars Bohinen'in 5 milyon pound'dan aza satmayız cümlesi açık ve net duruyor.. 3-4 güne belli olacak sanırım.. Norveç'te tavşan adımlarıyla adam geçmesi ünlüymüş bu çocuğun.. Sol kanadında bütün takımı çeken koca bir kara delik olan Trabzonspor için önemli bir pozisyon hamlesi olabilir..

24 Oca 2009

,

Sivasspor 2-0 Galatasaray


Birçok kişi hakemleri yakan aslında yardımcıları yorumunu yapıyordu.. Her geçen hafta daha çok inanmaya başlıyorum buna.. Sene başından beri hakem garipliklerinin yaşandığı maçların yarısından çoğunda yardımcılar ön plana çıkıyor.. Ümit Karan neden atıldı raporlardan ve açıklamalardan öğreniriz artık.. İkinci yarının tam başında bu maçtan cacık olmaz diyerek çayımı tazelemek için mutfağa yöneldiğim sırada gol geldi, aceleyle gelip izlerken ofsayt gibi gördüm ama hiçbir yerde benzer yorum göremedim.. Yanıldım sanıyorum..

Galatasaray'ın maça çıktığı defans dörtlüsü neredeyse Antalya'daki hazırlık maçlarında denenmeyecek bir kurgu ama mecburiyet böyle durumlarda bırakabiliyor insanı.. İlk yarı boyunca orta sahayı Arda-Topal-Ayhan-Barış'la iyi tuttu Galatasaray.. Sivas sağ kanadının tamamen su ve buzlarla kaplı olması hem Arda'nın performansını düşürüp ortaya yaklaşmasına neden oldu, hem de Volkan-Arda sol tarafıyla Galatasaray'ın en zayıf bölgesini Sivas'ın hiç kullanamamasını sağladı.. Arda'nın dönem dönem sağ tarafa geçmesini bekledim ama gelmedi böyle bir hamle.. Barış sağ açıkta sık sık içeri girip orta sahayı üçleme çabasına girip Sabri'nin önünü açınca orada iyi bir yapı kurulmuştu ama bu sahada bu kadar.. Tam ikinci yarı Arda'nın öbür çizgide etkili olabileceğini ve Galatasaray'ın Sivas'a şut denemesinde bile bulundurmadığı ilk yarıdan sonra oyuna ağırlığını koyabileceğini düşünürken 45 dakika boyunca ismini bir ya da iki kez duyduğum Karan atıldı, işler değişti..

Devrede gelen Tum-Yıldız ikilisine eklenen Balili değişikliği cesur bir karardı Galatasaray 10 kişi kalmasına rağmen ki böyle bir zeminde eksilerek yapabilecekleri iyice kısıtlanan Galatasaray karşısında çabuk da gösterdi etkisini.. İlk yarı boyunca Mehmmet Yıldız ve Herve Tum'a top şişirmekten başka hiçbir şey yapmayan Sivas bir anda oynamaya başladı.. Maç eşit oyuncu sayısıyla dengede gitse bile bu zeminde mantıklı açılımlar yapıp oyunu konuşmak çok zordu.. İkinci yarıda iyice zorlaştı bu.. Hakan Balta elinden geleni yaptı stoperde ama 36'lık Emre'yle olumlu bir birliktelik kurmak zor tabii bu saatten sonra..

Mehmet Yıldız'ı iyi ki almadı Galatasaray.. Sahada boğuşmaktan başka hiçbir şey yapmayan Yıldız bir maçta daha gol atmadan nasıl takıma faydalı olunur, böyle sahalarda nasıl oynanır onu gösterdi.. Ama tabii Galatasaray'a böyle sahalarda boğuşacak adam değil, çok klas oyuncular lazım.. Hatalı atıldığına inandığım Karan'ın bu durumunu tamamen devre dışı bırakarak ilk 45 dakikada oynadığı oyun müthiş mesela.. Baros'un arkasındaki ilk adam da Karan işte.. Yıldız boğuşmaktan başka hiçbir şey yapmıyor çoğuna göre.. Adam devrede 11 gol atıp 7 asist yapmış.. Lincoln ya da Alex yapınca büyük olay bu Türkiye'de, Yıldız forvet olarak yaptığında önemsiz.. Boğuşur sadece Mehmet.. Hem gelip de acı çekmesin zaten Galatasaray'a.. Onun bir boy büyüğü yıllarca Yıldız'ın şu anda aldığı eleştirileri aldı takımına en büyük başarıları kazandırırken.. Mehmet 27'sinden sonra kaldıramaz bunları.. Galatasaray'ın da forvet eksiği yok zaten, ama ben yine de şu duayı edeyim: Allah Baros'u sakatlıklardan korusun!

Emile Heskey


İngiltere transfer piyasası hareketlendi.. City'nin Bellamy ve De Jong transferleri geldi.. Kaka'ya sarkan kulübün Craig Bellamy gibi bir adama gitmesi ne kadar abuksa, De Jong'un transferi de Wayne Bridge gibi o kadar doğru ve yerindeydi.. Hull City United'da kadroya giremeyen Angolalı Manucho'yu kiraladı.. Eğer son 1 yıl içinde geriye gitmediyse Manucho, bu da Hull City ölçeğinde çok doğru bir hamle.. Ne durumda olduğunu görmek için sahaya çıkması gerekiyor tabii.. Spurs Wilson Palacios'u aldı ortaya, bunu da çok mantıklı ve doğru bir hareket olarak gördüm ben.. Zokora, Jenas, Modric ve Huddlestone'dan oluşan orta blok transfer gerektirmeyen bir yer olarak görünebilir ama ne Juande Ramos, ne de Harry Redknapp burdan işler bir ikili çıkarmayı başaramadı.. Luka Modric şu ana kadar büyük hayal kırıklığı gözümde.. Zokora-Palacios ikilisi, hatta bunların arasına atılacak bir üçüncü topçuyla çok daha sert ve işleyen bir yapı kurulabilir..

Palacios'u Spurs'e gönderen Wigan ve Steve Bruce üstüne Emile Heskey'yi de Aston Villa'ya yollayıp, Boro'dan Mido'yu kiraladı.. Heskey'nin kontratı bitiyor sezon sonu ama 3.5 milyon pound bu 6 ayı riske etmeye değer miydi? Palacios'tan 15 alınmış, Valencia gitse en az bir o kadar da o satıştan gelecekken Heskey'yi göndermek niye? Yerine İngiltere'ye geldiğinden beri beklentilerin yarısını bile verememiş, futbola bir alt posttaki CM efsaneleri arasına girmekten daha faydalı bir şey eklememiş Mido'yu almak nedir? Amr Zaki diye bir gerçek varsa şu anda Premier League'de, bu gerçeğin önemli başrol oyuncularından biriydi Emile Heskey.. Modası hiçbir zaman geçmeyen, soyu hızla tükenen target striker örneğinin yer yüzündeki son ve en tecrübeli örneklerinden biri.. Paradan başka bir neden olmalı ilk 6'yı zorlayan Wigan'da bu hamleyi yapmak için..

O Heskey'nin gittiği kulüp de ilginç.. Agbonlahor, Carew ve Ashley Young'la en uyumlu hücum hatlarından birini kurmuş Villa oraya 4. eklemeyi yaptı.. Gelen oyuncu, 3.5 milyon bedelle Heskey olunca buna eyvallah demeyecek hoca bulmak zor.. Carew'in rolü ne olacak Heskey oynamaya başlayınca onu takip etmek de keyifli olacak Villa cephesinde.. Maç eksikli liderin 3 puan arkasına kadar gelmiş bir takımın kadroya yapacağı her ekleme, oralarda tutunma ve daha yukarılara oynama için doğru hamledir.. Genel uyumun bozulmasıysa her transferde bulunan bir risk olarak Villa civarlarında gezer..

Steve Bruce'un yaptığı bu hamleleri doğrulayabilmesi için Mido'dan da bir mucize yaratması gerekli.. Benim Mido'ya inancım yok ama Steve abiye var.. Bekleyeceğiz o tarafları da..

Sivas'a bir tam kadro eksikle giden Galatasaray'ın yarın ne yapacağı da cumartesinin büyük merak konusu.. Galatasaray bu eksiklerle ve bu soğukta berabere kalırsa derbi kazanmış gibi sevinir, sevinmeli.. Özledik TSL'yi..

22 Oca 2009

,

CM Efsaneleri


Jermaine Pennant'ın transfer haberini verirken CM duygularım kabardı.. Oyuna burada yeteri kadar yer vermediğimi fark edip hemen efsaneleri bir hatırlayalım istedim.. Çocukluğumuz, gençliğimiz şekillendi yahu bu adamları bekleyerek.. Bir nesil bu topçuları bekleyerek, bu adamların gerçekte neci olduğunu merak ederek telef oldu.. Futbolu ve oyunu seven, bu oyunu 95-02 arası oynamış herkesin 20 yıl sonra bile hatırladığında yüzüne bir tebessüm yerleştirecek efsaneler bunlar.. Az geyiğini çevirmedik, şu anda da çeviririz, yıllar sonra da çevirmeye devam edeceğiz..

Robbie Keane: İlk efsanem.. Asla değişmeyecek adamım.. Hikayesi şurada..

Jermaine Pennant: Vay anam vay neler dönmüş Serhat ya özdeyişini ilk olarak kullandığım adam.. Arka arkaya 13 çalım atan bu adam doğal olarak bir hücumda geçtiği bir oyuncuyu tekrar geçerdi.. Golü attıktan sonra da çalım atmaya devam ediyordu büyük ihtimalle.. CM 3'teki Pennant'tan daha iyi bir çalım manyağına şahit olmadım bu oyunda..

Andri Sigp(ş)orsson: Muhtemelen CM tarihinin ilk bug'ıydı.. Soyadındaki harfin "ş" mi, "p" mi olduğuna kimse karar veremedi.. İngilizce klavyede ş'ye basınca çıkan p'ye benzer karakterle yazılırdı adı, denedim bulamadım.. Kimse ismini düzgün söyleyemediği için CM aleminde Siggy olarak tanınırdı bu arkadaş.. Dribbling'i 20, shooting'i 10 olan bir futbolcu olarak çalımlarını anlardık ama her vurduğunu nasıl gol yaptığını bir türlü anlayamadık.. Oyun ilk çıktığında gol becerisinin sadece shooting datasıyla ilgili olduğunu zanneden veletler daha çok şaşırırdı Siggy'ye ama gerçeği bilsen bile yine de abuktu bu adamın o shooting'le o golleri atması.. Bug hissiyatı verdiği için transfer etmezdik biz kendisini.. Daha eşit şartlarda mücadele arardık..

Mark Kerr: Şu an çok ünlü olan çift yönlü orta sahaların CM sahalarındaki ilk temsilcisi.. Falkirk'ten 150K'ya alıp orta sahada bir Gerrard yaratılırdı bu adamdan.. Bunun da 10'du shooting'i, ama bu da 3-4 adama çalımı basıp vurduğunu gol yapardı.. Kaleye çektiği 10 şutun 9'u gol olan bir adamdı.. Kendisini bilmeyen çok az adam vardır bu alemde.. İlk fotodaki eleman da kendisidir..


Zlatan Muslimovic: Bu da Jermaine Pennant eşşeğini saymazsam sanıyorum oyun tarihinde gördüğüm en aşmış sağ açıktı.. O kadar çok özdeşleşmişti ki benim oyunlarımda Parma formasıyla, iki sene önce bizim takıma kiralık geldiğinde dizlerimin üstüne çöküp gözyaşı döktüğümü hatırlarım.. Benim sayemde transfer oldu bu çocuk bizimkilere, her yerde her zaman iddia ederim, edeceğim.. Yılların emeği ve yaratılan enerjisi var Muslimovic'te.. Yanarım, bizde oynadığı dönemde formasını alamadığıma yanarım..

Dribbling ve shooting 20'ydi, gerisinin çok önemi yoktu Muslimovic kardeşim için.. Robbie Keane 1'se, bu da 2'dir gözümde..

Tonton Zola Moukoko:
Bir kere ismi fauldu bu arkadaşın ama çok cabbar, çok cevval bir oyuncuydu.. AM/F C oynardı diye hatırlıyorum.. Hücumla ilgili bütün dataları 20'ydi kendisinin.. Her maçında 3 tane leş bırakırdı sahada, sevilmezdi çok..

Kendisinden etkilenip Moukoko nickiyle online turnuvalarında fırtınalar estiren biri vardı ki inanılmaz maçlar çıkarırdı network'te.. Muadili vardı mick2k diye, onu hacamat etmişliğimiz vardı bir arkadaşla.. Hep Moukoko'yla da oynamak istedik ama bir türlü olmadı.. Leyton Orient'le Inter'i farklı mağlup etmişliği vardı bu Moukoko denen elemanın.. Hiç bilmeyen birinin eline verseniz Inter'i, yenemezsiniz Leyton'la.. Çok saygı uyandıran bir adamdı o zamanlar.. Şimdi dutluk oldu tabi onun olduğu yerler..

Peter Prospar:
Trinidad & Tobago'nun bağrından kopup gelen bu adamın CM dünyasında bıraktığı iz 1 senede 11 yıl yaşlanmasıyla olmuştur.. Bir önceki versiyonun 19 yaşındaki, 3-4 sene içinde ortalığa gol kusan bir hale dönen forveti bir sonraki sezon 31 yaşındaki vasat bir dedeye dönmüştü.. Buna neden olan araştırmacıya Sigames'in karanlık odalarında neler yapıldığına dair rivayetler hala dolaşmaktadır kulaktan kulağa.. Jack Bauer'la başbaşa kalmaktan beter etmişler genci..

Kabba Samura:
Hatırlayanınız var mı?



Kennedy Bakircioglü:
Özellikle böyle yazdım soyadını, Bakırcıoğlu demezdik biz zira.. Bahsetmeye gerek duymuyorum şöhretinden dolayı.. Ben pek sevmezdim ama, çok piyasaydı..

Maxim Tsigalko: Az sonra söyleyeceğim şeye inanmayacaksınız muhtemelen.. CM hayatım boyunca bu adamı alıp oynatmışlığım yok.. Tsigalko'yla oynamak ne demek bilmiyorum.. Datalarına bakınca iğrendiğim bir adamdı Maxim.. 20 shooting dışında hiçbir şey olmayan bu adam da sağda solda duyduklarımızdan bug etkisi yaratmıştı.. Siggy'nin bir tarzı vardı fakat, bir ayrıcalığı vardı.. Maxim'de yoktu o.. Almadım ben o yüzden kendisini.. Pişman da değilim hiç.. Şimdi olsa yine almam..

John Curtis:
Sevgili Murat Kosova'nın NTV'de maç anlatırken kendini tutamayıp CM günlerini yad etmesine neden olan döneminin en iyi CM stoperlerinden.. Sağa koyunca da oynardı bu arkadaş.. Gerçek hayatta bir yere gelemeyince bunalıma girdiği falan söylenirdi.. Ne derece doğrudur bilmem..



Simon Davies:
Simon da CM sayesinde alt liglerde ünlü olup daha sonra Spurs'e kadar yükselerek bağımlısı olan birçok oyuncunun kalbinde özel yeri olan CM efsanelerindendi.. Gerçekte de iyi topçuydu bence ama en son Fulham dolaylarında görüldükten sonra kayboldu, haber alamadık kendisinden.. 10 yıl önce ortalıkta yüzlerce Simon Davies nickli adamın dolaşmasına neden olmuş bir adamdı bu..

Assane N'Diaye:
Bu da Siggy gibi 28 yaşında başlardı oyuna.. Oyun açıldığında vasatın üstünde görünen dataları 28 yaşında olmasına rağmen iyi antrenmanla Patrick Vieira boyutlarına erişirdi.. Siggy de 28 yaşındaydı ama en etkili antrenmanla bile shooting'inin 12'yi zor gördüğünü hatırlarım.. N'Diaye'nin potential'ı sanıyorum bir yanlışlık eseri current'ından çok farklı yapılınca 28'inden sonra 16 yaşındaki bir velet gibi gelişiyordu.. Çok özel oyuncuydu.. Aghahowa'yı sevmezdim ben aynı takımdan, Assane'nin hastasıydım ama.. 5 yıl önce de, şimdi de, N'Diaye denince gözümün önüne gelen şey aynıdır.. Bozulsun istemem bu hissiyatım.. Mümkünse görmeyeyim fotosunu bu yüzden..


Franco Costanzo: Bu da oyun tarihinin en iyi kalecisiydi sanıyorum.. Datalarına bakınca gördüğümüz şeye inanamaz, bir daha bakma ihtiyacını hissederdik.. Yeni Schmeichel geliyor ulan diye çok beklediler gerçek hayatta bu çocuğu.. Hala da bekleyenler var.. River Plate'ten sonra önce Alaves'e geldi Franco, sonraki durak Basel oldu.. Şu anda kaptanı İsviçre ekibinin.. Kalede 3 kişi var etkisi yaratan adamlardan biriydi.. Ki ben Schmeichel'la CM'de oynama fırsatına erişmiş şanslı kişilerden biriydim.. Beni hiçbir zaman etkileyemedi o nedenle..

Sharbel Touma: Bunda da sadece sol vardı.. 3'ün ilk versiyonlarında kanatlı oynarken çok kullandık.. Sonra 4-3-2-1'i keşfedince unuttuk kendisini.. Unutmayanlar da vardı ama.. Telaffuzu çok kraldı bir kere Touma'nın.. Şarbel Tuuma diye az dolaşmadık sahalarda top teperken..


Teddy Lucic: Görev adamıydı.. Hangi underdog'a gitsem ilk transfer ettiğim oyuncuydu.. Kerr gibi AIK Solna'dan 200-300 K'ya aldığınız bu adam tek başına toparlardı savunmayı.. Arada sıkılıp büyük takım aldığımda da transfer ederdim ben Teddy'yi.. Çocuğum gibi taşırdım yanımda.. Bazen takım içinde hoca Teddy'yi kayırıyor söylentilerine neden olurdu bu hatta ama seviyeli bir ilişkimiz vardı, hizaya getirirdik takımdaki dingilleri.. Zaten o AIK Solna Lucic gibi kalite 6-7 oyuncuyu taş çatlasın 500K gibi bir fiyata alabileceğiniz oyunun en büyük madenlerinden biriydi.. Başlı başına bir CM efsanesidir AIK Solna da..

Kim Kallström: Bunu da sevemedim hiçbir zaman ama koca bir nesil ekmek yedi kendisinden.. Saygım büyük..

Isaac Okoronkwo, Sergey Nikiforenko, Anatoli Todorov, Jonas Lunden gibi akla gelecek birçok ismi yazmadım.. Benim için önemli olanları listeledim sadece.. Eminim unuttuğum çok vardır daha, sonra akla gelenler olursa devamını getiririz listenin..

Lost 5. Sezon


Her gün NBA için sabahlıyoruz, bugün de Lost için ayaktayız.. Şu anda Amerika'da gösterimde 2 saatlik sezon premier'i.. Biraz sonra düşecek nete..

http://netload.in/dateiM864D6ibZp/lost.s05e02.the.lie.hdtv.xvid-2hd.avi.htm

http://rapidshare.com/files/187497807/hio-l.502.prime.part1.rar
http://rapidshare.com/files/187497714/hio-l.502.prime.part2.rar

Anket

Adres şu: http://taraftarsosyalanketi.blogspot.com/

Giriyorsunuz, açıklamayı okuyup word dosyasını indiriyorsunuz, 15 dakikada dolduruyorsunuz ve dosyanın hemen yanındaki mail adresine (taraftaranket@gmail.com) yolluyorsunuz.. İşlem basit, olası sonuçları güzel..

21 Oca 2009

Jermaine Pennant


Championship Manager 3'ün hastaları için çok önemli adamlardan biridir Jermaine Pennant.. 3'ün ilk versiyonunun Robbie Keane'le beraber sanıyorum en yetenekli topçusu olan bu adam CM hayatımın en büyük ve ilk şaşkınlıklarını yaşatmıştı "dribbles past", "skips past"li cümlelerin arka arkaya 5-6 defa tekrarlanması suretiyle.. İngiliz araştırmacıların bu veledi öyle yapmalarının bir anlamı vardı mutlaka.. Arsenal, Notts County'den tam 10 sene önce, 15'ine yeni girmişken 2.5 milyon pound'u takır takır saydığında arkada koca bir leş, Manchester United yatıyordu.. İki devi zamanında birbirine kırdırmış, 13-14'ünde altyapılarda yaptığı anormal işlerle son yılların en büyük yeteneği geliyor dedirten bir çocuktu Pennant.. Ama çok büyük beklentilerin yarısını, hatta çeyreğini bile karşılayamayan genç topçular kervanına o da katıldı.. Vasatın üstünde bir açık oyuncusundan ileri gidemedi.. O Pennant sezonun geri kalanında sene başından beri açıklarda ve ortada büyük bir orta saha sıkıntısı çeken Portsmouth'a kiralık olarak transfer oldu.. Portsmouth'taki hocası Tony Adams, Pennant Arsenal'e transfer olduğunda kulüpteki son yıllarını yaşayan veteran bir oyuncuydu.. 10 sene önce takım arkadaşı ve abisiyken, şimdi hocası oldu Adams.. İyi ekleme Portsmouth için.. İyiden fazlasını da beklemiyorlardır heralde..

19 Oca 2009

Lukas Podolski Köln'de


Bir süredir dedikodusu dolaşıyordu piyasada, bugün netleşti ve Köln resmi olarak açıkladı.. Lukas Podolski gelecek seneden itibaren tekrar Köln forması giyecek..

Podolski de bizim Baros gibi milli takımdaki başarıları ve golleri, Bayern Munchen'deki hayal kırıklığıyla konuşulan bir elemandı.. Baros'a göre 4 yıl gibi ufak bir avantajı var tabii Lukas'ın.. Premier League'e, Manchester City ve Tottenham Hotspur üzerinden gidebileceği söyleniyordu, ki benim de beklediğim oydu kendisinden.. Premier League'e cuk oturacağını, sağlam fiziğini ve bu fiziği destekleyen yeteneği o taraflarda çok rahat göstereceğini düşünüyordum.. Özellikle Spurs'un aradığı ve en sonunda tekrar Defoe'yu alarak kapatmaya çalıştığı Roman Pavlyuchenko tamamlayıcılığı konusunda Lukas Podolski mükemmel bir seçim olabilirdi.. Olmadı.. İyi ki de olmadı bu transferle birlikte.. Köln'de geçirdiği mükemmel 2 sezon yıllar sonra ilk defa bir Bundesliga oyuncusu için heyecanlanmamı sağlamıştı.. Bu şekilde patlayan her Alman gibi o da Bayern yolunu tuttu sonra.. Şimdi futbol yönünden doğduğu topraklara geri dönüyor.. Underdog Köln'ü tekrar omuzlarına alıp taşımaya çalışacak 24 yaşında.. Şansı bol olsun, Köln formasıyla tekrar izlemek fazlasıyla memnun edecek beni.. Christoph Daum da sonunda yetenekli bir eleman görecek elinde.. Milivoje Novakovic'le birlikte çok çılgın bir ikili izleyebiliriz seneye Bundesliga'da.. 15-20 lig golü garantidir Podolski'nin..

Bu arada sezonu kapayan Ibisevic'in yerine fellik fellik topçu arayan Hoffenheim'ın adı Ivan Klasnic'le anılmaya başlandı.. Yaşadığı hastalıktan önceki Klasnic olsa, Ibisevic'ten daha yararlı olur derdim.. Ama Klasnic o Klasnic olsa zaten şu an oynadığı kulüp Nantes olmazdı.. Denenebilecek bir kumar bence.. Demba Ba azmanının yanına beni koysalar oynarım zaten..

,

Martin Luther King Day


Geçen sene 21 Ocak'ı 22'sine bağlayan geceye denk gelmişti bu güzel gün.. Bu sene bu gece ve NTV grubu yine mükemmel bir işe imza atarak NBA'e boğuyor Türk insanını.. Geçen seneden bir fazla, tam 5 maç bu gece NTV & NTVSPOR & NBA TV ekranlarında..

21.00 Houston Rockets - Denver Nuggets (NTVSPOR)

21.00 Atlanta Hawks - Toronto Raptors (NBA TV)

00.30 Memphis Grizzlies - Detroit Pistons (NTV)

03.00 Boston Celtics - Phoenix Suns (NTVSPOR)

05.30 Los Angeles Lakers - Cleveland Cavaliers (NTVSPOR)

Maçların arası yine yiyecek-içecek bir şeyler hazırlamak için gayet uygun.. 3'ten sonraki program çılgın atıyor.. Bozdur bozdur izle..

Masters 2009


"I was just trying to compete because Mark is a fantastic player. I'm pleased to come out on top."

Turnuvayı başından takip edemedim.. Hatta izlediğim ilk Ronnie maçı bu gece izlediğim final maçıydı.. Öyle bir final oldu ki, tek maçla bütün turnuvaya yetecek zenginlikte bir snooker şöleni.. Selby kaçtı, Roket kovaladı.. İlk seansta müthiş bir snooker vardı.. İkinci seansta bir ara iki oyuncu da arka arkaya berbat atışlar yaptılar ama hem bu süreç fazla uzamadı, hem de en kötü snooker'ın oynandığı frame'de bile heyecan ve çekişme hiç azalmadı.. Selby yine 2 dakikalık vuruş süreleriyle delirtti.. Ama bu adamda da değişik bir enerji var, çok kızamıyorsunuz.. Baştan sona inanılmaz motive ve maçı isteyen bir Ronnie gördüm.. Ciddiyeti bir an olsun elden bırakmadı bizim çocuk.. 18. frame'deki çift re-rack benim bir maçta gerçekleştiğini ilk defa gördüğüm bir olaydı.. Ronnie öğrendiğim kadarıyla turnuvadan 2 gün önce ıstakasını kırmış ve turnuvaya yeni bir ıstakayla çıkmış.. Yeni ıstakayla kendisi dışındaki dünyanın en iyi 15 oyuncusunun canına okuyabiliyor bu adam.. Zaten böyle bir herif olduğu için burada snooker postları yazıyoruz, Ronnie diye çığırıyoruz.. Kendisini snooker'a yakıştıramayan ve gençlere kötü örnek olduğunu iddia edenlere de gülüyoruz koltuğumuzdan..

Heath Ledger'ın vefatı sonrasında Mark Selby yeni Joker için büyük adayımdır, Chirstopher Nolan duysun sesimi.. Yalanmaları, köşeli çenesi, asimetrik bakışlarıyla güzel Joker olur bu çocuktan.. "The Jester from Leicester" lakabıyla zaten sonuna kadar da hak ediyor bu rolü oynamayı..

16 Oca 2009

Prison Break 4. sezon


Bu macera-serüven türü içinde 1. sezonu açık ara izlediğim en iyi dizi sezonu olan (Lost'un 1'iyle beraber) PB'nin dibe vuruşunu açıklamak için kelimeler kifayetsiz.. Bu yüzdendir ki sadece senaryo ve hikayede görülen dip değil, rating'lerin de iki seksen yere uzanması sonrasında dizi bu garabet sezonundan sonra bitiyor.. Yine de ilk yarıdan sonra bütün saçmalıklara rağmen toparladı.. İlk sezonuna saygımdan 10 sezon verseler izlerdim ama tadına bırakamadılar, bari kesebilecekleri en kısa yerde kessinler..

Benim anlamadığım bir şey var 3. ve 4. sezonlarla ilgili, belki bir yardımı dokunan çıkar dedim burada.. 4'ü indirip izleyip siliyorum, 3 de şu anda elimde yok bakamıyorum geriye dönüp.. Kaçırdığım bir şeyler olmalı benim bu Whistler konusunda.. Bu company rezilleri Whistler'ı ve kuş kitabını niye istiyordu yahu? Scylla'ya ulaşmak değil miydi amaç? E zaten bunların elinde korunuyormuş Scylla, niye general cevval dişi ajanı sıkıştırıp artık Whistler'ı çıkarmalıyız, kuş kitabı noldu gibi zırvalıklarla kafa şişiriyordu.. 2-3 haftadır kafama takılıyor, bi aydınlatıverin ya.. Boşu boşuna mı izledik 3. sezonu biz, neydi Whistler'ı bu kadar önemli yapan? Yoksa ben iyice düşen motivasyonumla büyük bir şeyi mi görmezden geliyorum.. Aklıma onun Scylla'ya ulaşabiliyor olmasının şirketi tehdit etmesi geliyor ama adam en berbat yere düşmüş işte, çıkarıp daha büyük tehdit hale getirmenin de mantığını bulamadım..

Lost'un gelmesine az kaldı.. Onda da 3-4 ay verip 8 ay bekleterek bütün heyecanı ve motivasyonu öldürmeyi başarıyorlar ama kült tabi.. 24 çok sağlam dönmüş diyorlar, izledikten sonra yazacağım bir şeyler onunla ilgili de..

,

Dario Silva


Futbolun iyileştirici gücü, futbolun büyüsü, işte futbol gibi saçmalıklarla değil, sadece ve sadece kişiye özel futbol sevgisinin nelere kadir olduğunu gösteren bir durum.. İyi topçuydu Dario, seyretmesi zevk verirdi.. Yaptığı geri dönüşün tek açıklaması çoğu kişide olmayan futbol sevgisinin Dario Silva'daki boyutu..

Andrei Arshavin Arsenal'e


Bu aralar İngiltere'den gidiyoruz çokça, futbolun kalbi de son zamanlarda orada atıyor zaten.. EPL'deki transfer dedikoduları bile fark atıyor diğer liglere.. Millet City'nin Araplar'ına saydıradursun, bu para babaları sayesinde lig başka yerlere doğru gidiyor.. Kim derdi ki elin City'si koskoca Milan'a en büyük yıldızı konusunda acaba dedirtecek diye.. Dedirtiyorlar işte..

Arsene Wenger de uzun zaman sonra Arshavin konusunda ilk defa dillendirdi talip olduklarını.. Ortanın ortası defansif ve ofansif yönden sırıtıyor Gunners'ta.. Solda gelmeyen Rosicky, saçma sapan defans hataları, Adebayor'un kısmi sakatlıkları derken takım geri kaldı.. Zaten güçsüz de Chelsea, Pool ve United'a göre.. Bu güç farkını kapatmak için ulaşılabilecek en doğru ve kestirme yollardan biri Arshavin.. Fakat ne var ki ekonomist Wenger'in ve Arsenal board'unun tipik cimriliği yine iş başında.. Zenit'in en baştan beri istediği fiyat 25-27.5 milyon euro civarı.. Arsenal de 10-15 arası teklif ediyor.. Arshavin'i istiyoruz fakat bizim de prensiplerimiz var diyen Wenger direkt olarak para konusunu işaret ediyor.. 20 milyon euro civarı bence net ve karlı bir alışveriş olacak Arsenal için ama yaparlar mı bilmiyorum, şu anda uçurum çok.. İki tarafın da karşılıklı anlayış göstermesi gerekiyor.. Arshavin'den Ruslara gelecek bir futbol gerçeği yok artık.. O yüzden adamı iyice mutsuz edip fiyatını da düşürmeden çıkarmaları gerekiyor elden..

Nerde oynayacak Arshavin? Sol ayaklı sol açık oynatmam ben diyen Arsenal'in sol tarafına geçecek Rosicky dönene kadar.. Rosicky sağlam dönmeyi başarabilirse de birkaç gün önce Wenger tarafından sallanan 4-4-1-1 yolları görünecek Arsenal'e.. Sadece 20 milyon euro'ya katılabilecek boyut çok büyük bu hamleyle.. Arshavin bütün futbol profiliyle Wenger'in kıstaslarına uyuyor..

- Ayrı bir post yazacaktım, vazgeçtim.. Glenn Roeder Norwich'ten de kovuldu.. Tersi olsa şaşardım zaten..

- Denilson bir süredir Bolton'la antrenmana çıkıyor.. Süre dediğim 10 gün civarı oldu, hala verilememiş ama karar.. Bu tip denemelerin %90'ı mahkumdur anlamsızlığa ama ısrarla da kaçırılmaz bu fırsat.. Denilson en formda zamanında da tuttuğum bir adam değildi ama Bolton'un ısrarını anlayabiliyorum.. "Ya tutarsa" futbolun değişmez gerçeklerinden biri.. Bu arada Denilson da verdiği demeçlerde Türkiye diyerek eski Manisaspor söylentilerini resmileştirmiş oldu..

-Hoffenheim nazara geldi.. Vedad Ibisevic sakatlanmış ve sezonu kapattığı yazılıp çiziliyor her yerde.. Yazık oldu adamlara.. Düşüş sert olur oraya vuran birini bulamazlarsa..

14 Oca 2009

Cristiano Ronaldo


FIFA Yılın Futbolcusu ödülünü de kazandı, geçtiğimiz senenin ödül koleksiyoncusu olarak tarihe geçti Ronaldo.. Ama bir türlü bitmedi Real Madrid dedikoduları.. Yaz döneminin en büyük bombasıydı, şekeri bir türlü bitmeyen sakız gibi çiğnendi durdu İngiliz ve İspanyol medyasında.. Sir Alex ayar sekansları düzenledi.. Realliler topçu bizi istiyor kardeşim diye kendilerini savundular.. Ronaldo Old Trafford tribünlerinde taraftar kaybetti.. Olmadı sonunda.. Sezon başladıktan sonra azalarak devam etti muhabbetler.. Taa ki geçtiğimiz gün yapılan açıklamaya kadar.. İspanya'nın önemli gazetecilerinden biri olan Guillem Balague, Ronaldo'nun menajerinin Ramon Calderon'la anlaştığını ve sezon sonunda bu işin biteceğini söyledi.. Bu Guillem Balague ismini de açmak gerekiyor biraz.. Bu adam İspanya'nın en saygın gazetecilerinden biri olarak görülüyor ama tersini düşünenler de var.. Tam bir futbol magazincisi ve bu işle nam salmış diğer bütün elemanlar gibi çok sağlam kaynakları var.. Balague için tam bir dedikodu tüccarı demek de mümkün.. Kimi sözüne güvenilmeyen tam bir spekülatör olduğunu söyler bu adamın, kimi de asla boş konuşmadığını.. İngiliz futboluyla iç içe çalışmaları olduğu için temkinli yaklaşılsa da kulak verilmesi gereken bir şey söyledi fakat ki büyük yankı uyandırdı.. Real'e gitmek istiyorum dediğinde bile bu kadar tepki göstermeyen Unitedlı'lar oldukça çıldırdı.. Dün forumları gezdiğimde herkes Ronaldo'ya tepki gösteriyor ve artık bu dedikoduları Ronaldo'nun bitirmesi gerektiğini, başka türlü bu muhabbetlerin durmayacağını söylüyordu.. Ki bugün Ronaldo'dan açıklama geldi.. 6-7 ay öncesinden beri hiç bu kadar kesin bir açıklama yapmayan Ronaldo, belki de biraz ödülü kazanmanın verdiği minnet duygusuyla United'da kalmak istediğini, geleceğe dair içinde kendisinin de bulunduğu harika gençlerden oluşan bir kadro kurulduğunu, bu takımın düzenli başarılara gidecek yapıda olduğunu söyleyerek mutluluğunu belirtmiş..

Bir transfer muhabbeti Türkiye'de bile bu kadar uzamamıştı yahu..

City'nin 50'si


Transfer piyasası açıldığından beri Araplar fazla sessizdi.. Wayne Bridge gibi alması çok zor olmayan ve de önemli bir transfer başarısı sayılmayacak bir sol beki kadroya kattılar ki kulübün şartlarını düşününce çok iyi bir transfer olarak göründüğünü daha önce yazmıştım.. Ne bekliyoruz Araplar'dan? Sansasyonel, piyasayı birbirine katacak, Abramovich gibi belki 1-1.5 yıllığına fiyatların yükselmesine neden olacak hareketler.. Şu ana kadar ciddi olarak ilgilendikleri RoQue Santa Cruz vardı.. Konuşulan rakamlar 25 milyon pound civarı.. Bayern'den Blackburn'e "injury prone" etiketiyle piyasasının gayet altına gelip geçen sene beklenmedik işler yapınca fiyatını çok artırdı tabii Santa Cruz.. Bu sene 13 maçta 3 golü var.. City'nin elindekilere bakınca şu kadroda büyük fark yaratabilecek oyuncu mu Santa Cruz? Bence değil.. Para çok, alabilecekleri işlev az.. Ki bu bile kimseyi kesecek bir transfer değil.. Blackburn'e parayı basan herkesin alabileceği bir oyuncu Santa Cruz..

Son günlerde ciddi ciddi Kaka'yla ilgileniyorlar.. İtalya'ya bir heyet gönderdiler.. Milan da 2 gün önce Kaka'yı kesinlikle satmıyoruz kardeşim dedi City'e ama ısrar devam ediyor.. Bugün Kaka'nın menajeri olan Diogo Kotscho, City eğer Kaka'yı istiyorsa paradan daha fazlasını, Kaka'yı almak için olan arzularını koymalı masaya dedi.. 2 gün önce kesinlikle satmıyoruz diyen Milan, City tarafından gönderilen heyetten haberdar olduklarını açıkladı.. Üzerinden doğru düzgün zaman geçmeden Kaka ben Milano'da yaşlanmak istiyorum hacılar dedi, belki de son noktayı koydu kendi adına.. Ama bu hikayenin bir süre daha takip edilmesi gerekecek bence.. City'nin Kaka'ya haftalık 500 bin pound gibi inanılmaz bir rakam önerdiği söyleniyor ki ben hala inanamadım.. Yıllık 24-25 milyon pound demek bu, nereden bakarsan mantıksız.. Kaka'ya bu parayı verecek olan City, Milan'a ne kadar öder? Düşünülmesi gereken bir başka konu da bu.. Kaka'nın Milan'ın açık ara en değerli topçusu, belki de Serie A'nın en müthiş futbolcusu olduğu da herkes tarafından bilinen bir gerçek ama sene başında Ronaldinho transfer edilmiş.. Elde ilerideki forveti ikincil forvet olarak destekleyebilecek Pato gibi bir oyuncu var.. Defansın ve orta sahanın ortasındaki delikler bu kadar barizken ve tek bir adamın satışıyla bu gedikleri rahatlıkla doldurabilecek konuma gelme şansı varken bu fırsat kaçmalı mı Kaka adına emin olamadım..

Telegraph gazetesi biraz City'yle, biraz kulübe her gün yeni topçu getiren abuk medyayla, biraz da taraftarla dalgasını geçer gibi City'nin ara transfer dönemindeki 50 hedefini açıklamış.. Listenin 35-40 elemanı güldürüyor ama hoşuma gitti benim.. Transfer döneminde adı Galatasaray'la anılan bütün topçuların listesinin yapıldığı zamanları hatırladım.. Ocak'ın başından beri bizim takım da 15-20 topçuyu bulmuştur bu şekilde..

Kaka - AC Milan
Kolo Toure - Arsenal
John Terry - Chelsea
Roque Santa Cruz - Blackburn Rovers
Gianluigi Buffon - Juventus
Michael Turner - Hull City
Thiago Neves - Hamburger SV
Adrian Mutu - Fiorentina
Esteban Cambiasso - Inter Milan
Ashley Cole - Chelsea
Ricardo Oliveira - Real Zaragoza
Ronaldo - Flamenco
Vagner Love - CSKA Moscow
Taye Taiwo - Marseille
Carlos Tevez - Manchester United
Fernando Torres - Liverpool
Stephen Warnock - Blackburn Rovers
Luis Fabiano - Sevilla
Sergio Aguero - Athletico Madrid
Torsten Frings - Werder Bremen
Karim Benzema - Lyon
Steven Fletcher - Hibernian
Carlo Cudicini - Chelsea
Craig Bellamy - West Ham United
Colin Kazim-Richards - Fenerbahce
Diego Benaglio - VfL Wolfsburg
Lukas Podolski - Bayern Munich
Cesc Fabregas - Arsenal
Cristiano Ronaldo - Manchester United
Ruud van Nistelrooy - Real Madrid
Michael Essien - Chelsea
Steven Gerrard - Liverpool
Thierry Henry - Barcelona
Antonio Cassano - Sampdoria
Scott Parker - West Ham
Andrei Arshavin - Zenit St Petersburg
Lionel Messi - Barcelona
Xabi Alonso - Liverpool
Stephane Mbia - Stade Rennais
Steve Mandanda - Marseille
Kyle Naughton - Sheffield United
David Villa - Valencia
Clarence Seedorf - AC Milan
Axel Witsel - Standard Liege
Amr Zaki - Wigan Athletic
Emile Heskey - Wigan Athletic
Mario Gomez - Stuttgart
Manuel Neuer - Schalke
Ronaldinho - AC Milan
Iker Casillas - Real Madrid

13 Oca 2009

Barack Obama & Spider-Man


Barack Obama çılgınlığı çizgi roman dünyasına da sıçrayarak son hız devam ediyor Amerika'da.. Spidey'nin ana serisi olan Amazing Spider-Man'in 583. sayısının konuğu olmuş yeni ABD Başkanı.. Spidey Obama'ya yapılan bir komployu çözüp yardım ediyormuş kendisine..

Bu tip özel şeyler yapabiliyor Marvel yöneticileri.. 11 Eylül saldırısından sonra çıkan kara kapaklı 11 Eylül özel sayısını hatırlattı bana direk.. Gerçekten müthiş bir sayıydı o, enkazın arasında ağlayan Doctor Doom'la tepkinin alası verilmişti.. Buna çok gerek var mıydı bilmiyorum ama Marvel'ın 616 evreninin içine etme görevini üstlenmiş olan Joe Quesada kendini bilmezi için güzel popülist çalışmalar bunlar.. Obama küçükken bir Spidey fanatiğiymiş ve koleksiyonu varmış.. Bunu öğrendikleri için bir jest olarak düşünmüşler.. Küçükken fanatiği olduğu bir çr'de kendisini görmek sevindirmiştir heralde adamı..

Kral adammışsın Obama..

James Beattie


Bir süredir devam eden ve geçtiğimiz hafta bir sorun nedeniyle gerçekleşmeyen transfer bitmiş.. James Beattie sezonun geri kalanında ve önümüzdeki 2.5 yıl boyunca Stoke formasını giyecek.. 5-6 yıl önce İngilizler'in yeni target striker umudu olan bu adamın 31 yaşına gelmesi yavaş yavaş yaşlandığımızı düşündürmeye başlıyor bana..

Müthiş fiziği, hava toplarındaki etkisi ve temiz vuruşuyla önemli bir projeydi Beattie Premier League'de.. Southampton'da gösterdiği çıkıştan sonra Everton tarafından kapılan benim de çok sevdiğim bu aslan parçası bir türlü beklentileri karşılayamadı ve en sonunda Championship'e kadar düştü.. Yeteneğinden hala zerre kuşku duymadığım fakat oyuna olan tutkusu konusunda bir şey diyemediğim bu elemanın sürdüremediği çıkışında sakatlık listesinin çok kabarık olması da ayrı bir etken, eklemeden geçmek olmaz.. Stoke'ta seri ve güçlü yapısıyla fena iş yapmayan Ricardo Fuller'le beraber iyi bir çift olabilir James Beattie.. Tony Pulis de böyle düşünüyor olacak ki transfer gerçekleşir gerçekleşmez cilalamalara başlamış.. Fiyat 3.5 milyon pound olmasaydı atılan mükemmel bir olta diyebilirdim tutup tutmamasıyla ilgili.. Verilen para o kadar iyimser bakılmasını engelliyor tabii ama yine de bu arkadaşa olan özel sevgim ve Stoke'un içinde bulunduğu durum bu transferi gözümde olumlu yapıyor.. Stoke, Beattie'den önce West Ham'dan CM3'çülerin yakından tanıdığı Matthew Etherington'ı da transfer etti.. Yavaş yavaş hareketlenmeye başlayan EPL ara transfer piyasasının öne çıkan takımlarından biri olmayı başardı Stoke City..

Britannia Stadium'un bayanları da pek sevinecek bu transfere..

12 Oca 2009

Yoann Gourcuff


Bordeaux aldı gazı gidiyor.. Bu hafta Paul Le Guen'in yönetiminde son zamanların en iyi performansını gösteren PSG'ye 4 attılar ki yaklaşık bir 20 gün önce Monaco deplasmanında da 3-0'dan 4-3 yaparak kazanmışlardı.. Son 4 maçta 4 galibiyetleri var.. Lyon bu hafta sahasında Lorient'i yenemeyince aradaki puan farkı da 1'e indi..

Dünkü 4'lük maçta Yoann Gourcuff'un attığı şu gole diyecek bir şey bulamadım.. İyi ki bizim maça denk gelmedi, Servet'le Meira'ya jübile yaptırırdı şu hareketler.. Bu hafta sonu müthiş goller çıktı, sanırım en şıkı da Gourcuff'tan gelmiş.. İnsan insana yapmaz şunu..

Bordeaux Galatasaray'ın karşısına lider olarak çıkabilir.. Sanılandan çok daha zor olacak bizimkilerin işi..

Edit: Blog görüntüsünü bozdu video, linke çevirdim..

,

Osasuna 2-3 Barcelona


United - Chelsea maçı yine son anda gümbürtüye gitti.. Bu sene EPL'de kaçan 3. büyük maç oldu bu, son dakika arızaları.. United ezip geçmiş Chelsea'yi, eksik maçları eksiksiz tamamlarsa puan farkını çakmış olacak Chelsea'ye..

Eve gelince maçı kaçırmanın acısıyla hangi maça saldıracağımı şaşırdım.. Barca, Milan - Roma maçı aynı saatlere denk gelip, bir de normal insanların seyredebileceği saatte bir NBA maçı eklenince şaşı oldum..

Serie A derbisi hiç kusura bakmasın, bu seneki Barca kendini izlettiriyor her şekilde.. Herkesin söylediği şey, artık bıkkınlık da getirdi ama bu Messi hakikaten farklı ya.. Attığı gol ancak PES'te atılabilecek cinsten.. 5 Osasunalı'nın arasından, kaleciyi öyle dumur edecek bir vuruş yapabilmek sadece 2-3 kişinin becerebileceği bir şey şu alemde, biri de bu adam işte..

Savunmada PiQue, orta sahada BusQuets ve Keita'yla rotasyon işine girmiş Pep.. İlk yarı bölüm bölüm bilindik Barca'ydı, son dakikada Eto'o çaktı, 2. yarı rahat geçecek bir maç daha dedik.. Keita ve BusQuets'li üçlü ikinci yarı sırıtmaya başladı.. Guardiola Henry'yi sol tarafta Frank Rijkaard disiplininde değil, daha serbest, sahayı daha çok dolaşan, zaman zaman forvetin arkasına ve üçlü orta sahanın arasına giren bir yapıda kullandı genelde.. Henry'nin nefret ettiği sol çizgide geçen seneye göre daha iyi olmasının nedeniydi bu serbestlik.. Bugün ilk yarıda Rijkaard'ın sol forveti gibiydi Henry.. Osasuna ikinci yarıya berbat başlayan Barca karşısında önce beraberliği yakaladı.. Bir pozisyonda BusQuets'e yapılan faulde avantaj uyguladı hakem.. Messi top ayağındayken arkadaşının yerde yattığını gördü, durakladı, topu dışarı atmak istedi.. Tam bu sırada topu ayağından kapan Osasunalı topçular kontraya çıktılar ve Barca kalesinde büyük tehlike yaşandı.. Futbolcular birbirine girdi, sarı kartlar çıktı.. Stat alevlendi.. 5 dakika sonra Osasuna 2. golü buldu o coşkuyla.. O sırada Pep Henry'yi çıkarıp Iniesta'yı oyuna sokmanın planlarını yapıyordu.. Mağlubiyet sonrası değişiklik yapıldı, Iniesta hem orta saha mücadelesini yükseltmek, hem de soldan da tipik Barca oyunuyla gelebilmek amacıyla sol çizgiye çekildi.. Ki açık olarak da mükemmel oynayabilmesi gözümde Xavi'den daha değerli yapıyor bu elemanı.. Orta sahada vasat oynayan Keita'nın yerine Bojan girerek forvet sayısı artırıldı.. Barca oluk oluk gelmeye başladı.. Dani Alves'le sağdan, Iniesta'yla soldan düzenli yardırdılar.. Kısa sürede gelen 2 gol, kaçan daha fazlası.. Deplasmanda, yenilgi halinde ve moraller bozukken son 15 dakikada çok ağır bir dominasyon.. Sadece o 15 dakikayı hiçbir Roma - Milan maçına değişmem, öylesine muazzam bir futbol..

Ara ara baktığım Serie A derbisinde Pato'nun attığı ikinci golü de yakaladım büyük şansla.. Messi'nin golünden daha güzeldi belki de, ne yapın edin izleyin o golü.. Dripling sırasındaki topa dokunuşlar, adamı ekarte ediş, neredeyse sıfırdan bitirirken yapılan inanılmaz ötesi vuruş.. Sırf o gol için üzüldüm 2'yi yediklerinde.. David Beckham'ın da iş ahlakına ve uyum özelliğine hasta olduğumu bir kez daha belirtmeden geçmeyeyim, izlediğim yarım saat içinde gördüğüm şey bu İtalya derbisinde..

11 Oca 2009

Manchester United vs. Chelsea


Liverpool, şampiyonluktaki en büyük iki rakibi o hafta karşılaşırken dün Stoke deplasmanından 3 puan alamadı.. Bu seneki liderliklerine rağmen rakiplerinin puan kaybettiği haftalardaki satışları aynen devam ediyor.. United Chelsea'yi ağırlayacak Old Trafford'da.. Bu takımlar hala Pool'un bir adım önündeler ve çok kritik bir maça çıkacaklar bu akşam.. Chelsea berbat Stamford Bridge performansının yanına çok cilalı deplasman karnesini koydu.. İlk yarı bütün klas takımlarla içeride oynadılar.. Fikstürleri bu bakımdan çok dezavantajlı görünüyor.. Ama deplasmanlardaki yaratık performansları işte bu maçı çok önemli yapıyor.. Chelsea gerçekten dezavantajlı mı, yoksa dışarıda oynadığı etkileyici futbolu büyüklere karşı da sergileyebilecek mi onu göreceğiz bu akşam.. Bu maçtan çıkacak galibiyet büyük avantaj getirecek o takıma, 20 hafta kala yapılan şu tabirleri hiç sevmememe rağmen bence durum böyle.. Futbola doyulacak bu akşam, EPL'nin büyük maçları tek başına bütün haftaya yetecek adrenalin veriyor.. Bugün de temponun, zevkin dibine vuracağız sanıyorum..

10 Oca 2009

Cleveland Cavaliers 98-83 Boston Celtics


Garezin mi var arkadaşım Boston'a demeyin, denk geliyor.. Süper bir gece vardı bugün NBA'de.. Saat olmuş 05.38, Lakers - Indiana maçını bekliyorum.. Orlando - Atlanta'yla açıldı gece.. Cleveland'la Boston'un efsane maçı başlamadan onu izleriz ilk yarı dedik, yetti zaten ilk yarı.. Orlando devrede 40'a yatırdı Atlanta'yı.. Jameer'in ilk yarının sonlarına doğru yerlerde sürüklenerek yaptığı abuk driplinginden sonra verdiği pasın asist olarak Orlando'ya 3 sayı kazandırması sonrası kanal değiştirdim ben.. Redick'in 3 tane üçlüğünden sonra iyice gerçekçilikten uzaklaştı maç.. (Redick güzel çocuk bu arada, severim)

Gecenin maçı Cleveland - Boston'du.. Doğu Konferansı yıllar sonra gerçek bir rekabet yakaladı.. Cleveland - Washington'dan yaratmaya çalıştılar bir hadise ama tutmadı tabii, Gilbert dönünce belki.. Batı'daki çekişmelerin haddi hesabı yok.. 5-6 tane contender, son 10 yılın 2 hanedanı olunca bir konferansta çekişmelerin kralları orada.. Batı güçlü güçlü diyoruz devamlı, hakikaten de öyle.. Bu sene önemli miktarda zayıflamış Batı bile fark atıyor hala Doğu'ya güç ve performansta.. Ama buna rağmen 3 şampiyonluk adayının 2 tanesi Doğu'da.. Bu da bu iki takımın mücadelesini en beklenen müsabakalardan biri yapıyor.. Üstüne geçen sene 7. maça giden doğu finali sosunu ekleyin.. Al sana Cleveland - Boston.. Fazla bir şey yazmayacağım, başlıyor maç ama LeBron oynadı, Boston izledi.. Z dönmezse bu Cleveland korkutur adamı.. Acil bir yumuşaklık lazım bu takımın merkezine.. Gelmiş geçmiş en iyi performanslardan biriyle sezona giren Boston Celtics'e ne olduysa Staples Center'da kan döküldükten sonra oldu.. Lakers mağlubiyetiyle birlikte Cleveland önündeki bu mağlubiyet son 9 maçta yedinci oldu.. LeBron kendi çaldı, kendi oynadı.. Arada iki göbek attırdı takım arkadaşlarına.. Paul Pierce'ın canına okudu, ki gecenin en zevk aldığım anlarıydı bunlar.. Sonuç, özellikle ikinci yarıda son derece rahat, kasmadan alınmış bir büyük maç.. Celtics bunun öcünü alır Boston'da ama o zamana kadar doğunun kralı Cleveland.. Doğunun yeni ikincisi ise Orlando Magic..

Maç başlar, ben kaçar..

Need for Ribery


"Kontratımın sonuna kadar (2011) Bayern'de kalacağımın sözünü veremem.. Hayatın insanın önüne neler getireceği hiç belli olmuyor.. Her şeye açığım.."

Satıcı her yerde satıcı.. Hiçbir kadınla uzun süreli ilişki yaşayamayan serseri delikanlılara benziyor Ribery.. Bayern'in aldığı "ah"lar bu şekilde mi çıkacak onu yakında göreceğiz.. Yaramız büyük, kaşımayalım daha fazla..

9 Oca 2009

Yusuf Şimşek


Haber dün gece düştü piyasaya ama Trabzon'un çok daha önceden devrede olması nedeniyle tam olarak da kesinleşmemişti, her kafadan bir ses çıktı.. Uzun süre inanmadım Beşiktaş'ın Yusuf'u alacağına.. Önce şaka dedim.. Daha sonra 1 milyon liraya yakın para üstüne Aydın Karabulut ismini görünce emin oldum.. Bu olsa olsa bir Demirören transferi olabilirdi..

Aydın Karabulut'un 3-4 yıl sonra ne duruma geleceği konusunda hiçbir fikrim yok.. Fakat takımın elindeki en önemli 1-2 genç yetenekten biri olduğu kesin bir gerçekti.. 20 yaşını yeni bitirdi bu çocuk ve 33 yaşındaki Yusuf Şimşek'e karşı yüklü bir parayla birlikte elden çıktı.. Uzun süre kiralıktır dedim ama bütün haberler bonservisle verildiği yönünde.. İşin kötüsü sabah uyanıp bu transfer haberini okuyan Beşiktaşlılar Mehmet Özdilek'in "Aydın'ı kiralık istedik, vermedi Beşiktaş.." cümlelerini de okuyacak bir yandan..

Delgado bavulunu toplasın gitsin artık bu transfer üzerine.. Biz Arda'ya kızıyoruz şut özelliğin yok evladım, biraz çalış diye.. Beşiktaş 33 yaşına gelmesine rağmen Arda'dan daha kötü şut atma yeteneğine sahip olan Yusuf Şimşek'i kadroya katıyor.. Yaş 33, mücadele yok.. Al ver yapacak orta sahada, 2-3 tane de Sergen pası atacak tamam.. İzlemesi çok keyifli oyuncudur Yusuf ama Beşiktaş'ta değil! Yıldırım Demirören ve Mustafa Denizli'ye futbolda "vizyon" diye bir kavram olduğunu hatırlatmak isterim..

8 Oca 2009

Downing & Bentley & Lennon


2-3 post altta Downing'in Tottenham'a transferini değerlendirirken Tottenham'daki sol açık yokluğundan da bahsetmiştim.. Londra kulübüne dair en bilinen gerçeklerden biri zaten bu.. Boro kesin olarak transfer konusunu kapattı, Spurs'e başka adreslere bakmasını söyledi ama haberler durulmuyor tabii.. Telegraph gazetesi Aaron Lennon, zaman zaman Spurs sol kanadında oynayıp beklentileri doğal olarak karşılayamayan David Bentley ve Stewart Downing üzerinden istatistik karşılaştırması vermiş.. Bentley ve Lennon'un Downing'e göre daha isabetli şutlar attığı, yine Downing ve Lennon'un Bentley'e göre daha iyi dripling yaptığını göstermekten başka ne işe yaramış bu karşılaştırma onu bilmiyorum.. İngilizler'in Amerikalılar gibi istatistik manyaklığının boyutlarını göstermesi güzel fakat.. Bizimkiler de son zamanlarda bu konuda çıkış içerisinde ama daha Lincoln'ün asist sayısında bile anlaşamıyoruz, elin adamları neyin yüzdesini tutuyor orada.. Downing'in asist sayısı az kalmış bu arada bu sene.. Mutsuz tabii çocuk, ona yoralım..

Spurs ya kadro içinden, ya da başka yerlerden çözmeye çalışacak bu sorunu.. İkinci şık çok daha yakın ihtimal elbette..

Trafik Kazası


Cristiano Ronaldo Manchester havaalanı dolaylarında yaptığı kazada Ferrari'sini pert etmiş.. Arabanın durumundan nasıl büyük bir olay olmadı bu İngiltere'de ve içinden nasıl en ufak bir sıyrık olmadan çıktı Ronaldo anlamadım, uzun süre şaka zannettim haberi.. Hakikaten sağlam ve güvenli araba yapıyormuş bu Ferrari.. Ronaldo arabayı sürerken hemen arkasında da Bentley'siyle Edwin Van Der Sar varmış.. Dua etsinler zincirleme bir kaza olmadığına.. 170.000 pound'luk Ferrari'yi görünce böyle üzülüyor insan.. Ronaldo'yu sevmeyenlerden "Bu çocuk da iyice şımardı canım.." yorumlarını bekliyoruz şimdi..

7 Oca 2009

Michael Skibbe 2


İlk filmi çekmiştik birkaç ay önce.. Ama çoğu hikayenin olduğu gibi, bu filmin de bir sequel'e ihtiyacı vardı.. Galatasaray zor süreçlerden geçti ilk yarı boyunca.. Taraftar ve yönetimin sezon başı mutlak bir şekilde benimsediği Şampiyonlar Ligi'nden mahrum kaldı.. Ligde istediği oyunu uzun süre oynayamadı, bunun uzantısı olarak istediği puanları da toplayamadı.. Hocası eleştirildi, korkak olmakla itham edildi.. Yine istenen oyunun uzun süre gelmemesi sene başında yapılan şaşalı transferlerin zamanla sorgulanmasına neden oldu.. Eleştiriler yönetime sıçradı, üst kuruldan teknik kadroyla ilgili anlamsız kararlar çıktı.. Çok eleştirilen hocanın yardımcıları kovuldu.. Senelik aldığı para çok da matah olmayan ve 1 yıllık sözleşme imzalayan Skibbe'yi gönderme hareketi olarak yorumlandı bu haklı olarak ama mali yönden bu düşünce gayet saçma duruyordu.. Hocanın iki kolunu kırarak bir iyileştirme mümkün müydü? Bu, cevabı hiçbir takımda ve hiçbir zaman öğrenilemeyecek sorulardan biri.. Metanetli çıkan hocanın üzerine geçen sene 5 attığı, takımın canına okumaktan imtina etmemesiyle uzun süre anlamsız bir şekilde prim yapmış, kovulmaktan beter edilen biri teknik danışman sıfatıyla getirildi.. Gık demedi Skibbe.. Birçoğu bunu onursuzlukla açıkladı, bense başından itibaren yalnız bir adamın onur mücadelesi ve gurur savaşı olarak gördüm.. Birbirinin zıttı olan iki kavramın aynı konuda bu kadar uçlarda yorumlanması da sadece futbola özgü hadiselerden biri heralde.. Güzellikle mi açıklanır bu, başka bir şeyle mi o konuda emin değilim ama.. Yıllardır bu işten para kazanan, sadece 1 yıllık ve piyasa şartlarında oldukça vasat bir paraya imza atan adamın sadece tazminatını alabilmek için katlandıkları şeylerdi bunlar bizim basına ve taraftara göre.. 32 yaşından beri maaşlı hocalık yapan Skibbe'nin o parayı kaç defa cebinden çıkarabileceği benim yorum yapabileceğim ya da bilebileceğim bir şey değil.. Sancılı süreçte gelinen nokta nedir? UEFA'nın 3 tane major takımından 9 puanı alarak ikinci çıkmış, ligde önü gayet açık duran bir Galatasaray..


Michael Skibbe'nin bu süreçteki hatası nedir peki? Her hocanın düşebileceği, çok temel bir yanlış yaptı Alman.. Michael Skibbe bu takıma bir mantalite değişimi, bir futbol reformu yapmak için geldi.. Bunun için getirilip getirilmediğinden emin değilim fakat sahaya yansıtmak istediği düşünce, ortaya çıkarmaya çalıştığı sistem ve düzen Türkiye'de daha önce hiç denenmemiş bir olgu.. Futboldaki mantalite ve sistem değişiklikleri oldukça sancılı bir süreçtir ve iyi yönetilmesi gerekir.. Bu sancıları sahada minimum düzeyde yaşamak için gerekli ilk şart da sağlam bir kondüsyon ve fizik güçtür.. Bu iki konunun Galatasaray'ın ilk yarı boyunca sıkıntısını en çok çektiği şeyler olması hem ligi başlamış, gayet hazır ve sert bir şekilde Galatasaray'ın karşısına çıkan Steaua karşısındaki direnç gösteremeyen takıma ve Şampiyonlar Ligi'ne, hem de son 10 yıldır teknik koordinasyondan çok fizik mücadeleye doğru gayet yanlış ve amaç dışı bir şekilde evrilen Türkiye Ligi'nde deplasmanlarda yeterli mücadelenin gösterilememesine ve bu nedenle alınamayan sonuçlara mal oldu.. Eleştirilmesi gayet haklı olan bir konuda iş burada da hakkaniyet sınırlarını aştı fakat.. Arda, Lincoln ve Kewell gibi üç tane beyinin ilk 11'de çıkması ya da Kalli'nin bu yönden de son derece köhneleşmiş, bütün mücadelesini Türk olma üzerinden şekillendiren bir takım ortaya çıkarması göz önünde bulundurulmadı.. Fatih Terim'in CL ön elemesi oynayacağı için sezonu çok önceden açıp erken form tutan, ortalara doğru düşüşe geçen, sezon sonuna doğru tekrar vites yükselten Galatasaray'ı ondan sonra gelen bütün hocalar için mükemmel bir reçete olarak duruyordu önde ama Terim de sırtını Hagi, Popescu ve Sukur'e yaslayarak iş götüren bir motivasyon hocasıydı zaten, gerek yok ki bakmaya..


Skibbe'yi zorlayan bir hata daha vardı kendisinden kaynaklanmayan.. Türk insanının futbola bakış açısı.. 15 yıl boyunca Türkiye'de futbolun kitabını yazan Hakan Sukur'u kazma ve beceriksiz, iki çalım atan overrated'ları büyük topçu yapan bir futbol görüşü bu.. Değişmesi imkansız, götürüsü yıllarca getirisinden çok fazla olan bir anlamsızlık girdabı.. Michael Skibbe Galatasaray'a gelişinden sonra, hakkında hiçbir şey bilmeyen bir insanın sadece yarım saatlik bir araştırmayla ulaşabileceği, net bir hücum futbolu sistemcisi.. Bunu yaratırken yapılan ilk iş nedir? Savunmayı sağlama almak.. Futbol felsefesinin ana damarını hücum olarak seçmiş insanların genellikle seçimleri bu yöndedir.. Üçlü defansın üzerine gelip dörtlü felsefesini yerleştirmeye çalışarak yine köklü bir değişim yaratma peşinde olan Terim de ilk senesinin önemli bir bölümünü savunmayla uğraşarak geçirdi.. Bu geçişi törpülemek için sırtını kaydırmalı sisteme verdi, öne geçilen bütün maçlarda forvet çıkarıp defans ya da orta saha oyuncusu sürdü sahaya.. Yenemiyorsan yenilmeyeceksin kavramı Terim'in ilk senesinde ortaya çıkmış, 3. senesinden itibaren ise çoğu Galatasaraylı'nın gülüp geçtiği bir futbol deyişidir.. İlk senesi için gayet mantıklı olan bu hadise daha sonraları yenemiyorsan yeneceksin kardeşime dönüştü, ilk seneki sancılar unutuldu.. İlk senesinin devresine kadar küme düşme dolaylarında gezen Frank Rijkaard da benzer eleştiriler almıştı, oradan dönüş az daha eşi görülmemiş bir futbol olayıyla sonuçlanıyordu.. Devamında La Liga dominasyonu ve CL geldi.. Skibbe'nin de alttan hücumu inşa ederken ilk başta savunmaya önem vermesi onun olduğundan farklı görünmesine neden oldu..


Gelinen süreç bir "one touch football" yapısı ve Skibbe anormal bir hızla kat etti takımın hücumdaki paslaşma olgunluğunu.. Galatasaray'ın Arda, Lincoln ve Kewell aynı anda sahada yer alıyorken kora kor, müthiş bir fizik mücadele gösterme şansı yok.. Bu, sahanın her noktasında gösterilen presin Terim zamanından beri futbolseverler arasında bir mit oluşunun da artık yıkılmaya başlaması anlamına geliyor.. Terim'den beri Galatasaray taraftarı arasında bir efsanedir pres futbolu.. Lucescu'yla başlayan süreçte hiçbir hoca bu presi tam anlamıyla sahaya yansıtamadı ama bu eleştirilerden de en çok nasibini alan hoca Skibbe oldu.. Eto'o, Roni, Messi, Deco, Xavi ve Iniesta'lı Barcelona'nın futbol düşüncesi neyse, Skibbe'nin kafasındaki gerçek de odur.. Rakibi bekleyen, presi sadece gereken noktalarda yapan, topu aldığı zaman müthiş bir pas trafiğiyle rakibi yarı sahasına hapseden, teknik koordinasyonuyla rakibi korkutan ve sahasından çıkarmayan bir yapı.. 4'lü defansın dışında hücumda yukarıdaki 6'lıyla yer alan Barca'nın müthiş bir fizik koyduğu görülmüş müdür sahaya? Xavi, Deco ve Iniesta çift yönlü oyuncular olmasına rağmen toplamda takım savunması ve direnç anlamında birçok takıma karşı eksik kalacak kadronun ligde ve Avrupa'da, her takıma karşı gösterdiği dominasyon neyin sonucudur? Topu alınca vermeyen ve rakibe bu anlamda bıkkınlık getirerek sürekli geriye yaslanmasını sağlayan one touch football.. Son 5-6 maçta yakalanan %90'lık pas oranı çoğu takımın en erken 1 yılda ulaşabileceği bir olgunluk.. Skibbe bunu 6 ay içinde başardı.. En büyük eleştirileri aldığı Metalist maçında Ukraynalıların yaptığı toplam pastan 2.5 kat fazla "olumlu" pas yapan bir Galatasaray yarattı sadece yarım sezonda.. Bu dominasyondan pozisyon zenginliği çıkmaması gayet haklı bir eleştiri konusu ve bence o anormal yenilgiyi açıklayan etkenlerden biriydi ama biraz olsa hakkının verilmesi gerekmiyor muydu? Hala verilmiyor.. Bir takımın her 10 pasından 9'unu isabetli kullanması, bunu üst üste 2-3 maçta yapabilmesi müthiş bir futbol hadisesi.. Dünyanın neresinde gerçekleşse heyecan uyandıracak, tebrik edilecek bir ürün.. Ama Türkiye'de iyi futbolla skoru getirmeye başladığında bile hocayı tamamen dışarıda bırakarak sadece "futbolcunun istemesi" basitçiliğine indirgenebiliyor.. İlk 4 ay istemeyen topçular bir anda istedi, Skibbe iyi kadroyu kullandı.. Önemli kesimin gözünde hala budur Galatasaray'ın son 1 ay yakaladığı oyun anlayışı..


Korkaklık.. Bu da futbolda sık yaşadığımız futbol psikozlarından biri.. Savunma oynatanlara denir, belki haklı da olunur yerine göre.. Ama hücumculara denmesin yahu lütfen.. Fatih Terim'i, Zico'yu, Michael Skibbe'yi böyle abukluklarla itham etmesin kimse.. 4-4-1-1'i kurdu, koskoca Galatasaray tek forvet oynar mı dedi taraftar.. Diğer kokuşmuş sistemlerin Avrupa'da iş yapmadığını Lucescu sonrası dönemde net olarak göremeyen, kulüp tarihinin Avrupa'daki en büyük hüsranlarını sadece 5 yıl gibi kısa bir dönemde ortaya çıkaran gereksizliklere tutunmuştu taraftar.. Galatasaray'ın içine eden tek ön libero, çift forvet düzeni büyük takım kimliğiydi.. Bunu iddia edenin Galatasaray taraftarı olmasıysa en acı olanıydı dışarıdan bakıldığında.. Bir takımdan bir forvet çıkıp, onun yerine orta sahaya savaşan bir oyuncunun gelmesi Türk insanı tarafından hücum adına bir iyileştirme olarak sayılmayan, takımı hücumda geri, savunmada ileri götürecek bir değişiklik.. Bunun tersini sıklıkla savundum burada.. Gelinen nokta nedir? Olympiakos, Metalist, Hertha gibi son 5 yılda ezmenin hayal bile edilemediği gayet önemli takımlara karşı ortaya konan büyük bir futbol dominasyonu.. Ortadan bir ön libero çıkarıp büyük takım kimliğiyle bir forvet ekleyerek aynı oyunu ve sonuçları alabileceğini iddia edenler rüyalarında yaşamaya devam edebilirler futbolu.. Gelinen nokta yine bu tip çift forvet zırıltılarının kesilişi ve çift defansif orta sahanın Skibbe'nin bir imzası haline gelmesi.. Yetecek mi ilerleyen zamanlarda? Hayır yetmeyecek.. Lincoln'un bu form durumunda Arda ya da Kewell'dan birinin kesilip bir defansif orta saha takviyesiyle klasik bir 4-3-3'le sahaya çıkması gereken zamanlar gelecek Galatasaray'ın.. O zaman neler konuşulacağı da şimdinin konusu olmasın.. Zamanı gelince her şey konuşuluyor zaten..

Takımın önünde hala büyük sorunlar, dağ şeklinde de duruyor.. Kaleci, forvet ve orta sahanın ortası dışındaki bütün bölgelerde sıkıntı var.. Rıdvan babanın 3. opsiyonu olan Baros ligin en iyisi olarak öne çıktı, tehdit bile edilemiyor diğer 2 forvet tarafından.. Orta sahanın ortası tamamen sorunsuz ama bir tercih sıkıntısı yaşanabilir.. Topal, Barış ve Ayhan'a Linderoth katılıyor.. Topal ve Barış savunma ve fizik mücadele yönünden en doğru seçim gibi aslında ama defans dörtlüsüyle hücum dörtlüsünün zaman zaman büyük kopukluklar yaşaması bu iki hattı iyi top yapan bir oyuncuyla birleştirme gerekliliğini doğuruyor.. O soğukkanlılık ve teknik meziyet iki oyuncuda da yok ve Ayhan çift yönlü bu yapısıyla kadro içindeki tek ve en değerli eleman.. Bu nedenle kesilmesi de gayet zor görünüyor ama bunu bir sorun olarak değil de hocanın yaşayacağı güzel ikilemler olarak değerlendirmek lazım..


Sıkıntılı bölgelere gelelim.. Tandemde Meira ve Servet'in yaşadığı uyumsuzluk sezon başından beri devam ediyor.. Bunu öndeki iki defansif orta sahanın varlığı ve bütünleşik bir yapıyla minimuma indirmek mümkün ve zaman zaman da indiriyor zaten takım ama sağlam ve çabukluğunu yakalamış bir Emre Güngör hala o bölgeye şart.. Bek ve "açık/forvet"lerse en büyük sorun olarak görünüyor benim gözümde.. Sol bekteki Hakan Balta stoper yapısıyla pek kabul ettiğim bir profil değil ama elde daha iyisi de yok.. Hakan Balta sol bekteyken sağ bekteki oyuncunun olabildiğince hücuma destek veren, gittiğinde mümkünse geri dönmeyen bir yapıda olması 4'lü defansın hücum anlamında işlerlik kazanması için çok önemli bir şart.. Çift taraflı bek çıkarma işinden Galatasaray bu yönüyle mahrum kalıyor ve bu büyük bir futbol eksikliği bence ama mücadele gücü yerinde olmayan bu takımda bir oyuncunun daha tandemin yanında beklemesinin avantajlarını da yok sayacak değilim.. Hakan Balta kaydırmalı defans ve klasik 3-5-2'ye dönüldüğü dönemlerde üçlünün sol stoperi olarak eksiksiz maçlar çıkardı ve Arda'nın sol tarafta tek başına heder olmasını engelleyen en büyük etkendi.. Fakat bek olarak oynarken bu etkileyiciliği yaratamıyor ve sağdan deli bir sağ bekin hücuma destek vermesi en büyük gereklilik olarak öne çıkıyor.. Sabri sağ açıktan devşirme yapısıyla Hakan Balta'yı tamamlayan en büyük etken ve sağlam olduğu sürece 4'lü defansın sağının en önemli oyuncusu.. Tobias Linderoth'un oynamaya başlamasıyla birlikte Skibbe tarafından sağ bekte ilk opsiyon olarak kullanılacağını okuduk bazı yerlerde.. Böyle bir seçimle oluşacak 4 stoperli yapı Galatasaray'ın hücumda yapmak istediği işlere anormal zarar verir.. Allah korusun demekten başka yapılabilecek bir şey yok bu konuda.. Ve 4-4-1-1'in hücumdaki çoğalımını sağlayacak olan açık/forvet mevkiisinin Arda ve Kewell'la bir türlü işlerlik kazanamaması.. Bunda bu oyuncuların 90 dakika boyunca gidip gelebilecek güçte ve fizik kalitede olmamalarının en büyük sebep olduğunu söyledim, düşüncem devam ediyor.. İki oyuncunun da sağda yapamaması artık kabullenilmesi gereken şanssız futbol gerçeklerinden biri.. Sağdaki dönüşümü de futbol yaşantısının sonlarına gelen Kewell'dan değil, her geçen yıl futboluna yeni bir şeyler eklemesi gereken Arda'dan beklenmeli bana kalırsa.. Mehmet Yıldız transferi bu konuda hocaya önemli opsiyonlar getirebilirdi, olmadı.. Kaydırmalı sistem bir başka opsiyon ama üçlü ve dörtlüdeki geçişlerin sağ kanatta yaşattığı sorunlar takımın canını yakabilir.. Klasikleşmiş yapı bu açıdan çok daha uygun..


1 aylık süre Skibbe'nin imdadına yetişti.. Bu pasa dayalı futbolun 15 dakikalık patlamalar şeklinde değil, genele yayılması önemli, ki ancak sezon sonuna doğru görülebilecek bir şey bu.. Bu devre arasında, bu takımın sahaya koyacağı fizik kalitenin maksimimuna ulaşması gerekiyor.. Hacettepe maçından sonra iyileşen oyun anlayışının artık skorlara yansıması ve bir galibiyet serisinin şart olduğunu yazmıştım.. Skibbe 4'te 4 yaptı devre arasına kadar ondan sonra.. İyi sonuçların devam etmesi gerekiyor futbolun iyileşme sürecinde.. Bunda da Skibbe'nin en büyük yardımcısı fizik ve mücadele gücü olacak eğer durumun farkındaysa..

Michael Skibbe Terim sonrası dönemde bu takımın başına gelmiş en önemli, en heyecan verici futbol beynidir, bence.. Çoğu kişiye göre hala hoca olmayan, kurulan her iyi takım iyi oynamalıymış gibi oyunculardan beslenen, kenarda sadece maçı izleyen, oyuna hiçbir etkisi olmayan bu Alman bana göre müthiş bir taktiksel zekadır.. Bu takım Bordeaux'ya elenebilir, bu takım bu sene şampiyon olamayabilir.. Ama yaşanan bu başkalaşım, uzun yıllar boyunca devam etmesi gereken bir birlikteliğin tohumlarıdır.. Bu yazıyı üst üste 3-4 kötü sonuçtan sonra Skibbe'nin kellesinin uçabileceğini bilen biri olarak yazıyorum.. Galatasaray belki şansla, belki bilinçli bir şekilde uzun bir süre sonra büyük bir şans yakalamıştır.. Kaybetmemesi de en büyük kişisel yılbaşı dileğimdir kulübün geneliyle ilgili..

hit counter
Blogger tarafından desteklenmektedir.