5 Haz 2010

Unutulmazlar: Diego Armando Maradona

"Muhabir: Onun gibi olmak ister misin?
Küçük kardeşi: Açıkçası hiç düşünmedim..
Muhabir: Hiç mi?
Küçük kardeşi: Onun bu dünyanın dışından olduğunu inkar edemezsiniz.."



4-5 yaşındaki Hugo Maradona'nın ağabeyi hakkında bu saptamayı yaptığı bir ortamda normal bir durumdan bahsedemezsiniz.. Daha ülke sınırları içinde ciddi anlamda piyasaya çıkmayan Maradona fenomenini ilk ağızdan böyle anlatmak gerekir belki de.. 10 yaşındayken Argentinos Juniors'un küçük takımı Los Cebollitas'ta oynamaya başlayan Diego için ilk hocası Francisco Cornejo şöyle der: "Onun o yaşında sahada yaptıklarını görünce ailesine döndüm ve sordum: Onda bir gariplik var değil mi?" Duruma Cornejo'dan belki biraz daha alışık olan babasının cevabı ise kuru bir evetten ibarettir.. Kasedi çokça ileri saralım.. 1994 Dünya Kupası'nda ikinci turda Romanya tarafından paketlenen Arjantin'de tam bir yas havası vardır.. Ülkenin ünlü radyocularından Alejandro Dolina, El Diego fenomenini daha açıklayıcı bir şekilde masaya koyan bir itirafta bulunur: "Benim için Diego'nun kupayı kazanamaması, Arjantin'in Dünya Kupası'nı kazanamamasından çok daha üzücü bir durum.."


Maradona nasıl anlatılır açıkçası çok fikrim yok.. 1982 doğumluyum ve 1986'da önce Dünya Kupası, arkasından Napoli'yle Serie A şampiyonluğu kazanarak zirve performansını sergileyen El Diego'ya yetişememiş bir bireyim.. Doğal olarak Maradona favori oyuncularımdan biri değil ve hiçbir zaman da olmadı.. Benden çok daha genç olanların bu fenomene nasıl kapıldıkları hakkında ise hiçbir bilgim yok.. Benim için Maradona ve Pele'dense Roberto Baggio, Gheorghe Hagi ve Lionel Messi her zaman daha değerli oyunculardır.. Bu adamları izledim ve izlemeye devam ediyorum, ama hayatımda canlı maçını izlemediğim, ya da çok küçükken denk geldiğim adamların taraftarı olmam mümkün değil.. Bu anlamda Maradona'nın oyun gücü hakkında özellikle bizim nesle söyleyebileceğim bir şey yok.. Bir üst jenerasyon ise zaten Maradona'yı en iyi zamanında canlı izleyen kesim ve onların da benim burada yazacağım şöyle adam geçerdi, böyle efsaneydi cümlelerine ihtiyaçları yok..

1970'te, 10 yaşında futbola başlayan ve çok kısa zaman içinde bütün ülkeyi ele geçiren bir furyaya dönüşen Maradona'nın hayatında birçok dönüm noktası mevcut.. Bunlardan birincisi ilk maçına çıkışı El Diego'nun.. "Evden çıktığımda saat 11'di.. Altımda bir kot pantolon, üzerimde ise beyaz bir tişört vardı ve inanılmaz gergindim.." şeklinde özetliyor Maradona bu önemli günü.. Argentinos Juniors'daki harika başlangıcından sonra 1978 Dünya Kupası için Arjantin'in takım seçmelerinin olduğu gün ise Maradona'nın profesyonel kariyerindeki ilk düşüş.. Arjantin'in teknik direktörü Cesar Luis Menotti tarafından çok genç olduğu için kadroya alınmayan 10 numara yaşadığı hayal kırıklığını anlatmak için kelimeler bulamıyor.. Tek bilinen eve gidip saatlerce ağladığı ve bence bu reddin onun futbol hayatında negatif bir motivasyon unsuru olarak öne çıktığı.. Menotti'nin tüm eleştiriler sonrasında 78'de şampiyonluğu kazanması ve Maradona'nın kariyerinin ilerleyen dönemlerinde geldiği nokta kararın tam bir kazan-kazan örneği olarak öne çıktığının ispatı.. 1981'de tek sezonla efsane olduğu Boca Juniors'a transferi ve ilk sezonunda takımı müthiş bir performansla şampiyon yapması sonrasında 1982 Dünya Kupası ise ondan beklentilerin çok yükseldiği ilk büyük organizasyon.. Gruplardan turnuvanın açılış maçında 1-0 kaybettikleri Belçika'nın arkasından ikinci sırada çıkan Arjantin, ikinci turda İtalya ve Brezilya'yla aynı üçlü gruba düşer.. İlk maçta İtalya'ya turnuvanın yıldızların sert ve hırçın savunma oyuncusu Claudio Gentile tarafından tekmelerin yardımıyla adeta pasifize edilen Maradona'nın standardının çok altında bir oyunuyla kaybeder Arjantin.. Bir sonraki maçta Brezilya karşısında mutlak galibiyet gerekmektedir fakat bu sefer de karşısına Zico çıkar ve Brezilya oldukça rahat bir galibiyet alır, 85. dakikada oyundan atılan isyankar Maradona ise evine döner..


1986'da ise her şey çok farklı olacaktır.. Futbol tarihinin en dominant oyuncusu her zaman için Pele olarak bilinir ama o seneki Dünya Kupası bireysel performans yönünden bu oyunun zirve noktalarından biridir.. Turnuva boyunca sahada adeta dayak yiyen, özellikle gruplarda İtalya ve Kore Cumhuriyeti karşısında saha çizgileri içinde zulüm gören, muhtemelen bir turnuva boyunca faul yapılma rekorunu da ele geçiren Diego Armando Maradona, gruplardan sonra özellikle çeyrek final ve yarı finalde dubleler yaparak takımı finale çıkarır ve 100 bin küsur seyircinin önünde Batı Almanya oldukça zorlu geçen bir maçın ardından mağlup edilerek Diego'nun ilk ve tek Dünya Kupası gelir.. Turnuvanın da önüne geçen İngiltere maçı ise futbol tarihine işlenir.. O ana kadar atılan en güzel ve en tartışmalı golü tek 90 dakika içine sığdırabilen oyuncu zamanının en klası olan Diego Armando Maradona'dır.. Her ne kadar 70 metre kat ettiği gol İngilizlerin skandal savunma anlayışıyla şu an için çok etkileyici görünmese de şartların zamana uygun olarak değerlendirilmesi sonucunda hala tarihin en özel birkaç golünden biri olarak öne çıkıyor bence..


Maradona'yı Maradona yapansa 1986 Dünya Kupası ve elle atılan golden çok Napoli'yle başardıklarıydı.. Tarihinde şampiyonluğu bulunmayan bir İtalyan takımına yaşatılan 2 şampiyonluk ve kazandırılan bir UEFA Kupası bir daha hiçbir oyuncunun Maradona olamayacağının bir kanıtı olarak futbol dünyasına servis edilen bir argüman.. Her ne kadar Diego'dan önce Napoli, çoğunluk tarafından küme düşmemeye oynayan bir takım olarak görülse de (aksine düzenli kafaya oynayan ve Avrupa'ya giden bir ekiptir) yapılan iş müthiştir.. Muadili bir oyuncunun Tottenham'a ya da Villarreal'e giderek takımı şampiyonluğa ulaştırmasıdır ki bu da şu anda oldukça imkansız görünür.. Maradona, Napoli'ye transfer olduğunda 1960'lardan sonra ülkeye egemen olan catenaccio etkisini artırarak devam ettirmektedir ve 80'lerin ikinci yarısında hocalık yapmaya başlayan Arrigo Sacchi etkisini daha göstermemiştir.. Napoli de ilk şampiyonluğunu müthiş bir defansif organizasyon sonucunda almıştır ve Maradona, ortak kanının aksine Serie A'daki defansif sistemlerin egemenliğinin kendisi için bir avantaj olduğunu, yeteneğini ve kilolu görüntüsüne rağmen daima güçlü bir oyuncu olarak fiziki avantajını başarıya ulaşmak için yardımcı olarak kullandığını söyler ki sonuna kadar haklıdır.. 1990'da sakat bir ayak bileğiyle takımını yine finale kadar çıkaran ve İtalya'da, kendi takımına karşı tüm İtalyan taraftarlara Arjantin'i desteklettiren 10, sadece eşsiz yeteneği ve yaptıklarıyla değil, milli duyguları futbol sahalarında ilk öldüren oyuncu olarak da öne çıkar.. Kendisinin prime'ına yetişememiş, onu izleyememiş biri olarak bana büyüklüğünü en iyi anlatan örnek de budur, eşsiz bir olayın başkahramanıdır..


Uyuşturucusuna, futboldan koparılmasına ve bundan sonra oyuna eskisi gibi dönememesine hiç girmek istemiyorum.. Oyuncu kendisine anlamsız bir örnek olma misyonu yüklemedikçe istediğini yapmakta özgürdür kuralını kendi adıma Maradona için de işletirim ben.. Yaptığı yanlışları büyük bir yüreklilikle sahiplenmesi de halkçı yapısıyla birlikte kendisini büyüten diğer etkenler olarak öne çıkar.. 15 ay ceza aldıktan sonra sadece futbol sevgisi nedeniyle kameralar önünde hüngür hüngür ağlayan, futbol kariyeri boyunca samimiyetsizliğin s'sini bile izleyenlere hissettirmeyen Maradona için iki aşk vardı.. Biri kızları, diğeri futbol.. Bu oyundan çok büyük oyuncular geçti.. Bazıları sahaya çıkıp futbol oynadı, Diego Armando Maradona ise trend yarattı.. Ben Maradona'yı canlı izleyemedim.. Son sözü üst jenerasyondan, onun özel hayranlarından birinin cümleleriyle bitirmek isterim:

"16'sında milli, 18'inde şampiyon, 22'sinde dünya yıldızı, 26'sında efsane, 31'inde kokainman, 44'ünde ağır yaralı... Futbolu sevmeyen kaldıysa yeryüzünde, onu seyretmedikleri içindir..."

Bağış Erten




9 YORUM:

Adsız dedi ki...

sende maradona gibisin. her yazında samimiyet var.

Great White dedi ki...

Maradona' yı çocukluk dönemimde de olsa TV' den kanlı canlı izleme şansına erişmiş olduğum için kendimi şanslı bir futbolsever olarak görüyorum doğrusu..

Arşiv görüntülerinden izleyebildiğimiz kadarıyla futbolun henüz evrilmediği, yerden kayarak müdahalelerin yapılmadığı, kalecilerin yere düşmeden maç bitirdiği dönemlerde efsaneleşen Pele' yi saymazsak bu gezegenin gördüğü en büyük futbolcudur bana göre Maradona..

Millet onu Messi ile karşılaştıradursun (ki Messi hayranıyımdır) Maradona sahada bir yıldız futbolcudan çok daha öteydi. Sahadaki karizmasıyla rakibi ve hatta hakemi dahi psikolojikman ezen bir duruşu vardı. Paralize olmuş takımını iki mükemmel hareket, mimik ve jestleriyle şaha kaldıran bir liderdi. Sadece futbolcu değil, aynı zamanda gerçek bir idealistti. Tamamen protest siyasi duruşu ve özel hayatındaki çalkantılarıyla da gerçek anlamda bir fenomendi..

Dünya' nın belki de en fazla tekme yiyen yıldızlarından bir tanesi olmasına rağmen (o dönemlerde yıldız futbolcuyu koruma önlemleri tam gelişmemişti) tek başına maç kazandıran bir futbolcu tipi olmasının yanısıra estetik açıdan da tam bir futbol şöleni sunardı..

Napoli' de gerçekleştirdiği mucizenin yanısıra 86 Dünya Kupası' nı adeta tek başına almış, 90 dünya kupasında ise finale gene onun inanılmaz performansıyla çıkmıştı Arjantin. 94' de de ilerlemiş yaşına rağmen grup maçlarındaki performansıyla gene bütün maçlarını kazanan Arjantin kokain skandalı sebebiyle diskalifye oluşunun ardından anında elenmişti..

Neyse, biraz uzun oldu. Direkt bloga yazsaymışım enikonu bir post çıkarmış neredeyse:)

Güzel bir değerlendirme olmuş. Bağış üstadın da son sözü durumu özetlemiş zaten. Teşekkürler..

benden bu kadar dedi ki...

dün akşam bi arkadaşla telefonda bunları konuşuyordum parma maniac..

maradona ve peleyi karşılaştıran insanların en az 50-55 yaşında olması gerekmez mi. canlı izleyemediğin oyuncu hakkında ne yorum yapabilirsin, ne de biri diğerinden iyiydi diye konuşabilirsin..

ya biz cristiano ronaldo ve messi aynı ligde olmadığı için karşılaştırmayı uygun görmedik bi süre. maradona ile peleyi karşılaştırmak nasıl bi fantezidir? çağdaş olmayan iki adam.

özetle şurda mutabık kalmıştık, izlemediğin oyuncu hakkında yorum yapmak büyük oranda atmasyon olur. haliyle benim için büyük oyuncu demek zidane demektir..

bu sabah açtım burayı, sanki dün gece senle konuşmuşuz gibi paralel fikirlerle yazmışsın :)

toparlarsak..güzel bi tesadüf, maradona'ya objektif yaklaşan nadir bulunan bir yazı, ankara'nın güzel havası, gençler çıkıp gezmeli eğlenmeli..

ben kaçtım :)

mitya dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=8NI5oTTW_is

Great White dedi ki...

Video muhteşemmiş yahu..

Şu video bile Maradona' nın salt yıldız bir futbolcudan çok daha fazlası olduğunun kanıtı olsa gerek..

Eyvallah mitya..

tobias dedi ki...

90 ve 94 dünya kupalarında izledin mi maradonayı ? yaşın ona müsait.
bir de ben seni 85 li falan sanıyordum tardini. yaşlıymışsın :))

Parma Maniac dedi ki...

tobias 3 yaşın lafı mı olur şurda :)

90'da çok bilinçsizdim ve Baggio'ya hasta oldum, dikkatimi çekmedi Maradona.. Kararımdan memnunsuzluk duymadım hiç :) 94'de ise Yunanistan'a attığı golden itibaren izlediğimi ve bu muymuş o Maradona dediğimi hatırlıyorum.. Onca şeyden sonra etkisiz bir turnuva geçirmişti, ben yine Baggio'cuydum.. 4 yaş daha büyük olsam her şey farklı olabilirdi..

lembo dedi ki...

yazı güzel bizim gibi arajntin sevdalıları için.. yalnız, arjantin 1990'da yarı finalde elenmedi, finali federal almanya'ya 1-0 kaybetti.. 1994 de maradona ilk tur maçlarında oynadı.. 2. tur maçında diego sahada yoktu ve onun kokain skandalıyla karma karışık olmuş arkadaşları vardı..o şekilde romanya'ya yenilip elendiler..

Parma Maniac dedi ki...

lembo yarı finalde elendi yazmadım ki zaten..

"1990'da sakat bir ayak bileğiyle takımını yine finale kadar çıkaran..."

diğer kısımda da aslında anlamadım ilk başta neye karşı çıktığını ama sanırım Cornejo'nun sözleri nedeniyle yazdın, ben gördüğümde bağlantı kuramamıştım.. Baktığım kaynakta 1994 diyordu ama 1990 sonrası da olabilir, bir araştırıyım o konuyu..

hit counter
Blogger tarafından desteklenmektedir.