Maçı beyaz ekranın önünden de izlesen, o müthiş açılı Sami Yen kapalısında da olsan Galatasaray'da değişen fazla şey yok.. Vasatın istikrarının bu boyutta devam ediyor oluşu futbolda bile şaşırtıcı.. Sezon başı, transfer eksiği, sakat oyuncular, kamp sonu yorgunluğu gibi takımın önüne konabilecek sayısız yerinde bahane mevcut ama yaklaşık 1 senedir süren sorunların birebir kopyasını sezonun ilk resmi maçında görüyor olmak bunların etkisini azaltıyor..
Galatasaray'da 4-3-3 etkisi devam ve merkezde tercih edilen oyunculardan Ayhan'ın tandem önüne atılıp Sarp'ın sol iç olarak sahada yer alması ilginç bir Rijkaard seçimi.. Servet'le tekniği azalan savunma önüne top çıkarma adına yapılan bir takviye olarak okumak gerekir muhtemelen.. Galatasaray merkezine uzun süredir sallayan biri olarak bugünkü keşmekeşte tekrara girmeye gerek duymuyorum.. Ayhan bütün top kayıplarına rağmen doğal pasör bir oyuncu ve topla sistemi işletmeye çalışan tek merkez oyuncusu olarak en kötü maçında bile öne çıkar.. Bugün de sayısız top kaybına rağmen bu böyleydi ve 34 yaşındaki Ayhan'ın merkez liderliği yaptığı takımda söylenecek fazla söz kalmaz.. Ayhan'ın doğal pasörlüğü, Sarp'ın fiziği ve Barış'ın sahaya koyduğu güç ile fizik kondüsyon modern bir iç oyuncusunda neler olması gerektiğinin bireyler üzerinden ayrı örnekleri.. Tek vücutta toplanması gerekenleri üç parça halinde orta üçlüye yaymaya çalışırsanız da ortaya çıkan takım budur, fazlasını bekleyemezsiniz..
Mehmet Batdal, gol gelene kadar target striker özellikleriyle takım hücumunun merkezinde yer alıyordu ama Arda'nın golüyle etkisi azaldı ve orta sahayla yaşadığı kopukluklar tekrar ortaya çıktı.. Yeni bir oyuncu için fazla önemli değil ama açılması gerekir.. Yine de yüzü kaleye dönük oyunundaki soru işaretlerini silecek bir oyun sergileyemedi ama zamanı ve kredisi büyük.. Kenarda yer alan Arda ve Serdar'ın forveti çoklayamayan doğal oyun tarzları ise bozuk merkezde oyunu tekdüzeleştiren diğer durumlardı.. İkinci yarıda sahada olmayan Arda ilk yarıda hemen hemen her pozisyonun içindeydi ama takımdan değil de oyundan sürekli koptuğunu düşündürdü, topsuz oyunda da bana çok az koştu gibi geldi..
OFK Belgrad tipik bir orta-doğu Avrupa karması takımı görünümünde.. Yaratıcılık ve yetenek sorunları bariz ama belli bir sistem ve disiplin üzerinden yürümeye çalışıyorlar.. Bugün sahaya koyduklarıyla o kadar minimalist takıldılar ki maç sonunda skor nedeniyle yaşadıkları sevinç benim gözümde anlam buldu.. İlk 15 dakikada Servet'i birkaç defa sırtına alan Nemanja Milic dışında göze batan bir oyuncuları yoktu ve ortalama sistemleri ön plandaydı.. Bütün sorunlarına rağmen oyunu çirkinleştirmeyen, fırsatı bulduklarında Galatasaray yarı sahasına yerleşmeye çalışan bir takımdı ve sırf bu nedenle sahadaki garip futbol ve oyunla alakasız skora rağmen fazla üzülmedim.. Görüntüleri bu kırık Galatasaray'ın bile rakibi olamayacakları yönünde ama tek bir maç bu seviyede asla yeterli değildir.. Kendi evlerinde, seyircileriyle birlikte farklı bir hüviyet gösterme ihtimalleri mevcut..
Galatasaray'da umutsuz olacak sayısız neden var ve bu maçın özelinde bunlar geçerli olmaya devam ediyor.. Takım sezonun ilk resmi maçın tek yabancıyla çıktı ve sadece bu, ilk 11'e girecek 5 farklı oyuncunun mevcut olduğunun bir göstergesi.. Takımın yarısı yok ve bunun ne zaman tamamlanacağına dair bir veri de yok.. Orta üçlüdeki bu sıkıntılar nedeniyle hala sezona Arda'yı çift için önüne alan 4-4-1-1'le girilmesi gerektiğini düşünüyorum.. Bu vasat merkeze yaratıcılığı ve zekayı monte etmenin tek yolu an itibarıyla yapı değişikliği ama Rijkaard'ın planları arasında bunun pek olmadığını görüyoruz.. Elano'nun durumu hala belirsiz ama satılmaya çalışıldığını bilmeyen kalmadı ve bunun gerçekleşmemesi durumunda ilk sezonunda bekleneni verememiş oyuncudan beklediğinizi alma fırsatını da harcamış oluyorsunuz.. Son yarım saatte oyuna giren Pino konusunda fazla bir şey görme fırsatı olmadı.. Sabri'nin önünde oynayan bir oyuncuya daha çok uygun fırsatlarda 2-3 pas vermediğine canlı tanık olmak dışında görülebilecek çok şey yok.. Hızı ve ivmelenmesi yerinde ama topa dokunuşlarında özel bir durumun bulunup bulunmadığını anlamak için en az bir 90 dakika izlemek gerekiyor.. Kewell'ın oyuna girişiyle takımdaki zeka ve bilgi artışının net fark edilmesiyse bu konudaki ortalamanın ne boyutta olduğunu yeniden gösterdi.. İkinci golde çok büyük payı vardı ama Rijkaard'ın onu oyuna alırken Batdal'ı çıkarması 2-0'dan sonra Belgrad'ın çok daha rahat ileri açılmasına olanak verdi.. Baros yokken Batdal'ın sahada daha uzun süre kalması gerektiğine inanıyorum..
Uzun ve yorucu günden geri kalanlar karmakarışık bir şekilde bunlar.. Maçın öncesinde ve ilk 15 dakikada ortam güzeldi ama gelmeyen futbol seyirciyi de düşürdü.. Yine de ilk maç ve fazla sallanmayan bir rakibe göre reaksiyon fena değildi tribünde.. Ne olursa olsun, sahada ne kadar paspas bir futbol ortaya çıkarsa çıksın uzun süredir uğrayamadığım o kapalı üstte takımı tekrar izlemek çok büyük keyifti.. Bu maça göre aklın almayacağı skora fazla üzüntü duymamamın temelinde de muhtemelen bu yatıyordu.. Elano problemi bir an önce çözülsün, Baros takıma sağsalim geri dönsün ve merkeze Cana'yla beraber iki yeni ekleme yapılsın.. Ortaya çıkan takım 180 derece farklılaşır ama bunun uyumunu Rijkaard ne zaman sağlayabilir ve zorlu ilk haftalarda takım nasıl bir reaksiyon verir orası şu anda muamma.. Bunu da bir Pino'yu 3 haftada bitiremeyen, arızası net belli takımda yeni sezonun ilk maçında merkezi Ayhan-Sarp-Barış halinde bırakan yönetim düşünsün.. Muhtemel bir başarısızlıkta zaten düşünmeleri gereken çok şey olacak ve bunun için süreleri de başlamış durumda..
Forma editi: Somon spotların altında da harika ama yeni fontlar bence net fiyasko..