İkinci periyodun ortasından itibaren gösterilen tepki ve devamı bu maça "kayıp" düşüncesiyle çıkılmadığını gösteriyor ama yine de garip olan şeyler var, "kazanalım ama kaybetsek de olur" düşüncesinin hakim olduğu çok netti bence.. Belki Slovenya'da da vardı bu, belki olmalıydı ama kaçan fırsat bence büyük.. Engin ve Sinan'la başlanan maç oyuncuların aklında mutlaka acaba dedirtmiştir.. Keza ilk gruplardaki rahat maçlarda kullanılan ama ikinci gruplardaki önemli maçlarda ana rotasyondan çıkan Bekir Yarangüme'nin maçın başında oyuna girmesi de.. Açılan farklarda böyle oyuncular farkı kapatmak için kullanılabiliyor evet ama genel bir gariplik vardı maçın başında.. 19 sayılık geriye düşüş bu ortamda beni hiç şaşırtmadı ama şaşırtmalıydı.. Bu turnuvada bir takımdan 20 sayı geriye düşmek bu form durumunda düşünülmemesi gereken bir şeydi..
Maç o farklarda tehlikeli bir yere doğru gidiyordu, 5'te 5 yaptıktan sonra böyle büyük farkla alınacak bir mağlubiyet takımın havasını bozabilirdi.. İkinci çeyreğin ortasından itibaren geri döndük.. Yanılmıyorsam 14-0'lık bir seri ve 5-6 sayılara geri dönüş.. Keyfimiz yerine geldi, bir de bu şekilde kazanırsak müthiş olur dedik ama bu sefer de ikinci yarıda Tanjevic'in ağırlıklı alan savunması geldi.. Kazandığımız maçlarda dönem dönem kullanıp çok fayda gördük alan savunmasından ama bu maçta ipin ucunu biraz kaçırdık.. Tanjevic'in takımı savunmada dinlendirme düşüncesinin baskın olduğunu anlamak zor değil ama işte bu düşünce de kaybetsek de önemli değil düşüncesinin takımda hakim olduğunu gösteriyordu.. Slovenya bu kadar şutör bir takımken ve üzerine maç içinde iyi şut atıyorken ikinci devrede alan savunmasını bu kadar çok kullanmanın bence başka mantığı yoktu.. Yine de müthiş bir şekilde maçı son anlara kadar soktuk.. Udrih'in Ender'e üçlükte yaptığı faul saçmalıktı, faydalandık.. Son topta Ender'in içeri müthiş dalmışken topu dışarı çıkarmasıyla müthiş bir şans bulduk.. Engin'in bu kadar boşken sokması gerekiyordu, olmadı.. Ender'den yüksek bir bırakış bekledim ben, önü oldukça açıktı ama muhtemelen Tanjevic'ten boş üçü bulalım, maç uzamasın uyarısı geldi..
Sonuç olarak çok tehlikeli bir yere girdik.. Başlıktaki dörtlü bir kanatta, çok daha zayıf takımlar diğer tarafta.. Slovenya'yı buraya alıp en tehlikeli 4 rakibe birbirinizi kırın ve finale tek takım gelin diyebilirdik.. Müthiş bir avantaj olacaktı.. Şimdi önce Yunanistan'la oynayıp, geçmemiz durumunda Fransa-İspanya'dan gelen takımla oynayacağız.. Yunanistan'dan bir korkum yok, Kazlauskas'la girdikleri yol bizim gibi sert savunmalar için büyük dert değil.. Geçeceğimizi düşünüyorum ama yarı final için böyle yıpratıcı bir maçtan sonra o kadar umutlu olamam.. Şampiyon olmak istiyorsan bunları zaten yeneceksin mantıksız bir savunma değil.. Ama diğer taraftan kolayca finale gidip en zorla finalde karşılaşmak bence turnuva yolunun olması gerekeniydi.. Buradan çıkabilirsek finalin çok ağır favorisi oluruz, ama sağlam acı çekeceğiz o yolda.. Seçim buysa yapacak bir şey yok.. Cuma günü bol şans takıma..
4 YORUM:
ispanya fransa serisinden gelenin daha yipranmis olacagini dusunuyorum.
alan savunmasını gereğinden fazla uyguladı koç hakikaten. rakip aralıksız üçlük sokuyorken, daha farklı formüller denenebilirdi. yine de turnuvadaki genel oyun yapımıza uygun biçimde; savaşarak, sonuna kadar deneyerek oynadığımız bir maçtı. maçın sonunu da gayet güzel oynadık bence. udrih'in büyük yardımları olsa da, asla pes etmeyeceğimiz sinyalini verdik. son top girmedi, olur bunlar diyip geçelim.
engin'in kritik şutunun girmemesi işimize yarayabilir, çok ümitsiz olmamalıyız. yunanistan'ı geçtiğimiz taktirde -ki ben favori olduğumuzu düşünüyorum- yarı final eşleşmelerinde, her ihtimalin ortada olacağını düşünüyorum. oralara çıktıktan sonra, rakip seçmek pek mantıklı durmuyor. buraya kadar elde ettiğimiz başarılar, daha da ötesine geçemememiz halinde, sönük kalacaktır. biz takımdan memnun kalsak ta, ilerisi için istikrarlı bir yapı adına olumlu gelişmeler olduğunu düşünsek te, bu oyunun güzel bir sonla noktalanması önemli.
Bence bu mağlubiyet eşleşme güçlüğü açısından sorun çıkarsa da bir maçın kaybederek sürekli kazanan takım olma serisini ürdürme baskısını ortadan kaldırmış olduk. Bu durum ilerleyen turlarda eğer devam edebilirsek takımın üstündeki baskıyı azaltacaktır. Hidayetin maç sonunda söylediği "bu mağlubiyetten ders aldık" açıklaması da bunu gösteriyor. Aklıma ZenMaster Phil Jackson'ın "kötü oynadığınız bir maçı kaybetmek kazanmanızdan daha iyi olabilir" sözü inşallah bizim takım içinde geçerli olur. Oynanan maçlardan sonra aklımda kalan ve muhtemel rakiplerimizin bir zayıflık olarak görebilecekleri durumları şöyle kendimce sıraladım:
1- Ömer Aşığın inanılmaz performansına gölge düşüren serbest atış zaafiyeti. "Hack a Aşık" taktiği diğer takımların iştahını kabartıyor.
2- Hucumdaki statikliği dünkü maçta aşamadık. biraz daha tepeden ikili oyun oynama gayreti içinde olmalıyız ki forevetlerimiz eşleşme güçlüğü yaratacak avantajlara sahipler bunu kullanmak gerek.
3- Rotasyondaki oyuncuların katkı verecekleri oyun düzenini iyi belirlemek ki şimdiye kadar bir sorun yaşamadık ama her geçen maç bu zamanlama da kaymalar görülmeye başladı.
4- Tanyeviç'inde oyuncular kadar mental güç harcaması onunda favori olma durumunda gerekli taktiksel kurguyu ortaya koyamaması olabilir.
Tanyeviç demişken geçmişte şampiyon yaptıkları takımların hep "underdog" takımlar olarak değerlendirilmesi bu durumlarda göreceli olarak daha güçlü İspanya Fransa Yunanistan gibi takımlarla eşleşerek bunun avantaja çevirmeyi düşünmüş olabilir. Maçı uatmayıp galibiyeti hedefleyen oyunu çizmesi bunu gösteriyor gibi geldi bana...
semih'i 3. opsiyon olarak kullanalım lütfen. herhangi bir basekotbol fundementali olmayan topu potaya karpuz gibi sallayan en ufan bir yumuşaklığı bile olmayan sadece uzun. beni asım pars'ı hatırlatıyor.
kaya, mehmet okur gibi uzunlar varken bu çocuğun oynatılmasını anlamak mümkün değil.
faullerde biraz dikkatli olursak ender ve semih daha az süre alırsa yunanistanı rahat geçeriz. yarı finalde İspanya
Yorum Gönder