Bir süredir Galatasaray'ı değerlendirirken geçen sene üzerinden yürümeye çalışıyoruz.. Zira diziliş aynı, mantalite aynı, oyunculara biçilen roller çok benzer, dolayısıyla sistem de çok yakın.. Geçen sene hoca değişimi gelene kadar ve ondan sonrasının analizleri ayrıntısıyla blog geçmişinde mevcut.. Bu kadar benzer yapıların sahaya konduğu durumlarda artılar da, eksik ve arızalar da benzer biçimde çıkıyor ortaya.. Bugünkü puan kaybı kendi açımdan, en azından iç sahada beklediğim bir hadise değildi, ama Denizlispor maçıyla başlayan süreçte çok net arızaların olduğunu da dilim döndüğünce söylemeye çalışıyorum burada.. Tablo çok pembe, her şey yolunda ve iyi gidiyor.. Michael Skibbe ne kadar iyi bir hocaysa, Rijkaard ondan bir o kadar üstün, farklı çözümleyici özellikleri olan ayrı bir beyin.. Geçen seneki arızalara rağmen ortada ufku açık, gelişime ve değişime uygun, parlak bir sistemin tohumları varken bu sene Rijkaard'ın beyniyle çok daha fazlasını vadediyor Galatasaray.. Kalite yönünden biraz daha gelişmiş bir kadro, iki teknik adamın en büyük farkının ortaya çıktığı fizik kalite yönünden çok daha dayanıklı ve güçlü hale gelmiş bir oyuncu topluluğu.. Ama tüm bunlara rağmen eğer sistemin 4-4-1-1'se Türkiye gibi sert ve boşlukların çok az verildiği yavaş bir ligde ortaya çıkan arızalar ve bunların çözülmesinin zaman alacağının, uzun bir süreç gerektirdiğinin geçen seneki gibi saptanmasının gerekliliği..
Kasımpaşa maçının özellikle ilk yarısının konuşulması gerekiyordu.. Ama devrede yapılan değişikliklerin takıma getirdiği hava, ikinci yarıdaki müthiş futbol, çok daha önemlisi hakemin çoğu kararıyla maçı bir futbol müsabakasından çıkarıp farklı bir yere koyması benim açımdan maçı bitirdi.. Oysa Topal ve Sarp'ın Galatasaray merkezinden götürdükleri, geriden çıkmayan topun bu oyuncuların resmen defans hattındaki tandemin benzerini orta sahada oluşturmaları sonucu oyuna girişinin engellenmesi Galatasaray'ın pas yaparak yaşayan merkezini öldürdü.. Geçen sene üzerinden gidelim, Skibbe'nin çözemediği en net problemlerden biri Ayhan ve Topal'dan oluşan orta hattın oyuna katılımının çok düşük seviyede kalmasıydı.. Rijkaard'ın Ayhan'lı yapıda bunu çözüme ulaştıracağı ilk haftalarda çok net olarak göründü.. Ama Ayhan'ın yaşadığı sakatlıktan beri geçen seneki sıkıntılar geri geldi, orta sahada yaşanan pas zaafiyeti ilerideki 4'lüyle diğer oyuncuların bağını kopardığı gibi, geriden kurulması gereken oyunun önünde de Sarp ve Topal gibi kısmen ağır iki oyuncunun oluşturduğu bir seti çıkardı önümüze.. Rıza Çalımbay'ın Sami Yen için gayet lüks sayılabilecek fazla hücumcunun Galatasaray'ın defans ve orta hattı arasındaki hareketliliği bir kez daha teknik açıdan iyi bir stoperin Galatasaray'daki yokluğu geyiklerini doğuracak.. Oyunu kurmanız için mutlaka klas bir stoperin gerekliliği futbolun gerçeklerinden biri midir? Oyun bek üzerinden ya da içlerin dönüşümlü olarak tandeme yaklaşmasıyla kurulamaz mı? Bunlar Galatasaray özelinde olmadan konuşulması gereken konular futbolda.. Ama defansif orta sahaların bu durumda olduğu takımda sürekli ısıtılıp önümüze getirilen bu oyun kuran stoper muhabbeti daha bir süre gider Galatasaray'da.. Hagi sonrası 10 numara laneti net bir şekilde önümüzdeyken, bir de görünmeyen Popescu sonrası oyun başlatan stoper belası var Galatasaray'da..
Eskişehir yönünden, oyuna başlanan düzen Sami Yen deplasmanı için fazla cesur.. Rıza Çalımbay'ın Mehmet Yılmaz'ı kullanırken Sivasspor'un Mehmet Yıldız'ından bir parça esinlendiğini düşünüyorum.. Artık nesli yavaş yavaş tükenen benzer tipte iki target man, hücum ve savunmada rakip sistemi şaşırtmak ve bozmak için kullanılıyor.. Yılmaz, Yıldız kadar etkili değil.. Ama genel anlamda faydalı bir rolde olduğunu da kabul etmek gerek.. Karan, Mehmet Yılmaz, Burak ve Youla'dan oluşan bir topluluk ilk yarıdaki Galatasaray'ın büyük dominasyonunun bir nedeni.. Buradan Galatasaray lehine çıkmayan pozisyonlar ise yine geçen seneki sıkıntıların bir özeti, tanıdık bir futbol gecesi..
Nonda'nın varlığı bugün özellikle ilk yarıda çoğunluklu olarak kanatlara inilip orta yapma çabasının bir tamamlayıcısı mıdır bilmiyorum.. Bunun cevabı muhtemelen evet.. Nonda golünü attı, görevini belki yaptı.. Geçen hafta devrede girip 3 gol atmasından sonra Baros'u sorgulayıp Nonda bu takımın gerçek forvetidir canım diyenlerin bir benzeri olmak istemiyorum.. Ama bu takımda bir tane gerçek forvet vardır, onun da arkasında 15 yazar.. Rijkaard'ın yaptığı tercihlere saygı göstermek, 45'te girip 3 tane çakan oyuncuyu da ödüllendirmek gerek.. Fakat bunun dışında Nonda'nın düzenli olarak geriye gelip orta sahanın içine girmeye çalışan oyununun ileride çoğalmayı engellemesi gibi, oyuncunun genel ağırlığının ve yavaşlığının Galatasaray'ın hızını da çok önemli oranda baltaladığını görmek gerek.. Benzer şekilde Mehmet Topal da bu geceki koordinasyonu engelleyen, ağırlaştıran orta saha etkenlerinden biriydi.. Sarp'la karşılaştırmasında daha önce söylediğim gibi, Ayhan döndükten sonra bu yapısıyla Mustafa Sarp'ı kesmesi şu an için mümkün değil.. Injury prone özelliğinden sıyrılıp artık antrenmanlarını ve fizik gücünü sekteye uğratmadan futbolunu çeşitlendirmesi gerek.. 1-2 ayda bir yaşadığı sakatlıkların bunda büyük etken olduğunu biliyorum ama şu an için durum benim gözümde budur Topal'la ilgili..
Beraberlikle beraber ilk 6 hafta yeteri kadar övdüğümüz takım için biraz da kötü polislik yapalım.. Harry Kewell'ı taraftarın çok sevdiğini çok iyi biliyorum, zira ben de tam anlamıyla hastasıyım bu adamın.. Leeds'deki dönemi benim için dünyanın en iyi sol açığı, tek başına Leeds United destekleme sebebiydi.. Ama ondan sonra yaşadığı sakatlıklar ve talihsiz hastalığı zirve için kapışmasını engelledi, iyi ve düzenli olarak tecrübe yapan bir oyuncu haline geldi.. Galatasaray'a gelmeden önce bile dünyada en sevdiğim 4-5 oyuncudan biriydi.. Ama şunu söylememe engel değil.. Geldiği günden beri teknik anlamda saha içinde Galatasaray'a verdiği fazla bir şey yok.. Çok önemli goller attı, ki bir sol açık/forvetten bunu beklersiniz.. Ama kendisini alma nedenimizle ilgili fazla bir şey göremedik, görememeye devam ediyoruz.. Galatasaray'da kalsın, futbolu burada bıraksın, profesyonelliği ve azmi Galatasaray'daki gençler için örnek olsun.. Burada hiçbir sorun yok.. Ama saha içindeki yokluğunun artık konuşulması gerekiyor.. Kewell denince sadece kendisine duyulan sevgi nedeniyle akan suların durmasını fazla anlamıyorum.. Kader Keita'nın sağdan getirdiği sisteme cuk oturan açık/forvet performansının bir kısmını bile gösteremiyor Kewell.. Stil aynı olmak zorunda değildir, bir takımın iki açığı da patlayıcı güç ve delici olacak diye bir şey yoktur, buna eyvallah.. Bir taraf forveti tamamlarken, diğer tarafın daha geride kalıp orta saha özelliği göstermesi de diğer ülke takımlarından tanıdık olduğumuz durumlar.. Ama ben bu anlamda da bir artısını göremiyorum Kewell'ın.. Elano'nun gelişiyle benim için net bir kulübe oyuncusu olmuştur.. Elano konusundaki tasarrufun nasıl olacağını hala bilmiyorum, bunu 1 ay içinde daha iyi anlayacağız ama onun durumundan bağımsız, Kewell için hala aynı fikirdeyim.. Bu Galatasaray'da süper bir kulübe oyuncusudur, oluşturulmak istenen takım için de kenardan gelebilecek böyle bir veteran güç her zaman önemlidir.. Bu yönden ilerlemek daha mantıklı olacak bence Harry abi konusunda..
Son olarak maçın geneline gelelim.. Beşiktaş ve PAO, hatta Kasımpaşa maçlarında verilen pozisyonlar takıma ve hocaya çakmak için fırsat kollayanların en büyük argümanıydı.. Bugün Eskişehirspor'a net bir pozisyon vermeden Galatasaray iç sahada maçı kazanamadı, 3 puanı da hak etmedi.. Sistem ve mantalite sürekli pas ve hücum.. Bundan çıkan pozisyonların değerlendirildiği maçlarda, 3-0'dan sonra verilen pozisyonların nazarımda fazla değeri yok.. PAO maçı, Kasımpaşa maçı, kısmen Beşiktaş maçı Galatasaray'ın net olarak hak ettiği, çok pozisyon vermesine rağmen rakibi zorlaya zorlaya kazandığı maçlardır.. Rakibe pozisyon verilmeyen bir maçsa sezonun en kötü 90 dakikası olarak öne çıkabiliyor.. Çakmak için bekleyenler için neyin olduğu, nasıl gerçekleştiği önemli değil tamam ama bu son paragraf da bu maçın son bölümünde olsun istedim.. Zira başarıların, futbol düşüncenin ne olduğu üzerinden şekilleniyor bu oyunda..