Maçın başlamasıyla birlikte geçtiğimiz haftadan güvenli futbolun abartılısını sahaya koymaktan çekinmediğini gördüğümüz Hakan Kutlu'nun takımına karşı Galatasaray'ın topa hakim bir şekilde rakip sahada oynamaya çalışmasını yadırgayan bir insanın olduğunu sanmıyorum.. Maça tamamen kendi kalesinin önünde başlayan Denizlispor'a karşı fazla bir şey yapmadan oyunu kenarlara yayan, hatta soldaki Caner - Arda ikilisine rağmen sağ taraftaki Uğur ve Barış ikilisini daha çok kullanmaya çalışan bir başlangıç gördük.. Arda yine mümkün olduğu kadar içe kaçıp ikincil bir misyonla Caner'in önünü açmaya çalışır vaziyetteyken sağdan kesilen bir topa vurduğu kafa ve attığı güzel gol bir açık/forvetin nasıl oynaması gerektiği ve hangi görevlere sahip olduğu konusunda bir derstir.. Kewell'ın da Galatasaray'ın ilk yarıda istatistik anlamda kurtarıcısı olmasının altında yatan gerçektir.. Büyük oyun hakimiyetinden çıkmayan gol pozisyonları yaklaşık 1.5 senedir Galatasaray klasiği.. Düzelmesi için aynı futbol beynine ve kadroya uzun bir zaman verilmesi gerekliliği de burada çokça geçen futbol normlarından biri.. Bence tabii..
İlk 30 dakika Denizlispor yarı sahasındaki kör dövüşü, sağ açık organizasyonları ve Denizli defansı arkasına kaçırılmaya çalışılan Jo üzerinden gerçekleşti.. 30'dan sonraki ilk yarının son 15 dakikasına ise kimse hiçbir anlam veremedi.. Braga ve Berberovic'e yardım eden Güray Vural ve Angelov ikilisiyle Galatasaray merkezini geri itmeye çalışıp defans üzerine baskı kurmaya başlayan Denizlispor'un Galatasaray'ın iç tarafında fazla kademeye rastlamadan rahat bir şekilde sahayı boylamasına kat etmeye başladığına şahit olduk.. İlk yarım saati rakip kalede oynayan takım son 10-15 dakikada o dönemde yapamadığı baskıyı kalesinde gördü, çok daha ciddi tehlikeleri kalesinde yaşadı.. Giovani transferinin altında yatan ve sistem endişeleri yaratan pozisyon değişimlerinin sıkıntı yaratabileceğinin ilk kanıtlarından biridir bu maçın 30-60 arası.. Sadece Elano'nun içte dağılması değil, forvet arkasında oynayan Emre Çolak'ın da savunmayla hiç işi olmaması ve Denizlispor'un sert oyunu karşısında tamamen erimesi Galatasaray merkezindeki Sarp ve Elano'yu tamamen rakip oyuncularla karşı karşıya bıraktı.. Bu ortamda Elano'nun defolar iyice ortaya çıktı ve Sarp'ın üzerine tamamıyla binen yük Denizlispor'un yarım saatlik bütün etkinliğine rağmen büyük yüreği maçın yıldızlarından biri konumuna getirdi.. Şubat 2009'da Skibbe'yle Denizli deplasmanında kolay bir galibiyet almıştı takım ve o maçta da Douglas Braga en beğendiğim oyunculardan biriydi yanındaki Berberovic'le beraber.. Aslında yetenekleri sınırlı olan ve tamamıyla fizik-kondüsyonuyla etkili olan bir oyuncu fakat Galatasaray merkezindeki dirençsizlikle bugün oyunundaki vasat yumuşaklığı da sahaya fazlasıyla yansıttı.. İkinci yarıda Denizli'nin golünde Braga'nın driplingine arkasında 25 metre koşarak eskortluk yapan Elano ve kesilen topta kademeye Engin'i sızdıran Uğur birincil sorumlulardır.. Önce Çolak çıktı ve yerini Giovani'ye bıraktı, daha sonra Rijkaard Elano'ya daha fazla dayanamadı ve buraya eklenen Ayhan Akman tecrübesi ve pozisyon bilgisi Denizlispor'un etkinliğini bitiren faktör olarak maçın tahtasına yazıldı..
Galatasaray'ın 1-1'e Jo'yla verdiği cevap maçın kilididir.. Cevap hemen gelmese dirençli Denizli kademesinde işler zorlaşabilirdi.. Jo'nun Denizli'nin ilk yarıda kontrolü biraz elden bırakmasıyla bulduğu pozisyondaki bilek hareketleri efsane, vuruşu kendisinin normali.. Çok klas gol vuruşuyla Türkiye'de karşılanan Jo'nun bitiricilik ortalaması bu vuruşa yakınsar ama bunun fazla önemi yoktur, forvette önemli olan pozisyona girebilme yeteneğidir.. Attığı goldeki pozisyonda da ikinci şansı bulmasa Galatasaray'ın golü gecikebilirdi.. Giovani'nin gole kısmi yetenek ve hız katkısı güzeldi ama heyecanını biraz daha törpülemesi gerekiyor.. Tabii Arda Turan'ın da oyuncunun topla ilk kat etme çabasında ellerini açıp niye vermedin jestlerinde bulunmaması.. Giovani de buna Galatasaray içlerine ve Arda'ya iki pozisyonda burdayım, yollayın şu topu hareketi yaparak karşılık verdi.. İlk maç uyumsuzluğu diyerek üzerinde durmamak mantıklı olur ama bence bir uyarı gerekir ilk maç sonrasında..
Maçın en güzel hadiselerinden biri Barış'ın sağ açıkta Galatasaray hücumuna ve defansına kattıklarıdır.. Özellikle onun bir kenarda olduğu maçta Galatasaray merkezinin verdiği açıklar ise ekstra olumsuz özellik gösterir zira buradan Barış'ın çıkması ve Keita'nın girişi genel takım savunmasında bir düşüklük olarak elbet geri dönecektir takıma.. Barış Özbek ilk yarının sonunda Elano'nun yanındaki performansı ve iki maçtır sağ açıkta takıma kattıklarıyla benim hala Sarp'ın önünde Elano'nun yanına yazdığım ve orada oynaması gerektiğine inandığım bir oyuncudur ama Giovani Dos Santos transferi bu opsiyonu en azından bir süreliğine ortadan kaldırmıştır.. Benim futbol kafam gidişatın eninde sonunda o noktaya yaklaşacağıdır fakat böyle olması durumunda bile o ara dönemin fazla puan kaybı yapılmadan geçilmesi şarttır.. Rijkaard'ın kafasındaki düşünceye elbette zaman vereceğiz.. Çokluk açısından bir sorun yok fakat nitelik eksikliği ciddi rakipler karşısında bu takımı çok zorlayacak gibi görünüyor..
Galatasaray'ın fikstür dezavantajı böyle maçlarda puan kaybı yapılmamasını zorunlu kılıyor.. Kötü oyuna rağmen gelen 3 puan bu anlamda güzel.. Sabri ve Balta'nın bir an önce beklere dönmesi, Sarp'ın kısıtlı yeteneklerle bu formunu devam ettirmesi zor zamanlarda ve yeni düzene alışma sürecinde elzemdir.. Arda Turan ise bir gol ve son dakikalarda iki adamı dumur eden muazzam çalımıyla beni kandıramamıştır.. Daha nitelikli ve etkili bir oyun beklemeye devam ediyoruz 10'dan..