21 May 2009

,

Shakhtar Donetsk 2-1 Werder Bremen


Bir Lucescusever değilim.. Hatta Galatasaray'daki iki senesi boyunca, özellikle UEFA sonrası sendromunda beni delirttiği zaman dilimi de hayli fazladır.. Gittiği gün Galatasaray adına çok sevinmişken, ikinci yılında yaptığı güzel işler ve kazandığı şampiyonluk nedeniyle yaşadığı hüzün ve hayal kırıklığına ise bir insan olarak üzülmüştüm.. Galatasaray'dan ayrılışının üzerinden 7 yıl geçti Romen'in.. Terim'in üstüne gelişiyle devrik kral olarak ülkeden ayrılan Lucescu tam 7 yıl sonra İstanbul'a yeni kral olarak girdi.. Türkiye'de her zaman için abartıldığını düşünürüm Lucescu'nun.. Dünyanın sayılı taktisyenlerinden biri olduğu söylenir hep.. 63 yaşına gelmiş, 25 yıllık teknik direktörlük kariyerinde yarım sezonluk bir Inter macerası dışında büyük liglerin büyük kulüplerini çalıştırmamış, kimsenin aklına gelmeyen ve orta ölçekli takımlarda dolaşan birinin en büyük 3-4 teknik zekadan biri olduğuna kimse inandıramaz beni elbette.. 60'ını devirmiş de şu ana kadar ne yapmış dediğim Lucescu'nun bu gece kazandığı ilk büyük başarıdır UEFA Kupası ve ben Galatasaray'dayken çoğunlukla hoşlanmadığım bu adam için son derece mutluyum bu gece..

Eski defterleri açmak istemiyorum şu anda.. Blog arşivinde mevcuttur fakat bir kez daha tekrarlayayım.. 2001'de Galatasaray'ın yaşadıklarıdır beni Lucescu'dan soğutan.. UEFA Kupası'nı kazanmış bir takıma, o takımın başarılı hocasının yerine gelmek muhakkak zor bir olaydır.. Fakat Türkiye Liglerine imzanın atılacağı sezonda kaybedilen şampiyonluk, CL'de gelen çeyrek finalin geliş şekli o müthiş takımı başarısız yapmak için yeterlidir.. İlk gruplarda, Galatasaray tarihinin en kolay CL eşleşmesinde 3 kek takım arasında son maça kalan işini kendi beceremeyip Monaco ve Rangers'ın berabere kalmasına bel bağlayan ve oradan çıkan beraberlikle yoluna devam eden bir takımı fazla başarılı sayamıyorum.. UEFA Kupası'nın altında ezilen bazıları Galatasaray'ın CL'deki o çeyrek finalinin kupadan daha değerli olduğunu söyleyip bazı işleri küçümseme ve başka başarıların da UEFA'dan üst seviyede değerlendirilmesinin yolunu açmaya çalışmaktadırlar ama gerçek tektir, kulüpler düzeyinde bu ülkenin en başarılı gecesidir 17 Mayıs 2000.. İlk gruplardan o şekilde çıkan, ikinci gruplarda da çıkmayı garantiledikten sonra hiçbir amacı olmayan PSG deplasmanına gayet abuk bir mantaliteyle çıkıp 2. olarak Real'le eşleşmek de fazla dikkat çekmeyen ama o senemize damga vuran hadiselerden biridir.. Zamanında da sinirlendirmiştir yeteri kadar.. O senenin üstüne araya giren soğukluğu yok edemedi ikinci senesindeki başarıları ama her zaman kabul ederiz 2001-2002 sezonundaki muazzamlığı..


Türkiye'de gayet saçma bir düşünce vardır.. Mircea Lucescu düşük profilli kadroları daha başarılı yapar, kaliteli takımlarda aynı başarıyı sağlayamaz.. Buna neden olan UEFA'yı alan kadroyla ilk sene yaşadıkları, ikinci sene çok çok daha kalitesiz bir kadroyla ligde şampiyonluğu alıp, CL'de çeyrek finali son maçta kaçırmasıdır.. 25 yıllık kariyeri sadece 2 senesindeki örnekler üzerinden böyle değerlendirir Türk medyası.. Bu şekilde de Lucescu'nun büyük takımlar tarafından istenmemesini açıklamaya çalışırlar akılları sıra.. Bu geceki futbol, Shakhtar üstünlüğü ve Ukrayna'ya giden kupadan sonra da aynı şeyleri söyleyebilecekler mi acaba? Acaba bu Shakhtar için de yine kötü takımı başarılı yaptı diyecekler mi? Mircea Lucescu Ukrayna kariyerinde hayatında görmediği parayı, hayatında yapmadığı transferleri yaptı.. İşte ortaya çıkan kadro da beki Darijo Srna olan, birbirinden kaliteli Brezilyalı topçularıyla hücumda harika bir hat kurmuş ve UEFA'yı da söke söke almış bir Shakhtar.. Lucescu parayla da saadete kavuşabildiğini 63 yaşında gösterdi Türk medyasına ki bu da bir şeydir.. Parayla yapamaz ama düşük profilleri üst seviyelere taşırdan, bunu koruyan ama mali olanaklarla da Avrupa'da en üst seviyeye çıkabilen bir hoca oldu.. Kuşkusuz çok daha değerli bir niteliktir sanırım bir hoca için..

Matuzalem'le başlayan, Elano'yla doruklara çıkan ve Brandao, Fernandinho, Jadson, Ilsinho, Luiz Adriano ve Willian'la devam eden müthiş bir Brezilyalı transfer kültürü var Shakhtar'ın.. Matuzalem'e zamanında 20 milyon dolar verip Ukrayna'nın rekorunu kırmışlardı.. Elano'yu daha ucuza alıp parlatıp City'ye sattılar.. Ilsinho'ya 10 milyon euro verdiler.. Willian'ın kulübe toplam maliyeti Matuzalem'e verilen bonservisi buldu neredeyse.. Bunlar inanılmaz transferler.. Arada Cristiano Lucarelli'ye verilen 15 milyon dolar (ki yıllık da 4-5 civarı verdiler İtalyan'a), Nery Castillo'ya verilen 30 milyon dolarla tekrar kırılan rekorlar var.. Ama para her zaman mutluluk getirmiyor tabii.. Tymoschuk sonrası defansın önüne monte edilen Mariusz Lewandowski ve onun da önündeki 5'li Brezilya hattıyla Mircea Lucescu gibi catenaccio'cu bir adam bile dizginleri elinden bırakıp UEFA finalinde böyle bir futbol oynatabiliyor.. Sadece bu maça özgü de değildir Shakhtar'ın kaliteli hücum futbolu.. Lucescu özellikle geçen sene takımı daha serbest bırakıp bu kaliteli ayakları fiziğe dayalı Ukrayna liginde değerlendirme yoluna gitti, başarılı da oldu.. Bugünkü Willian'ın, Jadson'un, Ilsinho'nun, Luiz Adriano'nun müthiş performanslarının temelinde oyunun savunma yönüne yatkınlıkları ve fizik güç yönünden çok yapılı olmasalar da 90 dakika oyundan kopmamalarını sağlayan kondüsyonlarının payı çok büyük.. Shakhtar'ın bu 5'lisi Brezilya'dan nasıl transfer yapılacağına dair futbol kitaplarına girecek bir derstir.. İyi özümsemek, sadece çalım atabiliyor diye paraları bayılıp patlamamak gerek..


Thomas Schaaf'a büyük saygı duyuyorum.. Werder Bremen de Bundesliga'nın en sevdiğim takımlarından.. Bugün Diego'nun yokluğu muhakkak etkili olmuştur ama bence bu eksiklik takımın Shakhtar'la daha iyi mücadele edebilmesi için büyük şanstı.. Mesela Diego oynasaydı kesilen bir forvet mi, yoksa iç oyuncularından biri mi olurdu orası muamma.. Bundesliga'nın değişik bir yapısı var.. Orta alanlar boş kalıyor ve daha fazla hücumcuyla maçlar inanılmaz zevkli geçiyor.. Yine arşivde Bundesliga'nın gelişimi ve futbol zevkine dair birkaç post vardır.. Fakat evrim daha tamamlanamadı.. Bu yapı daha önceki bazı Galatasaray yazılarında da değindiğim gibi Avrupa için uygun değil.. Hücum futbolunun farklı bir yönünü seçmiş bir adamdır Schaaf.. UEFA finali ve Bundesliga'daki kimi performansları da yeterli bir başarıdır.. Ama daha fazlası zor.. Sistem üzerinde oynamalar yapıp geliştirmek gerek.. Bugünkü Mesut Özil'e de dikkat çekmek gerekiyor.. Avrupa çapındaki defolar böyle maçlarda çıkar ortaya.. Geliştirmesi gereken yönü çok fazla.. Çok temiz ve iyi bir çocuğa benziyor, Türk bazı akranları gibi erken oldum, 3 yıl boyunca aynı yerde sayarım, umrumda da olmaz diye düşündüğünü sanmıyorum.. Schaaf'ın elinde çok daha gelişecektir mutlaka..

21. dakikada hakemin kararını beğenmeyen Lucescu'nun saha kenarındaki mimik ve jestleri 7 yıl öncesiyle o kadar aynıydı ki bunu görüp kahkahalara boğulmamla birlikte sandalyeden düşme tehlikesi yaşadım.. O anda iyi adamdı be dedim.. Lucescu sonrasında Galatasaray çok iyi teknik adamlar gördü.. Savunma oynatanlar onun kopyası olmaktan ileri gidemedi.. Hücum oynatmaya çalışanlar kısmen başarılı olsalar da sistemlerini Avrupa'ya yaraşan bir şekilde uyarlayamadılar, o tarafta hep hüsran gördük.. 21. dakika ve kulübedeki Lucescu, kendisini ciddi anlamda özlediğimi bana fark ettiren bir 'an'dı.. Ki önemlidir benim için.. Görüntüsünden ne kadar iyi bir adam olduğunu belli eden, böyle bir futbol emekçisinin en sonunda ödüllenmesi gerçekten bu gece sonsuz şekilde mutlu etti beni.. Tabii 2002 sonrasında 7 yılda bir adım ileriye gidemeyenler utansın bundan, ben değil.. Yolun açık olsun Luce..

18 YORUM:

Unknown dedi ki...

Srna, Willian, Jadson..

Bunlar insan değil. Ezdiler bu 3'ü bremen'i. özellikle srna. adam sağbek yahu. ayıp günah. bu kadar efektif olur ancak bir sağbek. ispanya - türkiye maçındaki ramos'un performansını 2'ye, 3'e katlar bu geceki oyunu.

ayrıca çok çok keyifli bir maç oldu. daha sıkıcı bekliyordum. naldo'nun golü de her ne kadar kaleci hatası olsa da çok acayipti.

alessandro del piero dedi ki...

tardini 'luce bize çok uzakmış, güzel günler artık geçmişte kalmış hoş bir sedaymış' tadında bitirmişsin yazını ama enteresandır melih şabanoğlu(gayin-sin.net) abimizin verdiği son dakika bilgisine göre şu an galatasaraylı bir yönetici lucescu'yla gelecek sene için görüşme halindeymiş.. bir umut diyerek bekliyoruz biz de, ne kadar imkansız gözükse de...

Semih Şahin dedi ki...

Luce 5 senede daha iyi bir takım kuramazdı sanırım.Shakhtar'ın Brezilyalıları resmen birbirlerini ezberlemişler,seneye onları Avrupa'nın büyük kulüplerinde görme ihtimalimiz bir hayli yüksek

Borges dedi ki...

BU macta cok iyi bir saktar performansi gördügümü söyleyemem..

Bremen nedir ki simdi ? Hani klose-klasnic'li kadrosu ile Sampiyonlar Liginde ceyrek finalde yine o wiese'nin müthis hatasiyla elenen o bremen degil ki ligde onuncu siradalar.. Biraz daha sacmalasalardi düsme potasina girecekti.

Lakin Schaaf'in oyun sisteminde Diego'nun yeri cok buyuk. Hamburg gibi tas takimi eleyen Diego'dur, oynamadigi 14 Bundesliga amcinda kaybedilen onca puanin sorumlusu da Diego'dur. En kötü bir frikik cakardi kesin..

Keza.. Mertesacker.. blogda ben cok isledim, olmadigi zaman defansi bitik.. Sezon basi yoktu, sezon ici de kirmizi kart, sakatlik ve yedigi goller düme potasindaki takimlardan fazla oldu, alaya alindi hatta...Birinci gol kesinlikle yenmezdi , böyle bir hata olmaz.. Prödl, ne sag kanatta ne de tandemde oynayabildi koca sezon boyunca..

Yani su: Bremenden iki adami cek al deseler, Diego ve Mertesacker derim ben. Biridi defansi digeri ofansi aninda cökertir..

Düsün, Baumann futbolu birakiyor bu sene.. Frings gelmis otuz ücüne..

Savunma zaafi Diego ile tek basina olusmaz, diego rakibini isirir.. 10 numara ama kosar,eder yani.. Ama Mesut Özil ?`Prens gibidir o sahada.. Öyle etkili sol ayagi vardir ki unutturur.. inter macinda kac kez ikili mücadeleye girmistir misal ? Birak mücadeleyi ayagina geldigi topu sayarsin bazen, o kadar yoktur sahada.. Gel gör ki iki pasi bitirdi inter'i de milan'i da.. Diego olmadigi vakit bosluk bulamaz, zira üzerine düsülecek tek oyuncuydu.. bulamadi da. Sergen'e en benzeyen adamdir Mesut Özil..

Saktar ise iyi oynadi ama bu bremene cok daha iyisini yapmaliydi. LAkin sunu da eklemek gerek UEFA Finali.. her iki takimin pek cok oyuncusu kaldiramadi, Schaaf bunu söyledi zaten.

UEFA bitmis zaten.. Bence düsünülmesi gereken sudur: bu Bremen degil de ilk yaridaki Galatasaray burada olmaliydi, olurdu da aslinda.. Hamburg sonrasi bu bremeni elerdi Galatasaray absürdlükler olmasaydi eger, BAros o penaltiyi atsaydi.

Adsız dedi ki...

W. Bremen in sol bekine bi parantez açalım, içine odun yazalım, parantezi kapatmayalım...

tanjue dedi ki...

O kadar güzel bir yazı olmuşki birşeyler yazmaktan vazgeçtim desem yeridir.Her şeyi mükemmel açıklamışsın.Bu arada bence Lucescu dünyanın taktiksel zekası en yüksek hocalarından olmasa da Türk futbol tarihindeki hocalar içinde eşsizdir.Tekrar eline sağlık...

Parma Maniac dedi ki...

alessandro del piero, benim bildiğim tamamen başka bir ismin peşinde olduğumuz, sanmıyorum UEFA şampiyonu Luce'nin Galatasaray'a tekrar döneceğini.. En azından şu anda..

borges, geçen senenin Werder'iyle bu senenin Werder'i arasında söylediğin farklar dışında geçen sene ortayı daha çok iki içle kapatan, bu sene Mesut'la tek Frings'i kullanan Schaaf'ın mantalite değişimi söz konusu değil midir sence? Geçen sene Jensen ve Borowski'yle daha iyi işliyordu bence orta saha.. Bu sene deplasmanlardaki berbat performansta direnci zayıflayan orta saha etkilidir bana kalırsa.. Borowski-Jensen'den Frings'e geçiş de büyük travma olmalı.. Onun dışında bu geceki yapı içinde eğer Diego bir için yerine oynayacaksa onun varlığı savunmayı rahatlatır tezi katıldığım bir görüş değil bilirsin.. Bugün ortada cirit atan Lewandowski önü Jadson, Willian, Fernandinho gibi elemanlarla Diego'yu kapıştırmak daha düşük bir Werder'e sebep olurdu.. Ama Diego 2 gol yaratıp belki de 3-2 kazandırırdı maçı Almanlar'a, orası tamamen ayrı tabii :) Diego, Lincoln, Alex gibi adamları iki forvet arkasında kullanmak bu seviye için inanılmaz lükstür, çoğunlukla da fazla kaçar.. Benim futbol görüşüm tamamıyla bu yönde..

tanjue teşekkürler, Türk futbol tarihindeki hocalar içinde eşsizdir demesem de, artık bu UEFA'yla birlikte ben de ligin gördüğü çok çok iyi hocalardan biri olduğunu düşünüyorum.. O apoletle zaten bunu gösterir diyebilirsiniz ama bu tip başarılar da iyi hoca olmanın tek göstergesi değildir.. Her zaman geçen seneki Zenit ve Advocaat örneğini veririm bu bağlamda.. Lucescu çok farklı tabii o taraftan..

Unknown dedi ki...

Gayin-Sin'e göre Lucescu ile gece görüşmüş Galatasaray. Kupanın alındığı gece bunun olması ne kadar mantıklı bilemiyorum.

Ama gerçekse o alınan kupaya rağmen sevinemedim doğrusu. Tıpkı senin de yazdığın gibi Tardini, özellikle 2000-2001 yılındaki CL maçları beni de çileden çıkardı. Strum Graz ile hatır gönül şikesi yaparak çıkmak o an komik olsa da düşündükçe sinirimi bozan bir eylem doğrusu.

İkinci senesinde başarılıydı tabii ki. Ama Roma maçında bir türlü oyuncu değiştirmeyip sonunda Mondi'yle Fleurquin'in hatasından gol yememizi de unutamıyorum. Yani halbuki takıma bir nefes aldırsa 3 puan cepte çıkabilirdik. Daha da var böyle maçlar.

Ama bunların dışında saygı duyduğum bir takımdı o. Nou Camp da Saviola Avrupa kariyerindeki en iyi maçı oynamasa, Barça'yı bile devirebilirdik belki.

Ne bileyim. Gelsin mi gelmesin mi bilemiyorum. Bana düşmez elbet bu yorum da işte. Fikrimi söyleyeyim dedim.

Murat dedi ki...

Parma Lucescu'nun Beşiktaş macerasını unuttun sanırım. 7 yıl önce Galatasaray'dan ayrılıp Beşiktaş'ta göreve başlamıştı.

Mario Jardel dedi ki...

İşte shaktar'ın sağ beki srna, bizim nimetten saydığımız hiçbir hocanın vazgeçemediği çakma sağ bekimiz sabri... Adamlar kupayı böyle ekstra özellikleri olan topçularla alıyorlar, sırf ciğerle oynayan adamlarla değil.. Ne kadar doğru bilmem ama ortalıkta scolari ile anlaşıldığı haberleri dolanıyor.. Bu luce bize kendini o kadar sevdirdi ki dünya kupası apoleti olan scloari mi yoksa luce mi diye sorsalar kesinlikle luce gelsin derim

FASLI dedi ki...

Bence Türkiye de her şey abartılıyor. Lucescu'nun kötü olduğunu kimse iddia edemez ama deha olduğuna da kimse beni inandıramaz. İnsanlar böyle doğa üstü özellikler yüklemek ne kadar anlamlı bunu da düşünmek gerekir. Shakhtar maçı hak etti luce de etti ancak Pizarro'nun kafa topunu kaleci son anda çıkarmasaydı( zor pozisyondu) şimdilerde farklı şeyler konuşuyor olacaktık. Futbol sadece sonuçlar üzerine konuşulacak bir sporsa atıp tutmanın en kolay olduğu sahadır diye düşünüyorum. Şansın olduğu bir yerde hakikatten bahsemezsiniz.
İyi günler...Yazıların çok hoş. Futboldan anlamıyorum ama iyi ki anlayan birileri var. Sevmekle yetinmek de güzel duygu tavsiye olunur:)

Seradimo dedi ki...

Lucecu ile görüşlerinize tamamen katılıyorum. Galatasaray'daki ilk yılında elindeki kadro çok daha iyi şeyler yapmalı, en azında ligi şampiyon tamamlamalıydı.

İkinci sene eldeki ile en iyisi yapıldı ama genel olarak Lucescu'nun sistemi beni eneredeyse futboldan soğutmuştu.

Ancak yazınızdaki bir şeye katılmıyorum. Luce'nin bu ilk yuluslararası başarısı değildi. Birde Galatasaray ile Real Madrit'i yenip Süper Kupa almışlığı var.

Aslında o sene Real Madrit ile yapılan üç maçın ikisi kazanılmasıda enteresan istatistik. Gerçi Lucescu'nun taklım üzerindeki etkisini burada daha net görebiliyoruz. Real Madrit'i bir sene içinde iki defa yenen de aynı takım, Sturm Graz'dan hezimetle dönende aynı takımdı.

Borges dedi ki...

Abi sudur olay. Blogda cok önce yazip cizdim,Mésut'un performansi bremeni bitirdi. Ben Mesut'u cok seyrettim, canli da seyrettim cok.. Bazen arkadaslarla ayagina kac kez top geliyor, kac kez topa dogru hamle yapiyor saymak filan istedik.. On-on bes topa dokunup tek bir ikili mücadeleye girmeden maci bitirdigini bilirim.. prens gibi dolasir sahada..

Ama öyle oynadi ki -hoffenheim, bayern, inter milan maclari filan kesezemezdiniz.. Kesemedi Mesut'u.. Normal kosullarda oraya olsaydi Jensen'i koyardiniz.. Lakn Mesut'u da kazanamazdiniz gibi..

Böyle olunca defansif orta sahaya is cok fazla düstü. Ama bu da degildi, defansin kendisi basli basina problem. Sene basi mertesacker dört mac yoktu, bitikti takim. kirmizi gördü mertesacker, her macinda puan kaybi yasadi. Ferdinand,Mertesacker,Cannavaro,Lucio gibi adamlarin yoklugu cok sey demektir, organizasyonun kaybidir, canli canli bunlardan birisini seyreden ne demek istedigimi cok iyi anlar.. Prödl de o kadar fos cikti ki yetenekli olmasina ragmen..

Bir de Frings.. bu üc kisilik canavar gibi oynayan adam bu sene milli takima bile alinmamasi gündeme geldi, bu da isin sonu demektir ki öyle de oldu. Sampiyonluga oynayan takim düsme potasindaki takimlar kadar gol yedi ve beckenbauer'in diline düstü.

Abi bugün diego olsaydi cok da sasali bir futbol oynamayan saktari bitirmisti, bunu bilir bunu söylerim. Saktar BArca'ya karsi doksan dakika seysrettim, barcayi sahadan silmis takimdir.. Son on dakikada hic de hakki degil iken messinin girip iki golü ile galip geldi. 80 dakika önde götürdü ki inanilmazdi , ama dün eh iste.. Karlsruhe de yendi abi bremeni , 3 atti, lig sonuncusu, kendi evinde yendi bremeni.. kiyas olmaz da takim cok cok kötü. ben hatirlamiyorum bremen en son bundesligada onuncu ne zaman bitirmis ligi filan..

Durum bu yani.defansif orta saha sorunu.. Yunan oyuncu aldilar devre arasi o da kurtaramadi..

Parma Maniac dedi ki...

Murat tabii ki biliyorum ama sadece Galatasaray tarafından değerlendirdim ben hadiseyi.. Çoğu yazıda olduğu gibi..

borges eyvallah.. Ben de benzer düşünüyordum dediğim gibi, senin taraftan da doğrulanmasıyla emin oldum.. Tercih tabii bu fazla bir şey diyemiyor insan ama Mesut kullanılacaksa kesinlikle forvet sayısı 1'e düşürülmeli.. Gerçi Diego'nun gidişiyle bu sorun ortadan kalkacak gibi ama yerine kim gelecek, neler olacak onu da bilmiyoruz tabii şu anda..

Adsız dedi ki...

Fatih Terim sonrası Lucescu'nun nispeten daha başarısız olmasının bence Lucescu'nun çok dışında olan sebepleri var.

Bir kere UEFA Şampiyonu oyuncuların eski motivasyonlarını gösteremeyecekleri öngörülebilecek olmasına rağmen astronomik bedellerle sözleşmeleri uzatıldı. Hem takımın daha başarıya aç ve daha az ücrete oynayacak oyuncularla hafiften değiştirilmesi gerekirdi. Sözleşmesi uzatıl(a)mayanlar da zaten bedelsiz olarak takımdan ayrıldı.

İlk sezon Galatasaray'ın kazanamadığı şampiyonlukta Emre ve Okan'ın rolü zaten bilinen bir gerçek.

Fırat

ek dedi ki...

Lucescu Italyan ekolunden atrenordur ve en onemlisi jenerasyon kuran adamdir - kurdugu takimlari Romanya Milli Takimi ( ki bu takim 90-2000 arasi 5 final turnuvasina buyuk basarilarla katildi - altin jenerasyon derler Romanya'da - Hagi'yi Milli takima 19 yasinda kaptan yapti ), Italya'da uzun yillar Brescia gibi takimlarda Seria A - B arasinda durdu, Hagi'yi 94 daki muthis performansi icin Brescia'da hazirladi, Pirlo'yu kesfetti - ayni sekilde kisitli imkanlarla Rapid Bukres'i 20 yil sonra 0 dan genc oyuncularla sampyion yapti) - kisitli imkanlarla maksimumu yapti - ancak dogrudur ki Lucescu risk almayi sevmez,karizmdan yoksundur - Terim'de ne varsa - o'nda yok & viceversa - simdi Lucescu'dan Barcelona futbolu oynatmasini bekleyemeyiz - mukemmel degildir,ancak cok buyuk bir isimdir - ayrica eski ogrencileri ve hatta oglu ( Milli takimin basina yeni gecmistir)Romen futbolunu teknik adamlar olarak domine etmektedirler - Terim'den naber? bkz.Bulent Korkmaz - yani amacim kotulemek degil'de - sadece adamlarin cok farkli oldugunu anlatmak - insAllah ilerde Balkan ulkelerinden de bir Barcelona cikar - Skibbe olabilirdi, olmadi, artik onumuzdeki maclar bakalim

Onur Erdem dedi ki...

Emre, Lucescu'yu sevmem basta onu soyliyim, Alper'in blogunda bu macla ilgili yazdsigi yazidaki son paragrafta Luce ile ilgili yaptigi tespite de sonuna kadar katiliyorum. Burada zaten tamamen Luce'den bagimsiz konusacagim...

Bazilarinin UEFA Kupasi'nin altinda ezildigi icin bir sonraki yilki CL ceyrek finalini daha degerli gosterdigini soylemissin... Benim odaklanmak istedigim nokta bu...

Sacmalik noktasina gelen bir Galatasaray-Fenerbahce sidik yarisi var maalesef bu ulkede, rekabet demeye dilim varmiyor ve son yillarda iyice sitkim da siyrildi bu sidik yarisinin bayaligindan artik.

Maalesef kazanilan basarilar da bu sidik yarisi cercevesinde degerlendiriliyor hep...

Mesela GS cephesi, daha once basarildigindan ve sonunda ortaya cok daha goze hitap eden bir simge ciktigindan UEFA Kupasi'nin uzerinde haddinden fazla duruyor. Ote yandan FB cephesi de burdan dogan asagilik kompleksini bastirabilmek icin surekli UEFA Kupasi basarisini kucumsemek icin ugrasiyor.

Iki tarafinki de abarti ve hakikaten gina geldi bana bu tavirlardan.

Yalniz objektif bir degerlendirme yapmak gerekirse CL'de ceyrek final oynamak gercekten daha zor, bunu istatistiki olarak da gorebiliriz.

Bu tabii CL'ye buyuk liglerden 3'er 4'er katilimin gerceklesmeye basladigi 99/00 sezonundan itibaren gecerli.

O sezondan itibaren UEFA finalistlerini bir hatirlayalim

Galatasaray - Arsenal
Liverpool - Alaves
Feyenoord - Dortmund
Porto - Celtic
Valencia - Marsilya
CSKA - Sporting
Sevilla - M'Boro
Sevilla - Espanyol
Zenit - Rangers
Shakhtar - Bremen

Sevilla iki kere yer aldigindan 10 senede toplam 19 degisik finalist var kupada...

Bunlar icinde sadece Galatasaray, Arsenal, Porto, Liverpool ve Valencia bu kupada final oynamasinin ardindan CL'de ceyrek final veya otesini gorebilmis.

19'da 5 yani...

Alaves, Espanyol ve M'Boro gibi takimlarinsa birak ceyrek final gormeyi, tarihlerinde CL'ye katilma sansinin kiyisindan gecmislikleri yok...

Bu olayin sorumlusu da tamamen g-14'un kendibasina bir lig kurma ihtimalinden tirsip CL'yi tamamen bu ensesi kalin takimlarin keyfine gore duzenleyen, bunun sonucunda da Kupa Galipleri Kupasi'ni cope atip, UEFA Kupasi'nin da seviyesini birkac gomlek asagi ceken UEFA'dir.

Sonucta CL ile UEFA Kupasi arasinda Super Lig ile Bank Asya kadar fark var artik. Zaten CL'den bir bakima kume dusen takimlarin gidip UEFA'da basarili olmalari da bunun bir baska gostergesi...

Turkiye'de kulupler duzeyindeki basarilarin nitelikleri olculecekse tek bir seneye odaklanilmamali, oncesi sonrasi da degerlendirilmeli, bu bakimdan benim nazarimda siralama da soyledir

1. Galatasaray'in CL ceyrek finali: cunku bu ceyrek final UEFA kupasinin hemen ardindan gelmistir, bundan bir sonrai sene de Galatasaray son ana kadar ceyrek finalin esiginde durmustur, yani takim gercekten belli bir ivme kazanmis ve o ivmenin sonunda da bu basarida peak yapmistir. Oyle ya da boyle 2 tane grup asamasi gecmistir ayrica ceyrek finale gelirken

2. Galatasaray'in UEFA Kupasi: Bir onceki sene CL ceyrek finalini kilpayi kacirip o sezonda da grupta her sey bitti denirken son iki macta muthis bir direnc gostererek 3. olmustur Galatasaray ve kupaya giden yolda da en kritik adimlar bunlardir aslinda. Bu basarinin tesaduf falan olmadigi da ertesi yil bir yukaridaki madde anlatilan olayla ortaya konmustur zaten.

3. Fenerbahce'nin CL ceyrek finali: Simdi bazilari "CL ceyrek finalinin UEFA Kupasi'ndan daha onemli oldugunu soyledin, o zaman niye bu basariyi GS'nin UEFA Kupasi'nin altina koyuyorsun" diye sorabilir. Bunun cevabini da onceden vermistim, "tek sezonluk bir degerlendirme yapmiyorum". Fenerbahce gecen sene CL'de ceyrek final oynadi ama onceki yil on elemeyi gecememisti, bu sene de 2 puanla grup sonuncusu oldu. Gecen seneki basarinin cok fazla bir oncesinin ve sonrasinin olmamasi da o basarinin maalesef degerini dusurmustur.

Neyse yani kisacasi su luzumsuz FB-GS cekismesinin biraz disina cikipbu degerlendirmeleri o dogrultuda yapmak lazim bence...

Parma Maniac dedi ki...

Şu an zamanım yok Onur ama yazacağım bir şeyler.. Söylediğim şeyin aslında zorlukla alakası yok fazla ama, sadece bunu söyleyeyim şimdilik..

hit counter
Blogger tarafından desteklenmektedir.