Savunma futbolu ve defansif sistemler kişisel olarak futbola bakışımda pek sevmediğim, izlemeyi ve takip etmeyi çok uygun bulmadığım oyun gerçekleri.. Ama bu düşüncede biri olarak Jose Mourinho Chelsea'sinin izleyene bu konuda büyük zevk veren ender futbol takımlarından biri olduğunu düşünürüm.. Special One Premier League'e hükmetmeye çalışırken, mavili adamların sahada bütün içindeki müthiş uyumları tarifsiz zevk verirdi bana.. Bugün Barcelona karşısında kendi yarı sahasında ahenkle dans eden beyazlar da bu bakımdan çok ilginç gelmedi, yaklaşık 5-6 yıl öncesinden oldukça tanıdık bir sahneydi zira..
Maçı çok güzel adamlarla, çok güzel bir muhabbetin içinde izledim.. Keza bütün dikkatimi hiçbir zaman veremediğim maçta fazla ayrıntıya girmeye gerek görmüyorum.. Hakkım da yoktur zaten.. Bunun yanında Mourinho'nun ilk maçtan sonra bu maçta aldığı önlemlerin, Chivu'yla attığı ikinci düğümlerin vs.'nin buralarda yazılmasına da çok ihtiyaç yoktur, iki gözüyle maçı takip eden herkes görüyor bazı şeyleri.. Bu maçın skorunun ve Inter'in yarı final yolculuğunun neden olacağı birkaç önemsiz sonuç var.. Bu ortamda bence yapılması gereken de sırtını koltuğa yaslayıp oluşacak anlamsız kakafonileri, gereksiz kutuplaşmaları, gayet ciddi sohbetlerin oluşturacağı futbol komikliklerini bir tebessümle seyretmek.. Şimdi, zaman futbol tarihinin bu en özel takımlarından biri olan Barcelona'nın yaşadığı başarısızlık sonrasında "Aslında çok da matah değiller.." diyenleri dinlemenin zamanıdır.. Geçen sene Chelsea'yi son dakika golüyle geçtiğinde de söylemişlerdi zaten bunu.. Şimdi gönül rahatlığıyla coşabilirler.. Ya da Barcelona kazanırken, Messi'yi alıp en üst mertebeye yerleştirip efsanelerle adını aynı cümlede anarak Cristiano Ronaldo gibi rakipleri Küçük Hüsamettin sıfatına sokan gariplere başka gariplerin "Messi asla çok büyük olamayacak, hem daha Dünya Kupası da yok ki.." demesini izleme vakti gelmiştir.. Bu elenme ne Barcelona'nın değerini düşürür, ne de Messi'nin bu sene geldiği mertebeyi iki kademe aşağı indirir.. Bu Inter'in öncesinde aynı Barca geçen sene Chelsea'ye de elense bu durum böyle olacaktı.. Futbol algısını değiştiren, sistemleri yeniden şekillendirme yolunda önemli adımlar atan takımların ulaştığı kupalar sadece istatistikten ibarettir.. Arsenal 2003/2004'te temelini atarak EPL'de 49 maçlık yenilmezlik serisine imza atarken Avrupa'da kepaze olmakla yetiniyordu ama son 20 yılda Barcelona'dan sonra uzaya çıkabilen tek takım oldukları gerçeğini değiştiremedi bu.. Bu maçtan sonra birçok mecrada Jose Mourinho ve yaşayan en büyük hoca kavramları beraber gidecek, zira popüler olan durum bir süre boyunca bu.. Yarın ilk başarısızlığında, "O egoyla ancak oraya kadar tabii.." de arkasından bir gölge gibi takip edecek elbette..
Futbol işte tam olarak böyle bir şeydir.. Bugün tarihin en etkileyici takımlarından biri 180 dakika boyunca rakip tarafından pasifize edildi.. Geçen sene aynısını Guus Hiddink de başarmıştı, yarın başkaları da başaracak.. Barcelona'nın tam tersi şekilde muazzam bir savunma takımı da 20 yıl sonra Avrupa'yı süpürürken bir gün o takıma biri iki maçta toplam 5 taneyi sallayacak, oyun onun üzerinden yürüyecek.. Barcelona hala tarihin en büyük takımlarından, Messi hala efsane, Jose bu seriyi götüremeseydi de çok büyük hocaydı.. Geçen sene 6 kupa alan Barcelona'nın bu seneyi kupasız kapatma ihtimali mevcut.. Yıllardır İtalya'yı süpüren Inter uzun zamandır ilk defa Serie A'da ecel terleri dökerken 40 yıl sonra CL'de finale çıkıyor.. Roma iç sahada Sampdoria'ya kaybetmese muhtemelen burada efsaneyi yazarken kendi ülkesinde şampiyonluktan olacaktı.. Louis Van Gaal'ın takım içindeki mevcudiyeti tartışılırken aynı adam Bayern'i diğer finalist yapıyor.. Lyon en başarılı dönemlerinde bile bu seviyeyi göremezken son dönemlerin en düşük profillerinden birini sergileyip tarihinde ilk defa CL yarı finali görüyor.. O zaman hangisi doğru? Hangisi efsane? Hangisi yalan? Bunun net bir cevabını veremeden haybeye övgüler ve haksız yergilere girmemek gerek, son 3-4 örneğin gösterdiği gerçek de budur..
Tamamen Barcelona özelinde ayrı bir gerçekse geçen seneki efsane dönemden sonra o yapının temel taşının 40 milyon dolarla birlikte yerini zerre ikame edemeyen bir oyuncuyla değiştirilmesidir.. 2 maçla karar verilecek bir şey elbette değildir bu ama bu seneki dönemlik parlamalar ve Messi'nin kademe atlayan cilalamalarının altında Barcelona'nın geçen seneki seviyesine kesinlikle çıkamadığıdır ki 6 kupadan muhtemel 0'a inişi de doğrulayan bir önermedir bu.. Sert tandemin önünde dağılıp sağa kaçan Zlatan yerine 10 kişilik takımı kendi savunmasına gelerek muazzam gücüyle çıkarmaya çalışan Samuel Eto'o her zaman söylediğim gibi çok daha büyük oyuncudur bence.. Döner tekmeyle gol atıp Tsubasa'nın rakiplerine selam çakarak üzerini örtebileceğiniz bir gerçek de değildir bu.. Eto'o ve geçen seneki Henry'nin ikame edilmesindeki yetersizliğin yanına kötü topçuluğunun yanında kötü de aktör olduğunu gördüğümüz BusQuets'i ve bu maçlarda oynamayan imparator Iniesta'yı ekleyince Barcelona'nın elenişi benim gözümde sürprizlikten çıkar.. Jose kuşkusuz bu alemin en büyük krallarından biridir, 180 dakika boyunca biriktirdiklerine hakemin anlamsız kırmızısı eklenince maçın sonunda gösterisini de yapmıştır, hakkıdır.. Şişkin bir ego ve itici hareketler bir figürün üzerine ancak bu kadar yakışabilir zaten.. Her hocanın Guardiola efendiliğinde olmasına da gerek yok gibi.. 25. dakikada 10 kişi kalmış, böyle efsane bir takıma karşı 2 farklı üstünlüğü doğal olarak korumak isteyecek bir takıma karşı negatif futbol, böyle oyun olmaz yorumunu yapacaksa bazıları, onlara da önerim bu sporu pas geçip snooker'a odaklanmaları olur.. Mark Selby'den negatif oyunun kralını görüp işe ne kadar yaradığını, oyunun dahi çocuklarını saf dışı etmelerini tecrübe etsinler.. Futbola da fazla gölge etmesinler.. Zira oyunun selametinin buna çok büyük ihtiyacı var..