Los Angeles Lakers: 2002’deki şampiyonluktan sonra tam 7 yıl beklendi. Nihayetinde gelen şampiyonluk hem Los Angeles şehri, hem de Kobe Bryant için çok önemliydi. Şampiyonluk yolu Utah Jazz, Houston Rockets, Denver Nuggets ve finalde de Orlando Magic yolundan geçerek geldi, ki sezon başında böyle bir yol öngörülse herkesin ağzının suyu akardı. Bunun için sezon boyunca çekiştiği rakipleriyle fazla mücadele etmeden gelen şampiyonluğun ardından güçlü rakiplerinin önemli (Boston – Rasheed Wallace, Cleveland – ShaQ, San Antonio – R. Jefferson/McDyess) eklemeler yaptığı bir sezon öncesinde Lakers’ın boş durması beklenemezdi. Bu aksiyon da Ron Artest’le geldi. Artest’in gelişini incelemeden önce geçen seneki şampiyonlukta büyük emeği olan Trevor Ariza’nın gidişinden bahsetmek gerekiyor. Geçen sezonun sonunda Lamar Odom’la birlikte free agent konumuna düşen Ariza’yla kulüp arasında bir maaş problemi yaşandı. Ariza fazla istedi, kulüp o kadar açılmak istemedi. Bu esnada aynı pozisyon için boşta görünen Ron Artest’le bağlantı kuruldu ve oyuncunun normal fiyatından ciddi miktarda indirim yapacak bir kontrata evet demesinden sonra Ariza beklenmedi ve iş bitirildi. Ariza hiç inisiyatif almadan önemli skor katkısı yapan, savunmada çok önemli iş gören müthiş bir rol oyuncusuydu. Fakat Artest başka bir adam. Yaşlanıp yavaşlamasına rağmen hala Ariza’dan daha iyi birebir savunmacı ve Ariza’yla kıyaslanmayacak kadar iyi bir skorer. Daha iyi bir şutör, bunun yanında eşleşme problemini gördüğü anda post up’la da rahat sayı bulan ligin en önemli 3 numaralarından. Kısa forvetten getireceği kalınlık, zaman zaman takım savunmasında problem yaşayabilen Lakers için çok değerli olabilir. 4 numarada ince kalan Lamar için 3 numaradan gelen size artısı önemli bir destek olarak görünebilecekken, Artest’in 4 numara oynayabilen ve bu şekilde takımı 4 kısaya çevirebilen meziyetleri Phil Jackson için değişik opsiyonlar yaratma şansı anlamına gelebilir. Hamlenin yaratabileceği iki sıkıntı var. Birincisi, Ron’un çok iyi bir skorer olması nedeniyle her takımda almak istediği ve buna da genellikle sahip olduğu oyun için inisiyatifi. İkincisi, oyuncunun bilindik arızaları ve disiplin problemleri. Birinci sorun için takımdaki Kobe’nin varlığı çok önemli. Rakipken dalaşsalar da iki oyuncu da birbirinin saha içindeki ve dışındaki karakterine büyük saygı gösteriyor. Artest geldiği takımın “şampiyon” ve “Kobe’nin ekibi” olduğunun farkında. Çok daha önemli skor opsiyonları olan Kobe ve Gasol’un arkasından gelmeyi kabul edecektir. İkinci problem için ise adres Phil Jackson. Artest’in eline tutuşturulacak iki felsefe kitabından sonra, P-Jax’in coach’luk yaptığı bir takımda arıza oluşacağını sanmıyorum. Artest 3 ay sonra ben basketbolu bırakıyorum diyebilecek bir karakter fakat, rakiplerin bu kadar güçlendiği bir dönemde şampiyona tek başına sınıf atlatabilecek bir oyuncu bu kadar ucuza bulunmuşken alınması gereken bir riskti bu. Pişman olup olmayacaklarını 2010 yazında göreceğiz.
Denver Nuggets: Allen Iverson karşılığında geçtiğimiz sezonun başında takıma katılan Chauncey Billups’ın arka alana savunma ve hücum anlamında kattıkları ortada. Billups gelene kadar sıradan bir takım olan Denver, takas sonrasında vites artırdı ve batı finaline kadar gitti. Ligin en önemli ön alan savunmacılarından Marcus Camby’nin gidişine rağmen, arka alana gelen Billups’ın hacmiyle daha iyi savunma yapan ve çok daha dengeli hücum eden bir takım haline geldiler. Camby’yle birlikte hücumda 4 kişi oynayan takım, Nene Hilario’nun sağlam dönüşü ve Kenyon Martin’in çift haneleri gören oyunuyla hücumda da çeşitlendi. Chauncey Billups’ın arkasını Minnesota Timberwolves tarafından draft edilen Ty Lawson’u draft hakkı karşılığında takas ederek sağlama aldılar. Veteran Anthony Carter’la beraber guard rotasyonları sorunsuz ve hatta kusursuz bir hale geldi. İki numaradan çok önemli skor katkısı yapan J.R. Smith dengesizliğine rağmen hala çok önemli bir silah. 2-3 numara oynayabilecek atletizminden başka hala bir şeyini göremediğimiz James White, Joey Graham ve Arron Afflalo takıma eklendi. Uzun rotasyonunda K-Mart ve Nene’nin arkasında Johan Petro ve yazın takas edilen Malik Allen var. Tek kayıp Olympiakos’la imzalayarak Avrupa’ya dönen Linas Kleiza. Bu takımın en önemli bench güçlerinden biriydi Litvanyalı. Skorer yapısı, gidişini fazlasıyla negatif gösteriyor Denver için. George Karl iyi işler yapmasına rağmen çoğu insan tarafından hala kabul edilmeyen, şüpheyle yaklaşılan bir isim. Geçen sene başardığı iş saygı uyandırması gereken cinstendi. Bu sene de yukarıyı zorlamayı sürdürecektir.
San Antonio Spurs: “NBA’de son 10 yılın en iyi yönetilen takımı hangisidir?” sorusunun cevabı Teksas yöresinden çıkıyor. Tim Duncan’ın draft edilmesinden sonra kaderi değişen San Antonio Spurs’un başarısının sırrı, Duncan’ın yanına hep doğru ve çarkları döndürecek isimlerin monte edilmesinden geçti. Bu senenin asıl hamlesi Richard Jefferson. Bruce Bowen, Kurt Thomas ve Fabricio Oberto karşılığında Tony Parker ve Tim Duncan ikilisini tamamlayacak harika bir parçayı takas etmeyi başardılar. Yine ön alan için boştaki Antonio McDyess’ı kadroya kattılar ki bu da takım kalitesini doğrudan etkileyecek bir ekleme. Bu ay takıma katılan Keith Bogans da sağlık durumu son zamanlarda pek de parlak olmayan Manu Ginobili için iyi bir yedekleme olabilir. 2-3 yıldır Spurs’un yaşlanan kadrosuna ve bir süre sonra dağılacaklarına dikkat çekilir. Doğru bir önermedir bu. Fakat yakalanan bu jenerasyonun son zamanlarını bile doğru işlerle şampiyonluk potasından fazla uzaklaşmadan geçirmeyi başarabiliyor San Antonio camiası. Bu yapıları son 10 yılda kazandıkları 4 şampiyonluk kadar değerli.
Portland Trail Blazers: Hidayet Türkoğlu’nu çok istediler, Toronto Raptors kaptı. David Lee, Trevor Ariza, Lamar Odom gibi oyuncularla ilgilendiler, olmadı. Sonunda kaptıkları isim Andre Miller. Oldukça hayırlı bir hamle Portland açısından. NBA’in en genç, en atletik takımlarından birine bu oyuncuları doğru kullanacak bir beyin gerekiyordu. Hidayet ısrarlarını bu açıdan okumak daha mantıklı. Andre Miller ise bu iş için 3 numaradaki Hidayet’ten çok daha iyi bir isim. Bu kadar genç isimlerden kurulmuş proje takımlarının en büyük sorunları içlerindeki veteran eksikliğidir. 5 tane çok genç ve gelecek vadeden isimden oluşturulmuş bir 5 yerine, bu sayıyı 3 ya da 4’e düşürüp aralara serpiştirilecek tecrübeli veteranlar oyuncuların gelişimi için çokdaha doğru bir yoldur. Böyle atlet ve potansiyelli oyuncular için Andre Miller gibi sağlam, saha görüşü çok iyi olan bir oyuncu önemli bir şans, güzel bir denge unsuru. Brandon Roy, LaMarcus Aldridge ve Greg Oden gibi oyuncuların gelişimini hızlandıracak bir hamleyle geçen seneki normal sezon 4.lüğünün üstüne çıkmaya çalışacaklar. Daha kötü olacaklarını sanmıyorum.
Houston Rockets: Sakatlıklardan en çok çeken batı takımlarından biri. En büyük iki yıldızı Tracy McGrady ve Yao Ming bu kadar sakatlık yaşarken gelmeyi başardıkları nokta daha çok dikkat çekiyor. Geçen sezon sakatlık yaşayan Yao Ming bu sezonun da tamamına yakınını kaçıracak. Önce basketbol kariyerinin tehlikede olduğu söylendi ama şimdi daha olumlu haberler geliyor. Yine de artık Yao’nun eski Yao olmayacağı açık. Tracy McGrady’nin sağlık durumuna bağımlı bir sezon geçirecekler. O da ilk 2 ay yok. Ron Artest’in gidişini Lakers’tan boşa çıkan Trevor Ariza’yı alarak nötrlemeye çalıştılar. Ariza da bu takımda daha çok sorumluluk alacaktır. T-Mac 1 numaralı formasını Ariza’ya verip bu sene 3 numarayı giyecek. Aaron Brooks’un gelişimiyle birlikte arka alanın skorerleri Houston Rockets’in sezon gelişimi açısından öncelikli durumda. Zor bir sezon onları bekliyor.
Dallas Mavericks: Normal sezonun aktif takımlarından biriydi Dallas. Dörtlü bir takas sonucunda imzaladıkları Shawn Marion takıma oturacak bir oyuncu. 5 yıllık 40 milyon dolarlık bir kontrat verdiler ve 31 yaşındaki bir oyuncu için iyi bir rakam bu. Yine sınırlı serbest olan Orlando’lu Marcin Gortat için yaptıkları teklif Orlando tarafından son anda karşılandı. Gortat Dirk Nowitzki’nin yanı için mükemmel bir seçimdi. Hidayet için maksimum vermeye yanaşmayan Orlando Magic’in Vince Carter’ın kallavi kontratını alıp Gortat’la da yıllık 7 milyonluk bir sözleşme yapmaları ilgi çekici olsa da sonuç olarak Dallas’ın planları bozuldu. Gortat için de ilk 5 oynayabileceği Dallas daha doğru seçimdi. Şimdi ligin en iyi 2-3 uzunundan biri olan Dwight Howard’ın arkasında beklemeye devam edecek. Gortat olmayınca uzun rotasyonu için transfer edilen isim Drew Gooden oldu ki ne kadar katkı vereceği muamma. Jason Kidd, Jason Terry, Josh Howard, Shawn Marion ve Dirk Nowitzki’den oluşabilecek bir beş Don Nelson gibi birinin elinde çok değişik bir basketbol oynayabilirdi. Savunmacı Rick Carlisle’ın bu opsiyonu değerlendirip değerlendirmeyeceği Dallas adına sezonun en kritik sorularından biri olacak. Brandon Bass ise arayabilecekleri bir kayıp.
New Orleans Hornets: 2007/2008’deki normal sezon ikinciliğinden sonra geçen seneki performans kaybı dikkat çekici ama yaklaşık 40 maç kaçıran Tyson Chandler’ın durumu bu düşüşte etkiliydi. Hornets’e gelişinden sonra merak edilen sakatlık durumu geçen sene tekrar ortaya çıkınca yaz döneminde Charlotte Bobcats’le takas yapıldı ve Emeka Okafor kadroya katıldı. İlk sezonlarında benzer bir özellik gösteren Okafor son 2 sezonunda maç kaçırmadı ve double double ortalamalarını devam ettirdi. Tyson Chandler’dan hem daha iyi bir birebir, hem de daha iyi bir yardım savunmacısı. Ribauntlarda onun kadar etkili ve blok özelliği çok daha gelişmiş. Yine genişlik olarak Chandler’dan daha büyük bir hacim göstermesi de savunmasının değerini artıran bir özelliği. Son 2 sezonundaki istikrarını sürdüren bir Okafor’la New Orleans’ın 2 sezon öncesine dönmesi şaşırtıcı olmayacak.
Utah Jazz: Utah’ta büyük değişiklik yok. Carlos Boozer takımda kaldı, Mehmet Okur’la 2 yıllık extension imzalandı ve sınırlı serbest Paul Millsap için teklif yapan Portland Trail Blazers’ın teklifi karşılandı. Geçen sezonki düşüşte Carlos Boozer’ın sakatlığı büyük etkendi. Yaz döneminde adı sıkça takas söylentilerinde geçip oyuncu aransa da şu anda takımda kalmış gibi görünen Carlos Boozer’ın iştahı Utah’ın sezon seyri açısından çok önemli olacak. Sağlıklı bir Boozer ve Kirilenko’yla Utah’ın üst sıraları hedeflememesi için fazla neden yok. Hazırlık döneminin ilk maçında 21 dakika oynayıp 16 sayı, 6 asist ve 4 ribaunt yapan Deron Williams’ın yeteneğiyse Jerry Sloan’un elindeki en büyük silah.
Phoenix Suns: Genel menajerliğe gelen Steve Kerr’ün kişisel kaprislerinin ve ben bilirim tavrının bir sonucu Phoenix Suns’ın içinde bulunduğu durum. Mike D’Antoni’yle şampiyonluk gelmeyince reçeteyi yavaş tempo ve iyi savunma olarak belirleyen Kerr önce D’Antoni’yi gönderdi, daha sonra da ShaQuille O’Neal – Shawn Marion takasını yaparak Phoenix’i özelliksiz bir hale getirdi. Düşen tempoda Steve Nash’in etkisi azaldı, arka alan savunmasındaki defoları ortaya çıktı. Ve sonuç: 5 yıl sonra play-off yapamayan bir Phoenix Suns. Alvin Gentry’nin gelişiyle dönülen tempolu basketbol yapılan yanlışların kabulu. Steve Nash 36 yaşına geldi. Run’n Gun’da da defolar yavaş yavaş çıkacak ortaya. Eski zirve dönemleri artık zor ama play-off için yarışacak kadrosu hala var Phoenix’in. Leandro Barbosa yaşlanan Steve Nash’le birlikte iyice kilit oyuncu haline geliyor. Channing Frye'dan ise sağlam bir çıkış gelebilir.
Golden State Warriors: Galibiyet/mağlubiyet performansı olarak alttaki zayıf takımlara yaklaşsalar da, yaşadıkları çöküntünün temelinde Monta Ellis’in sakatlığı yatıyordu. Sakatlandığı yer konusunda yalan söyleyerek Vladimir Radmanovic tadı yakalayan Ellis sadece 25 maçta forma giyebildi ve çoktan play-off potasından düşen takımda bir fark yaratamadı. Andris Biedrins ve Ronny Turiaf’tan oluşan ön alan ve Monta Ellis ile Stephen Jackson’ın başını çektiği skorer kısa oyuncular mangası Don Nelson’un elinde play-off’a giren ve can yakan bir takım olabilir. Her şey Monta Ellis’in bu takımı yönetip yönetemeyeceği üzerinden şekillenecek. Geçen sezon bunun için bir deneme olabilirdi. Şimdi ise iki sene üst üste başarısızlık olasılığı dev bir şekilde takımın karşısında duruyor.
Minnesota Timberwolves: Draft’teki ilk 4 hakkıyla 4 tane point guard seçen bir takımın bu ay Ramon Sessions’la offer sheet imzalaması biraz garip görünebilir. Zira Ty Lawson Denver’a gönderildi, Ricky Rubio ve Nick Calathes de bu sezon NBA’de forma giymeyecekler. Eldeki John Flynn zaten NBA’e en hazır oyun kurucu durumundaydı. Antonio Daniels ve Ramon Sessions’la beraber iyi bir rotasyon oluşturabilirler. Minnesota Timberwolves Kevin Garnett gidip Al Jefferson geldiğinden beri bir proje takımı havasında. İyi işler yapılıyor ama anında başarı için çok yeterli değil. Ricky Rubio beklenen gelişimi gösterebilirse 4-5 sene sonrasına çok sağlam bir play-off takımı olarak gelebilirler. Bu sene için ise ellerinde, tecrübe kazanıp iyi maçlar çıkarma umudundan başka bir şey yok.
Oklahoma City Thunder: Kevin Durant, Russell Westbrook ve Jeff Green üçlüsünün yanına draft edilen James Harden bu oyuncuları tamamlayabilecek, 2009 draft’inin lige en hazır oyuncularından. Geçtiğimiz sezon ortasında takıma katılan Nenad Krstic de bu atlet ve yetenekli oyuncuları post’tan getireceği sayı desteğiyle dengeleyebilecek bir oyuncu. San Antonio Spurs kökenli Sam Presti’nin genel menajerliğinde lige girdiği günden beri düzenli olarak büyüyüp gelişen bir takım var karşımızda. Shaun Livingston, Nick Collison, Etan Thomas ve Thabo Sefolosha gibi oyuncuların sağlam kalıp rotasyonu genişletecek performansı ortaya koymaları durumunda sürpriz maçlara imza atabilecek, iyi bir takım görüyoruz Oklahoma’da. Bundan sonra işler biraz da coach Scott Brooks’un takıma neler katabileceğine bakacak.
Los Angeles Clippers: Baron Davis’in 17, Zach Randolph’un 43, Chris Kaman’ın 51, Marcus Camby’nin 20, Ricky Davis’in 46 ve Al Thornton’un 11 maç kaçırdığı bir takımda 19 maç kazanmak çok garip karşılanmamalı. Üst üste iki maça aynı beşle çıkamayan ve bunun sonucunda istikrarsız bir görüntü sergileyen Los Angeles Clippers’ın kadro kalitesi play-off için mücadele edecek düzeyde. Draft’ten gelen Blake Griffin büyük piyango. Ne var ki başlarındaki Mike Dunleavy bu seviye için yeterli değil. Sağlıklı kalmayı başarabildikleri ölçüde yukarıyı zorlayacaklardır. Ama son sezonları hep sakatlık sorunlarıyla geçen Baron Davis, Marcus Camby ve Chris Kaman gibi oyuncularla bunu ne kadar başarabilecekler, bu sorunun cevabını yeni sezonda göreceğiz.
Memphis Grizzlies: Bugüne kadar potansiyelli ve gelecek vadeden bir görüntü sergileyen Memphis Grizzlies’e yapılan iki ekleme her şeyi soru işaretine çevirdi. Pau Gasol’u cap boşaltma amacıyla Lakers’a verdikten sonra bu yaz iki sezonluk devasa bir kontratı olan sorun yumağı Zach Randolph’u kadroya katmaları ne kadar anlamsızsa, Allen Iverson’la cüzi bir miktar karşılığında sözleşme imzalamaları bir o kadar ilginç oldu. Rudy Gay ve OJ Mayo zaten topu seven oyuncularken, bu oyunculara potaya şut atmadan duramayan AI ve Zach ikilisinin eklenmesi tecrübesiz coach Lionel Hollins için pek olumlu durmuyor. Kağıt üstünde geniş ve yetenekli bir kadro ama bu kadar genç bir takımken bu oyuncuların gelişimine sekte vurabilecek cinsten oyuncuların takıma eklenmesi taraftarı düşündürüyor. Allen Iverson sorunlarından arınıp ilk olarak takımı oynatmayı hedeflerse geçtiğimiz sezondan çok daha iyisinin altına imzalarını atabilirler. Fakat 34 yaşına gelen Iverson için bu olasılık kaçıncı kez gündeme geliyor, işte Memphis için karamsarlığı ortaya çıkaran neden bu. OJ Mayo ve Rudy Gay mi, Allen Iverson ve Zach Randolph mu? Buna verebilecekleri dengeli bir cevap takıma sınıf atlatabilir.
Sacramento Kings: Vasatların yıldızı Kevin Martin ve çevresindeki kötüler topluluğu. Andres Nocioni’ye ayıp etmek istemiyorum fakat Sacramento Kings için söylenebilecek şeyler çok az. Açık ara NBA’in en kötü ekibi, batının averaj takımı. NBA’in en özelliksiz skorer yıldızlarından Kevin Martin’in etrafında kurulmuş olabildiğince özelliksiz bir takım Sacramento. Beno Udrih’in yanına gelen Sergio Rodriguez’li point guard rotasyonuna draft’ten katılan Tyreke Evans uzun vadede formayı alabilecek bir oyuncu. Ön alanda Spencer Hawes ve Jason Thompson takımın en önemli uzunları. Andres Nocioni’nin ruh getirebildiği ölçüde başarılı olmaya çalışacaklar fakat batı sonunculuğu da ufuktan el sallıyor.