"Sonuç ne olursa olsun, biz Nisan ayında kendisine teklifimizi yapacağız."2 Eylül 2010, Yer: NTV SPOR, Adnan POLATSon açıklamayı yapmak her zaman kamuoyu için yanıltma payını içinde taşır.. Sırbistan'dan yanında bir oyuncuyla gelen Cevat Prekazi'nin iş olmayınca yaptığı zehir zemberek açıklamalar, yönetimi ağır bir şekilde suçlamaları NTV SPOR'da Adnan Polat tarafından harika bir hamleyle savuşturulmuştu.. Son konuşansanız, bu ülkede her zaman avantajlısınız.. Polat'tan sonra herhangi bir medya organı Prekazi'ye gidip Polat'ın son açıklamalarını söylese emin olun ortaya başka şeyler çıkacaktı ama Adnan Polat doğru zamanlamayla hem takım ve kulüple ilgili beyaz yalanlarına devam etmek, hem de Prekazi nedeniyle kendisine yapılan eleştirilere son vermek için 1.5 ay önce ekranlara çıktı ve taraftarı uyutmaya devam etti..
İşte yukarıdaki italik alıntı da o programdan çıkma.. Sonuç ne olursa olsun, dün Rijkaard takımdan gönderildi.. Yaklaşık 3 yıldır, üstüne vazifeymiş gibi takımın oynadığı futboldan mutlu değilim açıklamalarını yapmaya cüret eden bir başkan kendince Türk futbolunun o ünlü neşterini takıma vurdu ve bunun sonucunda ortaya çıkan şey Kocaeli maçından sonra gerçekleşen çok üzücü bir olayın tekrarı, Türkiye için bir klasik olan 'deja vu'ların sonuncusu..
Hikmet Karaman çok saygı duyduğum, Türkiye'nin güzel hocalarından biridir ama Frank Rijkaard'ın yerine, böyle sıkıntılı dönemden geçen bir kulübe gelecek bir hoca değildir.. Ama gördük ki kendisine gidildi ve Adnan Polat vizyonunun ne olduğuna dair müthiş bir açılımı da berbat kriz yönetimiyle tekrar gördük.. Adnan Öztürk'le seçime girdiklerinde kendi içimizde yaptığımız telaş, kendi çapımızda Polat ve yönetimine verdiğimiz destek, futbolcu eskilerinin kongre boyunca birlikte poz verip Polat'ın tam karşısını işaret etmeleriyle desteğimizin artması ve ilk sandıkla birlikte ortaya çıkan Polat üstünlüğünün bizi rahatlatması... Üzerinden kaç ay geçti? Kendi adıma sadece 6 ayda ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım.. Bir başkan, çok önemli bir seçimde kendisine muhalefetin en büyüğünü yapmış, takımdan iki defa göndererek aralarında büyük husumet oluşturduğu eski futbolcusunu Rijkaard takımdan gönderilirken o kriz yönetimi içinde takıma sportif direktör yapmaya çalışıyorsa, hem o kulüp, hem de o idare için çoğu şey bitmiştir..
Karaman sonrası Fatih Terim'le görüşen yönetimin hocadan aldığı ayara olabildiğince sevindim ama zaten yönetimin amacı da Terim'le yeni bir döneme başlamak gibi görünmüyordu.. Adnan Sezgin şartını sunacağı belli olan Terim'e gidiş yine taraftara hoş görünme ve "Biz gittik ama o istemedi." deme şekli.. Zira eğer Terim'den böyle bir yanıt geleceklerini bilmeden bu işe kalkıştılarsa durum daha vahim.. Terim bu ortamdaki çökmüş Galatasaray'ı toparlayabilecek ilk isimdi benim gözümde ama gelmesi durumunda camia içinde iki kutup oluşturacaktı.. Rijkaard'çılar ve Terim'ciler arasında aylar süren tartışmalar başlayacak, kötü ve iyi sonuçlarda sürekli bir taraf baskın olmaya çalışacaktı.. Terim tarafından reddedilen yönetimin gittiği isim doğal olarak bir başka efsane oldu ve Hagi teklife balıklama atlayınca taraftar yeniden bir kış uykusuna yatırıldı über allez şahsiyetler tarafından.. Son 10 senede uzun süreli tek teknik direktörlük kariyerini Galatasaray'da yapan, Galatasaray sonrası 5 sene içinde ciddi hiçbir iş içerisinde yer almayan Hagi'nin niteliğine gidilmediği kesin.. Maksat homurdananları susturmak, çok sevilen Rijkaard'ın gidişinden sonra laf söylenemeyecek bir sevilen getirerek eleştirilerin içinde sıyrılmak.. Rahmetli Özhan Canaydın, Terim sonrası Hagi'yle, Ergun Gürsoy ve Adnan Polat hamleleriyle bunu birçok kez sahneye koymuştu.. Polat'ın da bu hadiselerden nasibini aldığını görmek çok şaşırtıcı değil.. Üzücü olan daha önce böyle bir hadiseyi yaşamış olan Hagi'nin ortadaki gerçeği kestiremeyip aynı sığ havuza ikinci kez balıklama dalmaya çalışması.. Gerçi Hagi müthiş zeki bir adamdır, muhtemelen de Galatasaray sevgisi gözlerinin önüne perde oluyordur.. Zira Fenerbahçe maçı öncesinde hiç düşünmeden görevi kabul etmesi, 'hele şu maçı atlatın' geyiklerine girmeden kolları sıvaması da onun yüreğiyle, kişiliğiyle ilgili önemli donelerdir, ki zaten biz bunları çok iyi biliriz.. Bilmeyenlere de Galatasaray resmi sitesinde "Hagi kimdir" başlığıyla anlattırsın bu muhteşem şahsiyetler..
Frank Rijkaard, bu ülkede bazı şeyleri hareketlendirdi.. Rijkaard'ın 1.5 senelik performansı tam bir fiyasko ve oynattığı oyun başarısız son 10 senenin ortalamasının altında.. Ama bu ülke her konuda olduğu gibi futbolda ve onun bilincinde de değişiyor ve gelişiyor.. 1.5 yıllık net bir başarısızlığa rağmen çok önemli bir kesim Rijkaard'ın arkasındaydı ve bundan sonra da olmaya devam edecekler.. Her ne kadar bunların içinde önemli miktarda samimiyetsiz kesim bulunsa da, Rijkaard'ı destekleyen, onun yanında olan bu topluluk ülke futbolu ve Galatasaray için önemlidir.. Bu konudaki samimiyetsizlik Rijkaard'ın ismi ve başardıkları nedeniyle onun buradaki olmamışlığının altında başka nedenler arayan ama daha önce isimsiz başarılıları öğütmeye çalışmaktan çekinmeyen insanlardan kaynaklanıyor ama bu oyun her sene yeni şeyler öğretmeye de devam ediyor.. Türkiye, belki de ilk defa Rijkaard'la futboldaki başarısızlığın altında başka nedenler olduğunu gördü ve Galatasaray futbolcuları tarihinde ikinci defa bir hocasını yemekten çekinmedi.. Ankaragücü maçının gösterdikleri benim gözümde Skibbe'nin son döneminde Lincoln'a pas atmayan Karan, Arda ve Sabri üçgeninin yeni bir yansımasıdır.. Ama biz bunun temellerini çok önceden attık ve maalesef temizleyemedik.. Galatasaray için benim gözümde en büyük utançlardan biri olan, Lincoln'ün o meşhur Roberto Carlos'lu derbi pozisyonunda takım arkadaşlarını kendilerine pas atmadığına dair bir Fenerbahçeli'ye şikayet ederek en diplerden birini gördüğümüz olayın küçük bir tekrarını yaşadık Ankaragücü maçında.. Daha önceki büyük yanlışları ve utançları ödüllendiren, kovma tehdidinden birkaç ay sonra takımın hiyerarşik yapısı içinde bazılarını zirveye götüren yönetimler oldukça bunları normal karşılamaya devam edeceğiz..
Ben Frank Rijkaard'çıydım.. Ondan önce Michael Skibbe'ci olduğum gibi.. Bu adamların temsil ettiği bir şey vardı ve biz bu olgunluğa ulaşana kadar 10 yıl boyunca Rijkaard'la Avrupa'ya gidememeye razıydım ben.. Ama benim içinde bulunduğum düşünceler elbet Galatasaray camiasını bağlamıyor.. Peki ya Gheorghe Hagi? 2002 sonrasındaki çoğunlukla siyahlarla dolu dönem içinde Michael Skibbe'den sonra benim gözümde bu takıma en iyi topu oynatmış, ülke sınırları dışındaki oyuna en yakın duruşu sergilemiş adamdır Hagi.. Gidişine çok üzülmüştüm çünkü benim için gelecek vadeden bir teknik adamdı ve Galatasaray ruhunu kendi müthiş kişiliğiyle üst seviyeye taşıyan biriydi.. Zor bir insan olması onun insan yönetiminde hatalar yapmasını mutlaka sağlıyor ama bunlar bütün büyük kariyerlerin geçtiği yollar.. Son 5 senede Gheorghe Hagi dünya futbolunu ne kadar takip etmiştir? Kendi enformasyonunu ne şekilde geliştirip dünyada devamlı değişen ve gelişen sistemler yapısını bu birikime entegre edebilmiştir bunları şu anda kestirmek mümkün değil.. 5 sene önce iyi bir teknik adam olmanız son gelişmeleri takip etmemeniz durumunda sizi kısa bir süre içinde vasıfsız hale getirebilir ve geçmişin birçok başarılı hocasının yaşadığı da aslında bundan ibarettir.. Fatih Terim'in de kendisini yenileyemeyerek 2000'de futbol dünyasının ilerisinde olan kafasını geriye düşürmesinde bunun büyük payı vardır bence..
Hagi'yle ilgili bildiğim tek şey, gelir gelmez Galatasaray'ın oyun merkezini en az 10-15 metre geriye çekecek olması.. Klasik 4-4-2'nin 4-3-3'e dönüşümünü sağlayan ayaklarından biri üzerinden başarılı bir sistemi Galatasaray'a oturtmuştu ama kötü yönetim onun da kellesini aldı.. Bu sefer bir başka pespaye yönetimin altına, belki de çok daha kötü bir zamanda geliyor.. İşi yine imkansıza yakın.. Hagi'yi desteklememek gibi bir şey söz konusu bile olamaz.. Benim için Terim'de de benzerinin gerçekleşeceği gibi.. Ama bir destek verilecekse bu sadece kendisine verilir, Rijkaard'ı seven ve isteyen çoğu Galatasaray taraftarının da yaklaşımı muhtemelen bu şekilde olacaktır..
Daha defansif, ayakları yere daha sağlam basan ve daha öne çıkmış bir Misimovic'le kısa dönemde çok daha iyi oynayan bir Galatasaray yaratacağından şüphem yok.. Ki bunu gerçekleştirmesi de fiyasko haline gelmiş bu takım içinde büyük başarı olmayacak.. Elano, Hagi'nin tam istediği tipte bir oyuncudur ve ben yeniden onu takıma monte etmeye çalışacağını düşünüyorum ama şalteri indirmiş bir Elano varsa kulüpte başka bir hüsran yaşanabilir bu konuda.. Bunlar da çoğunlukla ikincil meselelerdir şu anda.. Yönetici kılıklı bazılarının ve takım içindeki 2-3 densizin biletini keserek işe başlayan bir Hagi için bu takımı sonuna kadar takip ederim.. Umudum kendini ezdirmeden, kulüp içindeki terbiyesizlere prim vermeden yoluna devam etmesidir.. Bu olmuyorsa zaten emin olsun, biz anlarız.. Son 10 yıldan yeteri kadar şerbetliyiz, bu konularda gayet büyük tecrübeyiz..
Kadıköy'de güç Hagi'yle olsun..