7 Oca 2009

Michael Skibbe 2


İlk filmi çekmiştik birkaç ay önce.. Ama çoğu hikayenin olduğu gibi, bu filmin de bir sequel'e ihtiyacı vardı.. Galatasaray zor süreçlerden geçti ilk yarı boyunca.. Taraftar ve yönetimin sezon başı mutlak bir şekilde benimsediği Şampiyonlar Ligi'nden mahrum kaldı.. Ligde istediği oyunu uzun süre oynayamadı, bunun uzantısı olarak istediği puanları da toplayamadı.. Hocası eleştirildi, korkak olmakla itham edildi.. Yine istenen oyunun uzun süre gelmemesi sene başında yapılan şaşalı transferlerin zamanla sorgulanmasına neden oldu.. Eleştiriler yönetime sıçradı, üst kuruldan teknik kadroyla ilgili anlamsız kararlar çıktı.. Çok eleştirilen hocanın yardımcıları kovuldu.. Senelik aldığı para çok da matah olmayan ve 1 yıllık sözleşme imzalayan Skibbe'yi gönderme hareketi olarak yorumlandı bu haklı olarak ama mali yönden bu düşünce gayet saçma duruyordu.. Hocanın iki kolunu kırarak bir iyileştirme mümkün müydü? Bu, cevabı hiçbir takımda ve hiçbir zaman öğrenilemeyecek sorulardan biri.. Metanetli çıkan hocanın üzerine geçen sene 5 attığı, takımın canına okumaktan imtina etmemesiyle uzun süre anlamsız bir şekilde prim yapmış, kovulmaktan beter edilen biri teknik danışman sıfatıyla getirildi.. Gık demedi Skibbe.. Birçoğu bunu onursuzlukla açıkladı, bense başından itibaren yalnız bir adamın onur mücadelesi ve gurur savaşı olarak gördüm.. Birbirinin zıttı olan iki kavramın aynı konuda bu kadar uçlarda yorumlanması da sadece futbola özgü hadiselerden biri heralde.. Güzellikle mi açıklanır bu, başka bir şeyle mi o konuda emin değilim ama.. Yıllardır bu işten para kazanan, sadece 1 yıllık ve piyasa şartlarında oldukça vasat bir paraya imza atan adamın sadece tazminatını alabilmek için katlandıkları şeylerdi bunlar bizim basına ve taraftara göre.. 32 yaşından beri maaşlı hocalık yapan Skibbe'nin o parayı kaç defa cebinden çıkarabileceği benim yorum yapabileceğim ya da bilebileceğim bir şey değil.. Sancılı süreçte gelinen nokta nedir? UEFA'nın 3 tane major takımından 9 puanı alarak ikinci çıkmış, ligde önü gayet açık duran bir Galatasaray..


Michael Skibbe'nin bu süreçteki hatası nedir peki? Her hocanın düşebileceği, çok temel bir yanlış yaptı Alman.. Michael Skibbe bu takıma bir mantalite değişimi, bir futbol reformu yapmak için geldi.. Bunun için getirilip getirilmediğinden emin değilim fakat sahaya yansıtmak istediği düşünce, ortaya çıkarmaya çalıştığı sistem ve düzen Türkiye'de daha önce hiç denenmemiş bir olgu.. Futboldaki mantalite ve sistem değişiklikleri oldukça sancılı bir süreçtir ve iyi yönetilmesi gerekir.. Bu sancıları sahada minimum düzeyde yaşamak için gerekli ilk şart da sağlam bir kondüsyon ve fizik güçtür.. Bu iki konunun Galatasaray'ın ilk yarı boyunca sıkıntısını en çok çektiği şeyler olması hem ligi başlamış, gayet hazır ve sert bir şekilde Galatasaray'ın karşısına çıkan Steaua karşısındaki direnç gösteremeyen takıma ve Şampiyonlar Ligi'ne, hem de son 10 yıldır teknik koordinasyondan çok fizik mücadeleye doğru gayet yanlış ve amaç dışı bir şekilde evrilen Türkiye Ligi'nde deplasmanlarda yeterli mücadelenin gösterilememesine ve bu nedenle alınamayan sonuçlara mal oldu.. Eleştirilmesi gayet haklı olan bir konuda iş burada da hakkaniyet sınırlarını aştı fakat.. Arda, Lincoln ve Kewell gibi üç tane beyinin ilk 11'de çıkması ya da Kalli'nin bu yönden de son derece köhneleşmiş, bütün mücadelesini Türk olma üzerinden şekillendiren bir takım ortaya çıkarması göz önünde bulundurulmadı.. Fatih Terim'in CL ön elemesi oynayacağı için sezonu çok önceden açıp erken form tutan, ortalara doğru düşüşe geçen, sezon sonuna doğru tekrar vites yükselten Galatasaray'ı ondan sonra gelen bütün hocalar için mükemmel bir reçete olarak duruyordu önde ama Terim de sırtını Hagi, Popescu ve Sukur'e yaslayarak iş götüren bir motivasyon hocasıydı zaten, gerek yok ki bakmaya..


Skibbe'yi zorlayan bir hata daha vardı kendisinden kaynaklanmayan.. Türk insanının futbola bakış açısı.. 15 yıl boyunca Türkiye'de futbolun kitabını yazan Hakan Sukur'u kazma ve beceriksiz, iki çalım atan overrated'ları büyük topçu yapan bir futbol görüşü bu.. Değişmesi imkansız, götürüsü yıllarca getirisinden çok fazla olan bir anlamsızlık girdabı.. Michael Skibbe Galatasaray'a gelişinden sonra, hakkında hiçbir şey bilmeyen bir insanın sadece yarım saatlik bir araştırmayla ulaşabileceği, net bir hücum futbolu sistemcisi.. Bunu yaratırken yapılan ilk iş nedir? Savunmayı sağlama almak.. Futbol felsefesinin ana damarını hücum olarak seçmiş insanların genellikle seçimleri bu yöndedir.. Üçlü defansın üzerine gelip dörtlü felsefesini yerleştirmeye çalışarak yine köklü bir değişim yaratma peşinde olan Terim de ilk senesinin önemli bir bölümünü savunmayla uğraşarak geçirdi.. Bu geçişi törpülemek için sırtını kaydırmalı sisteme verdi, öne geçilen bütün maçlarda forvet çıkarıp defans ya da orta saha oyuncusu sürdü sahaya.. Yenemiyorsan yenilmeyeceksin kavramı Terim'in ilk senesinde ortaya çıkmış, 3. senesinden itibaren ise çoğu Galatasaraylı'nın gülüp geçtiği bir futbol deyişidir.. İlk senesi için gayet mantıklı olan bu hadise daha sonraları yenemiyorsan yeneceksin kardeşime dönüştü, ilk seneki sancılar unutuldu.. İlk senesinin devresine kadar küme düşme dolaylarında gezen Frank Rijkaard da benzer eleştiriler almıştı, oradan dönüş az daha eşi görülmemiş bir futbol olayıyla sonuçlanıyordu.. Devamında La Liga dominasyonu ve CL geldi.. Skibbe'nin de alttan hücumu inşa ederken ilk başta savunmaya önem vermesi onun olduğundan farklı görünmesine neden oldu..


Gelinen süreç bir "one touch football" yapısı ve Skibbe anormal bir hızla kat etti takımın hücumdaki paslaşma olgunluğunu.. Galatasaray'ın Arda, Lincoln ve Kewell aynı anda sahada yer alıyorken kora kor, müthiş bir fizik mücadele gösterme şansı yok.. Bu, sahanın her noktasında gösterilen presin Terim zamanından beri futbolseverler arasında bir mit oluşunun da artık yıkılmaya başlaması anlamına geliyor.. Terim'den beri Galatasaray taraftarı arasında bir efsanedir pres futbolu.. Lucescu'yla başlayan süreçte hiçbir hoca bu presi tam anlamıyla sahaya yansıtamadı ama bu eleştirilerden de en çok nasibini alan hoca Skibbe oldu.. Eto'o, Roni, Messi, Deco, Xavi ve Iniesta'lı Barcelona'nın futbol düşüncesi neyse, Skibbe'nin kafasındaki gerçek de odur.. Rakibi bekleyen, presi sadece gereken noktalarda yapan, topu aldığı zaman müthiş bir pas trafiğiyle rakibi yarı sahasına hapseden, teknik koordinasyonuyla rakibi korkutan ve sahasından çıkarmayan bir yapı.. 4'lü defansın dışında hücumda yukarıdaki 6'lıyla yer alan Barca'nın müthiş bir fizik koyduğu görülmüş müdür sahaya? Xavi, Deco ve Iniesta çift yönlü oyuncular olmasına rağmen toplamda takım savunması ve direnç anlamında birçok takıma karşı eksik kalacak kadronun ligde ve Avrupa'da, her takıma karşı gösterdiği dominasyon neyin sonucudur? Topu alınca vermeyen ve rakibe bu anlamda bıkkınlık getirerek sürekli geriye yaslanmasını sağlayan one touch football.. Son 5-6 maçta yakalanan %90'lık pas oranı çoğu takımın en erken 1 yılda ulaşabileceği bir olgunluk.. Skibbe bunu 6 ay içinde başardı.. En büyük eleştirileri aldığı Metalist maçında Ukraynalıların yaptığı toplam pastan 2.5 kat fazla "olumlu" pas yapan bir Galatasaray yarattı sadece yarım sezonda.. Bu dominasyondan pozisyon zenginliği çıkmaması gayet haklı bir eleştiri konusu ve bence o anormal yenilgiyi açıklayan etkenlerden biriydi ama biraz olsa hakkının verilmesi gerekmiyor muydu? Hala verilmiyor.. Bir takımın her 10 pasından 9'unu isabetli kullanması, bunu üst üste 2-3 maçta yapabilmesi müthiş bir futbol hadisesi.. Dünyanın neresinde gerçekleşse heyecan uyandıracak, tebrik edilecek bir ürün.. Ama Türkiye'de iyi futbolla skoru getirmeye başladığında bile hocayı tamamen dışarıda bırakarak sadece "futbolcunun istemesi" basitçiliğine indirgenebiliyor.. İlk 4 ay istemeyen topçular bir anda istedi, Skibbe iyi kadroyu kullandı.. Önemli kesimin gözünde hala budur Galatasaray'ın son 1 ay yakaladığı oyun anlayışı..


Korkaklık.. Bu da futbolda sık yaşadığımız futbol psikozlarından biri.. Savunma oynatanlara denir, belki haklı da olunur yerine göre.. Ama hücumculara denmesin yahu lütfen.. Fatih Terim'i, Zico'yu, Michael Skibbe'yi böyle abukluklarla itham etmesin kimse.. 4-4-1-1'i kurdu, koskoca Galatasaray tek forvet oynar mı dedi taraftar.. Diğer kokuşmuş sistemlerin Avrupa'da iş yapmadığını Lucescu sonrası dönemde net olarak göremeyen, kulüp tarihinin Avrupa'daki en büyük hüsranlarını sadece 5 yıl gibi kısa bir dönemde ortaya çıkaran gereksizliklere tutunmuştu taraftar.. Galatasaray'ın içine eden tek ön libero, çift forvet düzeni büyük takım kimliğiydi.. Bunu iddia edenin Galatasaray taraftarı olmasıysa en acı olanıydı dışarıdan bakıldığında.. Bir takımdan bir forvet çıkıp, onun yerine orta sahaya savaşan bir oyuncunun gelmesi Türk insanı tarafından hücum adına bir iyileştirme olarak sayılmayan, takımı hücumda geri, savunmada ileri götürecek bir değişiklik.. Bunun tersini sıklıkla savundum burada.. Gelinen nokta nedir? Olympiakos, Metalist, Hertha gibi son 5 yılda ezmenin hayal bile edilemediği gayet önemli takımlara karşı ortaya konan büyük bir futbol dominasyonu.. Ortadan bir ön libero çıkarıp büyük takım kimliğiyle bir forvet ekleyerek aynı oyunu ve sonuçları alabileceğini iddia edenler rüyalarında yaşamaya devam edebilirler futbolu.. Gelinen nokta yine bu tip çift forvet zırıltılarının kesilişi ve çift defansif orta sahanın Skibbe'nin bir imzası haline gelmesi.. Yetecek mi ilerleyen zamanlarda? Hayır yetmeyecek.. Lincoln'un bu form durumunda Arda ya da Kewell'dan birinin kesilip bir defansif orta saha takviyesiyle klasik bir 4-3-3'le sahaya çıkması gereken zamanlar gelecek Galatasaray'ın.. O zaman neler konuşulacağı da şimdinin konusu olmasın.. Zamanı gelince her şey konuşuluyor zaten..

Takımın önünde hala büyük sorunlar, dağ şeklinde de duruyor.. Kaleci, forvet ve orta sahanın ortası dışındaki bütün bölgelerde sıkıntı var.. Rıdvan babanın 3. opsiyonu olan Baros ligin en iyisi olarak öne çıktı, tehdit bile edilemiyor diğer 2 forvet tarafından.. Orta sahanın ortası tamamen sorunsuz ama bir tercih sıkıntısı yaşanabilir.. Topal, Barış ve Ayhan'a Linderoth katılıyor.. Topal ve Barış savunma ve fizik mücadele yönünden en doğru seçim gibi aslında ama defans dörtlüsüyle hücum dörtlüsünün zaman zaman büyük kopukluklar yaşaması bu iki hattı iyi top yapan bir oyuncuyla birleştirme gerekliliğini doğuruyor.. O soğukkanlılık ve teknik meziyet iki oyuncuda da yok ve Ayhan çift yönlü bu yapısıyla kadro içindeki tek ve en değerli eleman.. Bu nedenle kesilmesi de gayet zor görünüyor ama bunu bir sorun olarak değil de hocanın yaşayacağı güzel ikilemler olarak değerlendirmek lazım..


Sıkıntılı bölgelere gelelim.. Tandemde Meira ve Servet'in yaşadığı uyumsuzluk sezon başından beri devam ediyor.. Bunu öndeki iki defansif orta sahanın varlığı ve bütünleşik bir yapıyla minimuma indirmek mümkün ve zaman zaman da indiriyor zaten takım ama sağlam ve çabukluğunu yakalamış bir Emre Güngör hala o bölgeye şart.. Bek ve "açık/forvet"lerse en büyük sorun olarak görünüyor benim gözümde.. Sol bekteki Hakan Balta stoper yapısıyla pek kabul ettiğim bir profil değil ama elde daha iyisi de yok.. Hakan Balta sol bekteyken sağ bekteki oyuncunun olabildiğince hücuma destek veren, gittiğinde mümkünse geri dönmeyen bir yapıda olması 4'lü defansın hücum anlamında işlerlik kazanması için çok önemli bir şart.. Çift taraflı bek çıkarma işinden Galatasaray bu yönüyle mahrum kalıyor ve bu büyük bir futbol eksikliği bence ama mücadele gücü yerinde olmayan bu takımda bir oyuncunun daha tandemin yanında beklemesinin avantajlarını da yok sayacak değilim.. Hakan Balta kaydırmalı defans ve klasik 3-5-2'ye dönüldüğü dönemlerde üçlünün sol stoperi olarak eksiksiz maçlar çıkardı ve Arda'nın sol tarafta tek başına heder olmasını engelleyen en büyük etkendi.. Fakat bek olarak oynarken bu etkileyiciliği yaratamıyor ve sağdan deli bir sağ bekin hücuma destek vermesi en büyük gereklilik olarak öne çıkıyor.. Sabri sağ açıktan devşirme yapısıyla Hakan Balta'yı tamamlayan en büyük etken ve sağlam olduğu sürece 4'lü defansın sağının en önemli oyuncusu.. Tobias Linderoth'un oynamaya başlamasıyla birlikte Skibbe tarafından sağ bekte ilk opsiyon olarak kullanılacağını okuduk bazı yerlerde.. Böyle bir seçimle oluşacak 4 stoperli yapı Galatasaray'ın hücumda yapmak istediği işlere anormal zarar verir.. Allah korusun demekten başka yapılabilecek bir şey yok bu konuda.. Ve 4-4-1-1'in hücumdaki çoğalımını sağlayacak olan açık/forvet mevkiisinin Arda ve Kewell'la bir türlü işlerlik kazanamaması.. Bunda bu oyuncuların 90 dakika boyunca gidip gelebilecek güçte ve fizik kalitede olmamalarının en büyük sebep olduğunu söyledim, düşüncem devam ediyor.. İki oyuncunun da sağda yapamaması artık kabullenilmesi gereken şanssız futbol gerçeklerinden biri.. Sağdaki dönüşümü de futbol yaşantısının sonlarına gelen Kewell'dan değil, her geçen yıl futboluna yeni bir şeyler eklemesi gereken Arda'dan beklenmeli bana kalırsa.. Mehmet Yıldız transferi bu konuda hocaya önemli opsiyonlar getirebilirdi, olmadı.. Kaydırmalı sistem bir başka opsiyon ama üçlü ve dörtlüdeki geçişlerin sağ kanatta yaşattığı sorunlar takımın canını yakabilir.. Klasikleşmiş yapı bu açıdan çok daha uygun..


1 aylık süre Skibbe'nin imdadına yetişti.. Bu pasa dayalı futbolun 15 dakikalık patlamalar şeklinde değil, genele yayılması önemli, ki ancak sezon sonuna doğru görülebilecek bir şey bu.. Bu devre arasında, bu takımın sahaya koyacağı fizik kalitenin maksimimuna ulaşması gerekiyor.. Hacettepe maçından sonra iyileşen oyun anlayışının artık skorlara yansıması ve bir galibiyet serisinin şart olduğunu yazmıştım.. Skibbe 4'te 4 yaptı devre arasına kadar ondan sonra.. İyi sonuçların devam etmesi gerekiyor futbolun iyileşme sürecinde.. Bunda da Skibbe'nin en büyük yardımcısı fizik ve mücadele gücü olacak eğer durumun farkındaysa..

Michael Skibbe Terim sonrası dönemde bu takımın başına gelmiş en önemli, en heyecan verici futbol beynidir, bence.. Çoğu kişiye göre hala hoca olmayan, kurulan her iyi takım iyi oynamalıymış gibi oyunculardan beslenen, kenarda sadece maçı izleyen, oyuna hiçbir etkisi olmayan bu Alman bana göre müthiş bir taktiksel zekadır.. Bu takım Bordeaux'ya elenebilir, bu takım bu sene şampiyon olamayabilir.. Ama yaşanan bu başkalaşım, uzun yıllar boyunca devam etmesi gereken bir birlikteliğin tohumlarıdır.. Bu yazıyı üst üste 3-4 kötü sonuçtan sonra Skibbe'nin kellesinin uçabileceğini bilen biri olarak yazıyorum.. Galatasaray belki şansla, belki bilinçli bir şekilde uzun bir süre sonra büyük bir şans yakalamıştır.. Kaybetmemesi de en büyük kişisel yılbaşı dileğimdir kulübün geneliyle ilgili..

38 YORUM:

Temur dedi ki...

Harika bir yazı olmuş tebrikler. Umarım sezon sonu ne olursa olsun seneye de takımın başında Skibbe kalır.

L dedi ki...

eline sağlık abi, mükemmel bir yazı. biz de seninle aynı dilekleri taşıyoruz, umarız bu değişim devam eder ve, yeniden başarılı yıllar yaşarız.

ti esti to dedi ki...

Müthiş bir analiz. gerçekten okuduğum en şahane skibbe analizlerinden birisi. adamı bıraksalar bi oynatmak istediği futbolu görsek ne olacak sanki. inşallah bu sene kellesini kurtarır da seneye de devamını görürüz.

Olympian dedi ki...

eline saglik kardes, guzel bir calisma olmus. yalniz bir konuda sana bir itirazim olacak. galatasaray in barcelona gibi oynamamasi lazim bence. cunku topla oynama uzerine kurulu anlayis sadece barcelona da var, senin de yazinin bir bolumunde degindigin gunumuz futbolu gerceklerine uymayan bir anlayis ama hep devam eden bir gelenek ve coldeki bir vaha kesinlikle. ama soyle de bir gercek var futbolda, cl de olasi bir liverpool eslesmesi durumunda, favori liverpool olur. bilmiyorum bana katilir misin? gelmek istedigim nokta su; oyunu tutan bir takim yaratmak daha onemli degil mi? %70 topla oynamanin gol getirme ihtimali daha yuksek degil sonucta, dolayisiyla da mac kazandirma ihtimali. 3 pasta attin attin -ki herkes buna calisiyor.

ihk dedi ki...

bence takımın devre arasında sabah akşam duran top çalışması lazım. kewell'ın ön direkten vurduğu kafalar dışında doğru düzgün duran top golümüz yok. bu kadar çok faul yapılan bir takım serbest vuruşları ve kornerleri de gol yapabilmeli.

Arkhe dedi ki...

Skibbe hakkında hala olumlu ya da olumsuz bir fikir yürütemiyorum ama senin bu pozitif fikirlerini de fazla abartılı buluyorum. Kusura bakma ama bir anda kendimi Rinus Michels, Bill Shankly, Capello hakkında bir yazı okuyorum sandım.

Erdem dedi ki...

Eline sağlık Galatasaray ile ilgili güzel detaylı bir inceleme yazısı okudum

Adsız dedi ki...

Üstadım sen antrenör müsün? Yani antrenörlükle alakan var mı? Çalışma, ders görme gibi...

Adsız dedi ki...

Harika olmuş öncelikle bunu belirteyim. Kişisel görüşümle birebir örtüşmüş.

Skibbe bana göre de çok büyük bir şanstır. 5 ayda Sabri'ye, Servet'e uzun top attırmayan hoca gözümde ilahtır. Bu adamlar Hakan Şükür'e uzun top atmaktan başka bir kurgu yapmazken şimdi takır takır paslaşıyorlar ve bunu görmüyor medya. Belki de görmek istemiyor bilmiyorum.

Galatasaray'da bir şeyler oluyor gerçekten. 2 senedir büyük bir yapılanma gerçekleşiyor. İlk sene oyuncular, ikinci sene sistem. Bana göre Galatasaray'a yakışan oyun sistemi artık ezberlediğimiz, bunaldığımız oynatmama sistemi değil oynamaya yönelik sistemler olmalıdır. One Touch Football dediğimiz hadise de sanırım bizim reçetemiz.

Daha geçen sene Servet topu şişiriyordu, Hakan kafayla indiriyordu, Nonda atıyordu. Bu sene ise bin türlü pasla cezasahasına giriyorsun, orada bile rahatça pas yapıyorsun, sonra golünü atıyorsun. 1 sene bile geçmedi yahu daha. Bu değişimi bu kadar hızlı ve etkili yapan adama "Dahi" değil sokak kemancısı diyoruz.

Yazık.

Adsız dedi ki...

Dediklerine katılmamak elde değil. Bence Terim'den sonra Lucescu'yu da taktiksel deha olarak görsen daha hoşuma giderdi şahsen. Bence hücum futbolu adına muazzam bir adam olmasa da tam bir futbol ekonomistidir Lucescu. Ayrıca sağ bekte Linderoth'u kullanacağını çok düşünmüyorum, formda bir Sabri'yi kesebilecek oyuncu Galatasaray'da yok bence. Savunma anlamında Hakan Balta'yı stopere çekip 3 lü savunmanın önüne Linderoth'u kaydırabilir ve orta ikiliden bir kişiyi hücuma daha da yaklaştırabilir ki bunun uygulama süreci kanımca oldukça sancılı olacaktır ve bu sezon böyle bir şey deneyeceğini pek zannetmiyorum.

mondo trasho dedi ki...

emek verilmiş bir yazı, tebrikler.
çıkardığım sonuç itibariyle, bu adam türk futbolu için orijinal bir yenilik ve anlayış getiriyor. fakat kendisi tek senelik sözleşmesi olan, hancı değil yolcu kıvamında biri. seneye her sonuçta burada olacağına ihtimal vermiyorum. bu benim kişisel ve önemsiz dileğim değil, mevcut durumun işaret ettiği köhnemiş bir gerçek. başarıya ulaşsa da, getirdiğini öne sürdüğün parlak futbol anlayışı diğer sezonun başında yeni bir hocanın elinde başka anlayışlara evrilecek gibi. ve sanki skibbe'nin galatasaray'ında senin gördüğün o parıltının sönmesi söz konusu olacak. zira geçerken uğramış gibi duran bir hocanın tek senede bir miras bırakması pek mantıklı görünmüyor.

kuzgun leşe dedi ki...

elinize sağlık, daha evvelki analizlerinizi gayet tutarlı bir biçimde devam ettirip çok daha kapsamlı bir eleştiri yazmışsınız.

benim -futbolu seven ama sizin gibi derinlemesine analiz yapamayan biri olarak- merak ettiğim şey şu: galatasaray, bu futbol mantalitesiyle dünyada nerededir? evet, olympiakos, benfica, hertha maçları bu konuda bana bir fikir verebilir, veriyor da. yine de hani futbol deyince aklımıza cl'de başa güreşen takımlar gelir ya genelde. biraz o açıdan soruyorum.

galatasaray'ın bu oyun anlayışını daha da sistematikleştirmesi şartıyla, dünya futbolunun başat takımları arasına girmesi mümkün müdür? galatasaray'ın mevcut sisteminin/sistemlerinin, başka futbol sistemleri karşısındaki yeri, konumu, üstünlüğü nedir, ne olabilir?

biraz fiktif sorular olduğunun farkındayım. neticede futbol bir mühendislik işine indirgenemez ama böyle bir yönü olduğu da asla ıskalanamaz (türkiye'de sizin de bahsettiğiniz gibi çokça unutulur).

sorularım bunlar, cevaplarsanız sevinirim.

sevgiler...

Şen Şef dedi ki...

Eline sağlık Parmacı. Skibbe'yle ilgili tek endişem son dönemdeki 3'lü savunmadır. Senin 4-4-1-1 bizim 4-2-3-1 dediğimiz :) sisteme devam edileceğini bekliyor ve umuyorum. Bu sistemde, Mehmet Yıldız gelse sağ açıkta Baros fena olmayabilirdi hani. Arda'nın kendini geliştirmeye devam etmesi ve sağda da etkili bir oyuncu olması konusunda kesinlikle katılıyorum. Ama ikisi de henüz kotaramadı orayı. Fuleli çizgiye inip yüksek verimle orta yapan bir sağ açık transferi fazla mı olur bu kadroya acaba?

Bir minik hatırlatma düşeyim istedim, Fatih Terim'in "yenemezsen yenilme"si ilk Milli Takım döneminden kalmadır. 5-4-1-liberolu oynadık çok maçta o zamanlar. O zamanki realite de oydu hani bizim açımızdan...

Şen Şef dedi ki...

@ Olypian

Arsenal de Barça gibi bu anlayışın daimi üyesidir Wenger'le senelerden beri. Harcadığı parayla birçok klübü karşılaştırsan bu felsefenin getirisini görebilirsin. Bir de asıl Liverpool demişsin, Liverpool'da one-touch futbolun Allahı var, Liverpool pozisyon bulana kadar kaç pas yapıyor, ne zaman uzun top kullanmış, biraz daha seyret derim Kırmızıları.

apaç dedi ki...

en büyük dileğim seneye bu günlerde fanatik'te raşit altun imzalı ''rakıyı, boğazı, bir de kebabı çok özledim'' temalı röportajını okumak.

Adsız dedi ki...

Güzel bir analiz Skibbe'nin tek eksiği karizma. Çok ağzımıza doladık bunu ama maalesef doğru. Mourinho mükemmel bir taktisyen değil sonuçta. Ya da Fatih Terim. Gerçekten motivasyon olgusunun içinde önemli bir yer tutuyor karizma.

Parma Maniac dedi ki...

mondo trasho, evet maalesef öyle.. Zaten o yüzden 3-4 maç kötü sonuç alınca gönderilebileceğini bilerek yazıyorum dedim.. Yönetimin Skibbe hakkındaki tasarruflarını kestirmek kolay değil ama yapılanlar altının gayet oyuk olduğunu gösteriyor.. Söylediğin şeyler doğru ve ne yazık ki ülkenin futbol gerçekleri..

kuzgun leşe, dediğin gibi verdiğin soruların aslında net bir cevabı yok.. Şu anda nerededir Galatasaray dünya futbolunda? Açıkçası bilmiyorum.. Ama Lucescu sonrası dönemdeki Avrupa maçlarına ve sonuçlarına bakıyorum, Skibbe'nin oynattığı futbol ve aldığı sonuçlar çok daha yukarıyı işaret ediyor.. 2002 sonrası ilk defa Avrupa'daki futbola uyan, orada mücadele gösterebilecek bir sistemi var Galatasaray'ın.. Hagi zamanında da bu konuda umut vardı gerçi, haksızlık etmek istemem ama o zaman Avrupa'da oynamıyorduk, görme şansına erişemedik.. Galatasaray'ın en tepelerin orada gezinmesi mümkün mü? Bu da erken bir soru aslında.. Mali özgürlük olmadan bunu devamlı yapmak zor.. Skibbe'nin de şu ana kadar ortaya koydukları ışığında bunu ne derece devam ettireceği ve geliştireceği de muamma aslında.. Ama Terim sonrası ilk defa genel bir sistem ve yapı umudu var, bu da yeterli sanırım şu aşamada..

Şu andaki sistemin diğerlerine göre üstünlükleri, eksikleri nelerdir.. Bunlara da girilirse aslında yeni post olacak ama görebildiğim kadarını daha önce yazmıştım burada.. Bunun da aslında net bir cevabının olup olmadığından emin değilim.. Barcelona'nın oynadığı futbol günün futbol şartlarını fizik mücadeleye dayandıran biri için eksik ya da yetersiz gelebilir ki yukarıda da benzer bir eleştiri gelmiş zaten.. Kişiden kişiye, yapıdan yapıya değişen şeyler bunlar, işin güzelliği de biraz burada.. Şu anda bulunan arızalarla diğer kulüplerin sistemlerine göre büyük artılar sunmam mümkün değil, hala öğrenme aşamasında çünkü takım.. Ama söylediğin gibi işin sistematikleşmesi ve oturması sonrasında diyorsan bu da zaten zamanı gelince konuşulacak konulardan biri.. Dileyelim ki o duruma gelsin takım..

09.59'daki adsız, hayır birinci dereceden bir alakam yok bu işle ilgili..

Adsız dedi ki...

eline sağlık parma. katılıyorum yazdıklarına ve dileklerine.. ama lig bile kesmez yönetimi sanki.. ancak uefa yı alırsa kalır görevde. maalesef.

Kcan dedi ki...

bu yazıyı vatan gazetesi'nde skibbe kafatasçılığı ve çift forvet çığırtkanlığı yapan gökmen özdemir'e göndersin birisi rica ederim.

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir yazı başından sonuna keyifle okudum sizin gibi yazarların olması ne güzel sayenizde spor gazetelerini unuttuk

GK dedi ki...

Son 5-6 haftada bariz bir yükselme var Galatasaray'da.

Gel gelelim ben bu parlama,yükselme dönemlerini Gerets'den hatırlar gibiyim.Galatasaray'ın o kanatlarda kurduğu ufak üçgenler, tek paslar sonucunda gelen goller vs bana Gerets'in geldiği sezonun başını anımsattı.Ilıc ile tamamlanan 3lü hatta zaman zaman Necati ile 4lü olan hücumcularla oyun sanki "baba ne basıyo bizimkiler be,prese bak hey maşşallah,ofansifiz lan biz" dedirtiyordu.Bahsettiğin "one touch football"u Gerets'in takımında yapabilen tek futbolcu sadece Ilic idi. .Gerets'in ofansif olarak kullanabileceği tek kreatif futbolcu Ilıc olduğu için zaman zaman aksamalar kaçınılmaz oluyordu.Skibbe'nin Gerets'den farklı olarak tek pas yada final pası üretecek birden fazla futbolcusu var elinde.

Yine Gerets dönemine benzer şekilde o dönemde Galatasaray savunma hataları yüzünden üst düzey maçlarda hep kaybetmişti.O dönemki savunma sorunu savunmanın 2 kanadından (aslında daha çok sağ kanadından) kaynaklanıyordu.Şimdi ise orta 2li de problem var.

Ben Galatasaray'ın Fatih Terim dönemi ve Fatih Terim sonrası dönemlerinde mantalitesinin hep benzer şekillerde olduğunu düşünüyorum.Sadece Lucescu ile ŞL maçlarında değişiklik gösteriyordu.Bu dönemler içierisinde takımda hep bir pivot santrafor varlığı ve hep kanatlarda yapılan varyasyonlar ve hep oyunu yıkma çabası vardı.Hala da var.Değişen sadece yaratıcı futbolcu sayısı ve artık pivot santrafordan vazgeçilmiş oluşu bence.

Adsız dedi ki...

Flyingdutchman ve Aceto ile takip ettiğim ender bloglardan biriydi Tardinibufe. Bu yazıyla kesinlikle nirvanaya ulaşılmış.

Skibbe geldiğinden beri savunduğum şeyleri başka birinin kaleminden bu kadar güzel bir şekilde okumak gerçekten muazzam oldu.

Ayrıca benle aynı fikirde insanların olduğunu görmekde çok hoş. Skibbe'yi savunan 3-5 kişiden biri olduğumu sanıyordum.

Dediğin gibi üstad bu takım başarısız da olabilir ama Skibbe'nin inandığı bir olay var ve sabredilirse olacak, ben inanıyorum.

önyargı dedi ki...

"Mali özgürlük olmadan bunu devamlı yapmak zor.." demişsin parma maniac. bu konuda da galatasaray'ın eline belki de kuruluşundan beri ilk defa böyle bir fırsat geçiyor: aslantepe. yönetim bu güzel stadı iyi yönetmeyi becerebilirse, galatasaray için yepyeni günler başlar.

töbrettin böbrek dedi ki...

gs liyim. yazdıklarının çoğuna katılıyorum. belirttiğin gibi gs nin çok sorunu var. bunların zamanla hallolacağını varsayalım. ama steaua maçı. o maçı hatırlayalım. sahada keşler gibi dolandık. şampiyonlar ligi gitti. o maçlar yüzünden uğradığımız maddi manevi zararı nasıl telafi edebiliriz. cl gitti uefaya talim ettik. uçan paralar reklamı şusu busu da cabası. steaua sezonun en önemli maçıydı bence. ligde şampiyon lmak gibi derdimiz yok. zaten trabzonla bjk çıkmış aradan gs fb pinpon oynuyor senelerdir. o maça çok iyi hazırlamalıydı. kuraları hatırlayalım arsenal liverpol barcelona gibi takımlar vardı steaua en iyi kuralardan biriydi ve geldi. ama hüsran. bu yüzden hiç affetmeyeceğim. bjk maçına gelelim. zaten kondüsyon açığı olan ardayı kanatta tek başına kullanması nondaya tahammülü bunlar da eksi puan skibbe için. ben gs için büyük şans olduğuna katılmıyorum.

biggins dedi ki...

Çok güzel bir analiz olmuş. Eline sağlık..

jose dedi ki...

@Parma

nefis yazmışsın tebrik ederim.


@apaç

raşit altun imzalı demek güldürdün beni:))

Murat dedi ki...

Skibbe desteğine tamamen katılmakla beraber, 3'lü defansa döndüğümüzde alınan skorlar iyi olsa bile 4'lü defanstaki oyun kalitesine yaklaşamadığımız bir gerçek. Takımdaki ilk senesi olması dolayısıyla bu denemeleri desteklemekle beraber bu deneyden vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunların dışında Davala-Boekamp ikilisi görevden alındıktan sonra devam kararını yine desteklemekle beraber devre arasında Cevat Güler-Burak Dilmen'lere ilave olarak çalışmak isteyebileceği bir koç daha ekleyebilseydi, Feldkamp geldikten sonra Feldkamp'ın görev tanımını resmi siteden öğrenebilseydim içim daha rahat olurdu. Bunu Skibbe'ye değil biraz Adnan Sezgin'den beklemek gerekiyor galiba. Adnan Sezgin için de bir yazı bekliyorum. Tebrikler.

Borges dedi ki...

Her seyden önce cok güzel bir analiz, emek edilmis, hos bir post olmus, okumasi da cok keyifliydi.


Bunun disinda sag bek secimi ve defansif orta saha secimi konusunda sunu eklemek isterim.

Bu muhtesem olarak addedilen kadronun bana göre en önemli ismi Lincoln'dür. Ilk onu koyarim ardindan da ne kewell ne arda ne baska bir isim: Linderoth.. Bu adam bu ülkenin en iyi defansif orta sahasidir. Keza sag bek oynasa üc sabri verimliliginde olur. Acikcasi ben bu takimin kaydirmali 3-5-2 oynabilecegini düsünmüyorum. Yazida bahsi gecen Balta'nin sol bek eksikligine de katilmiyorum. Sag kanat cift forvetli sistemde forvetlerden birisi veya serbest oynayan lincoln tarafindan kullanilmadigi vakit Baris veya olasi sag bek inanilmaz sorun yasayacaktir, bilincli bir oyuncu gerekir o bölgeye, baris da en son isim. Burada cikan sorun defansin zorunlu olarak üclenmesini sart kosuyor. Dolayisla balta sol bekligi birakip en son macta acik acik defans oynayip hatta goleri de engelledigi gibi o bölgeye kaymak durumunda.. Arda da bu durumda sol bek veya o kanadin tek basina savunucu oluyor ki Baris'a göre yine de avantajli konumda idi. baris kadar siritmadi bu da Balta'nin yer yer sol bekligi akilda tutup yardim etmesiydi oysa boyle bir yardim Meira'dan Baris'a gelmedi, sik sik azar cekti mac icerisinde cunku yerini kaybetmek istemiyordu.. Dikkat ederseniz baris cok daha fazla sikinti cekti. Keza Sabri'yi oraya koyup barisi öne yerlestirip Balta'nin yerine Arda 'yi koyarsaniz sol acigi da bos verirseniz tersine dönecektir. Sorun su: 3-5-2 oynayamaz Galatasaray.. Arda o kanadin tamamini savunur gibi gözüküyor ama inanin bu is yer yer geriye gelip yardim etmis gibi gözükmekten cok daha zor Arda icin.. Parma Maniac korkuyor oysa bu sistemde benim de tek umudum bir ihtimal sag bek'e linderoth'un gecmesi ve o isi kotarmasi, o yapamazsa kimse yapamaz.. Ama iste Linderoth gibi bir adami orada harcamak da akil kari degil.. Hem Topal ve ayni zamanda Ayhan'in toplamidir Linderoth defansif orta saha icin.. Tek kelimeyle muhtesem bir adam baska bir sey degil..


Barca örnegi icin de iki kelam etmek gerekirse -o dönem neredeyse bütün maclarini canli dokdan dakika izlemisimdir- sunu derim. Tek bir oyuncu Rijkaard'i ve barca'yi ucurdu.. Tek bir transfer bitirdi isi. Edgar Davids.. Zira hucum futbolu oynayan takimlarin defansindan sorumlu ve ofans anlayisi da olan aciklari kapatan oyunculara ihtiyaci vardir.. Davids gibi.. Galatasarayin da kaderi bu bakimdan benzesir, defansif orta sahalarin gelisi ile her sey yerine oturdu. Zira ayaga pas yapan oyuncularin buyuk bir kismi savunma zaafi gösterir ve bunlarin en azindan bir tane toplayicisi olmasi gerekir.. Barca'da Davids idi bizde de aday cok.. Ben Linderoth-Ayhan-Topal üclüsünün ve hatta özellikle saglikli bir linderoth'un galatasarayi ucuracagina inaniyorum.. BU isimler defansif zaafiyeti de minumuma indirecektir..

Bu abuk subuk basinin yaninda herhangi bir teknik adamin böyle yazilarla irdelenip elestirildigini görmem sevindiriyor beni.. Skibbe'nin bu ise verdigi yil sayisi kadar yasini doldurmamis insanlar "cift forvet oynamaz ki ama" ile bitiriyor isi.. Takim icerisinde tüm sezon boyunca olup bitenden habersiz tek bir oyuncu cikisi-girisi ile degerlendirme yapip muthesem analizlerle degerlendiriyorlar.. en kötüsü de bunlara para veriyorlar bu is icin.. Yazik diyorum sadece..

Gürcan Ulusoy dedi ki...

teşekkürler bu güzel yazı için.

katılıp katılmadığım için değil, geniş bakış açısı nedeniyle güzel.

yazdıklarına da aynen katılıyorum bu da ayrı konu.

ben de şahsım adına bir ekleme yapacak olursam, gerets'in galatasaray'da oynattığı oyunla fransa'da oynattığı arasında ciddi farklar var.

skibbe sanki türkiyedeki futbolu küçümser tercihler yapıyordu. çift forvet, tek ön libero tercihleri nedeniyle bunu söylüyorum. fransada buna benzer tercihleri olmuyor. zaten olsa o görevde hala duruyor olamazdı da...

neticede, gerets'le skibbe'nin kariyerlerinin farklı noktalarında galatasaray'a uğradıkları düşünülürse bu, belki böyle anlaşılabilir.

skibbe, yeni öğretmen idealistliğinde sanki biraz. bir sistem oturtma derdi var. diğer antrenörlerde sanki bu, bu derece yoktu. hani futbol sadece sayılardan ibaret değil ama, teknik direktörlerin oyuncu tercihleri, türkiye'yi ne kadar ciddi aldıklarını az-çok gösteriyor bence.

bu bağlamda skibbe'nin diğerlerinden en büyük farkı "sistem" denilen şeye inanması ve bunu oturtmaya çalışması.

işin garibi, bu ideal uğruna görevini de kaybedebilirdi geçtiğimiz dönemde. o ilk buhranı atlattı. ikinci buhranı atlatamayabilir. bu sefer de, yaa demek gerets haklıymış diyecek duruma gelebiliriz. türkiyeye geliyorsun, sistem, planlı büyüme, çalışma gibi değerlerin çok önemli olmadığı topraklarda bunun savaşını vermek, kişisel olarak onun kariyerini olumsuz etkileyebilir de...

bunu da unutmamak Lazım...

Adsız dedi ki...

anlattığın tüm bu şeyleri skibbe nin yapmış olduguna hala inanamıyorum. 'İyi oyuncuları olan takım zaten iyi oynar' mantıksızlıgı zaten yadsınamaz bir gercek. Ancak derbide 75-80 dk sağ kanadın otoban oldugunu görmeyen bir t.d. ün de kalitesinin ve 'taktiksel zekasının' (!!!!!) uzunca tartışılması gerektiği düşüncesindeyim.

Adsız dedi ki...

75-80 dk sağ kanat boştu da 4-2 biz mi yenildik ? veya yine 75-80 dk sağ kanat otobandı da o kanattan skor 4-2 olana kadar bi pozisyon verdik mi ? 4-2 den sonra verdik evet ama bütün sezon başı 3-0 önde olduğumuz maçlarda da verdik..genel olarak bi rahatlama oluyo zaten takım da fark yaptığımız maçlardan sonra..öyle otoban fln olduğu yoktu o maçtan sonra o kanadın, basının gazına gelmemek lazım..

eline sağlık parma..enfes bi yazı olmuş..

Adsız dedi ki...

Beşiktaş kötüydü ondan yendik diyen arkadaşlar varsa onların Fenerbahçe - Beşiktaş maçının yorumlarını da çok merak ediyorum.

Adsız dedi ki...

kesinlikle harika bir yazı olmuş kutluyorum ve bu yazıyı her galatasaraylı taraftarın okuması için bir kaç yere yollamanı öneriyorum aynı zamanda adnan polat ında okumasını dilerim :D

Adsız dedi ki...

@borges

hocam o kadar linderoth linderoth demissinde pek birseyini goremedik linderothun koskoca 2 senede o toplami ettigi ayhanla mehmet topalsa mukemmel oynuyorlar bence.

Adsız dedi ki...

ya bu linderoth dünya tarihine geçti bizi bıraktım artık. ayrıca nedir yani linderoth. şu haliyle çıksa barış yada topaldan iyi mi oynar. boşuna kontenjan dolduruyor yattığı yerden hamuduyla götürüyo. satılsın. barusso bundan daha verimliydi.

Borges dedi ki...

Adsiz: Linderoth sakat arkadasim. Bunun baska bir aciklamasi yok. Sakat olamdigi vakit oynadigi her macta yüksek verimle oynamistir. Gecen sezon ilk yariya bakin.. Kusura kalmayin ama cok cabuk unutuyorsunuz ve günlük yasiyoruz cok seyi.. Eger ki sakatligi süreklilik arzedecekse kesinlikle satilsin, elbette bu sekilde hicbir futbolcu hicbir takima fayda etmez..

Topal ve Ayhan cok iyi oynuyorlar.. Ayhan hatta Linderoth formuna yaklasti ama yine de Linderoth daha iyidir, feci bir görev adami seklinde.. Topal ise yemin ediyorum üc yilda önündeki Linderothu ikiye katlar.. onda bu ögrenme azmi ve hirs oldugu vakit su karakteri ile cok cok iyi olacaktir bozulmazsa eger.. Öyle ki Arda'dan bekledigimizi Topal gerceklestirecektir.. Bu kadar hizli gelisen bir adam görmedim..

Su an icin bu sezon sonu uefa hayalinin gercek olmasi icin mutlaka Linderoth gelmeli ki cok cabuk sakatlaniyorlar, hepsi lazim sonucta..

Adsız dedi ki...

Futbolcuları motive edemeyen(!) ve tecrübesiz(!!) Skibbe'nin yerine Galatasaray yönetiminin harika(!!!) çözümünü tahmin edememiş öngörüsüz yazı. Artık futbolcuları çok iyi motive eden, takıma kazanan, harika futbol başarılarına imza atan bir teknik direktörümüz var.
Şampiyonluk gitti, kupa gitti...

Keten Borudelen dedi ki...

Özledim.... Allah'tan Rijkaard geliyor da, iyi futbol görebilme umudundayız, yoksa Skibbesizlik çok koyardı...

hit counter
Blogger tarafından desteklenmektedir.