30 Nis 2009

WSC 2009 Yarı Final


Mark Allen 13-11 Ryan Day

John Higgins 13-12 Mark Selby

Shaun Murphy 13-11 Stephen Hendry

Neil Robertson 13-8 Stephen Maguire

İlk 3 maçta patladık yine.. İlk turdan sonra patır patır patlatıyor zaten bu turnuva.. Yalan olan ilk 3 maç da çok zorlu geçti.. Mark Allen'ı biraz fazla hafife almışız.. Öncesinde bana hiçbir parlaklık gösterememişti ama gençliği üzerinden gelişimini takdir etmek gerek.. Maçını izleyemedim ama Day'den çok daha iyi oynadığı söyleniyor.. John Higgins 2. turdan sonra yine decider'da kazandı.. Ki Selby önde gitti hep.. Higgins'in son seansın son oyunlarında oynadığı oyun üstün kalitenin de üstünde.. Snooker'ın zirvesini gösterdi.. Maçtan sonra Mark Selby'nin ne kadar mükemmel bir oyuncu olduğunu ve yendiği için ne kadar mutlu olduğunu söylemiş Higgins.. Eklediği bir başka şeyse ilginç.. Bu maçın kariyerinin en iyi galibiyeti olduğunu iddia etmiş Higgins.. Bundan sonra Higgins'i durdurmak zor olacak.. Shaun Murphy ikinci turdan sonra yine yalan etti beni.. Kaliteli bir maçtı Stephen Hendry'yle yaptıkları.. Ama Murphy hakikaten çok formda.. Bir başka formda olan isim Neil Robertson.. İlk turlardaki maçlarını izleyince bu turnuvada bir başka snooker oynadığını görebiliyordunuz zaten.. İki numaralı seribaşı Maguire önünde favori olacak bir oyun gösteriyor bu sene.. Ki gayet rahat geçti İskoç'u..

Mark Allen - John Higgins

Shaun Murphy - Neil Robertson


John Higgins Mark Allen'a hele bir soluklan evladım, bu kadar yeter diyecektir yarı finalde.. Çok kesin final favorisidir Higgins.. Diğer maç için bir tarafı seçmek çok zor.. Ama yanardönerlik yapmamak uğruna Murphy karşısındaki duruşumu Avustralyalı'nın formu üzerinden sürdüreceğim.. Akla yakın olan Murphy gibi görünüyor tabii ama olsun.. Bu maçın 21-22 frame'den önce sonuçlanacağını sanmıyorum.. (Edit: 25 frame oynansaydı böyle olurdu tabii, son cümle kayıtlardan çıksın)

29 Nis 2009

,

United 1-0 Arsenal


Daha fazlasını bekliyordum bu gece.. İngiliz büyüklerinin arasında oynadığı tipik maçların tipik temposuna sahip bir maçtı ama takımlar fazla savunmaya odaklanınca olması gerekenden çok daha kısır bir maç çıktı ortaya..

İki hoca da ortayı 3 oyuncuyla kontrol etti.. Cesc ve Nasri'li Arsenal göbeği soldan gelen Diaby desteğine rağmen daha güçsüzdü.. Samir Nasri Andrei Arshavin'in sol tarafa gelmesiyle pozisyonunu kaybetti ve Arsene Wenger tarafından kendisine yeni bir pozisyon ve rol biçiliyor.. Fiziksel zayıflığı sol tarafta bile sırıtıyordu.. Göbekte çok daha fazla ortaya çıkacak defoları.. Cesc'le ikisinin açıklarını kapatmak için Song'un göbeği çatladı.. Maçın yıldızlarından biridir bence..

Wenger'in gelişen savunma yönünü takdir ediyorum.. Arsenal'de göreve başladığı dönemdeki kafa yapısıyla şimdi arasında çok fark var.. Defansif organizasyonları sıklıkla eleştirilirdi.. Şimdi tamamen defansa yönelik oyunlar kurgulayıp oldukça başarılı maçlar da çıkartabiliyor.. United Old Trafford'da yapabileceği baskıyı yaptı.. Gol atılacak pozisyon ve akınları da yaptılar.. Ama toplamda Arsenal'in yaptığı savunma fena değildir gözümde.. Sir'ün de Arsenal ve Wenger'den çekindiği oldukça belliydi.. 1-0'dan sonra dönem dönem 2. gol için savunma güvenliğini riske atsalar da genel anlamda oldukça sabırlı ve dikkatli yüklenmeye çalıştılar..

Kieran Gibbs oldukça değişik bir eleman.. Zaman zaman toplu oyunda çok garip ve etkili hareketleri var.. Alt yaş gruplarında ve reserve takımlardaki sol açık geçmişinin bir yansıması bunlar.. Defansif faaliyetlerinde pek aksaklık görmedim bugüne kadar ama şüphelerim var.. John O'Shea'nın attığı gol bir bekin yapması gerekenler nedirin cevaplarından biri.. Ders olmalıdır.. İkinci maç için büyük avantaj 1-0.. Arsenal'in karşısında başka bir ekolden takım olsa Ashburton Grove'da boğup turu geçerler derdim.. Ama United'a o baskıyı kurmak çok zor.. Bu takımlar o kadar çok oynuyorlar ki birbirleriyle, artık bütün eksik, gedik, fazlalıkları ezberlemiş durumdalar.. Takımların kalitesi, lig futbolunun genel geçer üstün kalitesi bazı maçlarda akıl almaz işleri ve skorları doğursa da genelin yolu bu maç gibidir aslında.. Arsenal'in bu United'a geride açık vermeden etkili yüklenmesi zor.. Arshavin'le oynamaya çabuk alışıldı.. Wenger'in Bendtner değişikliğini de anlamadım.. O çocuğun 11'de başladığı ve sonradan girdiği birçok maçı anlamıyorum zaten.. 3 yıl sonrasının Wigan vb. takım yolcusudur gözümde.. Steve Bruce alıp yeniden bir şey yaratır mı bilemem tabii.. Fiziğine göre etkili özellikleri var ama aşamadığı bir eşik, kafasında da erken oluyorum düşüncesi var gibi.. Isınamadım ama Wenger gibi adama da yapılacak eleştiri değil ki bunlar.. Gülerler adama..

Pool çok alıştırdı bizi İngiliz büyükleri kapışmalarına.. Bugünkü maç gibiler yavan geliyor artık.. 1 hafta sonra çok daha zevklisi gelecek bence.. Daha umutluydum Arsenal'de.. Bu geceden sonra şans biraz azaldı ama Wenger'in hala atacak kurşunları var.. Daha farklı bir yapı ve daha farklı bir futbol bekliyorum Arsenal'den haftaya..

Leo Franco & Arda Turan


Radyo dinleme alışkanlığım yok fazla.. Sadece arabadayken dinliyorum ve bu arada favorilerimden biri Radyospor.. Bu kadar abuk subuk yayın nasıl yapılır bir radyoda onu gösteriyorlar sıklıkla.. Oldukça eğlenceli ama.. Saran Grubu'nda bulunuyor radyo ve herhangi bir gün, herhangi bir anda Aziz Yıldırım'a sallamak için fırsat kolladıklarını görebiliyorsunuz ki o da eğlenceli.. Bunun için kullandıkları en büyük silah Feridun Niğdelioğlu.. Bağlanıp bağlanıp sallıyor Fenerbahçe yönetimine.. Haklıdır, haksızdır orası elbette tartışılmalı ama kişisel çıkarlar uğruna yapılan yayınlar haklı olunsa bile benim canımı sıkıyor..

Arada güzel şeyler yakaladıklarını da kabul edelim tabii.. Bugün yine arabadayken Adnan Sezgin ve Arda'nın menajeri Ahmet Bulut'tan önemli açıklamalar duydum.. Radyoya bağlanan Sezgin, Leo Franco'yla imzaların atılmadığını ama işin hemen hemen bittiğini ve prensipte anlaşıldığını söyledi.. Bundan sonra sürpriz olması zor gibi.. Ahmet Bulut ise eğer Galatasaray izin verirse Arda'nın ayrılacağını 66'nın Avrupa'da forma giyme isteği üzerinden dillendirdi.. Arda'yla ilgili bir hayli haber çıkıyordu bu ara.. Orada da ciddi gelişmelerin yaşandığını gösteriyor bu..

Leo Franco'nun Morgan De Sanctis'ten daha iyi bir kaleci olduğunu düşünmüyorum.. De Sanctis'in bu seneki performansından memnun değilim ama bir kalecinin önündeki tandemle bir bütün olduğunu düşünen biri olarak vasat performansından çok şikayetçi olamıyorum.. Önünde güvenebileceği, düzenli oynayarak alıştığı, tanıdığı bir defans ikilisi hiç olmadı bu adamın.. İtalya Milli Takımı apoletiyle daha fazla maç kurtarması gerekiyordu.. Bazı abuk golleri yememesi gerekiyordu evet, ama yerine gelen Leo Franco da böyle bir adam değil.. Yeni bir kumar yerine takıma alışmış De Sanctis'in devamı kişisel tercihim olur ama görünen o ki seneye kaleci Arjantinli olacak..

Arda konusunda gitmesinin hem takım, hem kendisi için daha hayırlı olacağını düşünüyorum.. Alınacak 15 milyonluk bir bonservisle takım fazlasıyla karlı çıkar işten.. Daha kapsamlı bir 66 yazısı yazmak gerek ama önce sezonun bitmesini ve yaşanacakları izlemek gerek.. Ama bu sene Arda'yı da soğuttu görebildiğim kadarıyla.. Gitmek isteyen bir topçuyu gereksiz bir ısrarla takımda tutmanın fazla anlamı yok.. Alınacak iyi bir bonservis miktarı Arda konusunda Galatasaray'ı pişman etmeyecektir.. Ahmet Bulut'tan kazık yenmesin yeter..

28 Nis 2009

,

Barcelona 0-0 Chelsea


Bu takımı durdurmak heralde olsa olsa Guus Hiddink gibi bir adama nasip olurdu.. Bu sene en çok izlediğim takım büyük ihtimalle Barca'dır.. Guardiola başa geldiğinden beri Barca'yı sahada hiç bu kadar çaresiz, Messi'yi hiç bu kadar etkisiz görmemiştim.. Bu geceki sonuç Guus Hiddink'in hanesine yazılacak koca bir artıdan ibarettir.. Tebrik ediyoruz Chelsea'yi ve Hollandalı'yı..

Yazıyı yazmak için bloga girdiğimde gelen yorumlara bakayım dedim.. Snooker postuna gelen bir yorum gördüm.. İlk defa gelen bir yorumu buradaki yazıya taşıyorum.. Adsız bir vatandaş tarafından bu geceki Chelsea'yi gördükten sonra hala EPL'ye dünyanın en iyi topunun oynadığı lig diyecek misin sorusu sorulmuş.. Buradan cevaplıyorum kendisini, bu geceki maçtan sonra daha kuvvetle söyleyeceğim.. Futbola bakışımızın tipik bir yansımasıdır bu.. Chelsea yarı sahasına kapandı, oyunu çirkinleştirdi, Barca sahada Chelsea'den 3 kat fazla pas yaparak Chelsea'yi ezdi.. İngiltere'nin en büyüğünün Barca karşısında düştüğü hal bu.. Dünyanın en yüzeysel adamıysanız bu geceki maçı ancak böyle okursunuz.. Öncelikle o arkadaşa açıklanması gereken bir şey var.. Bu seneki Barca dünya futboluna 20 yılda bir gelecek çok özel bir takım.. Yapılmamışları yapan, denenmemişleri deneyen, en moda sistemin üzerinde ekstraları yapan, belki bir 30 yıl daha bir araya gelemeyecek yetenekleri buluşturan bir takım.. Güzel futbol, göze hoş gelen oyun birçok takımın ve teknik adamın hayali ama bu yol Barca'nın antidotu değil.. Gelene geçen 5-6 sallayan, bunu da ilk 30 dakikada yapıp geri kalan 1 saatte takılan bir takıma, Nou Camp'ta açık oynanmaz.. Oynarsan çiğneyip sahanın orta yerine tükürürler seni, üzgün üzgün evine dönersin.. Chelsea bugün muhtemelen hafta sonundaki Valencia maçından yola çıkarak muhteşem bir taktik disiplin göstermiştir.. Oyunu bu kadar sahasında kabullenip, bu kadar korakor oynayarak böyle bir yetenek ordusuna bu kadar az pozisyon ancak böyle bir futbolla verilirdi.. Barcelona eğer hücumun şiirini yazıyorsa bu sene, Chelsea de bu maçta defansın en ala edebiyatını yapmıştır.. Bunda öncelikle anlaşalım.. Ve evet, Premier League çok üstün bir lig olduğu için, belki de o ligin de üstünde olan tek takımı sahada bu kadar çaresiz bırakmıştır..


Hiddink Valencia maçını birkaç defa izlemiş evet.. Orta saha yuvarlağı önünde müthiş bastılar Barca'ya.. Valencia'dan farklı olarak defans dörtlüsünü geriye o kadar yaslamadılar.. Özellikle maçın başında topun Chelsea'ye geçtiği her an defans 10-15 metre öne çıkarak hücumla mesafeyi kısalttı ve böylece daha toplu bir şekilde Barca'yla mücadele etme şansına eriştiler.. Ivanovic'in sağ bekteki oyununun üzerine Bosingwa'nın da sol bekte Messi'yi beklemesi nedeniyle tamamen 4 stoperli bir yapıya bürünecek olan Chelsea defansından hücum namına bir şey beklemeye gerek yoktu.. Geri 4'lü bir pozisyon dışında hatasızdı ki o da maçın yıldızlarından Bosingwa'dan geldi 15. dakikada.. Maçın 3 tane büyük oyuncusu var Chelsea adına.. Bu adamlar oldukça kritik görevlerle sahadaydılar.. Bosingwa gerçekten harika hazırlanmış Messi için.. Leo'yu bu kadar pasifize edebilen bir bek daha önce görmemiştim.. Messi topu aldığında Bosingwa'nın Messi'nin solunu kapatmaya çalışan garip vücut biçiminden ne kadar özel hazırlandığı belli oluyordu.. Diğer 2 yıldız Lampard'ın arkasında oynayan Ballack ve Obi Mikel.. Neredeyse maç boyunca Ballack Iniesta'yla, Obi Mikel de Xavi'yle adam adama oynadılar.. Bu oyuncular alan savunmasının arasına girdiği her anda karşılarına çıktılar ve fizik güçleriyle orta saha - forvet bağlantısını kurmalarını engellediler.. Bu iki adam o kadar etkiliydi ki, önlerinde oynayan Lampard bir o kadar vasıfsız göründü.. Hiddink bence çok bile sabretti Lampard'a.. Essien'in sağ taraftaki Henry'yi forvete sokmama rolünden de bahsetmeden geçmemek gerek.. Lampard çıkınca sağ kanattaki yerini bırakıp ortaya geçti Essien ve sağ çizgiyi Belletti'ye bıraktı.. Maç boyunca eksiksiz oynayan adamlardan biriydi.. Bosingwa, Ballack ve Obi Mikel'in alan savunmasıyla adam adama savunmayı bu kadar iç içe geçmiş bir şekilde sorunsuz yapmaları gecenin takdir edilmesi gereken taktik olaylarından.. Bosingwa maçın başında bir ara abarttı, 15. dakikada Messi'nin yanına çok yaklaşması bek bölgesini boşalttı ve oraya sızan Dani Alves'ten bir gol ortası gelebilirdi.. Ama o kadar hata olacak bu oyunda..


Maç öncesinde Barca'nın yeterli skoru alacağını düşünüyordum.. Bu açıdan Hiddink'in tokadı suratımda patladı.. Pep'in, karşısında böyle şov yapan bir teknik adam varken gerekli reçeteyi hazırlayamadığını ve taktiksel karşılığı veremediğini düşünüyorum.. Ama bu da o kadar büyük bir sorun değil.. Aradaki tecrübe farkı böyle ayrıntılarla sahaya yansıyabiliyor zaman zaman.. Her Barcelona maçında burada Barca'yı konuşuruz ama bugün Barca'da bahsedilecek bir şey bulmak zordu.. Takımın en iyisi bir kez daha Iniesta'ydı.. Dani Alves Malouda'yı marke etmesi gerekirken, çokça 15 numara tarafından kontrol edildi.. Messi'nin Bosingwa'dan kaçmak için içe girmesiyle çıkış şansı buldu ama değerlendiremedi.. Hakemin takdir haklarını Chelsea'den yana kullandığını düşünüyorum.. Bunda Barcalı oyuncuların sıklıkla yerde kalmaları sonucu faul beklememiz etkili olmuş olabilir.. Fakat Obi Mikel, Ballack ve Lampard üçlüsünün Barca orta üçlüsüne fiziksel yönden çok ağır geldiğini de kabul etmek gerek.. Bugün muhteşem bir sistemin, taktik disiplinle Chelsea adına bu kadar iyi yansımasının bir nedeni, Chelsea 11'inin fizik yönden Barca'dan fersah fersah üstün olmasıdır.. Ki bu da Premier League'in getirdiklerinin bir sonucu olarak yansır sahaya genelde.. Savunma futbolu zevk vermez, sıkıcı gelir izleyiciye.. Bunun tek istisnası Jose Mourinho'nun Chelsea'sidir.. Mourinho döneminde, 10 oyuncu müthiş bir ahenk ve koordinasyonla kendi kalelerini savunurken insanı hayran hayran kendilerini izlerken bırakırdı.. Mourinho'nun Chelsea'sinden sonra ilk defa bir futbol takımından savunma zevki aldım.. Bırakınız bu maçtan sonra Chelsea ezik, Chelsea çaresiz, Chelsea futbolu çirkinleştiren olsun.. İkinci maçta sonuç ne olursa olsun, bizim gözümüzde Hiddink ve bu takım Barca'nın kriptoniti, bu gecenin taktik galibidir.. İkinci maça Nate Robinson'dan esinlenerek yeşil formayla çıkmalarını öneriyorum ben.. Haftaya çok daha müthiş bir maç bizi bekler.. Gönlüm Barca'dan, aklım %50'den yana.. Hiddink'in sahaya nasıl bir anlayışla çıkacağını o kadar merak ediyorum ki geçmez bu 1 hafta..

WSC 2009 Çeyrek Final


Ronnie O'Sullivan 11-13 Mark Allen

Nigel Bond 5-13 Ryan Day

John Higgins 13-12 Jamie Cope

Graeme Dott 10-13 Mark Selby

Shaun Murphy 13-3 Marco Fu

Ding Junhui 10-13 Stephen Hendry

Allister Carter 8-13 Neil Robertson

Mark King 6-13 Stephen Maguire

Ronnie O'Sullivan'ın Mark Allen karşısındaki mağlubiyeti 2. turun tartışmasız en büyük sürprizi.. Turnuva öncesi verilen 2.60'lık abuk oranlar işte bu yüzden çok düşüktü.. Sadece ilk seansını izleyebildim maçın, Ronnie inanılmaz bozuktu maçın başında ve yenilebileceğini belli ediyordu.. O açıdan sonradan öğrendiğim skor bende şaşkınlık yaratmadı ama yazık oldu tabii.. Gününde, daha doğrusu turnuvasında değilmiş Roket.. Ebdon'u eleyen Nigel Bond'un gazını genç Ryan Day çok rahat aldı.. Graeme Dott ve Mark Selby'nin mücadelesi çok ilginçti.. Aynı frame içinde bir anda yükselen gerginlik, daha sonra Mark Selby'nin Leicester Palyaçoluğu'nu gösterip gerilimi azaltıp Dott'u bile kahkahalar içinde bırakması, değişik bir maçtı.. Dott zorladı, farkı 2 frame'e indirip Selby'nin üzerinde baskıyı kurdu ama gerisini getiremedi.. İyi maçtı.. John Higgins ve Jamie Cope'un mücadelesi müthiş geçmiş.. Decider'da aldı Higgins baba.. İzlemek varmış o 25. frame'i.. Marco Fu alır demiştim ben, Shaun Murphy fena çizmiş Çinli'nin karizmayı.. Murphy'nin maçı alması sürpriz değil ama 13-3'lük skor bence büyük sürpriz.. The Golden Boy, Ding Junhui'yi 13-10'la geçti.. Bu beklenen bir skordu, Hendry The Crucible'da değişik oynuyor.. sonuna kadar gidebilir mi emin değilim ama yukarıları zorlayacak.. Neil Robertson'un ilk turda gösterdiği formla Ali Carter'ı geçmesi de ilginç değil.. Maçın birkaç frame'ini takip ettim.. Avustralyalı hakikaten inanılmaz oynuyor.. Bu kadar formdayken önünde durabilecek mi Maguire merak ediyorum..

Çeyrek final eşleşmeleri şu şekilde:

Mark Allen - Ryan Day

John Higgins - Mark Selby

Shaun Murphy - Stephen Hendry

Neil Robertson - Stephen Maguire

Mark Allen ve Ryan Day'in mücadelesinden her sonuç çıkabilir.. Her turnuvada çıkan sürprizlerden biri The Crucible'da Mark Allen olabilir.. Ama Ryan Day'in kalitesi üstün gelecek bence.. John Higgins ve Mark Selby'nin mücadelesi tam bir erken final.. Ronnie'nin yokluğunda final böyle olsa severek izlerdik.. 2007'de de iki oyuncu The Crucible'da final oynamış, 18-13'lük skorla John Higgins Dünya Şampiyonu olmuştu.. Seçim yapmak zor iki oyuncu arasında ama Selby'yi bu sefer ufak bir adımla önde görüyorum.. Stephen Hendry ve Shaun Murphy'nin mücadelesi başlamış ve Hendry kariyerinin 9. maksimumunu ilk seansta yapmış.. Kaçırdığıma üzüldüm.. Bunun morali ve 5-3'lük avantajla seçim yapmanın çok zor olduğu bu mücadelede WSC motivasyonuyla Hendry'yi de bir adım öne çıkartıyorum.. Neil Robertson ve Stephen Maguire'ın mücadelesi de aynı şekilde.. Çeyrek finalin alttaki 3 ayağı erken final niteliğinde ve Mark Allen - Ryan Day maçı bunların yanında biraz zayıf kalıyor.. Bu iki oyuncudan birinin yarı finale çıkacak olması bence WSC için şanssızlık.. Alttaki 6 oyuncudan 4'ü yarı finali de mükemmel yapabilirdi.. Robertson'un ilk 2 turdaki anormal formu beni kendisine yaklaştırıyor ama her sonuç çıkabilir bu mücadelelerden.. Umuyorum Eurosport olabildiğince çok verir mücadeleleri..

27 Nis 2009

Ersun Yanal istifa etti


Sivas maçından sonra Trabzon kaynaklı basın organlarında seneye Yanal'la devam edilmeyeceğine dair haberler çıkmıştı.. İş ciddiymiş ki az önce istifa etmiş Ersun Yanal.. Gayet güzel bir takımı yine batırmayı başaran Trabzon camiasını tebrik ediyorum.. Eminim sezon başlamadan önce bu takımın şampiyonluğa oynayacağını hepsi biliyordu.. Zannediyorum tek aday olarak görüyorlardı ki kendilerini, şu anki durum müthiş bir başarısızlık olarak göründü gözlerine.. Sene başında şu duruma geleceklerini söyleseler çoğu göbek atardı ama çaktırmayın.. Yanal güzelim kadroya yazık etti..

Türkiye'de lige iyi girmek, beklenenin üstüne çıkmak suçtur.. Kapasitenin üzerinde işler yaparsanız doğal bir şekilde o kapasitenin sınırlarına, form durumları nedeniyle daha altına düştüğünüz anda bunun dezavantajını görürsünüz.. Beklenmeyeni yapmayacaksınız Türkiye'de.. Yaparsanız Ersun Yanal'ın yaşadıklarını yaşarsınız.. Bir anda şampiyonluk havasına soktuğunuz yönetim kurulundan, başkandan kaybedilen puanlardan sonra "bunu hocaya sorun" kepazeliklerini duyarsınız.. Fenerbahçe ve Galatasaray dağılmışken, daha küçük bir bütçeyle sene boyunca onlardan daha derli toplu, sistemli, sağlam bir futbol oynarsınız ama umrunda olmaz kimsenin.. Sivasspor bu sene 5-6 milyon euroluk kadrosuyla yaptıklarıyla büyük ders vermiştir büyüklere ama onların yaptıkları Trabzonspor'un daha büyük mali güce sahip bir takım olarak daha başarısız olmasını küçültmez.. Trabzonspor son 10-15 yılda gördüğüm en iyi takımının altına kendi camiasıyla dinamiti koymuş, sonunda Yanal'ın istifasına neden olmuşlardır.. Takımına kendi evindeki mücadelelerde bu kadar zarar veren tribünlerin olduğu bir şehirde bu istifa da garip gelmiyor bana ama kaçan fırsatlar olur, o kadar..

Yok mudur Yanal'ın yanlışları? Olmayan hoca yok.. Gökhan Ünal'a 6.5-7 milyon euro verilmesinin nedeni Yanal mıdır bilmiyorum.. Eğer öyleyse çok büyük hatadır bu, geçmişte Recep Mamur Gökhan Ünal'la ilgili ortalığı birbirine katarken oyuncunun değeriyle ilgili yazmıştım zaten.. Devre arasında yapılan Alanzinho transferi de oyuncunun performansıyla ne yazık ki doğrulanmadı.. Ersun Yanal o pazarda yanlış yapmazdı ama Alanzinho'nun şu ana kadarki performansı atışın karavana olduğu yönünde.. Zirve hedefi olan bir takımın sezon ortası transfer yapması doğru mudur? Bu da cevabı hiçbir zaman verilemeyecek sorulardan biri.. Yeni gelen oyuncunun sistemi bozduğu sık söylenen bir cümledir.. Bazı hocaların sırf bu nedenle devre arası transfere karşı olduğu da bilinir.. 4-3-3'ün solundaki adam yokluğunda Umut Bulut'u oynatmak durumunda kalan bir takımın alabileceği bir riskti bu.. Bunun dışında global futbolun en olgun ve klas sistemini büyük bir yürekle Türkiye'ye uyarlamışsınız, bu kadar hücumcu takımla büyük hedeflere gidilmez eleştirilerinden ders alıp sistemi biraz daha savunma odaklı, dengeli bir hale getirmişsiniz, kapasitesiz ve geniş olmayan bir kadrodan iyi verim almışsınız.. Buna bakmaz kimse.. Liderliğe çıkıp insanların ağzına bir parmak bal çaldın mı düşmeyeceksin oradan.. Düşersen her türlü şeyi söylerler, dayanamazsın istifa edersin böyle..

Yazık olmuştur Ersun Yanal'a.. Salihlispor'la başlayıp Denizlispor, Ankaragücü ve Gençlerbirliği'yle devam eden süreçte her zaman büyük bir sevgi besledim Yanal'a.. Milli Takım döneminde başkalarının sözlerine göre iş yapmasıyla kızdım.. Trabzon'daki olgun sistemiyle tekrar sempati duydum.. Trabzonspor'da yaptıklarının karşılığı bu olmamalıydı.. Michael Skibbe'yle büyük bir fırsatı kaçıran Galatasaray'ın bir benzeri Trabzonspor'un başına gelmiştir.. Son bir öznel yargı ekleyeyim yazının sonuna, bu Ersun Yanal bu Galatasaray'ın başına gelsin, seneye Galatasaray açık ara yapar.. Sonra da ağlayıp durur tüm Trabzon.. Bu gelişim içindeki Yanal bu meslekte işsiz kalmaz ama bu Trabzonspor kimi bulur da o çok istediği şampiyonluğa gider, orası bir hayli meçhul..

Bucaspor Bank Asya 1. Ligi'nde


Dünün en güzel haberlerinden biriydi benim için Bucaspor'un 1. Lig'e yükselmesi.. Daha önce Bucaspor sevgisinden bahsedip Bank Asya yolundaki serüvenden bahsedeceğimi söylemiştim.. Biraz maçları izleyememe kaynaklı, biraz da Yükselme Grubu'na iyi giriş sonrasında takımın gidişatını bozmaktan korkmak nedeniyle arkadan takibe devam ettik Fırtınaları.. Gelinen nokta 10 takımlı Yükselme Grubu'nda, ligin bitimine 3 hafta kala 3. sırada bulunan Tarsus İdman Yurdu'na atılan 10 puanlık fark ve Bank Asya kapılarının ardına kadar açılması.. Ozan İpek kaybından sonra bu kadar dominant bir performans geleceğini tahmin etmiyordum takımdan ama gruplarda gösterilen biz bu ligin çok üstündeyiz imajı Yükselme Grubu'nda da sürdü ve Ozan'ın gidişine rağmen Mehmet Batdal, Yılmaz Özlem, Veli Kızılkaya, Erman Özcan gibi oyuncular sayesinde çok rahat bir şekilde geldi bir üst lig.. Yeni TV'yi takip edemiyoruz buradan, dolayısıyla Bucaspor'u bu tarihinin en başarılı sezonunda izleme şansına sahip olamadık.. İzmir'e gidip Evka Stadı'nda bu takımı canlı izlememek de en büyüğünden ayıbımdır benim.. Gelecek senelerde temizlemek gerekiyor.. Eskişehirspor'dan tanıdığımız Kemal Kılıç hoca da bu üstün takımın yaratılmasında çok büyük bir paya sahiptir.. İzleyenlerden duyduklarımız hep bu yönde.. Birkaç sene önce 1. Lig, düzenli takip ettiğim, müthiş çekişmesiyle birçok Süper Lig maçından daha efsane maçları barındıran çok güzel bir organizasyondu.. Bucaspor'un gelecek seneden itibaren burada oynayacak olması da benim için müthiş bir motivasyon olacak.. Gelecek seneden itibaren maç yayınlarına bir şekilde erişip her hafta Bucaspor maçlarına da yer vermeye çalışacağım burada.. Uzaktan gönül borcumuzu en azından bu şekilde yerine getirebiliriz.. Umuyorum İzmir'de birkaç maçı da çıplak gözle izleme şansına sahip olurum.. Bundan sonrası Mehmet Batdal ve diğer iyi oyuncuların Bank Asya'nın sağlamları tarafından yağma edilip edilmemesine ve Bucaspor yönetiminin bu yatırımınlarına devam edip etmemesine bağlı biraz da.. Gönül ister ki Bucaspor Bank Asya'nın da en güçlü takımlarından biri olarak İzmir temsilciliğini diğer takımlarla paylaşsın ve İzmir'in Süper Lig'deki eksikliğini gidermede yardımcı olsun.. Bunun için önce burada tutunmak, daha sonra da kademe kademe yükselmek gerekiyor ki en az 6-7 senelik bir süreç demektir bu.. Her şeyi yeniden yapılandırmanın zamanıdır Buca'da..

İzmir Futbolu için Bucaspor misyonunu yerine getirmiştir.. Bundan sonrası play-off oynamak için Altay ve Karşıyaka'nın var gücüyle mücadele etmeleri.. Altay'ın play-off garanti, çok küçük de olsa doğrudan çıkma şansı devam ediyor.. Karşıyaka'nın durumuysa kritik.. İkisinin birden play-off'a kalması %50 ihtimalle bir İzmir takımının Süper Lig göreceği anlamına geliyor.. Bu da yeterince heyecan uyandırıyor şu anda İzmirli'lerde..

26 Nis 2009

,

Galatasaray 1-1 Ankaraspor


Kaptan problem yaratıp problemleri çözmekte çok başarılı.. Lincoln'le yaşadığı haftalar süren sinir harbi Belediye maçında sarmaş dolaş kameralara ve objektiflere poz vererek sona ermişti.. Yaşananlar, maç içi tepkiler, maç sonrasında yapılan açıklamalarla oyuncuyu taraftarların önüne atmalar ve bir sürü olaydan sonra Kaptan'ın hocalığı altında Lincoln'ün Galatasaray formasıyla bu sahaya çıkmaması gerekiyordu.. Ama çıkıyor bir şekilde.. İş işten geçtikten sonra sarılmalarla çözülen bir sorunlar yumağından sonra bugün de bir başkası çıkmış olabilir..

Milan Baros'un oyundan çıktıktan sonra kulübede durmadan soyunma odasına gitmesinin nedeni her şey olabilir.. Belki hava soğuktur, içeride giyinmeye gitmiştir.. Belki de alması gereken bir şey vardır.. Bu pozisyon üzerine büyük fırtınalar koparmaya gerek yok.. Tabii nedeni Lincoln'le aynıysa o başka.. Ama bu soyunma odasına gidiş üzerinden değil, maç içi aksiyonlar nedeniyle eleştirilmeli Baros'un oyundan çıkması.. Nonda geçen haftanın hatrına Arda'nın yokluğunda 11 çıkmış orası tamam.. Ama sahada hiçbir şey yapmadığı ortada, üzerine gayet iyi oynayan, bir sağdan bir soldan gelmeye çalışan, aldığı toplarla ara pasları yapan, gayet iştahlı bir Baros sahada var ve skor 1-0.. Taktik gereği forvetini çıkartabilirsiniz oyundan, bunda sorun yok.. Çok iyi oynayan bir oyuncuyu da çıkarırsınız taktik değişiklik yapmak için.. Forvet çıkartıp orta saha sokması ve 1-0'ı korumaya çalışması üzerinden de vurmayacağım Kaptan'a, burada bu cahilliklerle işimiz olmadığını defalarca yazıyoruz zaten.. Ama sadece bir farkla öndeyken, sahada hiçbir şey yapmayan bir forveti tutup, gayet iyi oynayan bir adamı çıkartıyorsanız sahada orada gariplik vardır.. Çıkan çok iyi oyuncuya sen o kadar da iyi oynamıyorsun demenin bir yoludur bu sadece.. Shabani Nonda'nın teknik özellikleriyle Baros'un yapamadığı bir şeyi yapabilme ihtimali var mı? Evet ama bunu yaklaşık bir senedir gösteremiyor ve o özellik önde olunan maçta sökecek bir konu değil.. O özelliğini de kaybetmiş Nonda'nın önünde Baros her hattıyla daha iyi oyuncuyken yapılan bu değişikliği ne Baros, ne Nonda, ne sahadaki diğer oyuncular, ne de televizyon başındaki insanlar anlar.. Galatasaray'ın puan kaybetmesinin nedeni basit bir Baros - Hasan değişikliği değildir.. Bu gol olsa olsa böyle fahiş bir hatanın cezalandırması olabilir.. Söylenecek en fazla şey bu.. Ama bu değişiklik gelecek adına umut kıran faktörlerden biridir.. Zaten 2-3 hafta önce elden uçan bazı şeylerin kesinleşmesinden de çok daha fazla zarar verir Galatasaray'a..

Bir sol bekin, bir defansif orta sahanın, ilk defa A takımla maçlara çıkan gencecik bir çocuğun, hatta bir sol açığın iyi, mükemmel performanslar gösterdiği tandemde, kötü bir stoper performansının olmadığı bir sezonda gösterilen bu savunma rezaletinin nedenlerini farklı yerlerde aramak gerekiyor.. Bundan nasibini selef de alır elbet, yanlış yapılan transferler sonucu oluşturulan dengesi bozuk kadro da alır, yönetim de alır.. Seyircisiz bir maç için son dönemde oynanan seyircili maçlardan daha iyi bir performans kondu aslında bugün ortaya ama Kaptan göreve geldiğinden beri kendi yaptığı seçimler nedeniyle onun teknik ve taktiğini konuşmaktan başka yerlere odaklanmak zorunda kalıyor herkes.. Bu ortamda yaz dönemi nasıl geçecek, eli kolu artık hoca üzerinden de bağlanan yönetim hangi tasarruflar içinde olacak hakikaten kestirmek, bunların üzerine düşünmek bile zor şu aşamada..

De Sanctis hakikaten değişik adammış.. Orkun Usak'a durmayan ağzı ve hareketleri yüzünden deli derdi bazıları, bu Morgan o zaman tam tımarhanelik.. İyi anlaşıyorlardır Orkun'la sanıyorum, olan garibim Aykut'a oluyordur.. Bunları görünce kendisinin bazı konularda eksik olduğunu düşünüyor olabilir.. Kalede olabildiğince soğuk ve aristokrat bir duruşu olan De Sanctis'in şu hareketlerini görünce daha çok ısınıyor insan.. Maçın keyif veren az sayıdaki unsurundan biriydi.. Golden önce de o kadar yırtınmasa belki o topu tutmaya enerjisi kalabilirdi..

Sevmiyorsan Hak Etmemiştir!

Başkanı Mecnun Odyakmaz, teknik direktörü Bülent Uygun olan bir kulübün şampiyon olmasını ister misiniz? Türk futbolunun hal ve tavır anlamında ikinci bir Fatih Terim'e ihtiyacı var mı? Hasılı, Sivasspor şampiyon olsun mu?

Bir de şunları soralım: Sivasspor bu sezon şampiyon olmayı hak ediyor mu? Ya da Şampiyonlar Ligi'ne katılmayı?

Bu iki paragraftaki soruları cevaplarken ikileme düşmekten niye korkuyoruz bilmiyorum ama bir tarafa verdiğimiz cevabın diğerini etkilemesine izin veriyoruz. Oysa, birini sevmediğimiz için ona adil davranmaktan kaçınmak bu ülkede çok defa facialara neden olan bir alışkanlık. Bir hakim, sevmediği bir adamın yazılarında, bilirkişi raporu aksini kanıtlamış olsa da, 301. maddeye aykırılık olduğuna hükmedebiliyor. Bir polis, işçi gösterilerine farklı, şehit ailesi gösterilerine farklı 'orantı'da tepki gösteriyor. Objektiflik denen şeyin nesli bu topraklarda çoktan tükenmiş...

Tabii ki 'taraftar' dediğiniz zaman, taraf olmayı anlatıyorsunuz. Fakat bizde taraftar olmanın, objektif olmaya engel olduğu yanılgısı var. Başka takım taraftarıysanız, "Sivasspor'u sevmiyorum" diyebilirsiniz. 'Karanlık' milliyetçiliğin karşısında saf tutmuşsanız "Mecnun Odyakmaz'ı sevmiyorum" diyebilirsiniz. Bir teknik direktörün oyuncusunu 'Seni döverim' diye tehdit etmesi midenizi bulandırıyorsa "Bülent Uygun'u sevmiyorum" diyebilirsiniz.

Ne var ki yukarıdaki sebeplerden herhangi birisi sizi "Sivasspor şampiyon olmayı hak etmiyor" demeye itiyorsa, orada bir problem var. Bu sezon Sivasspor'un en az 20 maçının tamamını izlemiş biri olarak söylüyorum; şu anda takım oyununu en iyi oynayan, en az malzemeyle en çok işi yapan, yani en 'optimum' performansı sergileyen, en az gol kaçıran (ki Şampiyonlar Ligi'nde maksimum üç pozisyona girecekseniz, bu önemli bir özelliktir), motivasyon sorununu en az yaşayan takımdır 'Yiğidolar'.

Futbolda öyle bir sistem yaratmışız ki, bir Anadolulunun onunla baş etmesinin şu anda görünen tek yolu Sivasspor gibi oynaması. Üstelik yaptıklarını 'futbolu katletmek' olarak nitelemek de yanlış. Zira Sivasspor'u Euro 2004'teki Yunanistan'a benzetmek için, 'Üç büyükler'in de o turnuvadaki Fransa, Portekiz ve İspanya gibi oynaması gerekir.

Lucescu'ları, Zico'ları, Del Bosque'leri, Gerets'leri gözünü kırpmadan gönderenlere 'Kulüp Yönetimi 101' dersinin hocası oldu Bülent Uygun. Maalesef.

Fark kaç?


Bu puan kaybının anlam kazanması için öncelikle Real'in yarın Sevilla'da kazanması gerekiyor.. Barca maçı mutlaka kazanmak için çıkmıştır ama bu sonuca çok üzüldüklerini ben sanmıyorum.. Real yarın 3 puanı alırsa Realli taraftarlar yine fark 1 geyiğine başlayacaklar.. Bu gece Valencia bu takıma karşı oynanabilecek en iyi oyunu koydu ortaya.. Oyunu geride kabul ederken önde çok adamla güçlü basıp Barca'nın ceza sahası yayına adam sokmasını engellediler.. Pasif görünseler de bu takımı da olabilecek en pasif hallerden birine soktular.. David Albelda ve JoaQuin'in yokluğunda ilk 11'de oynayan, ana rotasyonun bir parçası olmasına rağmen düzenli bir 11 topçusu olmayan Pablo Hernandez gecenin yıldızıydı bence.. David Villa'nın arkasındaki Silva ve Mata'yla Barca defansının oyuna katılımını da minimuma indirmeyi başardı Valencia.. Ek olarak sol bekte Emiliano Moretti çok iyiydi.. Marchena'nın maç boyu süren gereksiz agresifliğini ise anlayamadım..

Pep'in Henry'yi yedekte bırakıp 4 içle oynaması bir taktik düşünce olabilir ama Yaya'nın yerine BusQuets'in girmesi Valencia deplasmanı için gereksizdi.. Bu BusQuets'in kati surette Barcelona topçusu olamayacağını düşünüyorum.. 2. golde soktuğu kafa golün gelmesinde etkili olmuş olabilir ama bu takımın oyuncusu değil.. Barcelona'da yaygın olan bir anlayıştır kendi evlatlarımızı koruyalım, onlara şans verelim.. Elde patladığı da çok olur.. Bir örneği de kalede işte.. Yenen ilk gol yine evlere şenlik.. Neyse ki Guardiola ciddi anlamda bir kaleci takviyesi düşünüyor sezon sonu.. Valdes'in kaleden gitmesi sezon başına ortalama 6 ila 8 puanlık bir yükseliş olacak Barca için.. BusQuets de biraz bu sayede, biraz da babasının yardımıyla gidiyor şimdilik bu kulüpte.. Puan kaybedilen 7 maçın 4'ünde ciddi süre alması da beni şaşırtmıyor fazla..

Yarın kazanırsa Real bir şans olacak.. Puan kaybında Bernabeu'da alınacak 3 puan bile Barca'ya sonraki 4 maçında 1 hata yapma payı bırakacak.. Ki bu seneki La Liga'da ve Barcelona'da bu, şampiyonluğun gitmesi anlamına geliyor.. Real kazansın yarın, haftaya müthiş bir maç izleyelim benim dileğim odur ama kolay değil işleri.. Şu Barcelona'nın şu işleri yaptığı ligde Juande Ramos'un yaptığı işse inanılmazdır.. Getafe'de saçmaladı ama hakkını vermek gerek..

25 Nis 2009

İnsanlıktan nasibini alamayan adam: Chris Lofton


25 Nisan 2009.. Rakip CASA TED Kolejliler.. 38 dakika 5 saniye.. 17/22 üç sayı, 21/28 toplam iç saha isabeti.. 4 asist, 3 rebo, 6 top çalma.. Toplam 61 sayı..

NCAA'de oynarken ülkesinin en iyi şutörlerinden biri olarak gösterilirdi.. Bu açıdan şaşırmıştım Türkiye'ye geldiğinde.. Ki Ahmet Kandemir'in klasik transfer başarılarından biridir.. Duyuyoruz ki Türk olacakmış.. Olsun bu adam, Kobe'liği Türkiye Milli Takım formasıyla da yapsın.. İzlerken keyiften geberelim biz de..

17/22 antrenmanda atılmaz lan..

Gylmar dos Santos Neves


Brezilya'dan kaleci çıkmaz deyimini hiç anlamadım, hiç de anlayamayacağım.. Son 15 yılda gelen Taffarel, Dida ve son birkaç sene formunu bulmaya başlayan Julio Cesar'ı nereye sıkıştıracağını bilmeden şu lafı edenler Gilmar'dan da habersiz tabii.. Corinthians ve Santos'ta geçen 19 yıllık kariyere sığan 9 şampiyonluk, 3 Dünya Kupası'nda yer alıp kazanılan 2 World Cup, 2 Kıtalararası Şampiyonluk ve arkada bırakılan efsane bir kariyer.. Atletizm ve fundamentalı birleştirererk modern kaleciliğin ilk örneği olarak kabul edilirmiş bu kara yağız Brezilya delikanlısı.. Gezinirken denk geldim, buraya almadan geçmeyelim dedim.. Tabii şimdi herhangi bir takımın kalesine koysan ne olur onu kimse bilemez heralde.. Bu dönem farklılıklarını futbolda da incelemek gerek bir ara..

24 Nis 2009

"Benim takımım daha iyi"


Akıl oyunları Premier League'in vazgeçilmezlerinden biri, ki linkteki gibi burada da konu olmuştur birkaç defa.. Burada tepeye oynayan hocaların ağzı mutlaka bir süre sonra açılmaya başlıyor.. Jose Mourinho ayrılmadan önce Arsene Wenger ve Alex Ferguson'la karenin 3 köşesi olurlar, araya da bir sirkülasyon halinde birini alarak masayı tamamlarlardı.. Jose abi gittiğinden beri keyifsiz EPL bu açıdan.. Onun yokluğunda Wenger ve Sir de dalaşmıyor artık eskisi gibi.. Eksikliği dolduran kim peki? Son 2-3 haftadaki salvolarıyla Rafael Benitez.. Ki bu muhabbetlere girmezdi hiç kendisi.. Son bombası benim takımım United'dan daha iyi cümlesiyle gelmiş İspanyol'dan.. Enselerindeyiz demiş.. 1-2 hafta önce Sir'ü çok gergin görüyorum bu aralar diyen de kendisiydi.. Bunlar işe yarar mı? Hakikaten bilmiyorum.. Hiçbir şekilde kanıtlamak da mümkün değil.. Daha çok strese de sokabilir rakibi, kendi içlerinde birleşmelerine neden olup daha inançlı olmalarını da sağlayabilir.. Bunu ölçebilecek bir şey de yok zaten elimizde.. Her şey hislere dayalı bu piyasada.. Benitez de şampiyonluk yarışında ilk defa Nisan'ı görmüş bir hoca olarak bir şeyler denemenin peşinde.. Bundan da önemlisi bence, United'ın ilk defa son düzlükte bu kadar sendelediğini, buralarda genelde dört nala giderken bu sene biraz rölantide takılıyor olmalarını tecrübe ediyor ve bir şekilde rakibi daha çok bozmaya çalışıyor.. Fazla anlamıyorum fakat hak veriyorum.. Bildiğim tek bir gerçek varsa da, yıllardır türlü ayarlaşmalar içine giren Sir'ün hiçbir muhabbette altta kalmadığıdır.. Jose'ye bile haddini bildirebilen bir adam bu.. Yüzeyi teflon, atılan hiçbir bok durmuyor İskoç'un üzerinde.. Bu savaşın sonuçlarını da 2-3 haftaya göreceğiz.. Sir 1.20'yle ağır favori.. Sürpriz isteyenler İspanyol'a oynasın..

23 Nis 2009

World Snooker Championship 2009


İlk tur sürprizsiz geçti sayılır The Crucible'da.. Bütün favorilere oynansa 15 maçtan sağlam para kaldırılırmış bahisten.. Bir garip sonuç var, o yeterince şaşırtıcı.. Son sıralama turnuvası China Open 2009'un şampiyonu Peter Ebdon ilk turda Nigel Bond'a elendi.. Kariyerinde tek sıralama turnuvası şampiyonluğu var Bond'un, o da 1996'da kazandığı British Open.. Bunun dışında oldukça özelliksiz bir oyuncu ama snooker'da var böyle sonuçlar.. İddaa ilk defa bir snooker organizasyonuna bahis açtı WSC 2009'la birlikte.. The Rocket 2.60 veriyor ve böyle bir turnuva için düşük bir oran.. Favori olmayan bir normal snooker oyuncusunun maç oranından düşük 2.60 ve bunu onlarca frameden oluşan sayısız tura sahip en büyük snooker organizasyonunu kazanmasına veriyorlar Ronnie'nin.. Benzer bir hadisenin çok daha abuk hali Australian Open 2007 öncesinde Roger Federer'le gerçekleşmişti.. Normalde tek maç için düşük sayılabilecek 1.40 oranı Fedex'in turnuvayı kazanmasına verilmişti.. Bundan daha ötesi gerçekleşmez sanıyorum hiçbir organizasyonda.. Gerçi Nadal'ın Roland Garros'larda daha aşağıya çekme şansı da mevcut bu oranı..

Ronnie, Stuart Bingham'ı zorlanmadan 10-5'le geçti.. İkinci turda karşısında Mark Allen var.. Çeyrek final için önünde Peter Ebdon engeli vardı ama onun da ilk turda elenmesiyle çeyreğe kadar önü açık duruyor Roket'in.. Ryan Day'in bir problem çıkarabileceğini sanmıyorum.. Çeyrek finalin ikinci ayağı için yapılan mücadelelerde John Higgins Michael Holt'u ilk seansta zorlanmasına rağmen 10-5'le geçmeyi başardı.. Onun ikinci turdaki rakibi Joe Perry'yi geçen Jamie Cope.. Güzel maç olur.. Barry Hawkins'i 10-8'le zor geçen eski Dünya Şampiyonu Graeme Dott'la Ricky Walden'ı 10-6'yla geçen Mark Selby ikinci turun bir diğer mücadelesine çıkacaklar.. Best of 25'te Selby'nin en fazla 5-6 frame vereceğini düşünüyorum Dott'a..

Tablonun alt bölümünde Shaun Murphy'nin Andrew Higginson karşısında zorlanarak 10-8 galip gelmesi de ilginç.. 2005'teki dünya şampiyonluğundan sonra eskisi kadar antrenman yapmadığını itiraf edip düşen form durumunu kendi açıklasa da 2008'de UK Championship'i kazanarak piyasasını tekrar yapmıştı Murphy.. Ama 3-4 sene öncesinin havasını vermiyor bana.. İkinci turda Joe Swail'i 10-4'le geçen Marco Fu'yla oynayacak.. bu turun en çekişmeli maçıdır gözümde.. Decider'a gitse şaşırmam.. Ding Junhui vatandaşı Liang Wenbo'yu geçti.. Onun rakibi de Mark Williams'ı 10-7'yle geçen Stephen Hendry olacak.. Hendry'nin Williams'ı elemesi de sürpriz sayılabilir ama The Crucible'da 7 kez şampiyon olmuş bir adam için bir ilk tur galibiyetine beklemiyorduk denmez.. Allister Carter'la Steve Davis'i 10-2 geçen ve maç boyunca harika vuruşlar yapan Neil Robertson'un mücadelesi de ikinci turun en güzel maçlarından biri olmaya aday.. Avustralyalı fırlama çok formda göründü ilk turda.. İlk turun en garip maçı UK Championship 2008'de de karşı karşıya gelen ve şike suçlamalarıyla karşılaşan Stephen Maguire ve Jamie Burnett arasındaydı.. 2008'deki o maçı 9-3 kazanmıştı Maguire ve maç sonrası 9-3'lük skora yüklü miktarlarda bahis oynandığı ortaya çıkmıştı.. Burnett'in 4. frame'ini kazanabileceği çok basit bir atışı kaçırması da desteklemişti bu görüşü.. O iki oyuncu WSC 2009'unda da ilk turda karşı karşıya geldi.. Maç daha bitmemiş görünüyor, skor 6-3 Maguire lehine.. İskoç 2 numaranın kaybedeceğini sanmıyorum.. Onun ikinci turdaki avı da Mark King olacak..

Son olarak mücadeleleri ve kazanacağını düşündüğüm elemanları yine sıralayalım..

Ronnie O'Sullivan - Mark Allen

Nigel Bond - Ryan Day

John Higgins - Jamie Cope

Graeme Dott - Mark Selby

Shaun Murphy - Marco Fu

Ding Junhui - Stephen Hendry

Allister Carter - Neil Robertson

Mark King - Stephen Maguire

Türk Telekom Arena


Salı günü Galatasaray Adası'nda tanıtımı yapıldı locaların.. Dün gazetelerde cilalı bir şekilde haberleri yapıldı ama bizim basına pek itimat edilemeyeceği için tanıtıma katılan biriyle konuşmak gerekiyordu.. Bu sabah lansmana katılan, zamanında da Baros'un transferini bana yaklaşık 7-8 saat öncesinden haber veren biriyle konuştum.. Haberler fazlasıyla heyecan verici.. Seyrantepe'de stat başladığından beri işin kalitesinin nasıl olacağı hakkında fazla bilgi yoktu elde.. Hatta çıkan ekonomik krizle kaliteden ödün verildiği, paranın kısıldığı haberleri yükseliyordu.. Locaların tanıtımı sırasında statla ilgili yeni görüntüler de gösterilmiş.. Biraz mübalağalı bir şekilde neredeyse Ashburton Grove'un görüntülerine benzer, çok kaliteli bir işin yapıldığını söylüyorlar.. Stat işi uzun, daha da zamanı var zaten.. Ama benim en önemli endişem çatıyla ilgili olarak devam ediyor.. İlk başta çatının tamamı şeffaf düzenlenmişken yeni versiyonda sadece açılıp kapanan kısmın şeffaf olduğu ve tribün üstlerinin saydam olmayan bir maddeden yapıldığı görünüyor.. Zeminle ilgili başını ağrıtacak bu hamle ileride Galatasaray'ın, umuyorum korkulan başa gelmez..

Localarla ilgili haberler de heveslendirici.. 150 loca var ve kişi başı senelik 15 bin dolardan hesaplanıyor fiyatlar.. Önce ağırlığın 30 kişilik localardan olduğunu zannettik ama sanıyorum değilmiş.. Öyle olsa zaten 4500 kişiyle anormal bir senelik gelir elde ederdi Galatasaray.. 30, 21, 18, 10 ve 8 kişilik localar.. Kaç tanesinin kaç kişilik olduğunun net bilgisi zannediyorum ki kimsede yok.. Fakat ortalamanın loca başına 15 kişi olduğu hesap edilirse sadece bu bölümden Galatasaray'ın 40 milyon dolar gibi bir meblağı kasasına koyma şansı var ki bu korkunç bir rakam.. Türkiye'de bu kadar zengin var mı sorusu akla geliyor ama localar için şimdiden yığılma olduğu haberleri bu sorunun da cevabını tek başına veriyor.. Galatasaray bu işi doğru bir şekilde kıvırabilirse sadece bilet geliri olarak yaklaşık 90-100 milyon doları kasasına koyabilir.. Ki bu işin neden bir kurtuluş reçetesi olarak sunulduğu özellikle bu localar hadisesinden sonra daha iyi anlaşılıyor.. Endüstriyel futbol karşıtı romantikler saydırmaya başlayabilir şimdiden ama günün gerçeği budur.. Güzel bir iş bu..

Adnan Polat yönetimi sadece futbol takımının son 2-3 ayda yaşadığı sorunlar yüzünden büyük itibar kaybetti.. Alttan çalışmaların başladığı haberleri her yönetim döneminde olduğu gibi şimdi de yavaş yavaş kulaklara gelmeye başlıyor.. Polat futbolda başarısız olduğu için kulisler başlar fakat efsane bayan basketbol takımının ikinci lige düşmesine neden olup, ikinci ligde şampiyonluk maçı için takımı deplasmana giderken otobüs tutamayacak, kesilen elektrik cezaları nedeniyle kapanan salonda idman yapamayacak duruma getiren adam oyunu arttırarak seçim kazanır Galatasaray'da.. Liseli olmamamın sonuçlarıdır bunlar, yaşayacak Polat hepsini.. Son olarak Yiğit Şardan'ın son zamanlarda biraz fazla geri çekildiğini ve arka planda kaldığını üzülerek görüyordum.. Duyduklarım korkulacak bir şeyin olmadığı yönünde.. Daha önce söylediğim bir şeyi tekrarlayayım, Yiğit Şardan bu kulüp ve geleceği için çok büyük şanstır.. Benim kendi adıma Polat sonrası görmek istediğim başkan adayıdır.. Eğer yeterli şans verilirse bu yönetim içinde de gösterecek zaten farkını, gösteriyor da şu anda zaman zaman.. Umuyorum iç hesaplaşmalar uğruna yazık edilmez bu genç değere..

,

Andres Iniesta ve 4-3-3 Güzellemeleri


Fotoğraf Barcelona'nın resmi yayın organı sayılacak Sport'tan ve maçı yeterince anlatan cinsten.. Andres Iniesta denen bu adam her geçen gün daha büyüyor futboluyla.. Bugünkü performans 1 gol, 3 asist.. Lionel Messi'nin yokluğunda bundan zerre etkilenmemiş bir Barcelona, bu senenin artık baygınlık getiren klasik maçlarından biri ve 4-0.. NTVSPOR'un Lazio - Juve maçını vermesinden sonra NTV'de de Barca maçının yayınını göremeyince üzülmüştüm bugün izleyemeyeceğim bu takımı diye.. Daha sonra NTVSPOR'un banttan vereceğini öğrendim ve skoru öğrenmeden tarihe bir kere daha tanıklık ettim.. Bu adamlar zorla Real - Barca çekişmesinde taraf yapacaklar beni.. 10-20 yılda bir gelir böyle takımlar, olabildiğince fazla izlemek gerek o yüzden..

Iniesta'ya tekrar dönelim ve şimdi biraz iddialı konuşalım.. Bu takımdan Iniesta'yı çıkartıp yerine Gerrard'ı koysanız güç kazanır mı? Bence hayır, hatta kaybedeceği iddiasındayım ben.. Bunun tersini Pool üzerinden vermek, o takımdan Gerrard'ı çıkarıp Iniesta'yı yerleştirseniz benzer cümleleri orada da kurmak mümkün tabii.. Ligin dinamikleri, takımların özel yapıları gereği olabilecek şeyler bunlar zaten.. Ama önemli olan Iniesta'nın rahatlıkla o seviyeye çıkıp tartışılmaz Gerrard gerçeğinin yanında yer almasıdır artık.. İlk golü ve Eto'o'ya verdiği asistte yaptıkları müthişti gerçekten.. Xavi'ye ve Henry'ye verilen paslarsa basit görünüyordu sahada.. Ama o basit görünen toplar bile en doğru noktaya atılan, Andres'in etrafındaki opsiyonlar içinde en uygun olan ve en çabuk yoldan değerlendirilen aksiyonlar.. Henry'ye atılan pas sadece o şiddette ve o çizgi üzerinden atılırsa pozisyon olabilirdi.. Bu adamı izledikçe daha farklı şeylerin farkına varıyorsunuz her maçta.. Bu takımı izledikçe yeni şeyler görüyorsunuz her 90 dakikada..


Başka bir konuya geleyim Iniesta üzerinden.. Bir süredir Barca'nın bu inanılmaz topunu yaratan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.. Buna Messi deyip kısa kesmek mümkün.. Tartışılır ama hak da verilir.. Fakat ben Messi'nin karşısına başka bir şey koyacağım.. Iniesta ve Xavi.. Messi değişik bir adam olduğu için dengeyi yakalamak için çift oyuncuya ihtiyaç var tabii.. Messi müthiş bir sistem takımına farklı boyutlar katan, o takımın her türlü cilalamasını, sunumunu, istatistiğini, piyasasını yaptıran değişik bir adam.. Dünyanın en iyi topçusu olup olmadığına dair CR7'yle muhabbetleri bitmez, bu adamlar şovlarına devam eder.. Ama Barca'yı Messi'nin cilaladığı ve çok daha farklı boyut kazandırdığı sistem takımı haline getiren adamlar Xavi ve Iniesta'dır bence.. Yine karar veremediğim bir konu var Barca'yla ilgili.. Messi'nin muhtemel parasal değeri bu iki oyuncunun toplamından daha fazladır.. Ama Barca Messi'yi mi kaybederse daha kötü olur, yoksa bu iki İspanyolu mu kaybetse parıltısını kaybeder, Rijkaard zamanından beri uzay takımı kıvamına çıkan bu adamları defalarca izlemiş biri olarak net yanıtını veremiyorum ve bu iki afacanın tarafına yaklaşıyorum ister istemez.. Geçen sene Sevilla'da Kanoute-Fabiano forveti ve Capel-Navas kenarlarıyla klasik 4-4-2'nin bütün hamallığını Poulsen'le beraber yapan Seydou Keita Barcelona'da hayatının en rahat maçlarını geçiriyor ilk 11'de başladığında.. Bugün maç içinde 10 dakikalığına dışarı çıkıp ayaklarını uzatarak çayını içse fazla etkilenmezdi takım..

Çok farklı bir orta saha yapısı var Barcelona'nın.. Bugün Messi'nin yokluğunda 4-3-3'ten biraz daha farklı bir hale gelen, sağ tarafı bu iki afacanın beraber götürmeye çalıştığı farklı bir takım.. Düzen olarak İspanya Milli Takımı'nın Türkiye karşısına ilk maçta çıktığı takıma benzer bir şekilde.. Marco Aurelio Fenerbahçe'de 4'lü defansın içine fazla gömülüyor ve takımı köhneleştiriyor diye anlamsız yorumlar yapılırdı, anlamazdım fazla.. Aurelio bunu Fenerbahçe geriden iyi top çıkartamıyor diye yapardı.. Barcelona'da ise beklerin devamlı orta saha kıvamına gelen yapısının takım savunması zarar vermemesi için yapılan bir düzenleme sonucu oluşuyor bu.. Toure özel bir adam, Xavi ve Iniesta için iyi bir tamamlayıcı.. Ama önlerinde Xavi ve Iniesta oynamasa bu parlaklığını gösterebilir mi emin değilim.. Sistem her takımda yüceltir bazı oyuncuları.. Barcelona'da da orta 3'lünün üçüncü adamları daima sistem tarafından parlatılan adamlar oluyorlar.. Orta sahanın sağ köşesinden itibaren sol korner direğine kadar giden garip çapraz bir hat.. Soldan gelen Henry'yle Eto'o'ya verilen destek, sağdan Messi ve Xavi'yle orta saha ağırlığı kurma, bugün Keita'nın oynamasıyla sağa yaklaşan Iniesta'nın normal düzende sol taraftan bu çapraz hattı tamamen başka bir hale getiren yapısı.. 3'lü orta sahayla hem defansa hem ofansa eşit derecede verilen destek.. Bu sene defalarca gördüğümüz 3-0, 4-0 gibi skorlarda maç 0-0'mış izlenimini veren Barcalılar.. Bugün Sevilla zannediyorum ilk defa 67. dakikada tam anlamıyla yerleşebildi Barca yarı sahasına ve sadece 15 saniye sürdü bu..


Çok uzatmak istemiyorum, zaten bu adamları izledikçe her maç sonrası benzerlerini konuşuyoruz, konuşacağız da.. Ama bugünkü Barcelona'nın geldiği noktayı getiren çok güzel bir örnek vardı sahada.. Aliaksandr Hleb.. Arsenal'in Andrei Arshavin öncesi çektiği sıkıntının ana nedeni, Rosicky'yle birlikte.. Flamini'den çok onun dolmayan yeri takımın aksiyonlarına zarar vermiştir bu sene Arsenal'de.. Keza şu andaki Hleb Bayern Munich'in ısrarla istediği, ayrılsa da kapsak dediği bir oyuncu konumundadır.. Klinsmann'la son yılların en berbat dönemlerinden birini geçiren Bayern'in takıma boyut katmak için istediği, Arsenal'i çaptan düşüren bu adam Barcelona'da oynadığı zaman bu inanılmaz adamlar arasında sıradan görünen, Arsenal zamanlarını özleten bir profil çiziyor.. Avrupa'nın devlerinin ilacı olacak oyuncu, Barcelona için tamamen önemsiz, gitse kimsenin hatırlamayacağı, sahaya çıktığında takıma artık hiçbir değer getirmeyen bir oyuncu konumuna gelmiş durumda.. Premier League'in artık futbolun NBA'i haline geldiğini ve çok farklı bir yerde durduğunu yazmıştım Pool - Arsenal maçından sonra, ki oradaki büyükler arasındaki her maçtan sonra söylediğimiz şeyler bunlar.. Premier League'in 'Big Four'una dünya futbolunun verdiği cevaptır FC Barcelona.. İzleyip izleyip kendimizden geçmemiz gerekiyor, 2 yıl sonra böyle bir değer olmayabilir bu oyunda..

22 Nis 2009

Steve Davis bırakır mı?

Snooker'da genel olarak kabul görmüş bir değerlendirme vardır. Gelmiş geçmiş en 'iyi' oyuncu Stephen Hendry, tüm zamanların en 'yetenekli' ismi de Ronnie O'Sullivan denir. Buna ben de katılırım ama Steve Davis'e parantez açmayı da biz 'yeni yetmeler' unuturuz zaman zaman. Sıralama turnuvaları bazlı değerlendirmezsek, snooker tarihinde en fazla profesyonel turnuva kazanmış adamdır Steve Davis (28 sıralama, 47 özel). Ve hâlâ ıstakasından kopmuş değil.

Hakkındaki tartışmalar da aslında buradan doğuyor. 2007'de yaptığı açıklamada, "Rakiplerimi zorlayamadığım gün bırakırım" demişti. Bugün Neil Robertson'a 10-2 yenilip 2009 Dünya Şampiyonası'na da ilk turda veda etti, ki birkaç sezondur bunu sıkça yapıyor. Tabii bir de artık ilk 16'da olmadığından hemen her turnuvada eleme oynamak zorunda kalıyor ve bu turda daha fazla tekler oldu.

Her ne kadar bu sezon, geçen sezona göre daha fazla puan toplasa da Crucible'a gelirken 24. basamaktaydı ve ilk 16 için en az bir çeyrek finale ihtiyacı vardı. Antrenman saatlerinin azalmasını ve yaşından dolayı uzun soluklu maçlarda giderek daha fazla zorlanmasını yadırgamamak gerek, fakat insan yine de 'biraz daha erken bıraksaydı' diye geçiriyor içinden. Gerçi bir profesyonele 'mesleğini bırak' demenin haddini bilmemek olduğunu kabul etmeli. Yine de 2007'deki açıklamada bahsedilen rekabet edememe hali artık fazlasıyla kendini gösteriyor.

Ben turnuvanın ardından Davis'ten veda açıklaması bekliyorum. Zaten seneye ilk 32'den de düşerse kalmasına imkân yok. Yukarıdaki fotoğraf Crucible'da gelen altı dünya şampiyonluğunun birinden. 'Those were the days, my friend' diyor ya şarkı; öyle...

Not: Emre'nin transfer anonsunda söyledikleri için buradan da teşekkür ediyorum kendisine. Burada yaptıkları zaten yeterince keyifliydi, bir tuğla koyabilirsem ne mutlu.

Transfer

NBA ve basketbol olsun, snooker olsun, tenis olsun burada futbol dışındaki konularda da yazmaya çalışıyorum.. Bu açıdan çeşitlilik artsın istedik ve spor deyince Türkiye'de akla gelen ilk kurumlardan biri olan Eurosport Türkiye'den bir transfer gerçekleştirdim buraya.. Eurosport dışında Radikal Gazetesi'nden de tanıyacağınız İbrahim Koçyiğit artık burada da yazacak.. Kendisi özellikle snooker konusunda ülkenin gurularından biridir, World Snooker Championship boyunca turnuvadan süper anekdotları buraya aktaracağına eminim.. Kendisinden evrensel spor faaliyetleri hakkında güzel yazılar bekliyoruz.. Radikal'de yazdığı Beşiktaş maç yazılarının benzerleri de gelir belki.. Hayırlı olsun der, çekilirim aradan..

İmparator


Kıçı yere yakın olup bu kadar güçlü ve ayakları yere sağlam basan adamdan korkacaksın Premier League'de.. Teknik, fizikle desteklendiği zaman yetenek farkını anında belli ediyor İngiltere'de.. Arshavin'in Rusya'dan gelip Arsenal üzerinde gelir gelmez yarattığı etki inanılmaz ve taraftarı da heyecanlandırıyor.. Pool son dakikada beraberliği kurtardı ama şampiyonluk yolunda büyük yaradır bu.. United önündeki iki maçı evinde oynuyor ve en az 4 puanı çıkarırlar o maçlardan.. Telafisi olmayacak yerde bir iç saha kaybı Pool'dan.. Bu sene 2 defa 80. dakikadan sonra geriden gelip galibiyet, 5 defa da 90. dakikada 3 puan kazanmışlardı.. Ki bazı hocalarda olduğuna inandığım bu ilginç baldan (mesela Lucescu) Benitez'in de nasiplenmesi bu seneki Pool'un şampiyonluk yarışını şu ana kadar getirmesinde en büyük etkendir bence.. 7 son dakika galibiyetine bir son dakika beraberliği de eklendi bu gece.. Geriden gelip, son dakikalarda maçlar kazanan takımın fizik gücü övülür, haklarını da veririz ama 90'da bu kadar çok galibiyet gelirse ben içine şans faktörünü de katarım bolca.. Chelsea, Pool ve United'ın kalan fikstürleri zorluk açısından dengede.. United'ın form durumuna bağlı biraz da bu saatten sonra..

İşin Arsenal tarafına geleyim ben.. Kasım 2008'deki 3-0'lık City mağlubiyetinden sonra bu geceki maçla yenilmezlik serisi 19 maça çıktı.. Bunlardan 9'u beraberlik olsa da etkileyicidir kayıp sezonda.. Bu takımın eksiği Arshavin gibi bir oyuncuydu.. Onu buldu Arsenal bu sene.. 2009/2010'da Arsenal'in de bu şampiyonluk yarışına gireceğini müjdeledi bu transfer ve bu çıkış.. Seneye çok daha müthiş bir mücadele olacak EPL'de..

Son olarak paranın gücünün futbolu öldürdüğünü, EPL'nin ruhunu kaybettiğini, bu ligin tırt olduğunu söyleyedursun insanlar.. CL'de, EPL'de, bu ligin büyükleri 4-4'lük maçları sergiliyorlar işte aralıksız.. Şu adamların oynadıkları futbol.. Ulu Barca'yı bir kenara ayıralım, bu tempoya, bu güce, bu koordinasyona yaklaşamıyor kimse.. İşte o yüzden CL'yi kapatıyor bu adamlar, o yüzden ağlatıyorlar insanları.. Gıcık olunacağına zevk alınmaya çalışılsa farklı olacak her şey.. EPL futbolun NBA'idir.. Her yönüyle hem de.. Bunu kabul edecek insanlar zamanla.. Ama o arada keyif kaçıyor ona üzülüyorum.. Teşekkür ediyorum kendi adıma bu güzel çocuklara..

19 Nis 2009

Eziyet


90 dakikalık işkence az önce bitti.. Nasıl tamamladığıma şaşıyorum maçı.. Uganda 2. Lig maçlarını bile izliyorum, futbolun her türlüsüne bayılıyorum hacı diyenlere izletilmesi gereken bir maçtı.. Ne kadar dayanabilirlerdi acaba.. Bunu salt takım eleştirisi olarak almamak lazım tabii.. O statta güzel futbol izlemek için Pool ve Milan'ın geri gelmesi gerekiyor ülkeye..

Bir de son zamanlarda ısrarla anlayamadığım bir şey, bu Abdullah Avcı gelecek vadeden ve potansiyel gösteren bir teknik direktör olmaktan ne zaman çıkacak da ülkenin teknik direktör sirkülasyonunun içine girecek merak ediyorum.. Takdir ediyorum takım yönetimini "Büyükler dışındaki bir takım yılda en az 2 hoca değiştirir.." kuralını bozdukları için.. Ama büyük maçlar dışında ortaya hiçbir şey koyamayan bu takımda Abdullah Avcı'nın o koltukta ısrarla kalabilmesini de anlamıyorum.. Sanırım küme düşmeleri gerekiyor bunun değişmesi için.. E o da yaklaşıyor yavaş yavaş.. Abdullah Avcı çıkıp bu sahada gel daha iyisini yap dese ona da söyleyecek bir şeyim olur mu bilmiyorum gerçi.. En azından bu uğursuz stat konusunda hakkını vermek gerek biraz..

18 Nis 2009

NBA Play-Offs 2009 -2-


BATI KONFERANSI

Los Angeles Lakers - Utah Jazz


Tahmin: 4-1

New Orleans ilk tercihim olurdu rakibi kendim seçecek olsam ama onun dışında Dallas ve Utah arasında karar vermek zor.. İkisi de pis takımlar.. Utah Jazz felaket bir normal sezon sonu geçirdi.. Carlos Boozer'ın kafası basketbol dışında her şeye çalışıyor.. Ribaunt dışında bütün istatistiklerinde önemli düşüşler var.. Sakatlığa bağlayıp geçilebilir ama sahada görülen Boozer sakatlık bahanesinin arkasına sığınacak durumda değil.. Herkese göre Lakers ağır favori ve Utah'ta takıma sorun çıkartabilecek tek isim Deron Williams.. Buna katılmakla beraber Deron'un çok büyük istatistikler yakalayacağı düşüncesini paylaşmıyorum.. Eğer Kobe Bryant bu ligin en iyi kısa savunmacılarından biriyse ve 2-3 numaralarda doğru düzgün bir tehdit yoksa, hücumdan verip her maçın belirli dönemlerinde Deron'u tutmalı.. Muhtemelen maçlara Derek Fisher'ı oraya vererek başlayacağız ama Deron Fisher'ı oymaya başladığı anda Kobe işin başına geçmeli bence.. Kafası atınca bazı 1 numaralara uyguladığı bitmek bilmeyen tam saha baskısında Deron'u inanılmaz derecede rahatsız edebilir.. Memo - Boozer ikilisi Lakers front court'u için bile yumuşak.. Boozer geçtiğimiz senelerdeki alçak postçu kimliğinde olsaydı biraz korku verebilirdi ama Drew eklemeli Lakers pota altı hakimiyeti kurar.. Utah geniş bir kadro ama bench de geçtiğimiz senelerdeki performansını veremiyor.. Bu açıdan da seneye en iyi bench performansıyla girip daha sonra Drew'un sakatlığında Lamar'ın da ilk 5'e geçmesiyle bir anda çoraklaşan Lakers bench'iyle benzerlik gösteriyorlar.. Bu açıdan Utah bench'le fark yaratabilir.. Açıkçası Salt Lake City'den korkuyorum.. Bu açıdan Staples Center'da kayıp yaşamadan oraya gitmek şart.. 2-0'la gidildiği takdirde oradan bir maç çalmak kolay olur düşüncesiyle 4-1 dedim ama seri uzarsa şaşırmam.. İlk tur için hoş değil rakip ama onların berbat form durumuna ve bizim Andrew dopingimize güveniyoruz.. Rakibin Utah olması da hemen hemen bütün maçları TV'de izleyebileceğimiz anlamına geliyor NTV ekibi sağolsun.. Böyle de bir avantaj var Laker'lar için.. İlk maçta Lakers'a açılan -11.5'luk handikap var.. Takım 25'li farkla gittiği zaman bile oluşan rehavetle bu bahisler yalan olabiliyor Lakers için.. Ellememek daha hayırlı olur bence.. 210.5'tan açılan under/over'da bu savunmalarla over'a dalmak daha mantıklı.. Tempolu geçmesini bekliyorum ilk maçın..

Denver Nuggets - New Orleans Hornets

Tahmin: 4-2

Denver Nuggets Chauncey Billups takasından sonraki beklenen büyük çıkışla ve oynadıkları basketbolla bu sezon için Lakers'ı kafadan yazdığımız konferans finalindeki muhtemel rakipler içinde en güvendiğim takımdı.. 2.liği bir şekilde alarak ilk adımı attılar.. Konferans finali yolunda ev sahibi avantajını sonuna kadar sürdürecekler.. New Orleans bu sene sakatlıklardan çok çekti.. Normal sezonun son düzlüğünde gösterdikleri performans bir play-off takımının çok aşağısındaydı.. Sene boyunca çok dağınık göründüler ama bunda en büyük neden olarak sakatlık durumlarını görmek gerek.. Lakers için en çok istediğim rakipti ilk turda.. Fakat play-off'lara tam kadro ve sağlam giriyorlar.. CP3 eşleşmenin en kilit oyuncusu fakat Denver'ın ona cevabı var.. Chauncey Billups yaşlandı ve 3-4 sene önceki savunmacı kimliğinde değil.. Ama hala kalıplı, hala ayaklarını yeteri kadar hızlı hareket ettirebiliyor ve çok deneyimli.. Chris Paul'un içeriye dalışlarında kalıbıyla zorluk çıkaracak fazlasıyla.. Denver'ın çıkışını sadece Billups'a bağlamamak gerek.. Camby'nin sezon başındaki gidişini özellikle savunma yönünden can alıcı eksiklerden biri olarak görmüştük.. Front court'ta eksilen savunma back court'ta fazlasıyla dolarak onu nötrledi.. Elde kalansa Nene Hilario'nun Marcus Camby'yle karşılaştırılamayacak hücum performansı oldu.. Nene %60'la 15 sayı atıyor bu sene ve bu bir takım için büyük bir nimet.. K-Mart ve Camby front court'uyla hücum yönünde çok cılız olan Denver pota altı Nene'yle birlikte kimlik değiştirdi ve ek bir silah olarak takım portföyünde yer almaya başladı.. Denver'ın konferans 2.liğine giden yolda biraz da Nene'ye bakmak gerekiyor.. Camby kalsaydı ve Nene 4 numaraya geçseydi ne olurdu sorusunun cevabı hep kafalarda kalacak ama şu anda bile yeteri kadar upgrade etmeyi başardılar pota altını.. Tyson Chandler sakatlıktan çıkmış haliyle Nene'nin karşısında ne kadar durabilecek göreceğiz.. Peja bitik ama play-off'ta oynamayı hatırlar mı? Bu da biraz Detroit gibi efsanelerde kalmış bir beklenti olur bence.. Carmelo'nun karşılığı da yok New Orleans'ta ve bu yüzden James Posey'ye gerekenden fazla rol vermek zorunda kalabilir Byron Scott.. Başa baş gidebilecek bir seri ama hem form durumları, hem de takım dengelerini düşününce bence birkaç adım önde Denver.. New Orleans elerse şaşırırım ama 5 maçta bitecek bir seri fazla şaşırtmaz beni.. İlk maçta iddaa'da -5.5'luk handikap açılmış Denver'a.. Denenmesi gereken bahislerden biridir bana kalırsa..

San Antonio Spurs - Dallas Mavericks

Tahmin: 2-4

Manu Ginobili yok, Tim Duncan eskisi gibi değil.. Bruce Bowen'ın dakikaları yarı yarıya düştü ve her şeyden önemlisi artık Robert Horry yok! Dallas Mavericks 3. olmak istiyordu bence ve Spurs'ü de gözlerine kestirmiş gibiler.. Tony Parker oyununu yükselten tek oyuncu.. Korkunç bir Mart ayı geçirdi.. Ama şutu olmadan, tek başına nereye kadar? Dallas Mavericks sezon boyunca kendisinden bekleneni bir türlü veremedi ama son 10 maçta biraz karakter gösterebildiler.. Phoenix, New Orleans, Utah ve Houston maçlarında gerekli yerlere mesajları yolladılar ve 6.lığı aldılar.. Spurs'un Dirk Nowitzki'ye hiçbir cevabı yok, bence serinin kilit noktası budur.. Dallas'ın front court savunması da ziyadesiyle zayıf ama yorgun Duncan ne kadar zorlayabilir orayı, orası da muamma.. Josh Howard'ın takıma nihayet dönmesi büyük şans.. Sağlıklı kalabilecek mi bilmiyorum fakat bunu başarırsa tek başına bir faktör olacak Josh.. Jason Kidd de son düzlükte takımla birlikte vites artıran oyunculardan biri.. Arkasından gelen Juan Barea da biraz rahatlatabiliyor onu.. Dallas San Antonio'da bir maçı çalıp 6. maçta işi bitirecek gibi geliyor bana.. Çalınacak maç da ilk maç olabilir.. Bu açıdan +4.5 da değerlendirilebilir Dallas için iddaa'da.. Spurs hanedanına ve Gregg Popovich'e saygımız sonsuz, elerlerse de fazla şaşırmam ama uzun yıllar sonra ilk 1. tur kaybının geldiğini hissediyorum ben..

Portland Trail Blazers - Houston Rockets


Tahmin: 4-3

Bu seri de Doğu'nun 4-5 mücadelesi gibi bu konferansın en çekişmeli geçmeye aday maçlarını izletecek bence.. Portland muhtemelen play-off'lara en formda giren takım.. Son 11 maçlarının 10'unu kazandılar ve çok önemli takımları içeride, dışarıda mağlup ettiler.. (Lakers, @Spurs, @Houston, Denver, Utah, Phoenix) Nate McMillan şu alemde en sevdiğim, saygı duyduğum adamlardan biri.. Laker'lar Portland'ı fazla sevmez ama hem kadronun güzelliği, hem de McMillan'la bende sempati uyandırıyor Portland.. Greg Oden hastaymış fakat ilk maçta sahada olacak sanıyorum.. Onun Yao arkasındaki performansı oldukça önemli ve merak uyandırıyor tabii.. Muhtemelen 8 seri içinde en düşük tempolu maçlar bu mücadeleden çıkacak.. Houston'da işler T-Mac'in sezonu kapatmasıyla iyice oturdu.. Roller belli.. İki takımın da iyi benchleri var.. Ev sahibi avantajıyla ben seriyi Portland'a veriyorum ama deneyimin öne çıkıp turu öbür tarafa döndürmesi de mümkündür.. Bu seride hiçbir maça handikap oynanmaz ama ilk maç -2.5'tan Portland kokuyor fazlasıyla.. Girilecekse toplam sayıda under'a ağırlık vermek gerek.. 7. maça kaldığı takdirde son maç nasıl geçer düşünmek bile istemiyorum.. Çok sağlam mücadele olacak bu seride.. Umuyorum izleme fırsatını buluruz..

,

NBA Play-Offs 2009


DOĞU KONFERANSI

Boston Celtics - Chicago Bulls

Tahmin: 4-2

Doc Rivers'ın Kevin Garnett'le ilgili yaptığı açıklama Boston'da moralleri bozdu, rakiplerde sevinç yarattı ki Chicago da etkilenecek bundan.. KG'nin sezonu kapadığı zaten alttan alttan dillendirilmeye başlanan bir konuydu, bu bağlamda Rivers'ın açıklaması tam play-off öncesi ilginç.. Boston camiasının akıl oyunlarını seven yapısı nedeniyle olabildiğince septik yaklaşıyorum ben bu açıklamaya.. Garnett'in durumunun iyi olmadığını biliyoruz ama yine de rakiplerde bir rahatlama yaratıp ilerleyen zamanlarda bir sürpriz yapabilirler.. Bunun dışında Chicago'nun John Salmons ve Brad Miller eklemesinden sonra oynadığı basketbolun herkes farkında.. Dışarıda dinamik kısaların tempoyu yükselten tarzları, içeride Tyrus Thomas ve Joakim Noah'ın zaman zaman oyunu sertleştirmeleri, kenardan gelen Kirk Hinrich ve Brad Miller'la değişik opsiyonlar içine girebilmeleri.. Eğlenceli bir takım oldu Chicago.. Derrick Rose'un çaylak sezonunda play-off baskısında neler yapabileceği işin Chicago Bulls yönünde kilit konu.. KG'nin yokluğunda Final MVP'si Paul Pierce muhtemelen ilk maçtan itibaren domine etmeye çalışacak oyunu.. Luol Deng'in yokluğu bu bağlamda zorlar Bulls'u.. Derrick Rose-Rajon Rondo, Ben Gordon-Ray Allen ve pota altı mücadelelerinde biraz üstünlük kurması gerekiyor Chicago'nun.. Oldukça zorlu geçeceğini düşündüğüm seriyi 6 maçta Boston'a verdim ama 7. maça gitmesi hatta ters bir sürpriz çıkmasını da muhtemel görüyorum.. 6 maç son şampiyona saygımdandır.. İlk maç için şu bilgiyi de vereyim, Boston için 12.5'luk handikap açılmış iddaa'da.. Chicago'nun ilk maçta Boston'u zorlayacağını düşünüyorum.. Kuponlara eklenebilir Chicago +12.5..

Cleveland Cavaliers - Detroit Pistons


Tahmin: 4-1

Bu seri için Detroit Pistons'un elinde kalan tek argüman ilk 5'teki 3 oyuncunun şampiyon kadrodan olduğu ve takım tecrübesiyle play-off'larda mücadelenin hatırlanabileceği.. NBA'de 4-5 yıl öncesinin her takımı için yapılan geyiktir bu play-off öncesi.. Fakat normal sezonda 82 maç boyunca gösterilemeyenler play-off'larda çıkmaz ortaya.. Detroit'in 8. olmama şansı hayli yüksekti fakat normal sezonun son maçlarında bunu bile değerlendiremediler ve lig birincisinin karşısına geldiler.. Tayshaun Prince'in savunmacı kimliği de 3-4 yıl öncesinde kaldı, LeBron için çok ince.. Çoğu takım gibi Bron'a bir cevapları yok.. Aynı şey Hamilton yönünden Cleveland için geçerli belki ama Stuckey'nin ilk ciddi play-off deneyiminde neler yapabileceği muamma.. Cleveland muhtemelen rahat bir şekilde 2-0'la gider Detroit'e.. Pistonlar seyircisi önünde atmosferle belki bir maç alır ve seri kısa sürer.. İddaa'da ilk maçta 11.5'luk handikap var.. Cleveland oynanabilir ama riski de var..

Orlando Magic - Philadelphia 76'ers

Tahmin: 4-2

Bunda da aslında Cleveland serisindeki 5 maçlık yol çok uygun görünüyor ama ben Philly'nin bir kademe daha fazla zorlayabileceğini düşünüyorum Orlando'yu.. İlginç bir takım Philly, izlemek de eğlenceli.. Stan Van Gundy'nin bu sene daha düşük tempoda oynayan ve savunmaya biraz daha eğilimli takımını Andre Miller önderliğinde yüksek tempoya çekebilirlerse değişik maçlar çıkabilir bu seride.. Hedo'nun durumu iyiymiş, ilk maç sahada olacak büyük ihtimalle.. Samuel Dalembert overpaid'in NBA'deki babalarından ama Dwight'ın arkasında bir süre durabilir.. Hedo'ya göre fazla hızlı olan Iggy'nin Orlando'nun güzel çaylağı Courtney Lee karşısında kısmi fizik ve deneyim avantajıyla kuracağı üstünlük Philly'nin az bulunan silahlarından biri olacak.. Orlando için antrenmana döneceğini sanmıyorum ama büyük işler de beklememek lazım tabii.. İlk maçta Orlando için -8.5'luk handikap açılmış, denenebilir bu da ilk maç gazıyla..

Atlanta Hawks - Miami Heat

Tahmin: 4-2

Atlanta geçen sene sezon boyunca vasat takılıp Boston karşısında göstermişti kendisini.. Bu sezon bıraktıkları yerden devam ettiler ve 3 contender Cleveland, Boston ve Orlando'nun arkasından gelen en sağlam doğu takımı oldular.. Eldeki parçalar güzel.. Mike Bibby'nin normal bir play-off takımında savunma yönünden en büyük defo olma açığını diğer bölgelerdeki atletizm farkıyla iyi kapatıyorlar.. Marvin Williams tam zamanında döndü takıma.. İlk 5'i düşününce bence en dengeli takımlar doğuda.. Dwyane Wade bu sezon acayip.. Şut menzilini Kobe gibi geliştirip iyi bir üç sayıcı olma yolunda ilerliyor.. Orta mesafesi de iyice oturdu.. Bu kadar delici bir adamın şut menzilini ve isabetini geliştirmesi korkunç bir kombinasyon oluşturabiliyor.. Bu sene birçok maçta içeriye elini kolunu sallaya sallaya giren Dwyane Wade'in bu kolaylığı sağlamasında rakiplerin şutu engellemek için bir adım daha yaklaşmasının payını yadsımak mümkün değil.. Bu sene enerjisini devamlı olarak play-off'lara saklayıp daha minimalist takılan Kobe'nin yanında ligin en spektaküler ve heyecan verici oyuncusu olmayı başardı Wade.. Marion-Jermaine takasından sonra dereceye yansıtamasalar da bence daha sağlam ve rolleri oturmuş bir takım oldular..
Başa baş geçecek, Wade de sonuna kadar zorlayacak.. Tek tabanca olarak bir şeyler başarma isteği daimdir NBA'de.. Fakat daha oturaklı bir takım olan Atlanta daha çok silahıyla ve evsahibi avantajıyla biraz daha farklı duruyor Miami'den.. 7. maça gidebilecek serilerin başında geliyor bu eşleşme, Miami'nin elemesi de kimseyi şaşırtmaz ama takımca ve hocalarıyla biraz daha deneyimli duran Atlanta bence favori olmayı hak ediyor..

16 Nis 2009

İnsan mısın arkadaşım?


Maçın sadece ikinci yarısını ve ilk yarıda da golünü izledim.. İzleyenler ayrıntıları yazacaktır zaten ama şu gole ne diyelim yahu? Messi vs. Ronaldo da hep birbirine verecek cevapları var bu fırlamaların.. 30-35 metreden asılıp kalecinin topa yetişememesine neden olabilecek bir ayak var bu herifte..

United baskı yese de geçti turu.. Arsenal Cazorla'nın yanında Senna'nın da yokluğunda çok kolay geçmiş Villarreal'i.. İzleyenler 6 olurdu diyor.. Şimdi önemli noktaya geldik.. Chelsea'nin de Barca'ya zorluk çıkarma şansı mevcuttur ama yarı finalin öbür ayağında çok sürpriz maçlar bizi bekliyor.. United kesin finalde diyenler üzülmesin sonra.. İki yarı final de futbola doyuracak.. Arsenal seven biri olarak Arsenal'i finalde de isterim ama United çıktığı takdirde de uzun bir süreliğine tekrar oluşacak Messi vs. Ronaldo için çok da üzülmem sanıyorum..

15 Nis 2009

100 Bullets


Yarın bir efsanenin sona erişine tanıklık edecek çizgi romancılar.. 1999'da yayın hayatına başlayan ve yıllar içinde bir klasik haline gelen Brian Azzarello adındaki ultra yetenek küpünün eseri 100 Bullets'ın 100. ve son sayısı yarın raflardaki yerini alıyor.. Netten indirip sadece ilk 10 sayısını okuyup beklemiş biri olarak içinde bulunduğum heyecan tamamen hikayeyi sayı sayı takip edenlerin heyecanına ortak olmak ve finalin gelmesinden sonra ciltlerin piyasaya çıkmasıyla en sonunda bu esere kavuşabilecek olmamın bir sonucu.. Ne yazıktır ki sayı sayı takip edemedim bu harika eseri.. Hem ben farkına vardığımda 50'li sayılarda olması, hem de bu tip başı ve sonu belli olan hikayeleri TPB halinde, kitaplığımda dik ve ağır bir şekilde görme isteği 10 sayı okuyup, devamını deliler gibi getirme isteğime rağmen oto kontrol denen olguyla bu piyasada da tanışmamı sağladı.. 7 ciltlik Sin City'yi bile zar zor tamamlayan, Watchmen, V For Vendetta, The Killing Joke gibi eserleri ancak uyarlamaları vizyona girince çıkaran Türk ÇR piyasasından 100 Bullets beklemek biraz ahmaklık olacak ama zaten tek isteğim bu kült eserin orijinal ciltlerine sahip olmak şu aşamada..

Konu nedir, onu açalım çok kısa bir şekilde.. Bir gün, elinde bir çanta olan bir ajan gelip darmadağın olmuş hayatınızda buna neden olanları cezalandırmak için 100 kurşun ve bir silah verse ve bu 100 kurşunun tamamen kayıt dışı bir şekilde, kanunen izinin sürülemeyeceğini, kullandığınızda bunun yüzünden cezalandırılamayacağınızı söylese ne olurun muazzam serüveni.. Devamı? Ne yazık ki ben de bilmiyorum.. Fakat okuduklarım içinde bile muazzam replikler, çok başarılı bir atmosfer ve vurucu noktalarla muhtemelen 100 sayı boyunca adamın içine işleyecek bir hikaye.. Tarantino'nun eline verilse çok müthiş bir üçleme çıkarır, uyarlama senaryoda da Oscar'ı söke söke alır.. Yarından sonra bu hikayenin de filme uyarlanması çok yakındır.. Umuyorum adam gibi birinin eline düşer.. Sonuç olarak Vertigo'nun çok farklı bir şirket olduğunu tekrar gösteren, müthiş bir çizgi roman.. Bir an önce çıkarsınlar da TPB'leri, 2 gün içinde bitirip çılgın atalım.. Seni seviyoruz Azzarello..

Finalin kapağı:

14 Nis 2009

,

Chelsea 4-4 Liverpool


90 dakikaya bakınca skorun hakkını vermeyen bir oyun ve tempo vardı sahada.. İlk 4 golün 3'ünde kaleci satışları gelince takımların dengesi de bozuldu.. İlk yarıda Essien ve Ballack'ı fazla defansa yaklaştıran ve kenarları çalıştıramayan bir Chelsea.. Gerrard'sın beklenmedik bir Liverpool baskısı.. Chelsea'nin ortadaki 3'üne Gerrard'ın olmadığı bir 11'de Lucas değişikliği ve Benayoun ekiyle bir 4'lü yaratıp cevap vermeye çalışan bir Benitez.. Cech ilk golü içeri almasa skorun 2-0 olmayacağının garantisi var mı? Liverpool yok der gibi oynadı 45 dakikayı.. Kalou ve Malouda'nın yokları oynadığı anda Anelka'nın 35'te oyuna girişi zamanlama ve taktiksel yönden önemliydi.. Maç sonu için Hiddink'in hanesine bir artı olarak konmalı o değişiklik.. İlk yarıda son düdük için bir 10-15 dakika daha olsaydı 3 rahat gelirdi sanki..

Anelka'nın oyuna girişiyle Drogba orta sahaya daha yakın oynama ve top alış-verişine girme şansı yakaladı.. Chelsea'nin orta saha dengesini kurmasında önemli etkenlerden biriydi bu.. Peki Chelsea'nin daha dengeli oynarken attığı Reina hediyesi gollere ne diyeceğiz? Birincisi zaten doğum günü hediyesi gibiydi.. İkinci goldeki 4 kişilik baraj ve çıkması gereken top ayrı bir güzellik oldu Chelsea'ye.. Ivanovic'in yaşadığı 1-2 hamle gecikmelerinde içten bir adam çıkartıp sol tarafa Riera ve Babel ikilisinden birini alması beklenendi Benitez'den.. Babel'in yine girmemesi şaşırtmadı beni tabii.. İkinci değişikliğin Benayoun yerine Babel'le forveti çiftlemek olmasını beklerdim.. Torres - N'gog değişikliği geldi.. Peki o değişiklik olmasa acaba 3-2'den sonra 4-3 gelir miydi? Dirk Kuyt oralara girer miydi yine? Akıl almayacak işler oldu yine sahada ama EPL'nin kralları arasında olan maçlarda bunları sık yaşıyoruz.. Bu gece hiçbir Chelsea taraftarı rahat uyuyamayacak.. İçerde 3-1 kaybettikten sonra ancak bir CL Master bu kadar diretebilirdi.. Şampiyonluk yarışında bu maç bozulan moralleri biraz olsun toplar..

Maçın adamı bence girdikten sonraki rolüyle Anelka.. Pool'a takımca helal olsun.. Son sözüm Uğur Önver'e.. 2 gün önce ilk defa Star'da Futbolig'te derbi sonrası yorumlarını gördüğümde korkmuştum.. Bu geceden sonra çok önemli bir soru cevap buldu sanıyorum.. Ertem Şener'den kötüsü de oluyormuş, evet.. Maçı bırakıp başka bir şeyi anlatması, sallamaları, ulusal bir kanala uymayan argovari yaklaşımları, 3-2'de Pool'un işini bitirip 4-3'te geri getirmeleri.. Star yetkilileri başka bir işte görevlendirmeli bence kendisini..

Pool geliyor!


Acayip işler oluyor Stamford Bridge'de.. Gerrard'sız Pool'dan beklenmeyen bir dominasyon, 2. golden sonra artan yusuf seslerini de bastıran Pool taraftarları.. Hiddink'in hamleleri, ikinci yarıda gelecek muhtemel Benitez cevapları.. Anelka zamanında geldi.. İkinci yarıda Ivanovic tarafına bir hamle gelecek büyük ihtimalle Benitez'den.. Chelsea'de Malouda-Obi Mikel değişikliği de bas bas bağırmaya başladı.. Heyecan had safhada.. Tanıdığım en büyük Liverpudlian'lardan biri olan Caner Eler'in sağlığından endişe ediyorum.. Maçtan sonra bir kalp kontrolü öneriyorum kendisine..

,

Luis Angel Landin


Meksika Ligi'nde hafta sonu oynanan Cruz Azul - Morelia mücadelesinde genç bir forvetin attığı akıl almaz bir gol.. Hep Zlatan Ibrahimovic yüzünden oluyor bunlar.. Dışarıda akrep golü demişler.. Hak verdim izleyince.. Kalecinin golü kapattığı köşeden yerken yaşadığı dumur bile defalarca izlemek için bir neden..

Temuri Ketsbaia


Birkaç saat önce ilginç bir haber düştü piyasaya.. Bizim Trabzonspor aracılığıyla tanışıp "dağıtırız olum" diyerek elendiğimiz, Dünya'da geri kalanların da bu sene CL'deki sağlam performanslarıyla farkına vardığı Anorthosis Famagusta mucizesinin altına imzasını atan eski Toon, yeni gelecek vadeden hocalardan Ketsbaia 5 senedir emek verdiği takımından bu akşam itibarıyla istifa ederek ayrılmış.. Ani bir şekilde akşamki kulüp toplantısında istifasını yönetime vermiş Gürcü hoca.. Kulüp yönetimi önce kabul etmek istememiş ama Ketsbaia'nın ısrarından sonra yapacak bir şey kalmamış.. Geçen seneki şampiyonluk ve bu sene CL'de gelen başarıdan sonra büyük ihtimalle Avrupa ve ligi bir arada götürememe sorunundan mustarip futbolcu sürüsünün Anorthosis'te de yer alması nedeniyle Kıbrıs Rum Kesimi Ligi'nde bu sene başarılı olamadı Anorthosis.. 2000'den sonra sadece 2 şampiyonluk alan bir kulüp olarak bu başarısızlık çok büyük bir sorun olmalı mıydı bilmiyorum ama Ketsbaia anlaşılan CL'deki şatafattan sonra bu seneki 3.lüğü yedirememiş kendisine.. Başka yerden aldığı teklifler de bu kararı vermesini kolaylaştırmış olabilir tabii.. Bizim burda birbirini yiyen büyükler için boşa çıkan güzel bir adam ama akıllara gelir mi? Zor.. Galatasaray'a gelirse hastalık durumunda yerine koyabileceğiniz dublörünüz de hazır.. Hasan Şaş'ın o kalçalarla artık top oynaması zor ama Gürcü'nün dublörlüğünü yapabilir son 1-2 senesinde.. Öyle de bir avantaj, kaçmamalı bu fırsat..

hit counter
Blogger tarafından desteklenmektedir.